“Bir şarkı, ele geçirdiği bedenlerden farklı olarak zaman mekân içinde sabitlenmiş değildir. Şarkı geçmiş tecrübeleri anlatır. Söylendiğinde şimdiyi doldurur. Hikâyeler de aynı şeyi yapar. Ama şarkıların sadece onlara has bir başka boyutu vardır. Şarkı şimdiyi doldururken bir taraftan da gelecekteki bir dinleyen kulağa ulaşmayı umut eder. İleri uzanır, uzanır, uzanır. Bu umut ısrarcı olmasa, bence şarkılar var olamazlar. Şarkılar ileriye uzanır.”
Bir şarkının, melodinin hatırlatma gücü; gözden, zihinden üstündür. Şarkılar, anları doldurur. Anlar, anılar olur. Anılar, insanı var eder. Benliği sağlar. John Berger’ın Hoşbeş kitabından aldığım üstteki paragraf ise tam olarak bundan bahseder. Türlerin bu kadar keskinleşmesi, dışlanması; bizden değilsen karşımızdasın tavrı… An kavramının oluşmasına engel oluyor.
Foals grubu, 5.stüdyo albümleri olan “Everything Not Saved Will Be Lost Part 1”ı geçtiğimiz Cuma günü çıkardı. Grubun bir önceki albümü olan “What Went Down” dinleyiciler ve eleştirmenler tarafından olumlu tepkiler almış ve Foals’un ilerleyişi hızlanmıştı. 4 senelik albüm arasında ise turnelerle dünyayı köşe bucak gezen İngiliz grup 21 Ocak 2019’da ilk bombayı attı ve olumlu bir tahribata yol açtı. Aslında bir önceki cümle oksimoron oluyor ama konumuz bu değil. Çıkan ilk single olan “Exits”i ilk dinleyişimde farkına varmadan nakaratı ezberlemiştim. Çok güçlü bir nakarata ve melodiye sahip olan parça; post punk temelinin üzerine yedirilmiş synth’li bir cevher. Ayrıca vokalist Yannis Philippakis’in performansı dikkat çekmekte. Sonrasında yayınlanan diğer 2 şarkı ise “On the Luna” ve “Sunday” oldu. On the Luna albümün en güçlü birkaç şarkısından biri olsa da giriş melodisi Van Halen’ın “Jump”ını andırmakta. Sunday ise ilerleyen senelerde klasikleşme ihtimali olan bir şarkı. Placebo, Interpol, Editors havasını direkt sezdiğimiz şarkının bana göre en güçlü kısmı ise davul kullanımı. Davulun gerçek gücünü; şarkının önüne geçmemesi gerektiğini hatta şarkıyı bir mermerden çıkan heykel gibi ortaya çıkarması gerektiğini fark ettirdi.
Foals, grubun 13 yıllık bas gitaristi Walter Gervers’in geçen sene gruptan ayrılışı sonrasında henüz yeni bir basçıyla anlaşamasa da “ENSWBLP1” albümünde doyurucu bas partisyonlarına sahip. Kulaklıkla son ses dinlendiğinde bas gitar seven birinin bu albümü sevmeme ihtimalinin çok düşük olduğunu söyleyecek kadar emin konuşuyorum.
Albümün bana göre en iyilerine değinecek olursak 3 şarkıyı sizlere tanıtmak isterim; “Syrups”, “Sunday”, “In Degrees”.
“Sunday” hakkında üst paragraflarda bilgi verdiğim için onu geçip diğer ikiliye değinmek istiyorum. “Syrups” bu albümün en iyisi olmakla kalmıyor, tüm Foals diskografisindeki en iyi 3-4 şarkıdan biri olmayı başarıyor. Bu kadar sevmemin, beğenmemin asıl sebebi ise; 2.26’da giren gitar melodisi. Tam olarak 3 gündür sabah uyandığım andan gece yatana kadar beynimde dönüyor ve alakasız yerlerde kendimi bu melodiyi mırıldanırken buluyorum. Sadece gitar melodisine indirgemek de haksızlık olacaktır. Albümün tamamını değerlendirecek olursak grubun, enstrümanlarını en yoğun kullandığı ve bunu en hoş şekilde başardığı şarkı olarak göze çarpıyor. Konserlerde bu şarkının seyircilerle beraber söylendiği an gözümün önüne geldi bile…
“In Degrees” ise tam bir Prince şarkısı. Şarkının 2019’da çıktığı gerçeği yerine 1985’te çıkmış olduğu yazılsa kimse yadırgamaz. Catchy sözler, akılda kalan ritimler, rahatsız etmeyen synth kullanımı, renkli melodiler ve bu melodiyi destekleyen daha tiz vokaller… Bu tarza dâhil olan grupları seven birinin bu şarkıyı başa sarıp sarıp dinleyeceğini söylemek az bile olacaktır.
Eylül ayında bu albümün devamını yayınlayacak olan Foals, Part 1’le beraber beklentiyi ve çıtayı yukarı taşıdı. Part 2 yayınlandıktan sonra Eylül ayında neler konuşuruz bilinmez ama bu albümle beraber birçok an yaşayacak insanlar olacaktır. Müziğin gücü de ilk paragrafta alıntıladığım gibi buradan gelmektedir. Albümün adını hatırlamak gerekirse; “kaydedilmeyen her şey kaybolur”. Foals, 2019’a da ismini bıraktı. Tıpkı, 2008, 2010, 2013 ve 2015’te yaptığı gibi. Eylül ayında devam albümünün kritiğinde görüşmek üzere.
Kadro Yannis Phillippakis: Vokal, gitar, bas, klavye
Jimmy Smith: Gitar, Klavye
Edwin Congreave: Klavye, synth, bas
Jack Bevan: Davul
Şarkılar 1- Moonlight
2- Exits
3- White Onions
4- In Degrees
5- Syrups
6- On the Luna
7- Cafe d’Athens
8- Surf Pt.1
9- Sunday
10- I’m Done With the World (& It’s Done With Me)
Albümü burada görmek şaşırttı ve sevindirdi. Total Life Forever’dan bu yana takip ediyorum bu gencoları. Yeni albümlerini henüz dinlemedim ama Foals patates iş yapacak bir grup değil. Teşekkürler.
Albümü burada görmek şaşırttı ve sevindirdi. Total Life Forever’dan bu yana takip ediyorum bu gencoları. Yeni albümlerini henüz dinlemedim ama Foals patates iş yapacak bir grup değil. Teşekkürler.
Foals’u daha önce çok duymustum ama dinleme firsatim olmamisti hic. Kritik vesilesiyle albumu dinledim bugun. Muazzammis cidden. Tesekkurler.
albümü çok sevdim daha doğrusu bu tarzı çok sevdim, genelde dinlemiyordum. çok karmaşık şeyler hissettirdi. teşekkürler.
Bu kritik sayesinde dinlemeye başlamıştım. Bugün yeni albümleri Life is Yours çıktı. Bi tur attım, yine misler misi çohoş bir albüm olmuş.