# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ZEAL & ARDOR – Stranger Fruit
| 19.12.2018

Hiçbir tanrı sana yardım edemez artık.

Zafer Tunaboylu

“Güneydeki ağaçlar bir tuhaf meyve yüklü,
yapraklarında kan ve köklerinde kan,
güney esintilerinde salınan kara bedenler,
kavak ağaçlarında asılı bu tuhaf meyve.”

Billie Holiday’in yorumuyla üne kavuşturduğu ve ABD’nin güneyinde siyahilere uygulanan sistematik katliamların bir örneği üzerine, Yahudi ve komünist parti üyesi bir öğretmen tarafından yazılmış Strange Fruit şarkısına ait bu dizelerden onlarca yıl sonra bütün insani ve toplumsal ilişkilerin çok daha garip bir hale geldiğinin farkında olan bir müzisyen tarafından yazılan ve kaydedilen bir albümü yazmak o kadar da kolay değilmiş. Özellikle asıl amacı politik olmak olmayan ama politik olmamayı da ikiyüzlülük olarak gören Manuel Gagneux gibi yeni parlayan bir dehadan ve grubundan bahsederken edebiyata, sinemaya, tarihsel olgulara kaymamak gibi bir şansınız olmuyor. Zaten avangart tarzları anlatmaya çalışmak dinlemekten, okumaktan ya da izlemekten daha zor bir deneyim.

Z&A, evde kendi müziklerini yapıp bandcamp’e koyan bir müzisyen olan Gagneux’nun arkadaşlarına yaptığı bir şaka üzerine ortaya çıkan bir grup. Kendi deyimiyle oldukça “beyaz” bir müzik olan black metalin Afro Amerikan mistisizmi ile blues, soul ve gospel gibi müziklerin birleşiminden oluşan yeni bir müziğin ortaya çıkması üzerine oldukça eğlendikleri bir şakanın 3 ay içinde çok ciddi bir olaya dönüşmesine şahit oldular. Öyle ki 2016 yılında çıkardıkları ilk albümleri Devil is Fine’ın hemen ardından Hellfest gibi büyük festivallerde yerlerini aldılar. Yine Gagneux’nun deyimiyle “korkudan altlarına etseler de” olayı büyük başarıyla sürdürmeye devam ettiler ve 2018 yılında Stranger Fruit çıktı.

Ben tam da evet 2018’in en iyileri listem hazır dediğim Aralık ayı başında keşfettim bu grubu ve albümü. Ve son bir haftadır da başka bir şey dinleyebilmiş değilim. Bende mi bir gariplik var acaba diye düşünürken ufak bir araştırma sonucunda grubun bir hayli insanı çok fazla etkilediğini gördüm. Manuel Gagneux bir röportajında konuyla ilgili olarak “corpse paint’li ve eski usül black metali savunan metalhead’lerin bir kısmı bizden büyük tiksindiler ama diğer yandan oldukça beğenen çok fazla da insan oldu”. Diyor. Kendi adıma Ghost’u ilk dinlediğimde heyecanlandığım kadar heyecanlandım grubu ilk dinlediğimde… Öte yandan beni farklı bir şekilde cezbeden yanı ise Ghost’taki mizahi ofansifliğin Z&A’da daha ciddi, mistik, okültist bir havada olması. “Pamuk tarlasındaki işçilerin kendilerine zulmeden efendilerini yakalayıp şeytana sunması gibi bir şey bu” diye düşünmüştüm ilk dinlediğimde. Sanırım o sırada “Servants” çalıyordu ve Manuel “Many gonna die where the sun don’t shine when the servants have their way” diye şakıyordu.

Albümün en önemli özelliği grubun frontman’i tarafından yazılıp, kaydedilmesi. İlk albümde tüm enstrümanları kendi çalıp davulu da diğer enstrümanlar gibi VST plugin’ler vasıtasıyla yazdığı ve prodüksiyonu da kendi üstlendiği için oluşan “ham sound” bu albümde bir prodüktörle çalışmasına vesile olmuş. Hatta albümün miksini Kvelertak’ın falan da miksini yapan Kurt Ballou yapmış.

Müzilkal olarak albümün derinliği inanılmaz boyutta. Öncelikle size anlatacağı hikayeleri korkunç, vahşi, depresif bir ambiyansla aktarmak konusunda istediği başarıya ulaşıyor. Hem müzikal hem de lirikal olarak ilk albümün bir devamı niteliğini taşıyor ki bu bence muhteşem bir devam. Bir ağıt gibi ancak tedirgin edici bir şekilde açılış yapan Intro, klasik bir blues şarkısı gibi girip bir post black havasına bürünerek ortamı iyice soğutuyor ve sizi albümün içine iyice sokuyor. Burada belirtmek isterim ki albümdeki black metal etkileşimleri nordik ve klasik bir havada gerçekleşmiyor. Bu yönüyle bana biraz Deafheaven’ı çağrıştırsa da albümü genel olarak herhangi bir metal ya da metal olmayan gruba/sanatçıya benzetmek gibi bir şansımız pek olmuyor. Zira blues, soul, gospel, black metal, elektronik etkileşimlerin yanı sıra şarkıların aksak ritmli modern metal bestelerine evrildiklerine bile şahit olabiliyoruz. Ve bütün bunlar olurken kulağımızdan kusmuyoruz.

Benim için albümdeki önemli şarkılardan bazıları; şiddetli bir köle devrimini anlatan Servants, Lovecraft ve incil temelli şeytan ve yaratıklara göndermeler içeren Don’t You Dare, tam bir soul bestesi gibi başlayıp oldukça korkunçlaşan Row Row ve bir okült şaheseri olan “Ship on Fire”.

“Doreh, Orire, Runir, Eriro, Herod, Milon, Irago, Lamal”

Birçok kişisel tasvire dayanan şarkının yanında edebi, sinematografik ve okültist öykünmeler de albümün genel havasını belirler nitelikte. Ship On Fire’da geçen The Book of Abramelin’den alınma geçmiş ve gelecekteki bilgilere hasıl olma büyüsüne ait sözlerin söylendiği kısım bana özellikle Ghost’un Year Zero’sunu hatırlattı. Ayrıca “Fire of Motion”ın Alaister Crowley’e ve Don’t You Dare’in Anton Lavey’e ait ses kayıtlarını içerdiğini de belirtelim. Tüm bunların yanı sıra sözlerin ucu açıklığı sizi hayal gücünüzle baş başa bırakıyor. Kimi zaman bir filmin soundtrack albümünü dinliyor hissine kapılabilir; kimi zaman da kendinizi şarkıya yeni anlamlar verirken bulabilirsiniz. Ama sözlerin sizi çıkardığı yolların hiç kutsal ve iyiye ait şeyler olmadığını şimdiden belirtmeliyim.

Albümle ilgili söylenmesi gereken önemli noktalardan biri de enstrümanistliğin ve aranjenin yanı sıra Gagneux’un mükemmel vokal yeteneği. Öyle ki kendisi her ne kadar canlı performanslarında iki ayrı back vokalist kullansa da albümdeki tüm ana vokalleri ve geri vokalleri bizzat yapıyor ve kaydediyor. Son albümde davulcu dışında başka bir müzisyen de yer almıyor.

Metal ve metal olmayan çok fazla müzisyenden beslenen, annesi siyahi, babası beyaz (ve spiritüel karanlık işlerle uğraşan), Sade okuyan, Davin Lynch seven, müzikten iyi anlayan ve tevazu sahibi bir insandan çıkan enfes bir sanat eseriyle karşı karşıyayız arkadaşlar. Bence yıl bitmeden bu güzel albümü dinleyin. Listelerinizi ona göre şekillendirin.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.85/10, Toplam oy: 34)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2018
Şirket
Radicalis / MVKA
Kadro
Manuel Gagneux: Davul hariç her şey
Marco von Allmen: Davul
Şarkılar
1. Intro
2. Gravedigger's Chant
3. Servants
4. Don't You Dare
5. Fire Of Motion
6. The Hermit
7. Row Row
8. Ship On Fire
9. Waste
10. You Ain't Coming Back
11. The Fool
12. We Can't Be Found
13. Stranger Fruit
14. Solve
15. Coagula
16. Built On Ashes
  Yorum alanı

“ZEAL & ARDOR – Stranger Fruit” yazısına 6 yorum var

  1. ali says:

    Kritik için çok teşekkürler! Kendi listemde de 1 numaraya koyduğum ve çıktığı günden beri hemen her gün en az bir kere dinlediğim inanılmaz bir albüm. 4chain şakası olarak Black Metal ile Afro-müziğini karıştırma “challenge”ı için hazırladığı “Devil Is Fine”da çok potansiyelli ama çiğ ve istikrarsız bir albüm yapan Gagneux, “Stranger Fruit”ta bir modern zaman başyapıtı ortaya koymuş. Albüm tek kelimeyle “korkunç” bir hikaye anlatmakla kalmıyor, her notasıyla sanki o atmosferdeymişsiniz gibi hissetmenizi sağlıyor. Kritikte de geçtiği gibi adeta bir soundtrack gibi kompoze edilmiş bu müziği dinlerken bazen kendimi ağaçlardan sarkan Afrikalı köle cesetlerini görüyormuş gibi hissediyorum. Arada sırada kendimi “Servants… Join Us!” diye bağırırken buluyorum. Gagneux bir din kursa müridi olabilirim sanırım. Bu yaştan sonra “fan girl” kıvamına geldim resmen:)

  2. hihat says:

    Kapaktaki simge ne ifade ediyor? Nelderöth un bir albüm kapağında da vardı bu simge.

    Ahmet Saraçoğlu

    @hihat, “Sigil of Lucifer” (“Lucifer’ın Mührü”) olarak anılan ve daha çok günümüz Satanistlerinin kullandığı bir sembol.

    https://bit.ly/2SeIbx2

    Grup buna Z ve A harflerini entegre etmiş.

  3. Zafer Tunaboylu says:

    @hihat, aynı zamanda grup sembolü damga olarak dizayn ederek yine afrikadan gelen kölelere göndermede bulunulmuş. Hatta konserlerden sonra kendilerini damgalatan 8-9 hayran var. Bazı videolar gitaristin instagram hesabında da mevcut.

  4. alondate says:

    Yahu ben 2 sene önce Devil is Fine albümünü günde 5 vakit döndürüyordum. Sonra nedense unuttum bu grubu. Yeni albümü de geçen gördüm ama dinlemedim. Lanet ettim kendime. Yine manyak bir albüm olmuş. Biraz daha önceden keşfetseydim yıl sonu listeme kesin koyardım. Çok akılda kalıcı şarkılar, süper vokaller, deli melodiler mevcut. Bu adam gerçekten bir müzik dehası. Tür önemli değil, müzik denen şeyi seviyorsanız muhakkak bir şans verin.

  5. necrobutcher says:

    bu incelemeyi yeni görüyorum. ne kadar dolu ve doyurucu,teşekkürler.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.