Her yanından kan damlayan akordeonlar, herkesin birbirini kestiği sapkın balolar, koca koca avizelerin altında zengin hanım ve beylere yapılan işkenceler.
Grand Guignol, 1897 yılında Paris’te açılan ve 1962’de kapanan bir tiyatro. Özelliği ise burada normal tiyatro oyunları yerine çeşitli korku gösterilerinin yapılması. Google’dan görsellerini arattığınızda az çok fikir sahibi olabileceğiniz bu tiyatro, kendisi de sirk gibi olan PENSÉES NOCTURNES için biçilmiş kaftan bir konsept.
Vaerohn adlı arkadaşın elinden çıkan PENSÉES NOCTURNES müziği, ilk albüm “Vacuum”daki ızdırap tabanlı black metal kimliğiyle yola çıkarak zaman içinde evrilmiş, “Nom d’une pipe!” ile birlikte olayı iyice vintage bir dramatizm ve avangartlığa kaydırmış, 2016’daki “À boire et à manger”de ise kasveti, kederi bol bir havaya bürünmüştü. Bu karamsar albümün ardından PENSÉES NOCTURNES çok daha şenlikli, teatral, karmaşası bol bir albümle karşımızda.
Oldum olası palyaço ve sirk muhabbetini sevmeyen, itici bulan bir insan olarak PENSÉES NOCTURNES’ün “Grand Guignol Orchestra”da her şeyini buna yaslamasını elbette ki kollarımı açarak karşılamadım. Yine de Vaerohn’un saçma sapan müzikal yolculuğu içerisinde bu albümün de kendine bir yer bulmasını makul kabul ediyorum.
“Grand Guignol Orchestra”da, PENSÉES NOCTURNES’ün önceki albümlerinde de karşımıza çıkan türde bir karmaşa, nümayiş, delilik görüyoruz. Olay “korku tiyatrosu” temeline dayandığı için grup bu manyaklığı türlü oyunlarla, yerli yersiz dellenmelerle yansıtıyor. Çok farklı tarzlarda abuk subuk vokaller, bir anda ortalığı birbirine katan trompetler, borazanlar, avangart duruşu iyicene öne çıkaran karambol beste yapıları ve yer yer kakofoni düzeyine çıkan enstrüman kullanımı.
İlk dönemlerde Kvarforth gibi ağlayıp sızlanan Vaerohn, “Grand Guignol Orchestra”da da yer yer bu kanayan yaraları gün ışığına taşısa da albümdeki vokal kullanımının bilinçli olarak aşırı dağınık olduğunu söylemekte yarar var. Müzisyenlik namına üst düzey bir performans sunan albümün tüm bu teatral dramayı notalara dökme konusunda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer albümün avangart yapısını kabul etmez ve konvansiyonel beste yapılarını baz alarak değerlendirirseniz, “Grand Guignol Orchestra” hayatınızda duyduğunuz en anlamsız gürültülerden birine dönüşebilir. Lakin PENSÉES NOCTURNES’ün şizofren, bipolar deliliğini içselleştirmiş bir dinleyiciyseniz, yapılmak isteneni de görebilirsiniz.
“Grand Guignol Orchestra”yı dinlerken gözünüzün önüne ucundan kan damlayan akordeonlar, herkesin birbirini kestiği sapkın balolar, 50’li yılların nostaljik karanlığını aydınlatan koca koca avizelerin altında zengin hanım ve beylerin birbirine yaptığı kadifemsi işkenceler geliyor. Olayın teatral tarafı, konsepte yaslanan havası aşırı derecede ağır bastığından, yer yer dinleyicinin rahatsız olmasını makul karşılayabilirim. Özellikle vokal kullanımı açısından albüm bilinçli olarak asap bozan, sinirleri geren düzeylere çıkıyor. Bazı metal olmayan vokaller hakikaten çok can sıkıcı, bıktırıcı olabiliyor ama dediğim gibi, Vaerohn da zaten bunu amaçlıyor. Tüm bu kargaşa arasında olayın avangart yönü bazen sınırları zorlarken, yer yer de öküz gibi bir blast beat eşliğinde metal kısmı öne çıkarılıyor ve içimizde depreşen black metal damarları itinayla açılıyor.
PENSÉES NOCTURNES kesinlikle herkese göre olmayan bir oluşum, bir yaratık, bir garabet. Black metalin daha bir ön planda olduğu albümleri bile hâlihazırda pek çokları için biraz fazlayken, “Grand Guignol Orchestra” olayı daha da ilerilere taşıyor ve fazlasıyla karakteristik, sevenin bayılacağı ama sevmeyenin de ölümüne nefret edeceği bir şeye dönüşüyor. En başta dediğim gibi bu sirk, panayır havasını metal içerisine zor buyur eden bir dinleyici olarak albümü dinlerken sıkıntı çektiğim anlar oldu, lakin yapılmak istenen şey ve verilmek istenen rahatsızlık düşünüldüğünde PENSÉES NOCTURNES bir kez daha sıra dışı bir iş yaptığını söyleyebiliriz.
Şarkılar 1. Un trop plein d'rouge
2. Deux bals dans la tête
3. Poil de lune
4. L'Alpha mal
5. L'Etrangorium
6. Les valseuses
7. Gauloises ou Gitanes ?
8. Comptine à boire
9. Anis maudit
10. Triste sade
@crowkiller, antifa konserlerinin içine ettiği zaman sinirlenmiştim. Şimdi aynı şeyi yapsalar antifayı desteklerim. Peste Noire’in son albümü bence iyi bir albüm fakat önceki albümlerindeki emeğin onda biri yok. Sadece tarzları albümü taşıyor. Müzik, ırkçı mesajlarının arkasında kalmış. Sırf zenci kültürüne bindirmek için albümü ikiye bölüp yarısında rap yapmak nedir? Komedi.
Bu gerçek demi bana böyle kimsenin tahammül edemeyeceği gruplar lazım bu aralar ⚰️⚰️⚰️ kritik güzel benden 9 çalışır ruh sağlığımın tamamen bozulması dileğiyle. Bu sene sopor aeternus ta albüm çıkardı değişik Bi arkadaşımız oda 😊
saçma sapan bir grup, 3 dakika filan anca dayanabildim
bu arada Peste Noire’in Metal archives’teki grup fotoğrafını gördünüz mü? bokunu çıkarmışlar
https://www.metal-archives.com/bands/Peste_Noire/12841
10.02.2019
@crowkiller, antifa konserlerinin içine ettiği zaman sinirlenmiştim. Şimdi aynı şeyi yapsalar antifayı desteklerim. Peste Noire’in son albümü bence iyi bir albüm fakat önceki albümlerindeki emeğin onda biri yok. Sadece tarzları albümü taşıyor. Müzik, ırkçı mesajlarının arkasında kalmış. Sırf zenci kültürüne bindirmek için albümü ikiye bölüp yarısında rap yapmak nedir? Komedi.
10.02.2019
@crowkiller, oha
12.02.2019
bir de last fm’ de famine olduğunu iddia eden bir tip var, pek inandırıcı gelmedi gerçi, özellikle sayfasına bakıp dinlediği sanatçıları görünce
https://www.last.fm/music/Peste+Noire/+shoutbox/35463863:shoutbox:a8d086e2-e7ea-426e-a787-b110bc15f981
Bu gerçek demi bana böyle kimsenin tahammül edemeyeceği gruplar lazım bu aralar ⚰️⚰️⚰️ kritik güzel benden 9 çalışır ruh sağlığımın tamamen bozulması dileğiyle. Bu sene sopor aeternus ta albüm çıkardı değişik Bi arkadaşımız oda 😊