Metalin kontrastlı durumlar içindeki hâllerini çok seviyorum. Bulunulan yer, yapılan şey, yaşanan durumla tamamen tezat oluşturan metal anlar, bu müziğe dair en çok gülümseten şeylerden biri. Güneş, deniz, kum ve palmiyelerden ibaret bir tatil beldesinde arabayla dolanırken CATTLE DECAPITATION dinlemek, tatlı bir aile saadeti anında kucağınızdaki gitarla usul usul DEATHSPELL OMEGA çalmak, URGEHAL eşliğinde eşinizle kahvaltı etmek gibi.
Şu anda da bu anlardan birini yaşıyorum. Bir yandan havuz başında menengiç ve kakuleli nefis kahvemi yudumlarken, bir yandan da Polonya’nın en dehşetengiz oluşumlarından KRIEGSMASCHINE’in bir anda ortalara attığı yeni albümü “Apocalypticists”i dinliyorum.
M. adıyla müzik yapan Mikołaj Żentara, bildiğimiz gibi son 15 yıldır black metalin başına gelen en güzel şeylerden biri. Gerek MGŁA, gerek KRIEGSMASCHINE ile harikalar yaratan M., bu iki grupta çalarak her anlamda %100’lük bir istatistikle müzikal kariyerine devam ediyor. Avrupa’nın son 15 yılda Fransa ile birlikte en değerli black metal sahnesi olan Polonya dendiğinde doğal olarak hepimiz MGŁA diye ayılıp bayılsak da M. ve Darkside’ın yan grubu gibi gözüken ancak aslında başlı başına bir yıkım ekibi olan KRIEGSMASCHINE de asla göz ardı edilmemeli.
2012’de MGŁA ile “With Hearts Toward None” mükemmelliğini çıkaran ikili, sadece iki yıl sonra KRIEGSMASCHINE’in başyapıtı “Enemy of Man”le döndü. Üç yılda bu efsane albümler yetmezmiş gibi, bir de 2015’te MGŁA ile “Exercises in Futility”yi çıkararak krallıklarını ilan ettiler. Doğal olarak sırada KRIEGSMASCHINE’in albümü vardı ve onu da en ufak bir ses seda etmeden, bir anda güm diye ortamlara saldılar.
“Apocalypticists” adlı bu delilik bize iki temel şeyi gösteriyor:
1) Polonya gerçekten de black metalin zirvesine oynamaya devam ediyor.
2) Darkside black metal dünyasının en etkili birkaç davulcusundan biri.
Bu maddelerden Polonya olanına çok dalma niyetim yok, zaten sitede incelediğimiz sayısız Polonyalı grupla bunu sürekli olarak vurguluyoruz. Diğer konu ise KRIEGSMASCHINE konusu açıldığından adeta şarkıların kendisinden bile fazla öne çıkan ve tüm black metal âlemi göz önünde bulundurulduğunda dahi bahsedilmesi gereken bir durum.
Darkside gerçekten de inanılmaz düzeyde etkin, çok yönlü ve tehditkâr bir davulcu. Gitar icrası namına fazla zorlayıcı olmayan bölümlerde yaptıkları, dümdüz bir black metal arpejini 3 gömlek yukarıya taşıyan dopdolu tarzı onu yazıda bahsettiğim ilk maddeye dönüştürüyor. Bunca yıldır bu müziği dinleyen bir insan olarak, Darkside’ın KRIEGSMASCHINE’de ve özellikle de “Apoalypticists”te sunduğu düzeyde cüretkâr bir davul performansını çok ama çok az black metal albümünde duydum. Grup gitar namına gerçekten de sade ve büyük oranda orta tempo şeyler çalsa da davulun bu denli baskın, bu denli “alfa” oluşu insanı dehşete düşürüyor. Benzer durumları, boğucu ve dolambaçlı gitarlar arkada lineer işler yaparken önce sapık gibi etkin ve baskın işler yapan UCERATE davulcusu Jamie Saint-Merat’ta da görüyoruz. ULCERATE müziği elbet KRIEGSMASINE’e göre çok daha kaotik ve değişken, ancak iki davulcunun özellikle orta tempo ve durağan anlardaki hiperaktif tavrından aynı tadı alıyorum.
Darkside kısmını zor da olsa bir kenara bırakırsak, KRIEGSMASCHINE üçüncü albümü “Apocalyptcists”te bir kez daha son derece kalıtsal, yerleşik ve en önemlisi de Polonyalı bir karanlık sunuyor. M. ve Darkside’ın MGŁA’dan alışık olduğumuz yitip gitme temelli mizantrop ve ızdıraplı black metali, KRIEGSMASCHINE’in nihilist (Nietscheist?) sarmallarında çok daha hırıltılı ve ezici bir kimliğe bürünüyor. M. belli ki içinde yoğun sıkıntılar barındıran ve bunları kusmak için de müziği kullanan bir insan ve bunun daha pasif tarafını MGŁA’yla, daha agresif tarafını ise KRIEGSMASCHINE’le yapıyor.
Bu açıdan bakıldığında KRIEGSMASCHINE’in müziği MGŁA’ya oranla çok daha şiddete meyilli, daha acımasız olma potansiyeli barındıran ve eline güç geçtiğinde asla acımayacak bir duruş barındırıyor. MGŁA’daki yokluk, boşluk, varoluşsal hiçlik hisleri, KRIEGSMASCHINE’de yerini biraz daha zehirli, biraz daha sürüngensi bir psikoza bırakıyor.
Tüm bunların ışığında “Apocalypticists” 50 dakikalık bir bütün hâlinde değerlendirilmesi ve sözleriyle birlikte ele alınması gereken bir yapıt. KRIEGSMASCHINE, “Altered States of Divinity” ve “Enemy of Man”de olduğu gibi bu albümü de bir manifesto olarak kullanıyor ve halk için black metal değil, savaş için black metal duruşunu her anlamda sergiliyor.
Burada sunulan şeyi dinlerken sadece müzik olarak yazılmamış, adeta düşünsel bir silah olarak tasarlanmış bir şeyi dinlediğinizi hissetmekse, tüm bunlar içinde en çok zevk vereni ve en etkileyici olanı.
Davul bazen öyle garip işlere giriyor ki diyorum şimdi Meshuggah’a falan bağlayacak herhalde, sonra nasılsa geldiği gibi garip bir şekilde sırıtmadan toparlıyor.
Bu albümü Darkside’a rezerve etmişler sanki, adam resmen şovunu yapmış. Zaten şarkı yazımı konusunda materyalleri nasıl ayırdıklarıyla ilgili olarak M. Kriegsmaschine’i ritim, Mgla’yı melodi odaklı diye açıklıyordu bir röportajında.
Bir de Darkside’ın metallum’daki “Aryan ırkmışım gibi çek panpa” fotoğrafına bayılıyorum ya, burada görünce yine sırıttım.
Son cümleye ne kadar katılsam azdır. M. ve Darkside ikilisi yaptığı müziği resmen düşünsel bir silah olarak kullanıyor ve bunu hem Mgla hem de Kriegsmaschine albümlerini dinlerken rahatlıkla hissediyor kendinizi tamamen aktarılmak istenen fikirlerin ortasında boğuşurken buluyorsunuz. Exercises in Futility’nin şarkı sözleri hala aklımdan çıkmıyor, beş yıl batı edebiyatı okumuş biri olarak M.’in yazdığı şarkı sözlerinin açık ve net şekilde birçok modern şaire taş çıkartacağını rahatlıkla söyleyebilirim bu arada.
Lirikal açıdan baktığınızda Apocalypticists adından da anlaşılabileceği üzere kıyamete övgü teması üzerine kurulu. Nihilist yaklaşımların sanatsal açıdan en rahat ele alındığı bu temada M. abimiz de pek geri kalmamış vermiş veriştirmiş. İmkanım olsa baştan aşağıya bir analiz hazırlamak isterdim ama şu son parçayı ben çok beğendim onun şarkı sözlerini size çevireyim:
This is the nexus of perdition.
This is the core of the fall.
Worked out arduously in fear, trembling and fever.
The body wrecked.
The mind shattered.
The soul destroyed.
Ripe for apocalypse.
And everything that constituted yourself,
all the things you’ve done and those you could have.
The joyous memories, the warmth and the calm.
The silly thought that one day a change would come.
The naive adolescence, off track with its dreams,
but in the end – harmless and innocent.
The anecdotes, and digressions and pauses.
Those moments of bliss atop the green hills.
The illusion of belief, justification and truth.
All those things you’ve learned for later, for another life.
And every word that could be spoken, every thought that could be born
And all that could have been,
is now no more.
Her azabın çıktığı yoldur bu,
Düşüşün özüdür bu.
Korku, humma ve titreyiş içinde zahmetle gelişmiş.
Vücut harap olmuş.
Zihin paramparça.
Ruh yok olmuş.
Kıyamet için olgunlaşmış.
Ve seni var eden her şey,
Yaptığın ve yapabileceğin her şey.
Neşeli anılar, coşkun anlar ve sukûnet,
Bir gün değişimin gelebileceğine dair aptal düşünce.
Hayallerle yoldan çıkmış naif gençlik, ama buna rağmen – zararsız ve masum.
Yeşil tepeler üzerindeki o kutlu anlar.
Anılar, duraksadığın anlar ve araya giren düşünceler.
Hakikat, inanç ve meşruiyet yanılgısı.
Sonrası için, öbür dünya için öğrendiğin her şey.
Ve ağzından çıkabilmiş olacak her kelime,
Doğabilecek her düşünce.
Ve olabilecek her şey,
Artık yok.
Bu tarz şarkı sözü yazımını Mgla’da da sık sık kullanıyorlar. Öncelikle sizi hakikatle buluşturup bir bir neler olduğunu anlatırlar. Sizi müziğin içerisinde yarattıkları atmosfer ile beraber gerçeklikten uzaklaştırıp “Bak kardeşim bu böyle olurdu, şu şöyle olurdu” diye bir bir anlatıp sizi bilinçli bir yanılsama içerisine sokarlar. Son iki cümle ile de o yanılsamadan sizi çekip çıkartıp çat diye kafanıza vururlar ne olduğunu anlayamadan şarkı bitmiş olur. Yani adamlar bildiğin İngilz sonesinin ironik yapısını kullanıyorlar. Son iki mısraya kadar okuyucuyu bir yanılsama yada tam tersi hakikat ile buluşturma safhasına sokup, son iki mısra ile beraber verilmek istenen düşünceyi en çarpıcı ve en net şekilde vermek İngiliz sonesinin en belirgin özelliğidir. Mesela Shakespeare’in en ünlü 130. sonesinde olduğu gibi:
Sevgilimin gözleri değil güneşin dengi,
Mercan daha kırmızı onun dudaklarından;
Kar beyaz da ne diye onun göğsü külrengi,
Saçlar simse fışkırmış kara simler başından.
Ben güller görmüşümdür yarı pembe yarı ak,
Onun yanaklarında öyle güller ne arar;
Cana can katar nice kokuları koklamak,
Sevgilimin soluğu güzel kokmaz o kadar
Musikî gibi gelir sözleri kulağıma,
Yine de musikînin kat kat büyüktür tadı;
Tanrıça nasıl yürür görmemişimdir ama,
Sevgilim yürüyüp de gök katına çıkmadı:
Şu var ki ozanların boş lâfına karnı tok,
Yoksa tanrı bilir ya, sevgilimin eşi yok.
Gördüğünüz üzere son iki mısraya kadar sevgiliye bir küfür edilmediği kalmış. İdeal güzellik algısının yanılsamasından yola çıkarak bir ilüzyon yaratılmış ve son iki mısra ile beraber bu en çarpıcı bir şekilde yerle bir edilmiş. Buna benzer bir düşünsel yapı Mgla’da da sık sık kullanılıyor, mesela Exercises in Futility V’da olduğu gibi:
Blessed be the tailors
The masks are cut to fit
Blessed be the woodworkers
The crosses and the gallows
Blessed be the forgers of iron
And the spikes and the barbwire
Blessed be the stone cutters
It took a quarry to bury the dreams
Bir bakıyorsunuz şarkı “Kutlu olsun terziler” diye başlıyor, “Noluyor lan?” demeye kalmadan bir sonraki cümleyle parçanın ironik yapısı ortaya çıkıyor. Mesela bu sözlerin son iki mısrasını Türkçe’ye en güzel şu şekilde çevirebiliriz sanırım:
Kutlu olsun mermer ustaları
Bir mermer ocağı yetti hayalleri gömmeye.
Hristiyan mezarlarında daha çok taş kullanıldığı için stone cutter ve quarry terimleri kullanılmış. Bizim için anlamak bu şekilde daha kolay olur. Neyse işin özü, anlatmak istediğimi anlamışsınızdır muhtemelen. Bu adamlar gerçekten yaptıkları işi biliyorlar ve bunu en iyi şekilde yapıyorlar.
@Gürkan, Bu tarz yapılan analiz ve çevirileri okumak hem çok faydalı hem de çok zevkli oluyor. Bu vesileyle hem Ahmet abiye hem de size teşekkür etmek istiyorum.
Bana kalırsa Exercises in Futility V’de aslında İncil’e de gönderme/İncil’den esinlenme (?) de var. Matthew 5:5-9
5 Blessed are the meek: for they shall inherit the earth.
6 Blessed are they which do hunger and thirst after righteousness: for they shall be filled.
7 Blessed are the merciful: for they shall obtain mercy.
8 Blessed are the pure in heart: for they shall see God.
9 Blessed are the peacemakers: for they shall be called the children of God.
Exercises in Futility VI’nın nakaratında da aslında Odin’in Bilgelik için yaptığı fedakarlıklardan bahsediyor.
Self crucified – missed the right tree
Tore the wrong eye out
The hissing of hellfire
Self crucified – missed the right tree
For this I have gained a victory
I burn as I ought to
Odin bilgelik için kendini asıyor, çarmıha geriyor, aç bırakıyor. Bilgelik ağacına erişmek için tek gözünü feda ediyor. Ama sonunda fedakarlıklarına karşılık istediği bilgeliği elde ediyor.
Ama Mgla’nın şarkı sözlerinden en sevdiğim kısım Further Down the Nest I’den
Gazing into the abbys with the intensity of a madman
Desperately awaiting the day it looks back
Nietzsche’nin “If you gaze long into an abyss, the abyss will gaze back into you” sözüyle bağlantısı olduğu akşam işten dönmüş makarnaya çatal sallarken dank etmişti kafama. O an harbiden aydınlanmıştım.
Benim gözümde Mgla gerçekten apayrı bir klasmanda. Biraz uğraşıp baksak kim bilir daha neler çıkar.
@Gürkan, Çok güzel bir yazı. Çeviri ve yorumun için teşekkür ederim.
”Metal Müzik Tarihindeki En İyi Sözlere Sahip Şarkılar/Albümler” tarzında bir içerik ya da dosya konusu açılmalı. Benim gibi İngilizcesi yetersiz olanlar için oldukça faydalı bir çalışma olur. Yabancı dili iyi siz dinleyicilerin fikirlerini de almış oluruz.Epey esaslı bir dosya olacağına eminim.
@tahsin, çok dev ve bir o kadar da kişisel zevklere göre şekillenen bir konu olduğu için öyle pat diye yazılabilecek bir şey değil, o yüzden en azından ben şimdilik böyle bir şeye zaman ayıramadım, yakın zamanda da ayırabileceğimi sanmıyorum. Aklıma geldikçe bu tarz hoşuma giden bölümleri biriktirip uygun bir zamanda yazı/inceleme hâline getirebilirim elbet.
Hatırlattığın için teşekkürler, aklımın bir köşesinde dursun. Yukarıdaki tahlilleri yapan arkadaşlardan bu tarz bir isteği olan varsa bana iletebilirler.
@Gürkan, On the Essence of Transformation’ın sözlerini övmeye gelmiştim ki 5 yıl sonra da olsa bu yorumu gördüm. Çok güzel bir yazı olmuş. Her dinlediğimde tüylerim diken diken olur.
Genel olarak riff bazlı metal sever biri olarak salt atmosferik müzik (black metalin büyük çoğunluğu dahil) beni pek çekmiyor.
Sanırım bahsi geçen davul yorumları ve davulun hakkaten kendi aleminde olması (belki de davul riff leri diyebiliriz) baya dinlenesi geldi. En azından davulla ilgilenen herkesin bi bakmasında fayda var.
@Erman, ben de aşağı yukarı aynı şeyi yazmaya gelmiştim, bu kadar benzer bi yorum görünce şaşırdım. Ben de bu tarz atmosfere abanan, koca albümde “of şu rif çok iyi” dediğim hemen hiçbir yeri olmayan albümlere çok saramayan biri olarak bu albüme davullar sayesinde ısınıyorum şu an.
Tarz olarak bana hala uzak olsa da davulları dinlemek hem büyük keyif, hem de sinir bozucu. Davul çalan biri olarak davulcunun yaptığı şeylerin büyük kısmını anlamamak acayip sinirimi bozdu.
@Gürkan, Tekrar dinledim, çeşitlilik ve riff bazlılık genel olarak black metal ambiansının ve mesela bu parçanın hissettirdiği atmosferin çok daha gerisinde kalıyor. Tabi bu benim yorumum, herhangi bir metal türü dinlemeyen bir insanın metale gürültü demesine benzer bir yorum da olabilir bu. Dediğim gibi, black metal tınılarını hissetmeyi seviyorum ama saf black metal tarzına 20 senedir ısınamadım.
Bu arada bir black metal albüm incelemesinin altına yapılan bu tatliş yorumlar için herkese teşekkür :p
Bu sayfaya yazan herkesin eline sağlık. Son dönemde dinlediğim en iyi albüm. Özellikle “On the Essence of Transformation”ı sonlandıran davul riffini dinlemeden duramıyorum. İnanılmaz yaratıcı!
Albümün davul performansı inanılmaz derecede iyi bir iş fakat davulun tek başına albümü sırtlayıp götüremeyeceği de bir başka gerçek. Özellikle de işin içinde M. olunca daha fazlasını elbette, doğal olarak, istiyor.
Albüm ilk çıktı tamam mı, bastım play tuşuna Residual Blight çalmaya başladı, sanki 10 senedir her gün dinlediğim şarkıymış gibi 0:19′da havaya döner tekme savurdum. Şarkı nasıl gireceğini o kadar belli ediyor ki anca bu kadar olur.
Kriegsmaschine den daha azı beklenmezdi zaten.Umarım bir gün çöp kamyonuna avazı çıktığı kadar dolce gabbana diye bağıran abi misali, sokakta the other death parçasını dinlerken towards the noumenon , towards apocalypse diye bağırabilirim.
albümü açan residual blight gerçekten insanı bir sarsıyor, “nooluyo lan” dedirtiyor ve anında transa sokuyor. hele o 3. dakikanın ortalarındaki davulla iyice uğursuz meshuggah havaları da estiriyor. bu arada “bligh” yazılmış yukarıda şarkı listesinde, t eksik.
Şöyle çat diye, aniden, habersiz, öyle böyle sürpriz değil bir şekilde yeni albümü salsalar da konvoya çıksak. Her gün siteyi ilk açışımda sağ üstte bunun haberini bekliyorum.
Odraza gibi ansızın çıkıp gelsen ne var sanki Kriegsmaschine, bir sabah sağ tarafta haberlerde “Kriegsmaschine 1 Haziran’da yeni albümünü çıkarıyor” başlığını görsek ne var sanki.
Bazen markette rafları gezerken, bir yerde alışveriş yaparken falan ağzımın içinde sadece benim duyduğum bir metal şöleni yaşanıyor adeta. Dişlerimi minik minik birbirine vurarak ve burnumdan kısa kısa nefes vererek (hi-hat, crash ve china) bu albümdeki davulları çalıyorum. Üstelik müthiş çalıyorum. Residual Blight’ta falan Darkside’la kapışırım.
@Ahmet Saraçoğlu, Residual Blight’ın ritimleri benim toplu taşıma/banka/hastane/sgk/vergi dairesi/il sağlık müdürlüğü gibi ortamlarda sıra beklerken zaman geçirme yöntemim.
Davul bazen öyle garip işlere giriyor ki diyorum şimdi Meshuggah’a falan bağlayacak herhalde, sonra nasılsa geldiği gibi garip bir şekilde sırıtmadan toparlıyor.
Bu albümü Darkside’a rezerve etmişler sanki, adam resmen şovunu yapmış. Zaten şarkı yazımı konusunda materyalleri nasıl ayırdıklarıyla ilgili olarak M. Kriegsmaschine’i ritim, Mgla’yı melodi odaklı diye açıklıyordu bir röportajında.
Bir de Darkside’ın metallum’daki “Aryan ırkmışım gibi çek panpa” fotoğrafına bayılıyorum ya, burada görünce yine sırıttım.
31.10.2018
@şeyh hulud, “Residual Bligh”ın başında trampete vurmaya başlamasıyla birlikte giren kendi etrafında dönen davul partisyonu tam Haake’lik.
Son cümleye ne kadar katılsam azdır. M. ve Darkside ikilisi yaptığı müziği resmen düşünsel bir silah olarak kullanıyor ve bunu hem Mgla hem de Kriegsmaschine albümlerini dinlerken rahatlıkla hissediyor kendinizi tamamen aktarılmak istenen fikirlerin ortasında boğuşurken buluyorsunuz. Exercises in Futility’nin şarkı sözleri hala aklımdan çıkmıyor, beş yıl batı edebiyatı okumuş biri olarak M.’in yazdığı şarkı sözlerinin açık ve net şekilde birçok modern şaire taş çıkartacağını rahatlıkla söyleyebilirim bu arada.
Lirikal açıdan baktığınızda Apocalypticists adından da anlaşılabileceği üzere kıyamete övgü teması üzerine kurulu. Nihilist yaklaşımların sanatsal açıdan en rahat ele alındığı bu temada M. abimiz de pek geri kalmamış vermiş veriştirmiş. İmkanım olsa baştan aşağıya bir analiz hazırlamak isterdim ama şu son parçayı ben çok beğendim onun şarkı sözlerini size çevireyim:
This is the nexus of perdition.
This is the core of the fall.
Worked out arduously in fear, trembling and fever.
The body wrecked.
The mind shattered.
The soul destroyed.
Ripe for apocalypse.
And everything that constituted yourself,
all the things you’ve done and those you could have.
The joyous memories, the warmth and the calm.
The silly thought that one day a change would come.
The naive adolescence, off track with its dreams,
but in the end – harmless and innocent.
The anecdotes, and digressions and pauses.
Those moments of bliss atop the green hills.
The illusion of belief, justification and truth.
All those things you’ve learned for later, for another life.
And every word that could be spoken, every thought that could be born
And all that could have been,
is now no more.
Her azabın çıktığı yoldur bu,
Düşüşün özüdür bu.
Korku, humma ve titreyiş içinde zahmetle gelişmiş.
Vücut harap olmuş.
Zihin paramparça.
Ruh yok olmuş.
Kıyamet için olgunlaşmış.
Ve seni var eden her şey,
Yaptığın ve yapabileceğin her şey.
Neşeli anılar, coşkun anlar ve sukûnet,
Bir gün değişimin gelebileceğine dair aptal düşünce.
Hayallerle yoldan çıkmış naif gençlik, ama buna rağmen – zararsız ve masum.
Yeşil tepeler üzerindeki o kutlu anlar.
Anılar, duraksadığın anlar ve araya giren düşünceler.
Hakikat, inanç ve meşruiyet yanılgısı.
Sonrası için, öbür dünya için öğrendiğin her şey.
Ve ağzından çıkabilmiş olacak her kelime,
Doğabilecek her düşünce.
Ve olabilecek her şey,
Artık yok.
Bu tarz şarkı sözü yazımını Mgla’da da sık sık kullanıyorlar. Öncelikle sizi hakikatle buluşturup bir bir neler olduğunu anlatırlar. Sizi müziğin içerisinde yarattıkları atmosfer ile beraber gerçeklikten uzaklaştırıp “Bak kardeşim bu böyle olurdu, şu şöyle olurdu” diye bir bir anlatıp sizi bilinçli bir yanılsama içerisine sokarlar. Son iki cümle ile de o yanılsamadan sizi çekip çıkartıp çat diye kafanıza vururlar ne olduğunu anlayamadan şarkı bitmiş olur. Yani adamlar bildiğin İngilz sonesinin ironik yapısını kullanıyorlar. Son iki mısraya kadar okuyucuyu bir yanılsama yada tam tersi hakikat ile buluşturma safhasına sokup, son iki mısra ile beraber verilmek istenen düşünceyi en çarpıcı ve en net şekilde vermek İngiliz sonesinin en belirgin özelliğidir. Mesela Shakespeare’in en ünlü 130. sonesinde olduğu gibi:
Sevgilimin gözleri değil güneşin dengi,
Mercan daha kırmızı onun dudaklarından;
Kar beyaz da ne diye onun göğsü külrengi,
Saçlar simse fışkırmış kara simler başından.
Ben güller görmüşümdür yarı pembe yarı ak,
Onun yanaklarında öyle güller ne arar;
Cana can katar nice kokuları koklamak,
Sevgilimin soluğu güzel kokmaz o kadar
Musikî gibi gelir sözleri kulağıma,
Yine de musikînin kat kat büyüktür tadı;
Tanrıça nasıl yürür görmemişimdir ama,
Sevgilim yürüyüp de gök katına çıkmadı:
Şu var ki ozanların boş lâfına karnı tok,
Yoksa tanrı bilir ya, sevgilimin eşi yok.
Gördüğünüz üzere son iki mısraya kadar sevgiliye bir küfür edilmediği kalmış. İdeal güzellik algısının yanılsamasından yola çıkarak bir ilüzyon yaratılmış ve son iki mısra ile beraber bu en çarpıcı bir şekilde yerle bir edilmiş. Buna benzer bir düşünsel yapı Mgla’da da sık sık kullanılıyor, mesela Exercises in Futility V’da olduğu gibi:
Blessed be the tailors
The masks are cut to fit
Blessed be the woodworkers
The crosses and the gallows
Blessed be the forgers of iron
And the spikes and the barbwire
Blessed be the stone cutters
It took a quarry to bury the dreams
Bir bakıyorsunuz şarkı “Kutlu olsun terziler” diye başlıyor, “Noluyor lan?” demeye kalmadan bir sonraki cümleyle parçanın ironik yapısı ortaya çıkıyor. Mesela bu sözlerin son iki mısrasını Türkçe’ye en güzel şu şekilde çevirebiliriz sanırım:
Kutlu olsun mermer ustaları
Bir mermer ocağı yetti hayalleri gömmeye.
Hristiyan mezarlarında daha çok taş kullanıldığı için stone cutter ve quarry terimleri kullanılmış. Bizim için anlamak bu şekilde daha kolay olur. Neyse işin özü, anlatmak istediğimi anlamışsınızdır muhtemelen. Bu adamlar gerçekten yaptıkları işi biliyorlar ve bunu en iyi şekilde yapıyorlar.
31.10.2018
@Gürkan, valla tek diyebileceğim eline sağlık.
31.10.2018
@Gürkan, Bu tarz yapılan analiz ve çevirileri okumak hem çok faydalı hem de çok zevkli oluyor. Bu vesileyle hem Ahmet abiye hem de size teşekkür etmek istiyorum.
31.10.2018
@Gürkan, güzel çeviri olmuş, teşekkürler
31.10.2018
@Gürkan, İki üç de ben eyyorlayayım.
Bana kalırsa Exercises in Futility V’de aslında İncil’e de gönderme/İncil’den esinlenme (?) de var. Matthew 5:5-9
5 Blessed are the meek: for they shall inherit the earth.
6 Blessed are they which do hunger and thirst after righteousness: for they shall be filled.
7 Blessed are the merciful: for they shall obtain mercy.
8 Blessed are the pure in heart: for they shall see God.
9 Blessed are the peacemakers: for they shall be called the children of God.
Exercises in Futility VI’nın nakaratında da aslında Odin’in Bilgelik için yaptığı fedakarlıklardan bahsediyor.
Self crucified – missed the right tree
Tore the wrong eye out
The hissing of hellfire
Self crucified – missed the right tree
For this I have gained a victory
I burn as I ought to
Odin bilgelik için kendini asıyor, çarmıha geriyor, aç bırakıyor. Bilgelik ağacına erişmek için tek gözünü feda ediyor. Ama sonunda fedakarlıklarına karşılık istediği bilgeliği elde ediyor.
https://norse-mythology.org/tales/why-odin-is-one-eyed/
Ama Mgla’nın şarkı sözlerinden en sevdiğim kısım Further Down the Nest I’den
Gazing into the abbys with the intensity of a madman
Desperately awaiting the day it looks back
Nietzsche’nin “If you gaze long into an abyss, the abyss will gaze back into you” sözüyle bağlantısı olduğu akşam işten dönmüş makarnaya çatal sallarken dank etmişti kafama. O an harbiden aydınlanmıştım.
Benim gözümde Mgla gerçekten apayrı bir klasmanda. Biraz uğraşıp baksak kim bilir daha neler çıkar.
01.01.2019
@Gürkan, Çok güzel bir yazı. Çeviri ve yorumun için teşekkür ederim.
”Metal Müzik Tarihindeki En İyi Sözlere Sahip Şarkılar/Albümler” tarzında bir içerik ya da dosya konusu açılmalı. Benim gibi İngilizcesi yetersiz olanlar için oldukça faydalı bir çalışma olur. Yabancı dili iyi siz dinleyicilerin fikirlerini de almış oluruz.Epey esaslı bir dosya olacağına eminim.
11.12.2019
@OblomoV, Su yorumu neden kimse iplememis. Bence de cok faydali olur.
11.12.2019
@tahsin, çok dev ve bir o kadar da kişisel zevklere göre şekillenen bir konu olduğu için öyle pat diye yazılabilecek bir şey değil, o yüzden en azından ben şimdilik böyle bir şeye zaman ayıramadım, yakın zamanda da ayırabileceğimi sanmıyorum. Aklıma geldikçe bu tarz hoşuma giden bölümleri biriktirip uygun bir zamanda yazı/inceleme hâline getirebilirim elbet.
Hatırlattığın için teşekkürler, aklımın bir köşesinde dursun. Yukarıdaki tahlilleri yapan arkadaşlardan bu tarz bir isteği olan varsa bana iletebilirler.
04.12.2023
@Gürkan, On the Essence of Transformation’ın sözlerini övmeye gelmiştim ki 5 yıl sonra da olsa bu yorumu gördüm. Çok güzel bir yazı olmuş. Her dinlediğimde tüylerim diken diken olur.
Genel olarak riff bazlı metal sever biri olarak salt atmosferik müzik (black metalin büyük çoğunluğu dahil) beni pek çekmiyor.
Sanırım bahsi geçen davul yorumları ve davulun hakkaten kendi aleminde olması (belki de davul riff leri diyebiliriz) baya dinlenesi geldi. En azından davulla ilgilenen herkesin bi bakmasında fayda var.
31.10.2018
@Erman, ben de aşağı yukarı aynı şeyi yazmaya gelmiştim, bu kadar benzer bi yorum görünce şaşırdım. Ben de bu tarz atmosfere abanan, koca albümde “of şu rif çok iyi” dediğim hemen hiçbir yeri olmayan albümlere çok saramayan biri olarak bu albüme davullar sayesinde ısınıyorum şu an.
Tarz olarak bana hala uzak olsa da davulları dinlemek hem büyük keyif, hem de sinir bozucu. Davul çalan biri olarak davulcunun yaptığı şeylerin büyük kısmını anlamamak acayip sinirimi bozdu.
01.11.2018
@Erman, The Pallid Scourge isimli parça bayağı riff bazlı aslında.
04.11.2018
@Gürkan, Tekrar dinledim, çeşitlilik ve riff bazlılık genel olarak black metal ambiansının ve mesela bu parçanın hissettirdiği atmosferin çok daha gerisinde kalıyor. Tabi bu benim yorumum, herhangi bir metal türü dinlemeyen bir insanın metale gürültü demesine benzer bir yorum da olabilir bu. Dediğim gibi, black metal tınılarını hissetmeyi seviyorum ama saf black metal tarzına 20 senedir ısınamadım.
Bu arada bir black metal albüm incelemesinin altına yapılan bu tatliş yorumlar için herkese teşekkür :p
Herkesin eline sağlık albüm,incelemesi,yorumlar her şey muhteşem bir bütünlük oluşturmuş.
Darkside’ın davul performansı = Tanrısal yaklaşımlar
https://www.youtube.com/watch?v=dYRTiGHp0_o
https://www.youtube.com/watch?v=LLOvk0LwuGk
https://www.youtube.com/watch?v=CBViYOSq0co
https://www.youtube.com/watch?v=IK5UyXlVo_k
06.11.2018
@Horrendous, efsane bir insan gerçekten.
Bu sayfaya yazan herkesin eline sağlık. Son dönemde dinlediğim en iyi albüm. Özellikle “On the Essence of Transformation”ı sonlandıran davul riffini dinlemeden duramıyorum. İnanılmaz yaratıcı!
bu neymiş ya. başka bişey dinleyemez oldum.
04.12.2018
@gXnn, the pallid scourge bu yıl dinlediğim en iyi şarkı sanırım.
Nedir bu polonyalılırdan çektiğimiz amk
bu albüm adam öldürür
Bu albümdeki davulları insan mı çalmış lan
Albümün davul performansı inanılmaz derecede iyi bir iş fakat davulun tek başına albümü sırtlayıp götüremeyeceği de bir başka gerçek. Özellikle de işin içinde M. olunca daha fazlasını elbette, doğal olarak, istiyor.
Albüm ilk çıktı tamam mı, bastım play tuşuna Residual Blight çalmaya başladı, sanki 10 senedir her gün dinlediğim şarkıymış gibi 0:19′da havaya döner tekme savurdum. Şarkı nasıl gireceğini o kadar belli ediyor ki anca bu kadar olur.
20.12.2020
@ismail vilehand, yazdıklarını bire bir hissettim
Kriegsmaschine den daha azı beklenmezdi zaten.Umarım bir gün çöp kamyonuna avazı çıktığı kadar dolce gabbana diye bağıran abi misali, sokakta the other death parçasını dinlerken towards the noumenon , towards apocalypse diye bağırabilirim.
albümü açan residual blight gerçekten insanı bir sarsıyor, “nooluyo lan” dedirtiyor ve anında transa sokuyor. hele o 3. dakikanın ortalarındaki davulla iyice uğursuz meshuggah havaları da estiriyor. bu arada “bligh” yazılmış yukarıda şarkı listesinde, t eksik.
16.01.2019
@northern, sağ ol düzelttim.
Çıkalı çok oldu hala aklım gidiyor dinlerken. Onlar nasıl davullar ya?
Şaşkınlıkla dinliyorum şu an. Pek başıma gelen bişey değil bu.
Sayfada 25. kez.. Evet. Davul.
residual blight nasıl bir şey yahu, ikinci şarkıya geçemedim 1 senedir.
Bu Darkside Allah olabilir mi? Bazı şeyleri açıklayabilir bu.
Ve Darkside Davulu yarattı.
Hocam şu albümü bir haırlatalım ve gecemiz hayırla dolsun…
Şöyle çat diye, aniden, habersiz, öyle böyle sürpriz değil bir şekilde yeni albümü salsalar da konvoya çıksak. Her gün siteyi ilk açışımda sağ üstte bunun haberini bekliyorum.
Odraza gibi ansızın çıkıp gelsen ne var sanki Kriegsmaschine, bir sabah sağ tarafta haberlerde “Kriegsmaschine 1 Haziran’da yeni albümünü çıkarıyor” başlığını görsek ne var sanki.
Ulan çok da black metal adamı değilimdir ama bu albüm hakikaten çok acayip bir şey ya
Bagimlisi oldum birakamiyorum da.
enemy of man > apocalypticists
14.12.2021
@nomoshnocore, kriegsmaschine > mgła
Residual Blight’ı asla tek seferde dinleyemeyip 3:25′i itinayla loop’a alıyorum. Hatta albüme bile devam edemiyorum bu kısmı loopta dinlemekten.
Bazen markette rafları gezerken, bir yerde alışveriş yaparken falan ağzımın içinde sadece benim duyduğum bir metal şöleni yaşanıyor adeta. Dişlerimi minik minik birbirine vurarak ve burnumdan kısa kısa nefes vererek (hi-hat, crash ve china) bu albümdeki davulları çalıyorum. Üstelik müthiş çalıyorum. Residual Blight’ta falan Darkside’la kapışırım.
17.09.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Kontrollü osurarak o 3lü kick’leri de deneyebiliriz bak. Şu meşhur yerdeki..
https://www.youtube.com/watch?v=Lah0bDDe3Zs
17.09.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Bunu bir tek ben yapmıyormuşum fdgdhdhfgfd
18.09.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Hatırlattığın iyi oldu. Döndürüp duruyorum bu muhteşemliği.
18.09.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Residual Blight’ın ritimleri benim toplu taşıma/banka/hastane/sgk/vergi dairesi/il sağlık müdürlüğü gibi ortamlarda sıra beklerken zaman geçirme yöntemim.