Retro thrash’in şahlanış dönemi olan 2000’lerin ortalarında hortlayan genç ve heyecanlı grupların faaliyetlerini bugün dahi devam ettiriyor oluşları, muhtemelen insanların seksenlerde üretilen thrash metal karakterini ne kadar çok sevdiğini, o dönem yapılan thrash metali ne kadar çok özlediklerini gösteriyor.
LICH KING, GAMA BOMB, HAVOK, WARBRINGER, EVILE, DEKAPITATOR, ENFORCER, VIOLATOR, TOXIC HOLOCAUST, MUNICIPAL WASTE, MERCILESS DEATH gibi bir dolu grup thrash metalin 20 küsur yıl önce yaratılan karakterini günümüze taşıma amacı taşıyan müzikler yaparak ustalara saygı kuşağını koca bir trende dönüştürmüşlerdi.
Bizleri Kuzey İrlanda’dan selamlayan GAMA BOMB; zombiler, canavarlar, savaş ve mizah gibi konuları işleyen, kısacası toksik renkli Ed Repka kapaklarındaki konseptleri müziğine taşıyan bir grup. Mekanik JUDAS PRIEST görsellerini yansıtan bir kapağa sahip yeni çalışmasıyla altıncı albümüne imza atan GAMA BOMB, “Citizen Brain”le yaptığı esas büyük etkisinin ardından çıkardığı albümlerle, pizza thrash ile biraz daha ciddili thrash arası bir kıvam tutturmuştu.
Şu anda elimizde olan yeni albüm “Speed Between the Lines”a geldiğimizde ise GAMA BOMB’un genel karakteristiği olan türlü şeyleri bir kez daha görüyoruz. Albüm en düz ifadeyle JUDAS PRIEST, thrash metal ve crossover’ın bir bulamacı hâlinde sunuluyor ve bu üç bileşeni de ayrıştırılmış ya da bütünleşik olarak bizlere sunuyor.
Bazen Rob Harlford karakterli bir vokalin altında ANTHRAX’vari bir müzik, bazen daha Joey Belladonna tarzı vokallerin altında PRIEST’e öykünen rifler dinliyoruz. Grubun mizahi tavrı sayesinde tüm bu olayları kaldıran müzik, “Kurt Russell” gibi şarkılarda görüldüğü üzere zaman zaman parodi olayını iyice öne itebiliyor.
Olayın ciddiyet tarafıyla ilgilenmiyorsanız ve sadece eğlenmek için müzik yaptıkları belli olan adamların elinden çıkan 35 dakikalık bir thrash/speed metal kırmasını kollarınızı açarak kabul etmeye hazırsanız, “Speed Between the Lines” size hoş dakikalar yaşatacaktır. Benim gibi thrash metalin mizah kısmına belli noktaya kadar dayanabiliyorsanız, albümün sizin adınıza ne kadar uzun ömürlü olacağı soru işareti olabilir. Yine de “Speed Between the Lines” amaçladığı işi başarıyla yapıyor ve bu şakacı eğlenceli pizza thrash olayını az ve öz dozlarda almak isteyen kitle için gayet mantıklı bir seçenek olabilir.
Gruba dair bahsettiklerim hoşunuza gittiyse, eğlenceli konuları işleme işini ciddiye alan ve mizahtan şundan bundan bağımsız olarak gayet sağlam thrash/speed metal yapan GAMA BOMB’u türün meraklılarına rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Kadro Philly Byrne: Vokal
Domo Dixon: Lead gitar
John Roche: Ritim gitar
Joe McGuigan: Bas, vokal
Paul Caffrey: Davul
Şarkılar 1. Give Me Leather
2. A Hanging
3. 666teen
4. Bring Out the Monster
5. R.I.P. U
6. Motorgeist
7. Alt-Reich
8. Stay Rotten
9. We R Going 2 Eat U
10. Kurt Russell
11. World Gone to Hell
12. Faceblaster
Speed metal diye bir şey var ama ne olduğu belli olmadığından genre olarak pek kullanılmıyor. Bence Gama Bomb bu türe gayet güzel uyan gruplardan. Bunun gibi bir şey dinlemek istediğimde thrash metal yerine speed metal üzerinden araştırmaya çalışmamın sebebi o sırada Dark Angel, Sodom benzeri müzikler yerine Painkiller albümü gibi bir şey bulmak istememden kaynaklanıyor ama işte fazla bilinen, kullanılan, net bir tür olmamasından dolayı bulması zor. Bir arkadaşıma; “Speed metali çok seviyorum, var mı bildiğin güzel bir grup?” diye sorduğumda “O ne oğlum kıçından genre mı uydurdun?!” diye bayağı gülmüştü seneler önce.
Speed Between the Lines’ı çıktığından beri arkada çalıyorum, spor yaparken çok zevkli oluyor. Güzel ama seneye de dinlenecek kadar değil. O konuda zamandaşı Soulfly – Ritual’ın gerisinde ama işte bu, yukarıda bahsettiğim speed etkisiyle diğerinden ayrıldığından, bana kendini dinletti.
speed metal’in olayı eski dönem Alman thrash metali gibi hızın üstüne hırıl hırıl pis thrash vokali değil heavy metal vokali kullanmak, Rob Halfordvari çığlıklar basıp durmak galiba :) şimdi denk geldim bu yoruma hala arıyorsan naçizane birkaç grup yazabilirim, new wave of traditional heavy metal denen son 10 yıl akımı içinde zibil gibi böyle grup türedi aslında.
Enforcer başta gelenleri, son albüm Zenith’i yok say, Diamonds, Death by Fire ve özellikle From Beyond (bence MUAZZAM bir albüm) at koşturan speed metal anları bol bol olan albümler.
Riot City bu sene ilk albümünü çıkardı, güzel albüm bir yandan da ben dinlerken gülmekten kendimi alamıyorum, vokalisti çığlık basma olayını öyle bir abartıyor ki tarifle canlandırmak imkansız dinlemen lazım, albümün açılış şarkısı: https://www.youtube.com/watch?v=2jrfQIXGa8E . mesele çığlıkların atılış şekli değil atılma sıklığı, şarkıyı dinleyince görceksin neredeyse karikatürize edilmiş gibi geliyor hahah.
Traveler yine bu sene self titled ilk albümünü çıkardı, baya güzel.
Seax diye bir grubun bu seneki albümünü dinledim geçen, speed metal şarkılarına arada NYHC tarzı gang vokaller atmak gibi bir numara eklemişler. İlk şarkıyı sevdim ama albüm bittiğinde baymıştım, bir daha dinleyeceğimi sanmıyorum ama aklıma geldi taze dinlediğim için.
Bu NWOTHM olayına ben sarmaya başladım son zamanlarda, orjinal bir şey arayanlara göre hiç değil albüm kapaklarından sounda şarkılara her şey 80′ler oluyor genelde. eminim bir ton arak riff de vardır. bunları dinleyeceğine Accept’in Running Wild’ın vs bütün albümlerini otur hatmet daha iyi diye sataşmak da mümkün, ama güzel albümler şarkılar var. Bence eski soundu olduğu gibi kopyalamak da retro thrash’in eski tarza son teknoloji plastik sound yapıştırma usulünden daha iyi çalışan bir fikir.
@sleepless, teşekkür ederim yorum için. Riot City’yi grup önerme’de paylaşmıştım aylar önce. Vokali de bayağı övmüştüm. “Bakın ne kadar iyi çığlık atıyorum.” dercesine sürekli bağırmış hakikaten hahah. Bayağı iyi albüm ama sıkıldım bir yerden sonra. Traveler’ı ise sevemedim. Hatta geçen burada gömmüştük o grubu. Diğer grupları dinlemedim. Bakacağım onlara da fakat bu retro gruplar beni de sıktı. Hiç orijinallik taşımadıkları gibi bir de 80′lerdeymiş gibi yapmaları komik gelmeye başladı. Running Wild’ın dinlemediğim albümleri var. Gerçekten de daha mantıklı onları dinlesem. :)
Speed metal diye bir şey var ama ne olduğu belli olmadığından genre olarak pek kullanılmıyor. Bence Gama Bomb bu türe gayet güzel uyan gruplardan. Bunun gibi bir şey dinlemek istediğimde thrash metal yerine speed metal üzerinden araştırmaya çalışmamın sebebi o sırada Dark Angel, Sodom benzeri müzikler yerine Painkiller albümü gibi bir şey bulmak istememden kaynaklanıyor ama işte fazla bilinen, kullanılan, net bir tür olmamasından dolayı bulması zor. Bir arkadaşıma; “Speed metali çok seviyorum, var mı bildiğin güzel bir grup?” diye sorduğumda “O ne oğlum kıçından genre mı uydurdun?!” diye bayağı gülmüştü seneler önce.
Speed Between the Lines’ı çıktığından beri arkada çalıyorum, spor yaparken çok zevkli oluyor. Güzel ama seneye de dinlenecek kadar değil. O konuda zamandaşı Soulfly – Ritual’ın gerisinde ama işte bu, yukarıda bahsettiğim speed etkisiyle diğerinden ayrıldığından, bana kendini dinletti.
speed metal’in olayı eski dönem Alman thrash metali gibi hızın üstüne hırıl hırıl pis thrash vokali değil heavy metal vokali kullanmak, Rob Halfordvari çığlıklar basıp durmak galiba :) şimdi denk geldim bu yoruma hala arıyorsan naçizane birkaç grup yazabilirim, new wave of traditional heavy metal denen son 10 yıl akımı içinde zibil gibi böyle grup türedi aslında.
Enforcer başta gelenleri, son albüm Zenith’i yok say, Diamonds, Death by Fire ve özellikle From Beyond (bence MUAZZAM bir albüm) at koşturan speed metal anları bol bol olan albümler.
Riot City bu sene ilk albümünü çıkardı, güzel albüm bir yandan da ben dinlerken gülmekten kendimi alamıyorum, vokalisti çığlık basma olayını öyle bir abartıyor ki tarifle canlandırmak imkansız dinlemen lazım, albümün açılış şarkısı: https://www.youtube.com/watch?v=2jrfQIXGa8E . mesele çığlıkların atılış şekli değil atılma sıklığı, şarkıyı dinleyince görceksin neredeyse karikatürize edilmiş gibi geliyor hahah.
Traveler yine bu sene self titled ilk albümünü çıkardı, baya güzel.
Seax diye bir grubun bu seneki albümünü dinledim geçen, speed metal şarkılarına arada NYHC tarzı gang vokaller atmak gibi bir numara eklemişler. İlk şarkıyı sevdim ama albüm bittiğinde baymıştım, bir daha dinleyeceğimi sanmıyorum ama aklıma geldi taze dinlediğim için.
Bu NWOTHM olayına ben sarmaya başladım son zamanlarda, orjinal bir şey arayanlara göre hiç değil albüm kapaklarından sounda şarkılara her şey 80′ler oluyor genelde. eminim bir ton arak riff de vardır. bunları dinleyeceğine Accept’in Running Wild’ın vs bütün albümlerini otur hatmet daha iyi diye sataşmak da mümkün, ama güzel albümler şarkılar var. Bence eski soundu olduğu gibi kopyalamak da retro thrash’in eski tarza son teknoloji plastik sound yapıştırma usulünden daha iyi çalışan bir fikir.
11.10.2019
@sleepless, teşekkür ederim yorum için. Riot City’yi grup önerme’de paylaşmıştım aylar önce. Vokali de bayağı övmüştüm. “Bakın ne kadar iyi çığlık atıyorum.” dercesine sürekli bağırmış hakikaten hahah. Bayağı iyi albüm ama sıkıldım bir yerden sonra. Traveler’ı ise sevemedim. Hatta geçen burada gömmüştük o grubu. Diğer grupları dinlemedim. Bakacağım onlara da fakat bu retro gruplar beni de sıktı. Hiç orijinallik taşımadıkları gibi bir de 80′lerdeymiş gibi yapmaları komik gelmeye başladı. Running Wild’ın dinlemediğim albümleri var. Gerçekten de daha mantıklı onları dinlesem. :)
etiketlerde grubun kendi ismi yerine ”shining” yazıyor?