İlk defa 1997 yılında adım attığım vücut geliştirme salonunda, orayı işleten gençler, milletin harala gürele çalıştığı saatlerde “Load” ve “Anatolia” albümlerini çalmasalardı, 1997’nin sonlarında babamın tayini farklı bir yere çıkmasa ve liseyi bilmem kaçıncı kez değiştirmeseydim, okulda tanıştığım metalci arkadaşlardan aldığım çekmenin çekmesinin çekmesi kasetlerdeki “Buchered at Birth”ü dinlemeyip death metale merak salmasaydım, korsan CD’ler edinmeseydim ve bu CD’ler aracılığıyla tanıştığım arkadaşlarım bana Deeds of Flesh’in o dönemki diskografisini vermeselerdi, ne bu yazıyı hazırlamış ne de Ahmet’in, Erik’e dair yaptığı vefat haberini okuyup ağlamış olurdum.
Garip tesadüfler silsilesi, sadece benim hayatımı etkilemedi; buradan 10 bin küsur kilometre uzakta yaşayan ve müzik üreten birilerinin daha hayatını değiştirdi.
Olaylar, 1993’te Deeds of Flesh’in kurulması, grubun ilk çıkardığı EP ve devrimsel olmamakla birlikte koydu mu oturtan cinsten iki dev albüme imza atmasıyla başladı. Deeds of Flesh’in iki albümünü, Repulse Records yayınladı ancak yayın şirketinin grupla olan sözleşmesini feshetmesi, grubun beyni Erik Lindmark’ı, Unique Leader Records şirketini kurmaya yöneltti. Erik, şirketi kurmakla kalmayıp “Path of the Weakening”i, “ULE-001” katalog numarasıyla firmanın ilk yayınladığı albüm yaptı.
Deeds of Flesh, belirli bir müzik kalıbını ilelebet sürdürmeyen, kurulmasından itibaren 20 yıl içerisinde keskin değişiklikler yaşayan bir grup oldu. Bu değişiklikler ise iki-üç albümde bir, gerek rif yazımı ve sound gerekse lirik bazında oldu.
“Trading Pieces” ile başlayan çamursu ama dinledikçe dinleten teknik brutal death metal bölümü, “Mark of the Legion” ile başlayan steril kayıt/yoğun rif değişiminin habercisi niteliğindeki “Path of the Weakening” albümüyle sonlandı. Boğuk, dikkatle dinlenmezse pek çok şeyin kaçırılacağı, fena olmayan ses sistemlerinde bile ekolayzır ayarıyla daha iyi dinlenebilen ancak tam anlamıyla işitildiğinde, “Ne güzel çalmış, söylemiş adamlar be!” dedirten cinsten bir eser bu.
Lirik bakımından yine yamyamlık meselesi çevresinde dolanan, liriklerin derinlerine inildiğinde, altından ilgi çekici olaylar da çıkan yapım, gitar/davul ve shriek destekli guttural vokal birlikteliğinin, ne denli vahşi bir müzik yaratabileceğine örnek teşkil ediyor.
Rifler arası döngüler, aynı rifin farklı notadan çalınarak şarkının karakterini değiştirilmesi, ilk dinlemede yarım kalmış gibi algılanan ama devamının farklı bir yerde getirildiği melodiler, onca hengamenin arasına serpiştirilen davul oyunları, başından sonuna dek düşmeyen tansiyon, Erik’in doğal ama bir kadar da gaddar vokali, albümü, Deeds of Flesh kariyerinin en iyi işlerinden biri yapıyor… Diyerek, ziyadesiyle uzatabileceğim albüm tanıtım faslını sonlandırayım.
Genç yaşta kaybettiğimiz kaçıncı metal üstadı oldu Erik Lindmark, inanın bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, artık Deeds of Flesh’i de dinlerken; Windir, Pantera, Death, Dissection ve daha nicesinde olduğu gibi buruk olacağım. Her şey için teşekkürler Erik. Çok güzel başlayan bu serüven, keşke böyle bitmeseydi. Huzur içinde yat.
Kadro Erik Lindmark: Vokal, gitar
Jim Tkacz: Gitar
Jacoby Kingston: Bas, vokal
Joey Heaslet: Davul
Şarkılar 1. Indigenous to the Appalling (Mutinous Human)
2. Lustmord
3. Path of the Weakening
4. Summarily Killed
5. Sounds of Loud Reigns
6. Execute the Anthropophagi
7. I Die on My Own Terms
8. Sense of the Diabolic
9. A Violent God
Deeds of Flesh neymiş öyle ya. Eskiden çok dinlemeye çalışmıştım. Ama birtürlü aramızda elektrik oluşmamıştı. Aynı şey Necrophagist için de öyleydi. Çaldıkları notalar bana güzel gelmiyordu. Nasıl olduysa yakın zamanda Deeds of Flesh ile aramızdaki görünmeyen engel kalktı. Şimdi dinlerken inanılmaz keyif alıyorum. Deeds of Flesh ten sonra Necrophagist in müziğine karşı da olumlu duygularım tetiklendi. Şimdi ikisini de inanılmaz zevk alarak dinliyorum. Neler kaçırmışım öyle.
@SA, bu albüm genelinde mi konuşuyorsun bilmiyorum ama deeds of flesh dinlemeye başlamak için en doğru albüm budur bence de. bundan sonraki albümleri uzaylılara yazdırdı zaten rahmetli.
erik lindmark’ı saygıyla anıyorum. içimi acıttı.
Deeds of Flesh neymiş öyle ya. Eskiden çok dinlemeye çalışmıştım. Ama birtürlü aramızda elektrik oluşmamıştı. Aynı şey Necrophagist için de öyleydi. Çaldıkları notalar bana güzel gelmiyordu. Nasıl olduysa yakın zamanda Deeds of Flesh ile aramızdaki görünmeyen engel kalktı. Şimdi dinlerken inanılmaz keyif alıyorum. Deeds of Flesh ten sonra Necrophagist in müziğine karşı da olumlu duygularım tetiklendi. Şimdi ikisini de inanılmaz zevk alarak dinliyorum. Neler kaçırmışım öyle.
@SA, bu albüm genelinde mi konuşuyorsun bilmiyorum ama deeds of flesh dinlemeye başlamak için en doğru albüm budur bence de. bundan sonraki albümleri uzaylılara yazdırdı zaten rahmetli.