MISTVEIL. “Amnesia”. Doom metal. Death metal. Melodik. Karanlık. Tek kişilik proje. Yunanistan. Sincap.
Bunların ışığında yazacağım MISTVEIL yazısına hoş geldiniz.
Sincabı sallayın, sincap yok.
Stavros Stavrou adlı Atinalı arkadaşın elinden çıkan bu tek kişilik melodik doom/death metal projesi, olaya epey can sıkıcı, darlayıcı bir yerden bakıyor. 8 dakikalık süresiyle albümü açan “The Lake of Fire and Sulfur” ile başlayan “Amnesia”, daha ilk baştan uyumsuz sesleri ve doksanları anımsatan karakteriyle bize dünyayı dar etme dürtüsünü belli ediyor. Stavros’un bu tür müzik için gayet uygun bir sesi var. Haykırış ile böğürtü arası bu vokal, son derece zehirli ve iç acıtan bir karaktere sahip.
Keder üzerinden ilerleyen ve Stavros’un ciddi anlamda yüreğini koyduğunu belli eden müzik, ucuza kaçmayan melodileri yeri geldiğinde ızdıraplı ağır tempolarda yeri geldiğinde ise daha bir öfkeli patlamalarda işleyerek kimliğini buluyor. Yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi albümün kesinlikle doksanların ikinci yarısını anımsatan bir havası var. Bunun üstüne DAYLIGHT DIES’vari kalıtsal bir acı ve tükenmişlik de eklenince, ortaya “Amnesia”nın etkileyici dünyası çıkıyor.
Tüm bu acıya kedere rağmen albümün ağlak ve sümüklü olduğunu söyleyemeyiz. “Amnesia” epey dinamik ve çok yönlü bir albüm ve bunu şarkılar arasındaki bariz farklılaşmalar ve gelgitlerle gösteriyor. “Spiegel Graus” gibi kimi şarkılara giren piyanolar ve başka birtakım unsurlarla albüme gotik bir hava da ekleniyor ve ilk dönem MOONSPELL’den doksanlar ortası ROTTING CHRIST’a kadar uzanan bir karanlık peydahlanıyor. Albüm gerçekten de inanılarak, arzuyla, tutkuyla yapılmış ve Stavros da bunun farkında. Kimi yerlerde giren ve bence sırıtan efektli vokaller veya davulun VST olduğunu hissettiren kimi tercihler gibi ufak tefek amatörlükler olsa da, “Amnesia”nın başarılı bir ilk albüm olduğunu söylemezsek ayıp etmiş oluruz.
Tek kişi tarafından ortaya çıkarılmış olması elbette ki bir projeye yönelik merhametimizi artıracak değil; dolayısıyla “tek kişi tarafından yaratıldığı düşünüldüğünde o kadar da üstüne gitmeyek” gibi bir ikiyüzlülüğe bulaşma niyetinde değilim. Zaten albümün de böyle düşündürtecek bir falsosu, “olduğu kadar”lığı yok. Stavros adlı arkadaş belli ki pek çok şeyi dinlemiş, süzgecinden geçirmiş ve “alın ben buyum” diyerek ortamlara salmış. Türün kimi dinamikleri ve belirli imkânların belli oranda kısıtlı olduğu düşünüldüğünde, albümün bazı anlarında kötü denemeyecek, tatsız diye kestirip atılamayacak ancak daha iyi olabileceğini de hissettiren kimi şeyler var. Prodüksiyon özelinde de beste özelinde de karşımıza çıkan bu minör ayrıntılar haricinde albümün eli yüzü düzgün olduğunu söyleyebilirim.
Adını andığım gruplar haricinde MY DUING BRIDE, SWALLOW THE SUN, ilk dönem KATATONIA, OCTOBER TIDE, SATURNUS, SLUMBER gibi grupları seviyorsanız MISTVEIL’in ilk yaratısı “Amnesia”ya da göz atabilirsiniz. Türün takipçisiyseniz kesinlikle pişman olacağınızı düşünmüyorum. Sonbaharın bu son günleri için, kederlendiklerinde hakikaten iç karartmayı başaran Yunan müzisyenlerin ruhunu yakalayan bu dertli ilk albümü iç huzurunuzu kaybetme pahasına dinleyebilirsiniz. Tek bir şarkıya bakam da çıkam diyenlere “The Liar”ı önerip huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Şarkılar 1. The Lake of Fire and Sulfur
2. Spiegel Graus
3. Underworld
4. The Liar
5. Thorns
6. A Rose from Heaven
7. The Emerald Souls
8. The Gambler's Heart
9. Aphrodite's Chains
10. Defeated but Victorious
11. Amnesia