Günün birinde insanlar, evlerindeki PC’nin konforunda gayet iyi prodüksiyon yapabildiklerini fark ettiler. Çeşitli kayıt programları, prosesörler, amfi modellemeleri falan derken, o özendikleri albümlerdeki tonlara yakın, güçlü gitar tonları elde edebildiklerini gördüler. Baktılar ki öküz gibi gitar tonları yaratmak ve bunlarla cayır cayır rifler yazmak mümkün, hemen bu tonların daha bir öne çıkabileceği türlere yöneldiler.
Tonun tüm sertliğini yansıtmak adına gitar sinyalinin hayvan gibi gate’lerden geçirilerek temiz bir şekilde yansıtılabileceğini anlayan bu insanlar, yeri geldi djent’e gönül verdi, yeri geldi deathcore gibi break down içeren, kısacası staccato riflerin daha bir ön planda olduğu müzikal tarzlara yöneldiler.
Bu değişimden payını alan bir diğer tür de power metaldi. Bu dana gibi gitar tonları neticesinde ejderhalı, kılıçlı Avrupa power metalinin tebessüm ettiren romantizmi de büyük oranda yıkılmaya başlamış, bunun yerini türü daha sert bir üslupla ele alan gruplar almıştı.
Bu haftaki power metal kotamızı dolduran grup olan Arjantinli LORD DIVINE’a baktığımda işte tam olarak bunu görüyorum; power metali daha Amerikan’vari bir anlayışla icra eden, sert mi sert bir power metal karakteri benimseyen, jilet gibi sound’u olan bir grup.
Tabii bu tür power metalin son yıllarda yapılmaya başlandığını söylemek saçmalık olur; türü olanca gücü ve güzelliğiyle doksanlarda yapan bir dolu grup vardı. Ne tesadüftür ki LORD DIVINE adlı bu arkadaşlar da bu grupların en babalarından birini, SYMPHONY X’i baya bir özümsemiş, baya bir başucu kitabı edinmiş elemanlardan oluşuyor. SYMPHONY X’in progresif metalle yoğurulmuş power metalinin türlü yansımalarını LORD DIVINE içinde ayan beyan görmek mümkün. Misal Michael Romeo’nun 7 telli gitarını dur kalklarla konuşturduğu “Fallen”ın yanar dönerliğini de, “Paradise Lost”un meleksi güzelliğini de -tabii ki daha standart bir kalitede- “Facing Chaos” içerisinde bulmak mümkün.
Yeri geldiğinde olayı DREAM THEATER’a da bağlayan ve dolayısıyla ciddi anlamda iyi müzisyenlerden kurulu olan LORD DIVINE, özellikle gitar solosu anlamında mükemmel işler çıkarıyor ve sırf bu yanıyla bile ilgi çekici anlar sunmayı başarıyor. Sound, sololar, müzisyenlikler konusunda artı puanları toplayan grubun sıkıntılı tarafı ise ne yazık ki grubun en çok öne çıkmak zorunda olduğu yönden, vokallerden geliyor.
Bir dolu grupta söylemişliği olan ve şu anda da pek çok grupta söyleyen vokalist Diego Valdez, belli ki Arjantin ortamlarının “Diego söyler abi” diye bahsedilen figürlerinden biri. Her taşın altından sağlam vokalist çıkmayan Arjantin, Brezilya, Türkiye, İspanya gibi ülkelerde bu tarz durumlara sıklıkla rastlıyoruz. İyi bir vokalist çıkıyor ve o düzeyde başka pek az vokalist olduğundan pek çok grupta yeteneklerini sergiliyor. Aynı şey, hatta belki daha fazlası davulcular için de geçerli. Neyse bu Diego adlı arkadaşımız her ne kadar yeterli teknik donanıma ve beceriye sahip olsa da bence LORD DIVINE’ın şaşaalı müziğini yükseklere çıkarmakta yetersiz kalan, epey vasıfsız bir ses rengine ve yorum karakterine sahip. Sadece söyleyebiliyor oluşu nedeniyle bunca grupta yer aldığına inandığım Diego yerine daha karakterli bir vokalist olsaydı, bence LORD DIVINE’ın önü daha açıktı.
Yine de bu vokal muhabbeti “Facing Chaos”un keyifli bir power metal albümü olduğu gerçeğinin önüne geçemiyor. Grup pek çok açıdan üzerine düşeni yapıyor ve her anı dinleyiciyi ayılıp bayıltmasa da ortalamanın biraz üstü standardını büyük oranda koruyan bir albümle diskografisine artı bir puan ekliyor.
Kadro Diego Valdez: Vokal
Manu Lopez: Gitar
Hugo Galli: Gitar
Diego Palma: Klavye
Andrés Berenguer: Bas
Dalmys Delbueno: Davul
Şarkılar 1. Overture (Dies Irae)
2. Reborn
3. I Am
4. Into My World
5. Beginning of the End
6. The Darkest Light
7. Light Through Darkness
8. Divided
9. Be Afraid
10. Follow the Signs
11. The Rage on Me
İşbu kritik, son 2 gündür Shokran kritiğinde yaşanan tartışmalardan bağımsız olarak bundan 8 gün önce yazılıp takvime konmuştur, orada konuşulanların akabinde gelmesi tesadüftür.
İşbu kritik, son 2 gündür Shokran kritiğinde yaşanan tartışmalardan bağımsız olarak bundan 8 gün önce yazılıp takvime konmuştur, orada konuşulanların akabinde gelmesi tesadüftür.