Bu yılın başında çıkmasına rağmen yeni haberdar olduğum bir albümle birlikteyiz bugün. Okurlarımızdan Eric E. “2018’in En’leri” başlığında bahsetmeseydi muhtemelen ne albümden ne de gruptan haberdar olmadan yılı bitirecek ve bu albümü yıl sonu listeme ekleme ekleme şansını kaçıracaktım.
AGRIMONIA, Göteborg’da kurulan ve bas gitarda AT THE GATES gitaristi Martin Larsson’u, gitarda ise eski MARTYRDÖD gitaristi Pontus Redig’i barındıran bir sludge/post-metal grubu. Tür olarak bu ifadeyi kullansam da AGRIMONIA son derece bütünleşik, gayet organik bir müzik yapıyor ve az sonra bahsedeceğim ilham kaynakları gibi bu türleri de bireysel olarak değil, tamamen bir arada sunuyor.
“Awaken”dan haberdar olduktan sonra grubun önceki iki albümünü de dinledim ve grubun yıllar içinde crust tarafını törpülediğini ve daha rafine bir tarafa kaydığını gördüm. Kızılyaprak bitkisi anlamına gelen AGRIMONIA, “Awaken”da bize dopdolu, yoğun, derin bir müzikal kimlik sunuyor diyerek detaylara inelim.
Bugüne dek bir kadından duyduğum en iyi harsh vokallerden birini yapan Christina sayesinde son derece yürek parçalayan bir karaktere bürünen AGRIMONIA, “Awaken”da bize mükemmel bir prodüksiyon eşliğinde, mükemmel besteler sunuyor. Grubun NEUROSIS acısıyla bezenmiş, KATATONIA kederiyle donatılmış, ancak kendi kişiliğini oluşturmayı da başarmış tavrı sayesinde, her şeyden önce son derece oturaklı ve sağlam temelli bir müzik ortaya çıkıyor. Uzun şarkılardan oluşan uzun bir albüm olan “Awaken”, işi bir an olsun aceleye getirmiyor ve yeri gelince ağırdan alan, yeri gelince celallenen yapısıyla gücünü artırıyor.
Albümün en değerli tarafı; sahip olduğu dinamikleri çok yerinde ve akıllıca kullanarak dinleyiciyi ele geçiren bir hava yaratması. Tıpkı bir NEUROSIS albümü gibi, “Awaken”ı dinlerken de büyük bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Grup yer yer olayı çok daha kırılgan taraflara götürüyor, sonra birden şahlanıp duygusunu üzerimize boca ediyor. Bazen sakinleşip bazen haykırıyor, yer yer kaşlarını çatıp yer yer acı çekiyor.
Böyle hayvan gibi uzun şarkıların olduğu albümlerdeki kısa şarkının sonrasında gelen uzun şarkıdan hep korkmuşumdur. “Awaken”da da şarkılar 9 ila 13 dakika arası seyrediyor ve bu şarkılardan 12 dakikalık “Withering”den önce gelen 3 dakikalık “Awaken”ı görünce, dedim bu “Withering” fena bir şey olacak. Aynen öyle oldu, “Awaken”la sakinleşen bünyem “Withering”in ızdırabıyla mahvoldu, Christina’nın sondaki “Over and over again” haykırışlarıyla kahroldu. Grup albüm boyunca olayı “biz bittik mahvolduk” düzeyine getirmese de, çilesini göstermek istediğinde bunu gayet iyi şekilde yapıyor. İlk şarkıda ve “Withering”de anlık da olsa görülen melodik ve bir gıdım progresife kayan dellenmeler, çok kısa süreliğine de olsa akıllara BURST’vari bir karakteri getirebiliyor.
AGRIMONIA yılın bitmesine 12 gün kala tanıştığım ve “Awaken” ile bu yıl dinlediğim çok iyi albümler arasına son anda dâhil olmayı başaran nefis bir grup. Karanlık, yoğun, ne yaptığını bilir bir şeyler dinlemek istiyorsanız, NEUROSIS benzeri bir yıkımı İsveçli gözünden deneyimlemeyi çekici buluyorsanız, “Awaken” size istediğinizi vermeye hazır.
Bendeniz de listemi iyi kötü hazırlamışken ve paylaşılanlara göz atarken bahsettiğiniz yorumda görüp dinlemeye aldım ve gerçekten sağlam bir albüm buldum, işte listelerin verdiği fikir ve keşiflerin güzelliği. Teşekkür ediyor ve gene metal dolu refah seviyesi yüksek olamasa bile ortalarda gezinen bir yıl diliyorum herkese.
Bendeniz de listemi iyi kötü hazırlamışken ve paylaşılanlara göz atarken bahsettiğiniz yorumda görüp dinlemeye aldım ve gerçekten sağlam bir albüm buldum, işte listelerin verdiği fikir ve keşiflerin güzelliği. Teşekkür ediyor ve gene metal dolu refah seviyesi yüksek olamasa bile ortalarda gezinen bir yıl diliyorum herkese.
Çok sevdim bu albümü, 2019′da bol bol dinlerim artık.
Bazı değerli çalışmalar arada kaynayıp gidiyor. Unutmuşum bile bu albümü, geçen tesadüfen rastlayınca tekrar dinlemeye başladım.
Daha çok övülmesi gereken bir çalışma