“… Ars Magna Umbrae’nin ilk çalışması ama bence ilerleyen zamanlarda bu tek kişilik projeden çok acayip şeyler gelebilir. Tekrarlamakta fayda var, adam 24 yaşında ve böylesine iç karartıcı bir şeyler yapabilmiş. Kim bilir, bir iki sene sonra neler yapacak…” diyerek bitirmişim geçen yılın sonlarında yazdığım “Through Lunar Gateways” EP kritiğini. Geçen zaman, beni kısmen haklı çıkardı diyeyim, sizi birazcık gaza getireyim. Hatta Kthunae Mortifer kişisinden oluşan black metal projesinin Polonya’dan olduğunu anımsatayım, ortalık biraz daha alevlensin.
Ars Magna Umbrae’nin müziğini tanımlamak için birçok şey söylenebilir ama bilhassa bu albüme dair bir özet gerekirse; kaos, bilinmezlik, karanlık, rahatsız edicilik yeterli olacaktır. Bu tanımlamaların altını elbette doldurmak gerekir tabii.
Tek kişilik projenin gidişatında bir değişiklik yok diyerek albüme dair bir şeyler anlatmaya başlayayım. Kthunae Mortifer, black metalin daha anlaşılmaz, bolca dissonant gitar kullanıldığı, yer yer atmosfer yer yer korkunçluk barındıran tarafında seyreden bir müzik üretiyor. “Lunar Ascension” özelinde, çok fazla katman kullanılıyor, gitarların yeterince uyumsuz ve -olumlu anlamda- gıcık bir tonda olması yetmezmiş gibi bir de reverb’lerin gitarlara yedirilmesi, hem sound’u genişletiyor hem de şarkıların karanlığına, şekli belirsiz bir heybet katıyor.
Zaman zaman müzikten çok daha fazlasına dönüşen bölümler, iç sıkan, dinleyeni daraltan, uyanmak istenip de uyanılamayan bir kâbustan farksız oluyor. Kimi bölümlerin efekt yardımıyla tersten çalınması, tek kanal üzerine bindirilmiş acayip riflerin tekinsizliği zirveye taşıması, müzisyen kardeşimizin ürkünç bir tonda vokal yapması, albümün elini güçlendiriyor. Yapımın müzikal açıdan bana göre tek sıkıntılı noktası, haldır haldır giden bazı şarkıların, çat diye aşırı yavaş bir form kazanması ve tansiyonu anında dibe çekmesi. Tamam, belki müzisyen bu bölümlerle kendince acayip bir şeyler anlatmak istiyordur ama bu türle içli dışlı bir adam olarak ilgili kısımlarda neredeyse esneyecek hâle geldiğimi söylemeliyim.
Enstrümantasyonun EP’ye göre daha iyi olduğu açık, bir de geçen yazıyı hazırlarken fark edip Ahmet’le paylaştığım bir durum var. O kritikte yazmamıştım, kısmet burayaymış. Müzisyen, önceki yapımda biraz kolaycılığa kaçarak EZ Drummer VST’sinin standart ritim kalıplarından bazılarını aynen kullanmıştı; ritmin gidişatından aralara giren fill kısımlarına kadar hepsini, ben de kendimce müzikle uğraştığım için biliyordum. Ancak bu defa Kthunae Mortifer kişisi, ya benim de henüz duymadığım yeni ritim kalıplarına yelken açmış ya da kolları sıvayarak kendi ritimlerini yazmış. Ortaya çıkan işin bütününe baktığınızda da üzerine uğraşılmış bir şeyler olduğunu görüyorsunuz. Albümü dinlerken yer yer Crimson Moon tadı almanız, Inquisition’a çakılan selamı duymanız, Bestia Arcana’nın yarattığı müzikal kaosu anımsamanız muhtemel.
Müzisyenin bu kadar kısa sürede fena sayılmayacak bir albümle dönüş yapması takdire şayan. Polonya’nın toprağında suyunda var bir şeyler, orası kesin.
Şarkılar 1. Through Thorns and Bones
2. Daughter of Endless Light
3. Dying Sun Divination
4. Lunar Ascension
5. The Wanderer
6. Fallen Star's Light
7. A Whisper from the Void
8. Chthonic Torches of Gnosis
9. The Feast of Shades