2018’in ortalarında Urfaust’un bir parçasının cover’ını yapmışlar; sonra bir sessizliğe girmişler. 17 Aralık 2018’de Facebook kapak fotoğraflarını güncellemişler, 17 Ocak 2019’da şu anki prodüksiyon şirketleriyle ilk albümlerini çıkarmak üzere anlaşmışlar, 1 Mart 2019’da “So fallen alle Tempel” yani “Bütün Tapınaklar Böyle Yıkılıyor” adlı albümlerini çıkarmışlar. Albümün çıkışından 1,5 ay sonra, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da ufak çaplı bir yangın meydana geldi, bir sonraki gün de bildiğiniz üzere Notre Dame Katedrali yangını…
Benim bu zaman diliminde radarıma takılan önemli ve albüm adıyla bağlantılı bulduğum iki olay bunlar. Aslına bakarsanız, artık büyük ve görkemli ibadethanelerin, turistler için anı biriktirmek için değerlendirilen alanlardan çok bir farkı yok. Bayramdan bayrama, Cuma’dan Cuma’ya dolan ama gece oldu mu kapılarına kilit vurulup evsize, garibana kucak açmayan, iki tas çorba uzatamayan, bilakis gelenden gidenden para dilenen camiler; riyakârlığın zirve yaptığı Hristiyan dünyasının biricik mabetleri olmasına karşın skandaldan skandala imza atan kiliseler; sözüm ona İbrahim’in izinden gidip arz-ı mevud hayaliyle oraya buraya salça olan İsrail’e yüksek sesle “Ne yapıyorsun kardeşim?” demeyen, diyemeyenlerin gittikleri havralar, fiziksel açıdan olmasa da akıl ve gönül sahibi pek çok beşerin nazarında zaten yıkılıp birer harabeye dönmüş durumdalar.
Aara’ya dönecek olursam, bahse konu yangınlardan önce keşfettiğim albüm, adındaki hiss-i kable’l-vukuyla zaten beni kendine karşı ilgili hâle getirdi ancak yalnızca albüm adı değil yapımın bugünkü konuğumuz olmasını sağlayan parçalar da öyle yabana atılacak gibi değil. Aara, The Metal Archives verilerinin aksine üç kişilik bir oluşum ve vokalde, Darkened Nocturn Slaughtercult’taki gibi bir kadın var. Bu benzetmeyi özellikle yaptım çünkü dönüp araştırana kadar vokalde erkek olduğunu sanıyordum hatta kafamdaki kritik planında vokalin, Cradle of Filth’in ilk dönemlerindeki Dani’yi aratmadığını falan söyleyecektim. Bunları ben yine söylemiş olayım ama Dani’nin işitsel düzlemdeki kadın hâli olarak değerlendirelim artık vokali.
Müzikal tarafta ise kulaklıkla dinlendiği takdirde kulaklarda tinnitus başlatacak ve ileri safhalarda işitme kaybına dâhi neden olabilecek çiğlikte sound’a sahip, bas tonlarından yoksun, dinleyende, en yüksek devirde çalışan vantilatörün karşısına ıslak saçla geçip 5 cm mesafeden “Aaaaa” deme keyfi veren melodilerle dolu bir albüm var karşımızda. Gitarın alıp yürüttüğü albüm, çok katmanlı gitar kayıtları, birkaç parçadaki shriek vokaller ve çok bağıran Dani Filth ayarında vokallerle dinleyiciyi çok başka dünyalara taşıyor. Buna, “Monolog eines Berges” şarkısında zirve yapan Gregoryen ilahilerini andıran koral kısımlar da eklenince, albüm ve özellikle bu şarkı, dinlemeye doyum olmayan bir esere dönüşüyor ki adını verdiğim eser, şu an Spotify ve diğer mecralarda da grubun en tutulan işi olmuş durumda.
Yapım üzerine ciddi ciddi düşüldüğü, albümdeki eserlerin aceleye getirilmediği her hâllerinden belli oluyor. Kompozisyonlara kafa yorulmuş, 13 dakikalık bir şarkının bu tarz bir müzikte keyifle dinlenmesi başka türlü mümkün olamazdı. Kimi zaman vokale belli belirsiz eşlik eden lead gitarlar, özenle icra edilen davul bölümleri ve tekrar vurgulamak istediğim koral bölümlerin oluşturduğu esrarengiz melodiler, şarklıları gerçekten dinlemeye değer kılıyor.
Öyle aman aman bir tanıtımı yapılmadığı için olsa gerek grup henüz çok kişi tarafından tanınmıyor, bilinmiyor. Spotify’da an itibarıyla 15 takipçiye sahip (15 kişiden biri de benim tabii) oluşumun ilerleyen zamanlarda ne yapacağını merakla bekliyorum. “Şöyle çiğlikten ölüp biten bir albüm olsa da kulaklarımın pası silinse.” diyen biriyseniz, 2019’un bence en başarılı işlerinden biri olan “So fallen alle Tempel” tam da size göre.
Albüm güzel hocam, yaratıcı riffler…tek beğenmediğim nokta; metali sallayıp atmosfere fazla abanması. Fenriz hocamızın fazlaca sitem ettiği bir durum var albümde.
-There’s way too much black
-And there’s too little metal
-Dealing with this had me breaking my shackles!
Atmosfer yaratma ustası Varg dayımızın bile yaptığı iş zaman zaman trash,death riffleri kullanıp bir sonraki girecek damar riff e hazırlık yapmasıdır.Bu sayede o atmosferik riffler daha da hoş hale gelir.
Baştan sona hep benzer duygu barındıran işler ne yazık ki bir süre sonra sıkıcı hale gelebiliyor… bu grupta da biraz öyle bir hava var.
Albüme notum 8 yazıya 9, eline sağlık.
(bu arada vokal dani tarzı ama bence mysticum vokaline benziyor)
@Siyah forma, Sağ ol. Dani aklıma ilk gelen örnek olduğu için yazdım, Mysticum’u tanımıyorum ama onlara da göz atarım en kısa zamanda.
Aslında beğenmediğin noktaya çok bir şey diyemiyorum. Gruplar farklı şekillerde yer bulmak istiyorlar kendilerine, belki de o nedenle şarkı tasarımlarında senin değindiğin şekilde bir yol tutturuyorlar. Post/deneysel olaylara girmedikten sonra sınırlar üç aşağı beş yukarı belli. Denenebilecek birçok şey denenmiş durumda. Bunun gibi gruplar da bu sıkışmışlığı atmosferle aşmaya çalışıyorlar bence.
Bu seneki albumden sonunda firsat bulup bunu da dinleyebildim. Yeni albumden daha iyi gibi. Cok daha çiğ bir tarzi var. Bundan sonra sıkı takibimde bu grup :)
1.00/10, Toplam oy: 2
Bunu yıllardır yapan birkaç kişi var. Amacınız ne tam olarak?
Albüm güzel hocam, yaratıcı riffler…tek beğenmediğim nokta; metali sallayıp atmosfere fazla abanması. Fenriz hocamızın fazlaca sitem ettiği bir durum var albümde.
-There’s way too much black
-And there’s too little metal
-Dealing with this had me breaking my shackles!
Atmosfer yaratma ustası Varg dayımızın bile yaptığı iş zaman zaman trash,death riffleri kullanıp bir sonraki girecek damar riff e hazırlık yapmasıdır.Bu sayede o atmosferik riffler daha da hoş hale gelir.
Baştan sona hep benzer duygu barındıran işler ne yazık ki bir süre sonra sıkıcı hale gelebiliyor… bu grupta da biraz öyle bir hava var.
Albüme notum 8 yazıya 9, eline sağlık.
(bu arada vokal dani tarzı ama bence mysticum vokaline benziyor)
28.04.2019
@Siyah forma, Sağ ol. Dani aklıma ilk gelen örnek olduğu için yazdım, Mysticum’u tanımıyorum ama onlara da göz atarım en kısa zamanda.
Aslında beğenmediğin noktaya çok bir şey diyemiyorum. Gruplar farklı şekillerde yer bulmak istiyorlar kendilerine, belki de o nedenle şarkı tasarımlarında senin değindiğin şekilde bir yol tutturuyorlar. Post/deneysel olaylara girmedikten sonra sınırlar üç aşağı beş yukarı belli. Denenebilecek birçok şey denenmiş durumda. Bunun gibi gruplar da bu sıkışmışlığı atmosferle aşmaya çalışıyorlar bence.
Bu seneki albumden sonunda firsat bulup bunu da dinleyebildim. Yeni albumden daha iyi gibi. Cok daha çiğ bir tarzi var. Bundan sonra sıkı takibimde bu grup :)