Müzik türlerini yakılan bir ateşe benzetebiliriz. Başta o ateşin oluşması için ufak çalı çırpılar gerekir. Tutuşturulan bu ilk dallar sayesinde ateş ortaya çıkar, yanmaya başlar. Sonra ateşin güçlendirilmesi gerekir. Ateşin sönmeyecek düzeyde güçlü bir altyapısının oluştuğundan emin olduğumuzda üstüne büyük odunları koyarız. Yanmakta olan bu ufak dallardan beslenen büyük odunlar, çok güçlü şekilde yanarak ateşin harlanmasını, büyümesini sağlar.
Bu senaryoyu müziğe döktüğümüzde; başta daha primitif girişimlerle bir türün oluşmasına katkıda bulunan grupları, ardından da o türün klasiklerini ortaya koyan ve adları en tepeye yazılan grupları (odunları) düşünebiliriz. Sonra bu ateş yandıkça yanar; içine irili ufaklı sayısız odun, tahta atılarak ateşin devamlılığı sağlanır. Zaman zaman ateşe atılan kozalaklar yarattıkları minik patlamalarla ateşin coşmasına katkıda bulunurlar. Tüm bu süreç boyunca ortalığa sayısız kıvılcım saçılır; irili ufaklı pek çok grup gibi bir anda belirir ve kısa sürede yok olurlar…
Konu teknik/progresif death metal olduğunda INANIMATE EXISTENCE son 7 yıldır gündemimizde olan bir grup. Türü hem bilindik tarafından hem de daha soyut, atmosferik tarafından işleyen Bay Arealı oluşum, üretken kariyerinin son ürünü olan “Clockwork”ü 10 Mayıs’ta ortamlara saldı. Son dönemin parlayan firmalarından biri olan The Artisan Era’dan çıkan “Clockwork”, teknik death metale uzanan ve türü şahsen hiç istemediğim yerlere götürmeye meyilli olan Sumerian Records elinin belli oranda kırılması açısından önemli bir iş üstleniyor diyerek başlayalım.
INANIMATE EXISTENCE’ın ilk üç albümünü, belli oranda modernleşmek ve yine Sumerian kitlesinin ucundan ekmek yemek amacıyla olduğunu düşündüğüm bir amaçla grubu kadrosuna katan Unique Leader çıkarmıştı. Unique Leader’ın genel grup portföyü düşünüldüğünde fazla sanatsal, alengirli ve temiz olan INANIMATE EXISTENCE, 2016’daki “Underneath a Melting Sky”la birlikte The Artisan Era’ya geçmiş ve bence daha mantıklı bir yuva bulmuştu.
“Clockwork”e baktığımızda, doğal olarak önceki albümlerden alışık olduğumuz tarzda bir modern tech-death kimliği görüyoruz. Herkes çok iyi çaldığı için üst düzey müzisyenliğin artık bir övgü kıstası olmadığı ve farklı sound ve sıra dışı şarkı yazma cesaretinin prim yaptığı günümüzde, INANIMATE EXISTENCE gibi grupların en büyük sıkıntısının fazlasıyla muadili olan şeyler yapmaları olduğunu düşünüyorum. Şu müziği seksenlerde yapsanız milletin aklı başından giderdi, evet. Doksanlarda yapsanız yine aynı şekilde ayılıp bayılanlar olurdu. Ancak belli bir noktadan sonra, özellikle son 10 yıldır, bu tür çok fazla nota basan ve atmosfer kasan grupların ne yazık ki fazlasıyla benzeştiğini, kimliğini yitirdiğini ve mecburen sıradanlaştığını görüyoruz. Muazzam emeklerle ortaya çıkmış üstün bir müzisyenlik var, ancak yaratılan şey maalesef çok kısa ömürlü, benzeşik, niceliği niteliğine baskın gelen bir şey oluyor. Bu noktada bu tür grup ve albümleri eleştirmekte zorlanıyorum çünkü ortada başarısız, kötü, olumsuz bir şey de yok.
Bu zorlanmanın sebebini de internetle birlikte ortaya çıkan üretim ve dağıtım olanaklarının yarattığı arz fazlası olarak görüyorum. Çok iyi çalan, grup kurmak isteyen ve internete girebilen herkesin albüm çıkardığı bir ortamda; ancak çok özel, sıra dışı şeyler sunanlar fark yaratabiliyor, sonraki nesillere kalabiliyor. Bu konuda gerçekten de günahı olmayan, yapılması gerekeni yapan INANIMATE EXISTENCE’ı dinlerken bir yandan önceki albümlerinde olduğu gibi belirli anları takdir ediyor ve beğeniyor, bir yandan da çıkardıkları albümlerdeki şarkıları karıştırıp albümlere tekrar dağıtsak çok da bir eğretilik olmayacağını düşünerek “meh” bir noktada duruyorum. Bugün “Clockwork”ü dinlerken aklımdan geçen esas şeyin “ulan adamlar ne çalıyor be”den ziyade “Muhammed senin kafana sıçayım, gül gibi grubu mahvettin” olması, her soloda aklımın NECROPHAGIST’e gitmesi, her şarkının bir diğeriyle benzeşmesi, her şarkıyı INANIMATE EXISTENCE’tan değil de ARKAIK’ten, VALE OF PNATH’ten, VIRVUM’dan, ALTERBEAST’ten, THE ZENITH PASSAGE’dan, EQUIPOISE’dan veya bilimum türdeş gruptan da duyabilecek olduğumun bilinci beni istediğim düzeyde coşmaktan, heyecanlanmaktan, yükselmekten alıkoyuyor.
Yine de müzik sadece yapı taşları ve başyapıtlar üzerinden ilerleyen bir şey değil. “Clockwork”ü dinlerken takdir edilecek, grubun beste sürecini düşünerek ilginç bulunacak pek çok şey var. “Taam ya sürekli değişiyor işte, araya break down giriyor, sonra clean gitarlı atmosferik kısım giriyor, bas partisyonu üstüne ilginçli davul, sonra blast beat’li yardırma, tarama rif üstüne çılgınlı solo” falan diye yüzeysel şekilde özetlersek, haksızlık düzeyinde bir hor görme, hatta kibir ortaya koymuş oluruz. Dolayısıyla yapılan şeyin -artık- süper orijinal olmadığını -ama belli bir kaliteyi rahatça aştığını- bilerek dinlemek ve zevk almak da anlamlı, mantıklı bir opsiyon.
Tüm bu düşünceler içerisinde, INANIMATE EXISTENCE’ın kariyeri adına güzel bir albüm yaptığını düşünüyorum. Bu kadar fazla seçeneğe ve alternatife sahip olunca, “biz bunları duyduk yeaea” noktasında müziği ve emeği biraz fazlaca ve kolayca harcıyoruz aslında. Ben de yapıyorum, hepimiz de yapıyoruz. “Clockwork” bugünün gerçekleri ve dinamikleri dâhilinde iyi bir teknik death metal albümü. Muhtemelen birkaç sene sonra hatırlayanı az olacak, ama yapacak bir şey yok.
Bugünün dinamikleri bunu gerektiriyor ve onlar da üstlerine düşeni yapıyorlar.