Teknik death metal ile brutal death metalin pek bir seviştiği grupların yaratacakları değer, sundukları müziğin karakter kazanması adına yaptıkları şeylerde yatıyor. Bazısı doğrudan “SUFFOCATION iyi abi, SUFFO’yu verelim gitti bitti” diye düşünüyor, kimisi DYING FETUS’un açtığı yoldan ilerleyerek daha bir bam güm yapmaya çalışıyor, kimisi de CRYPTOPSY’nin zamanında yaptığı türde iyicene karanlık sanatlara yelken açıyor.
Bu bağlamların dışına çıkan gruplar da genellikle yaratıcılığı ortalamanın altı, müzisyenlik becerileri ortalamanın üstü sularda seyreden ve bu şekilde etkileme yoluna giden işler sunuyor.
ABNORMALITY, pek fazla brutal/teknik death metal işlerine bulaşmayan Metal Blade’in, belli oranda kadın vokalist içermesinin de etkisiyle portföyüne kattığını düşündüğüm bir grup. Hem vokalist Mallika Sundaramurthy’nin varlığı hem de grubun zaten etkileyici olan müziği sayesinde Metal Blade’in ABNORMALITY’yi iyi pazarlanabilir bir grup olarak gördüğü ortada.
Hatırlanacağı üzere aynı bakış açısı YouTube’daki vokal cover’larıyla ünlenen Simone Pluijmers’ı kadrosuna katan CEREBRAL BORE için de düşünülmüştü, ancak onlar yalnızca bir albüm çıkarabilmiş ve grup içi anlaşmazlık sonucunda fişi çekmişlerdi. Yazık sonra Pluijmers müziği falan bıraktı, o derece tatsızlaştı işler. ABNORMALITY’de bu tarz bir durum yaşanmayacaktır, zira Sundaramurthy grubun kurucularından biri ve zaten ABNORMALITY’nin sansasyonel diyebileceğimiz herhangi bir durumu da yok.
“Sociopathic Constructs”a baktığımızda ABNORMALITY’nin gayet iyi bir brutal/teknik death metal harmanı sunduğunu görüyoruz. Grup bu albümde önceye nazaran biraz daha DYING FETUS sularına yanaşan rifler ve geçişler sunsa da genel olarak “x gibi” denecek bir vaziyet yok. Sundaramurthy’nin vokalleri son derece güçlü, nerede girip nerede susacağını iyi biliyor ve bu sayede şarkıların groove’lu yerlerini besliyor, öne çıkarıyor.
Derinlerine inersek, ABNORMALITY’nin öyle aşırı karakteristik bir rif yazma, beste yapma durumu yok. İcra ettikleri türün gereklerini çok iyi yapıyorlar ve türü seven birini rahatlıkla doyuracak, tatmin edecek bir çeşitlilik sunuyorlar. Bu tarz riften rife geçişli death metalde elbette ki akla DYING FETUS ve SUFFOCATION geliyor. Bu gruplar rifler arası geçişleri ve bu riflerin yaratıcılıkları sayesinde bugünkü konumlarına geldiler. Dolaysıyla önemli olanın çok fazla rif değiştirmek değil, yerinde ve akılda kalıcı nitelikte rifler kullanmak olduğu ortada. Misal DYING FETUS’un “Destroy the Opposition”ın tümünde sergilediği bu özellik onları efsane statüsüne çıkardı. “Sociopathic Constructs”ı dinlerken de benzer anlayışlar görüyoruz. Bazı riflerde gerçekten de yaratıcı, standart şablondan çıkmamış şeyler sunuyorlar.
Lakin bu türde uzun solukluluk adına yapılması gereken bazı başka şeyler de var. Bunlardan birisi dinleyiciye adrenalin salgılatmak. Benim kanaatim, ABNORMALITY kalibresindeki grupların bunu kendileri ve şarkıları özelinden değil de türün içinde bulunan genel coşkudan, heyecandan nemalanarak yaptıkları şeklinde. Misal bir “Effigy of the Forgotten”ı, “None So Vile”ı, “Destroy the Opposition”ı, “Path of the Weakening”i dinlerken direkt bu albümleri dinliyor olmanın gazını, heyecanını, coşkusunu yaşıyoruz. Bu albümlerin yarattığı şiddetin, yıkımın, adrenalinin köpeği oluyoruz ve bu bilinçle dinliyoruz. Ancak ABNORMALITY’nin de dâhil olduğu ikinci kademe grupları dinlerken “Oha şu an “Mechanisms of Omniscience” dinliyorum ve bu inanılmaz bir şey!”den ziyade “İşte taş gibi teknik/brutal death metal ulan! Verin rifleri, verin soloyu, verin blast beat’i!” gibi daha genel bir heyecana gark olduğumuzu düşünüyorum. En azından benim için geçerli olan bu. Elbette ki bu dev isimlerle bu nispeten yeni 10-15 yıllık grupları kıyaslamıyorum, sadece sunulan eserlerin yansıttığı değeri ve önemi vurgulamaya çalışıyorum.
Sonuçta ister bu genel bakış açısıyla bakın ister albümün tamamen içine girmeye çalışın, ABNORMALITY sağlam bir iş yapıyor ve “Sociopathic Constructs” ile gayet dinlenesi, coşulası, kudurulası bir müzik sunuyor. Detaylara fazla girmeden kendimizi bu notalar savaşının içine dan dun atıp, yara bere içinde oradan oraya savrulmak en iyisi diyor, yazıyı noktalıyorum.
Bu grubu debut albumleri ile tanıdım. Tıpkı Arsis gibi ilk albumleri ile allahu akbar bir giriş yaptılar. Fakat daha sonraki albumler o kadar iyi olmadı hiç bir zaman. Bu album ile de gelenek devam etmiş. Benden de bir 7 çalışır.
Ben hemen hemen aynı günlerde çıkan Inanimate Existence’ın albümünü daha çok beğendim. Kritiği gelince ona da yazarım. Bu albüme gelince…
Açıkçası ben biraz sıradan buldum. Teknik death metal’in gerekliliğini yerine getirmişler, hayvan gibi de çalmışlar fakat özel bir şarkı, özel bir şey göremedim. Maksimum iki üç defa dinledikten sonra tozlu raflara gönderilecek bir albüm olmuş.
Ayrıca bu hafta kritiği yayınlanacak olan neredeyse bütün albümler, bu yıla damga vurabilecek cinsten. Kritikleri gerçekten merakla bekliyorum.
sondan bir önceki paragrafa müthiş katıldım. 2000 sonrası kurulan teknik/brutal death metal gruplarının hatırı sayılır bir çoğunluğu bana hep aynı grubu dinliyormuşum gibi hissettiriyor diyerek daha da ileriye gidebilirim hatta. şahsen bu janrdan çıkan gruplardan yenilikçi bir yaklaşım beklemediğim için sorun da değil tabi pek.
Bu grubu debut albumleri ile tanıdım. Tıpkı Arsis gibi ilk albumleri ile allahu akbar bir giriş yaptılar. Fakat daha sonraki albumler o kadar iyi olmadı hiç bir zaman. Bu album ile de gelenek devam etmiş. Benden de bir 7 çalışır.
Ben hemen hemen aynı günlerde çıkan Inanimate Existence’ın albümünü daha çok beğendim. Kritiği gelince ona da yazarım. Bu albüme gelince…
Açıkçası ben biraz sıradan buldum. Teknik death metal’in gerekliliğini yerine getirmişler, hayvan gibi de çalmışlar fakat özel bir şarkı, özel bir şey göremedim. Maksimum iki üç defa dinledikten sonra tozlu raflara gönderilecek bir albüm olmuş.
Ayrıca bu hafta kritiği yayınlanacak olan neredeyse bütün albümler, bu yıla damga vurabilecek cinsten. Kritikleri gerçekten merakla bekliyorum.
sıkmadan baştan sona akıp giden, dinleyicisini üzmeyen gayet güzel bir iş. akarı yok kokarı yok.
yalnız kapağı gördüğüm andan beri ilk aklıma gelen ‘borknagar – winter thrice’…
sondan bir önceki paragrafa müthiş katıldım. 2000 sonrası kurulan teknik/brutal death metal gruplarının hatırı sayılır bir çoğunluğu bana hep aynı grubu dinliyormuşum gibi hissettiriyor diyerek daha da ileriye gidebilirim hatta. şahsen bu janrdan çıkan gruplardan yenilikçi bir yaklaşım beklemediğim için sorun da değil tabi pek.
o değilde canım sıkıldıkça Cannabis Corpse un şarkı isimlerini okuyorum
https://www.last.fm/music/Cannabis+Corpse/+tracks?date_preset=LAST_7_DAYS
Gallery of Stupid High
Left Hand Pass
Papyrus Containing the Spell to Protect Its Possessor Against Attacks from He Who Is in the Bong Water
I Cum Bud
Gateways to Inhalation
Disposal of the Baggy
:D :D :D