Bugün farklı bir albümden bahsedeceğiz. İlk üç albümüyle Türk pop müziği adına çok uzun zamandır görülmemiş bir renklilik, nevi şahsına münhasırlık, bambaşkalık sunan Mabel Matiz’in yeni albümü “Maya”, kaliteli müzik adına son dönemde ülkemizden çıkan en iyi çalışmalardan biri olarak göze çarpıyor, bununla da yetinmeyip Türk pop müziğinin mevcut dönemi ve yakın geleceği adına bir mihenk taşı olarak ikonik bir gövde gösterisi sunuyor diyerek söze başlayalım.
Bugüne dek çivili bileklikler, boyalı suratlar, basılan milyonlarca nota, bitmek bilmeyen blast beat’lerle doldurduğumuz Pasifagresif sayfalarında böylesi bir albüm incelemesine rastlamak kimilerine garip, hatta ters gelebilir; ancak Mabel Matiz’in kariyerinde ve özellikle de “Maya”da yaptığı şey tam da bu garipliği, tersliği muazzam bir bütünlükle, cesaretle, farklılıkla sunan ve bunu da yadsınamaz bir kaliteyle yapan bir anlayış. Alışık olunmadık sesi, alışık olunmadık görüntüsü ve ülkemiz popüler müziği adına kesinlikle alışık olunmadık beste yapma, melodi yazma tarzı göz önünde bulundurulduğunda; Mabel Matiz pek çok anlamda “garip” bir kimliği, türdaşı sanatçılara dahi ters gelebilecek, bir dolusunun aklına bile gelmeyecek bir anlayışla sunuyor.
“Maya” gibi bir albümü neden teknik death metalin kompleksiliğinden, black metalin karanlığından, thrash metalin paçozluğundan geçilmeyen; gırtlak kanatan vokallerin, tüm kötülüklerin harman olduğu Pasifagresif’e taşıyor oluşuma gelirsek, bunun sebebi; albümü türler üstü düzeyde bir kaliteye sahip, ülkemiz pop müziğinin gidişatını değiştirebilecek vizyonda bir çalışma olarak görüşüm ve müzik temelli bir yayın organı olarak bu ender rastlanan doğa olayını es geçmemem gerektiğini düşünmem şeklinde özetleyebilirim.
“Maya” ülkemiz popüler müziğinde çoktan unutulan bütünlük, karakter, hikâye anlatma, tutarlılık gibi kavramları son derece glokal bir anlayışla sunan ve 21 şarkılık, 1 saat 39 dakikalık dev süresinde bunu müthiş bir sürükleyicilikle yapan bir albüm. “X yurt dışına açılacak, şarkılarında yerel motifleri kullanarak fark yaratmak istiyor” şeklinde duyduğumuz bin yıllık yalanları çer çöp edercesine yerel kimliklerden beslenen ve bunu tartışmasız düzeyde apaçık, pırıl pırıl ve rengârenk bir bakış açısıyla dünya müziği perspektifine taşıyan Mabel Matiz, “Maya”nın nakış gibi işlenen her şarkısında bu tutarlılığı gösteriyor.
Albümde Mabel Matiz’in önceki işlerinde gördüğümüz farklı duruşları yine gözlemleyebiliyoruz. Yaşanmışlıklarla şekillenen son derece içselleştirilmiş şehirli bir hüzün, sonbaharın pastel tonlarıyla bezeli küçük mutlulukların büyüttüğü tebessümler, umutlarla yeşeren ve insanın içine sığmayan coşkuların naif vücut buluşları… Tüm bunlar “Maya”da kendine yer buluyor. Şarkıların hiçbiri “Tamam oturaklı albüm yaptık, ama bir iki tane de civelek bir şeyler yazalım da radyoda televizyonda ekmek yiyelim” düsturuyla yazılmamış. Her birinde ülkemizin son 50 yıllık müzikal birikiminin, yaratıcılık tortularının bir birikimini görüyoruz. Bu tortular öylesine renkli ve gerçek ki, dibine çöktükleri bebek aspirini tadındaki suyun alttan alttan renklenmesini, tadının ara ara ve tam kıvamında değişmesini sağlıyor; albümü çok uzun yıllar dinlenebilecek, ömürlük bir esere dönüştürüyorlar.
Şarkılara baktığımızda, “Maya”da 70’ler de var, 80’ler de, 90’lar da. Elektronik unsurlar da var, kepenek kokulu yerel motifler de. Barış Manço da var, saykodelik renkler de. Bu açıdan bakıldığında “Maya”nın, Türk popüler müziğinin 50 yıllık bir retrospektifinin her şeyiyle günümüze ait bir aydınlıkta ve bu 50 yıldan filizlenen bir naiflikte sunulduğunu söyleyebiliriz.
Sanki konsept bir progresif rock albümüymüşçesine, bizi bekleyen müziğin ruhunu ortaya koyan bir intro ile başlayan “Maya”, “Vurma sen onları, gencecik oğlanları; bunlar hep o ihtiyar dünyanın yalanları” gibi son derece gerçek ve içe işleyen sözlerle albümü açan ve son yıllarda dinlediğim en iyi Türkçe şarkılardan biri olan “Fırtınadayım” gibi modern bir başyapıtla bizi karşılıyor. Şarkının girişi, yükselmesi, dallanıp budaklanması, duygusu gibi her biri muhteşem ana kalemlerin yanı sıra, Mabel ve yazım ekibinin çok farklı bir bakış açısı olduğunu yansıtan harika motifler de şarkıyı bambaşka bir şekle sokuyor. 3.03’te yırtınarak giren melodi bunlara verilebilecek en güzel örneklerden biri.
Bu gibi örnekler albümün tamamına yayılmış durumda. Öyle Kolaysa ve Ya Bu İşler Ne gibi müthiş pop müzik hitlerinin yanı sıra; Sarmaşık, Çukur, Mendilimde Kırmızım Var, Kalbime Azap, Yaban, Pembe, Sarışın Değil gibi gerçekten de hepsi birbirinden farklı, harika altyapıları olan ve kesinlikle dünya çapında olduklarını düşündüğüm bir dolu şarkı var. Tüm bunlar bir araya geldiğinde, dinlediğiniz türden bağımsız olarak; çok dolu, çok güçlü bir işle karşı karşıya olduğunuzu kısa sürede fark ediyorsunuz. Mabel Matiz’in ses rengi ve yorum tarzı gerçekten de alışık olduğumuz bir vokalist karakterinden epey uzakta, ancak bu bestelerle bir araya gelince ve Türk pop müziğinin gelmiş geçmiş en iyi sözlerinden bazılarını yazdığını düşündüğüm Mabel’in yine sıra dışı melodi anlayışıyla bütünleşince, ortaya tadı başka hiçbir şeye benzemeyen bir şey çıkıyor.
Bugüne dek Pasifagresif’e binlerce metal albümü yazdım. “Maya” bu anlamda bir istisna oldu. Eğer 10 yıl sonra bana böyle bir şey yaptırdıysa, herhalde bir anlamı vardır diye düşünüyorum. Ülkemizde yaratılan tonla şey arasından kendi kulvarı içerisinde çok ama çok başarılı bir şeyler dinlemek isterseniz Mabel Matiz’i de, “Maya”yı da deneyimlemenizi öneririm.
Kendisini Harbiye’de canlı izledim. Hasta olmasına rağmen 3 saate yakın canlı söyledi. Muazzam bir sanatçı, ülkemiz için önemli bir değer. Bir insanın her işi mi harika olur…
Albümden tek bildiğim şarkı, çıktığı dönem hava yoluyla yayılan, girmediği yer kalmayan Öyle Kolaysa. Şimdi açtım, direk Ankara Polatlı’ya gittim. Askerde kaçak soktuğumuz telefonlarda sürekli dinliyorduk. Hey gidi.
Çok güzel şarkı ya. Bu albümü de dinlerim ben. Müzik dinlemeye zaman ayırmıyorum.. Keşke ayırsam. Bunu da sıraya alsam.
11.09.2022
@çaksu, Bedelli mi yaptın?
11.09.2022
@deadhouse, Yok ya keşke. Yoktu para. Polatlı’da 3 ay eğitim, sonra 9 ay asteğmen.
Mk.
11.09.2022
@çaksu, Asteğmenlik yapmışsın daha ne istiyorsun. Biz süründük er olarak. Uzman Çavuşlara tekmil veriyorduk. :)
Albümde en sevdiğim şarkı “Dualar Değişir” ve bu albümü Pasifagresif’te görmek de harika bir şey!