# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LEGION OF THE DAMNED – Slaves of the Shadow Realm
| 06.01.2019

2019’un ilk tokadı.

Yaklaşık 2 haftadır kritik yazmamış olmanın verdiği açlıkla, ilk 2019 albümü kritiğimize girişiyorum. Yazmakta olduğum albüm ne kadar karanlıksa, 2019 da hepimiz için o kadar aydınlık olsun.

1992’de OCCULT adıyla kurulan ve 2000’lerin başlarına dek bu isimle pek çok albüm çıkaran, ardından LEGION OF THE DAMNED adını alarak yoluna devam eden Hollandalı grup; thrash metal, death metal ve belli oranda da black metalin güzelce harmanlandığı bir müzik icra ediyor diyerek başlayalım.

2006-2008 arasında 3 yılda 4 albüm çıkaran grup, sonradan temposunu yavaşlatmış ve daha seyrek albüm yayınlamaya başlamıştı. 2014’teki “Ravenous Plague”dan bu yana çıkan ilk albümleri olan “Slaves of the Shadow Realm”i 4 Ocak’ta çıkaran grup, son derece iştahlı, ateşli bir geri dönüşle bizleri kucaklıyor ve dikenli, irinli göğsüne bastırıyor.

LEGION OF THE DAMNED sırtını büyük oranda hıza yaslayan ve vahşetini adrenalin dalgaları eşliğinde veren bir oluşum. İlk dönem SLAYER, büyük oranda SODOM ve belli noktalarda da DISSECTION’vari bir soğukluk sunan grup, “Slaves of the Shadow Realm” gibi Yenikapılar açma niyeti olmayan bir albümü bile heyecan verici ve taze sunmayı başarabilecek kadar ne yaptığını biliyor.

Albüme dair dikkat çeken şeylerin başında, LEGION OF THE DAMNED’den bekleyeceğimiz bir rif karakterinin, 5 yıl aradan sonra gelen bu albümde de yansıtıldığını görüyoruz. Aşırı çiğ, pata küte ancak bir o kadar da iyi prodüksiyonla sunulan bir yırtıcılık mevcut. “Slaves of the Shadow Realm”ı dinlerken bilindik ama kanımızı kaynatan bir şeyler dinlemenin zevkini mütemadiyen yaşıyor; anlık gaza gelişler, coşkular ve paniklerle aldığımız zevki katlıyoruz.

“Slaves of the Shadow Realm”ı tarif etmek için 3 adet şarkı seçtim. Bunlardan ilki grubun yer yer daha ılıman rifler de sunduğu ve az biraz melodik nüanslar barındırdığını söyleyebileceğimiz “Charnel Confession”. Armonik gitar kullanımını ara ara duyduğumuz şarkı, bu özelliğiyle albüm içinde farklı bir yerde duruyor ve nispeten sıcak bir karakter sunuyor.

Adını anacağım ikinci şarkı, bence albümün en iyisi olan ve kendi adıma 2019’un bağlandığım ilk şarkısı olan “Slaves of the Southern Cross”. Klibini yukarıdan izleyebileceğiniz bu orta tempo şarkının mükemmel groove’u, tane tane ama yaratıcı rifleri ve şarkının adının tekrarlandığı kısımlardaki minik akustik gitar dolgusu şarkıya enfes bir hava, nefis bir kimlik katıyor. Kesinlikle çok başarılı bir şarkı.

Üçüncü olarak da grubun DISSECTION havalarına büründüğü ve black metal duruşuna en çok yaklaştığı şarkı olan “Palace of Sin”i söyleyebilirim. Kısa sürede çarpıp geçen bu şarkının vahşi rifleriyle birleşen tarama gitar dolguları, şarkının soğukluğunu artırarak iğne uçlu buzul sarkıtlarını tepemize asıveriyor.

Bu şekilde albüm son derece dolgun, olgun ve kodu mu oturtan bir kimliğe bürünüyor ve thrash metalin en vahşi formlarından birinin modern yansıması olarak kulaklarımıza hücum ediyor. “Slaves of the Shadow Realm” neredeyse hiçbir anlamda yenilik peşinde koşmayan, ancak barındırdığı ruh ve şiddetle bunu önemsiz kulan bir albüm. Benzer karakterli şarkılar içermesine rağmen başından sonuna heyecan dozunu korumayı ve belirli anlarda yükseltmeyi başaran bu albümü, türün meraklılarına 2019’un ilk tavsiyesi olarak gönül rahatlığıyla öneriyorum.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.14/10, Toplam oy: 28)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2019
Şirket
Napalm Records
Kadro
Maurice Swinkels: Vokal
Twan van Geel: Gitar
Harold Gielen: Bas
Erik Fleuren: Davul
Şarkılar
1. The Widows Breed
2. Nocturnal Commando
3. Charnel Confession
4. Slaves of the Southern Cross
5. Warhounds of Hades
6. Black Banners in Flames
7. Shadow Realm of the Demonic Mind
8. Palace of Sin
9. Dark Coronation / Outro
  Yorum alanı

“LEGION OF THE DAMNED – Slaves of the Shadow Realm” yazısına 23 yorum var

  1. Koralp says:

    Şahane albüm. Enerjisini atmayan, odanın içinde sağa sola yumruk atmak isteyen varsa son şarkıya kadar otursun dinlesin.

  2. feel the groovity says:

    yılın 2019′a ait ilk kritiği hayırlı olsun, elinize sağlık. yalnız etiketlerde 2018 yazıyor :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @feel the groovity, alışkanlık. :) Sağ ol düzelttim.

  3. OblomoV says:

    İlk dönem albümleriyle az coşmamıştık zamanında. Son iki albümlerini ise birkaç kez döndürmek dışında tekrar dinleyesim gelmemişti. Madem bu kadar övüldü bir şans verelim bakalım.

    OblomoV

    @OblomoV, 2 kez dinlemede kaldığım bir albüm oldu yine maalesef.

  4. ismail vilehand says:

    Grubun uzun yıllardır üzerinde olan Sodom etkisi bu albümde tavan yapmış, çok da güzel olmuş. Feel the Blade’den beri en iyi albümleri.

  5. necrobutcher says:

    tam anlamıyla bir vakit kaybı oldu benim için. berbat bir müzik.

    feel the groovity

    @necrobutcher, albümü dinlemedim ama yazıdaki klip şarkısı için şunu söyleyebilirim. hayatımda dinlediğim en kötü metal şarkılarında rahat ilk 5′e girer. metalin kötüsü, sıfır yaratıcılık olanı hiç çekilmiyor. şu riff’leri eline 1 aydır elektro gitar alan kişi bile çıkarabilir, o kadar özelliksiz.

  6. deadhouse says:

    Bence tokat değil ya. Bu olsa olsa tokatçık olur. Vasatın üzerinde o kesin. Bir de tartışma konusu gibi olacak ama birkaç senedir metal dünyasında belirgin bir vasatlık söz konusu bence. Eski yıllara bakıyorum da bir senede 10-15 başyapıt çıktığı olmuş. Bu şeye benziyor bir film izlersin iyi güzel filmdi dersin ama izlemeseydim de olurdu dersin. Mutlaka dinlenmesi gereken albümlerin sayısı giderek azalıyor. Bu sene bir sürü albüm dinledim çoğu tatmin etmedi. Yıl sonu listemdeki 10 albümden bile dinlemeseydim olurmuş dediğim albümler var. Tabii ki dinlediğimiz her müzik olağanüstü olacak diye bir şey yok. Böyle bir şey tabii ki mümkün değil. Standart, vasat, vasat üzeri, orta kalite bir sürü albüm dinliyoruz ve o albümlerde de keyif aldığımız anlar oluyor. Bir albüm dinlersin albümü kötü bulursun ama 2 şarkı vardır ki çok beğenirsin. Demek istediğim tonlarca grup var ve birbirine benzer, orta kalite müzik yapıyorlar. Ben sanat eserlerinden her daim beni sarsmasını beklerim. Hiç olmazsa beni sarsacak eserlerin belli bir oranda fazla olmasını isterim. Filmlerde de, kitaplarda da, müzikte de bunu isterim. The Satanist, Monolith of Inhumanity kalitesinde bir sürü albüm çıkması lazım. Böyle olmaz! Ya da bende sorun var. Artık tatmin olmuyorum. Yeterince etkilenmiyorum. Bu da bir seçenek. Kişisel bir şey sonuçta. İnsanın dinlediği müzikten ne beklediği önemli.

    Şafak

    @deadhouse, Yüzde yüz katılıyorum. Biraz farklı olsa da sizi destekler nitelikte bişreyler yazacağım: Ben 24 yaşındayım ve yaklaşık 7 yıldır neredeyse her gün siteye giriyorum. Son yıllarda sitede yorum yazanlar ya metal müziğin klasik albümlerinden bihaber, her dinlediğini başyapıt zanneden genç arkadaşlarımız -onlara kalsa her yıl 15 tane efsanele albüm çıkıyor- ya da her yeni gruba zaman ayırıp emek verdiği için o grup hakkında olumlu şeyler yazmaya kendini mecbur hissedenler. Önceden tavsiyelerine güvenebileceğimiz insanlar vardı.Yazdıklarına dikkat edip araştırıyordum. Şimdi kimin önerisine baksam 50 tane albüm yazmış.Böyle yapanların listesine bakıp nasıl iyi albüm bulacağımı düşüneyim ki. Dinlediği tüm albümleri listeye geçirmiş. Bol keseden atma yüzünden yıl sonu listelerinden bile keşif yapamaz olduk. Ahmet abinin elinde büyüdük buralarda ancak o da albümlere biraz abartı puanlar veriyor sanki. Bunları yazmak istiyordum vesile oldu yorumun.

  7. crowkiller says:

    genel olarak son 3 yıldır çıkan hiç bir albüm bana hiç bir şey hissettirmedi, artık sadece eski grupları/albümleri dinliyorum, bence artık müzik piyasası sona erdi, aynı şey film endüstrisi için de geçerli

    bu albümü de biraz dinledim ve zaten aynısı yapılmış 1000 lerce death/thrash albümünden biri gibi geldi

    geblo can

    @crowkiller, Bazen benzer şeyler hissediyorum. Ama bu biraz da dünyanın gün geçtikçe daha eğlence odaklı ve kişiliksiz bir yere doğru evrilmesi ile alakalı. Yaşadığımız Instagram çağından, gruplar kadar bizler de etkileniyoruz. Ne kadar kendini uzak tutmak istesen de arkadaşların var, eşin dostun var. Yani o bok sana da bir yerden bulaşıyor.

    Post modern dünya içerisinde gerçek bir kişilik geliştirmeye çalıştığım gecen 10 sene içinde metal müzik bana çok şey vermişti. Ama artık gerçekten aynı şeyleri hissedemiyorum. Bu biraz müzik biraz da dönem ile ilgili gibi. Örneğin bir İsmail Vilehand gibi adamları anlayamıyorum. Demek ki adamlar kendilerini muhafaza edebiliyorlar. Ya da belki yaşları bizlerden büyük ve adamlara müziğin hissi daha bir geçmiş. Ben de hala bir Pantera bir Darkthrone ne biliyim bir Slayer dinlerken “lan iyi ki var bu müzik” falan diyebiliyorum. Ama eskiden içimde olan o harlı ateş gitgide azaldı.

    Yaşadığım en büyük metalik problem ise okul yolunda ya da yürüyüşteyken(en çok müzik dinlediğim zamanlar) elimin hep eski bildiğim ve taptığım albümlere gitmesi. Bununla mücadele etmek zor. Temeline inince şuna yakın bir fikir var: Şimdi bildiğim ve sevdiğim bir albüm varken kim uğraşacak yeni şeylerle, zaten şunun şurasında 1 saatim var adamakıllı, bari o 1 saat içinde iyi hissettirecek bir şey dinleyeyim…

    Ki bu durum aslında, işinden geç saatte dönüp tv karşısına kurulan bilumum gerizekalı ile beni aynı bok sendromun içine sokmuş oluyor. Hani biz marjinaldik lan diyorsun içinden gülerek. İnsanın kulağı da ruhu ve bedeninden ayrı değil. Konformizm her yeri sarıyor vesselam…

  8. Firat Tale says:

    Yukaridaki arkadaslara katiliyorum, birbirinin aynisi gruplari dinlerken artik meh demek geliyor icimden, bu yuzden Deafheaven veya Zeal&Ardor gibi farkli seyler deneyen gruplar benim icin daha cazip, ama onlarin da sayilari cok az, o yuzden klasiklere devam.

  9. Noumena says:

    Ben de son albümü tut(a)madım. Şarkılar vasat ve eşlik etme isteği barındırmıyor, yani ikinci kere dinleme isteğim bile gelmedi o derece. Ravenous Plague de aynı vasatlıktaydı. Benzer hisleri Chimaira’da da yaşamıştım son albümleri en kötü albümleriydi umarım bu grup da aynı akibeti yaşamaz

  10. Raddor says:

    5 numaralı yorumdan itibaren hepsine +1. 2019′a gireli oturdum sadece Black Sabbath dinliyorum. Zevkten dört köşe olmuş haldeyim. Yıllar yılı sıkılmadığım bir müzik. Kaçırdığım, vasat zannettiğim albümleri bile 100 sefer döndürürsün,öyle güzelmiş adamların. Geçen sene iyi diye sıraladığım albümlerin tümü eh iştelik kalıyor onların yanında, belki biri hariç. Yani farkettiğim şu ki; gerçekten iyi müzik dinlemeyi unutmuşum. Seneye girerken ben de kendi kendime karar aldım. Eğer bundan sonra bu müzik içerisinde çıkacak iyi eserler bunlarsa, 2019′u daha eski, defalarca dinlediğim ya da kaçırdığım klasik albümlere ağırlık vererek geçirmek daha iyi. Çünkü birkaç arkadaşın da dediği gibi müzikte amaç iyi vakit geçirmek. Şubat’ta bir Overkill albümü var. O vakte kadar neden çabalayayım. Yanı başımda Eddie bana göz kırparken.

    Bu grubun da bana tek katkısı “Oğlum Sodom diye bir grup vardı bayağıdır dilemedin. Aç da bir kendine gel.” diye hatırlatması oldu. Madem grubu bu kadar gömdünüz, klibi de az gömseydiniz. Alevler malevler ne kadar orjinal.

  11. Kaan says:

    Kritikte tavsiye edilen parçaların yanına Black Banners in Flames, Shadow Realm of the Demonic Mind, Priest Hunt adlı parçaları da tavsiye ederim.
    Yani 11 parçadan en az 7 si çok iyi. 9 puanı bastım. Yukarıdaki eleştirilerin bir çok yeni albüm için geçerli olduğunu biliyorum ama bu albümün altında patlak vermesi büyük haksızlık olmuş.

  12. “Slaves of the Southern Cross”un mükemmel bir şarkı olduğu konusunda ısrar ediyorum.

    ismail vilehand

    @Ahmet Saraçoğlu, son 10 senedir yaptıkları bütün şarkıların toplamından daha iyi.

    Ahmet Saraçoğlu

    @ismail vilehand, ben de doyamıyorum ya aşırı iyi şarkı. Bak yine aklıma getirdin açıyorum hemen ahah.

  13. Raddor says:

    Vay be şarkı resmen siteyi ikiye böldü. Hiçbir platformda bu kadar tartışmaya neden olmamıştır herhalde. :)

  14. kavanozkafa says:

    Thrash soslu death metal yapan gruplarda duyguyu dinleyiciye geçirememe gibi bir sorun çok sık görülüyor bence. Ben albümü beğendim. Favori parçam palace of sin. Kütür kütür.

  15. Aradan 8 ay geçti ve “Slaves of the Southern Cross” hâlâ bu yıl dinlediğim en iyi birkaç şarkıdan biri.

  16. Aradan 3 yıl 7 ay geçti ve “Slaves of the Southern Cross” hâlâ son 3 yıl 7 aydır dinlediğim en iyi birkaç şarkıdan biri.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.