AFTER THE BURIAL’ın her zaman benzerlerinin ötesinde bir grup olduğunu düşündüm. “Rareform” ile türü tamamen farklı bir bakış açısıyla işlemelerinin ardından çıkan “In Dreams”in son derece akılda kalıcı ve karakterli kimyasına vuruldum, hak ettiği değeri görmediğini düşündüğüm “Wolves Within” ile dellendim, Justin Lowe’un intiharının ardından çıkan “Dig Deep” ile grubun yas tutuşuna kulak verdim.
AFTER THE BURIAL olayı metalcore, djent, deathcore ekseninde ve progresif bir anlayışla icra eden bir grup. “Berzerker”in üst düzey müzisyenlik gerektiren geçişlerinde de “Your Troubles Will Cease And Fortune Will Smile Upon You”nun içine işleyen optimist havada da “Pennyweight”in kafa göz kıran groove’unda da “Lost in Static”te yaşadıkları acıyı içlerinden def etme arayışında da hep içten ve gerçek olduklarını düşünüyorum.
“Evergreen”, siyah beyaz kapağından da anlaşılabileceği gibi içinde bir ironi barındıran ve grubun göründüğünden çok daha karanlık bir düzlemde ilerlediğini gösteren türde bir albüm. Sekiz telli gitarların conk conk darbeleri ve büyük oranda unison ilerleyen gitar ve davulun yarattığı kopuş hissiyle bir kez daha huşu içinde öne arkaya sallanıyor, AFTER THE BURIAL’ın keyif ve gaz dolu müziğine teslim oluyoruz.
“Evergreen”de hissedilen başlıca şey grubun artık ne denli olgun ve kendine güvenli olduğu. Olayın duygusal yönünü bir an olsun geri plana atmayan AFTER THE BURIAL, zaman zaman detaylara gizlediği zaman zaman da kabak gibi önümüze bıraktığı hüznüyle bir kez daha farkını belli ediyor. Gitarların mekanik karakteri ve soğuk tonları, aralara serpiştirilen kırılgan, narin, yavru melodilerle kimlik kazanıyor. Misal “Exit, Exist” gibi %90 oranında dan dun bir şarkı bile esasında gayet tatlı bir melodik altyapıya sahip. Bunun gibi örnekler albüm boyunca karşımıza çıkıyor.
Türün olmazsa olmazlarından breakdown’lar konusunda da AFTER THE BURIAL olumlu adımlar atıyor ve belirli oranda yaratıcılık katılmış örnekleriyle şarkıları renklendiriyor. Tümüyle MESHUGGAH okulundan mezun “In Flux” gibi şarkılarda da “Respire” gibi daha lineer yapılı şarkılarda da bir an olsun kendini şaşırmayan bir AFTER THE BURIAL görüyoruz. Sert karakterini daima koruyan grup, “stacatto rif”in adrenalin dolu ve güvenli kollarında sanatını icra etmeye, özel hareketlerini oraya buraya işlemeye devam ediyor.
Grubu türdaşlarından ayıran başlıca olaylardan biri de AFTER THE BURIAL’ın yeri geldiğinde sertliği ve acılı ezmeyi iyicene ön plana taşıması. “Quicksand” bunu gözlemlemek adına iyi bir örnek. Dahası “The Great Repeat”teki gibi katmanlı gitarlar ve dur kalklarla hızlanan kalp atışları da yine albümün uzun ömürlü olacağına işaret eden göstergelerden. Grup 8. telden çaldığı basit ama etkili riflerin üstüne yeri gelince damar, yeri gelince aydınlık gitar süslemeleri yapmasını çok iyi biliyor. Girişinde Tosin Abasi’izmler taşıyan “To Challenge Existence”ın köşeli riflerinde de, AFTER THE BURIAL/THE BLACK DAHLIA MURDER evliliği gibi hissedilen “A Pulse Exchanged”de de bu kalıtsal ATB sound’unu deneyimlemek mümkün.
Sadede geldiğimizde AFTER THE BURIAL türünün en iyilerinden biri ve bu türe karşı bir yakınlık duyuyorsanız grubun işini gayet iyi yaptığını da zaten biliyorsunuzdur. “Evergreen” bence “Wolves Within” kadar karakterli bir albüm değil, ancak en az onun kadar güçlü, tutkulu ve keyifli bir çalışma.
Not: Bir önceki albüm “Dig Deep” psikolojik sorunlar yaşayan ve nihayetinde intihar eden gitaristleri Justin Lowe’ün kaybının ardından yazılmıştı. Ne üzücüdür ki AFTER THE BURIAL’ın benim için de ölümle ilişkilendirilen bir tarafı var. Harun Kolçak vefat etmeden kısa bir süre önce “Wolves Within”den “Pennyweight”i Facebook’ta paylaşmış, şarkıyı övmüştüm. Akabinde Harun Abi de altına yorum yapmış, sonrasında da beni arayıp şarkının beğendiği taraflarından bahsetmişti. Tıpkı zamanında BORKNAGAR’ın “Winter Thrice” şarkısını duyup çok heyecanlandığında beni arayıp “Ahmetçim bu harika bir şarkı olmuş, Garm yine döktürmüş” demesi gibi…
Bu vesileyle bir kez daha huzur içinde yat Justin, huzur içinde yat Harun Abi…
Kadro Anthony Notarmaso: Vokal
Trent Hafdahl: Gitar
Adrian Oropeza: Bas
Dan Carle: Davul
Şarkılar 1. Behold The Crown
2. Exit, Exist
3. 11/26
4. In Flux
5. Respire
6. Quicksand
7. The Great Repeat
8. To Challenge Existence
9. A Pulse Exchanged
11/26 şarkısında 0:47 sonrası The Black Dahlia Murder’ın en kuduz hallerini hatırlatan kısım çok muazzam. Boş yok albümde. Wolves Within’den sonraki en iyi albümleri bence.
Bu albümü bir süre dinlemeyince özlüyorum :) Bu kadar atonal şarkı yapısına sahip bir albüme o melodikliği nasıl yedirdiniz ey allahsızlar. Metalcore gibi -bence- sığ bir türün nefes almasını sağlayan ATB, Artchitects, August Burns Red gibi gruplar iyi ki varlar.
@Noumena, bende özellikle Exit,Exist ve The Great Repeat şarkıları için geçerli bu. Dün akşam canım çok çekti, dayanamadım yatmadan döndürdüm ikisini de.
Neden geçen sene bu albümden çok söz edilmedi merak ediyorum
@Rust in Peace., Ben de birkaç gündür sürekli dinler oldum, son dönemde Respire a sardım. Gerçi albümün boş şarkısı yok, her dinlemede farklı bir yerden birşeyler yakalıyorsun. Ki bu da günümüz albümleri için bulunmaz bir şey
11/26 şarkısında 0:47 sonrası The Black Dahlia Murder’ın en kuduz hallerini hatırlatan kısım çok muazzam. Boş yok albümde. Wolves Within’den sonraki en iyi albümleri bence.
in flux parçasının 1.30′da giren kısmı manyaklık. onun dışında 11/26 ve exit, exist’e de bayılıyorum.
exit, exist’te 2:09′da giren breakdown çok fena yalnız. tam içip içip kafa göz dağıtmalık.
Bu albümü bir süre dinlemeyince özlüyorum :) Bu kadar atonal şarkı yapısına sahip bir albüme o melodikliği nasıl yedirdiniz ey allahsızlar. Metalcore gibi -bence- sığ bir türün nefes almasını sağlayan ATB, Artchitects, August Burns Red gibi gruplar iyi ki varlar.
04.07.2020
@Noumena, bende özellikle Exit,Exist ve The Great Repeat şarkıları için geçerli bu. Dün akşam canım çok çekti, dayanamadım yatmadan döndürdüm ikisini de.
Neden geçen sene bu albümden çok söz edilmedi merak ediyorum
05.07.2020
@Rust in Peace., Ben de birkaç gündür sürekli dinler oldum, son dönemde Respire a sardım. Gerçi albümün boş şarkısı yok, her dinlemede farklı bir yerden birşeyler yakalıyorsun. Ki bu da günümüz albümleri için bulunmaz bir şey