Teknik death metal doksanlardan bu yana büyük değişimlere uğradı. Çeşitli faktörler neticesinde müzisyenler teknik kabiliyetlerini daha hızlı şekilde ilerletmeyi başardılar. Kayıt ve prodüksiyon konusundaki gelişmeler de eklenince, içinde zaten belli oranda gösteriş ve zorluk bulunan teknik death metal daha şekilli, olaylı, süslü bir hâle geldi. Doksanların bazı teknik death metal grupları ile bugünün teknik death metal gruplarını yan yana koyunca, çok net bir hiperaktiflik farkı karşımıza çıkıyor. Aslında doksanlara kadar gitmeye bile gere yok; 2000-2010 arasında çıkan teknik death metal albümleri bile günümüzün belirli sound’daki gruplarıyla karşılaştırıldıklarında son derece organik ve gerçekler. Misal bir SYMBYOSIS’in “The Arrival” veya “The Venom” şarkılarındaki ruha, bir ANATA özgünlüğüne, bir THEORY IN PRACTICE eşsizliğine bakıyorum, bir günümüzün nota bombardımanlarına…
Tabii tüm bir nesli böyle olumsuz şekilde yaftalamak da haksızlık olur. Modern sound geldi mertlik bozuldu diyecek değiliz; günümüzde de gerektiği gibi ve başarılı örnekler çok miktarda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de Fransa’dan bizleri selamlayan EXOCRINE. Yeni albümleri “Molten Giant”ı yazayım ve henüz tanışmamış olanları türün sevenleriyle paylaşayım dedim.
EXOCRINE deli divane bir teknik death metal yapıyor. Üst üste 1000 layer’lı kaotik bir anlayıştan ziyade, steril ama gayet sağlam yardıran bir duruşları var. Akıllara VIRVUM’u, INFERI’yi, kısmen THE ZENITH PASSAGE ve AVERSIONS CROWN’ı getiren; manyak ve lezzetli sololar, groove’u yerinde rifler ve sağlam bir vokal performansıyla EXOCRINE türün meraklılarını tatmin edecek yeterlilikte bir iş ortaya koyuyor.
“Molten Giant”ı dinlerken en çok hoşuma giden şey, grubun baş koyduğu işe sadık kalmış olması ve aralara Sumerian göz kırpmaları, tribünlere oynayan break down’lar falan koymamaları. “Molten Giant”ı başlatıyorsunuz ve son şarkıya kadar tutarlı, ne yaptığını bilen bir grup dinliyorsunuz.
Bunun örneklerini yukarıdaki klip şarkısı “Backdraft”ta görmek mümkün. Akılda kalıcılık, yeteri miktarda nümayiş, gerektiğinde kafa kırma ve eli yüzü düzgün bir beste. Benzer yapılar ve ortak anlayışlar albümün tamamında geçerli.
Bahsedilmesi gereken diğer bir konu da grubun elinde müzisyenlik güçleri uğruna saçmalamaması. “Flamewalkers” gibi şarkılarda EXOCRINE’ın gayet tutarlı ve etkileyici atmosferler yarattığına da şahit oluyoruz. Önceki albüm “Ascension”a oranla çok daha ileri seviyeye çıkan kanlı canlı prodüksiyon da tüm bunları daha keyifli ve sürükleyici şekilde deneyimlememizi sağlıyor.
Nihayetinde EXOCRINE öyle çok akıl almaz bir manyaklık sunmasa da, yeterlinin epey üstü bir albüm yaratmayı başarmış. Teknik death metal sevenler başta olmak üzere, adın geçen gruplara ilgi duyan herkesin bir bakması bence yararına olacaktır.