2000’lerin başı, bilgisayar dergiciliğinin zirve yaptığı yıllardı. İnternet’in henüz çok da yaygınlaşmadığı o yıllarda, bilgisayar ve programlara dair ne varsa o dergilerden öğrenilirdi. Tabii bir de CD meselesi var. Dergilerle verilen CD’lerde; hayat kurtaran Basic Kit programları, işe yarar araçlar, “Windows hızlandırıcı” uygulamalar, duvar kâğıtları, vizyon filmlerinin fragmanları, oyun demoları falan olurdu. Çoğu zaman dergilerin satış sayılarını etkileyen bu CD’lerle günün birinde hacker araçları verildi. O zamanların hızlı bilgisayarcısı olarak ben de üzerime düşeni yaptım ve en kolay çözebileceğim hack araçlarını bulup kullanmaya başladım. O SubSeven senin bu R3X benim, milletin bilgisayarlarına salça oldum durdum. Ama çözmem gereken daha önemli bir program vardı: Ethereal.
Dergide programın açıklamasını okuduğumda gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ağdaki verileri koklayıp veri paketlerindeki içeriklerin saniyeler içinde çözülmesini sağlıyordu bu program. Ama ben bir türlü kullanmayı beceremiyordum. Hacker’ların ve kendini hacker zanneden herkesin uğrak mekânı olan cehennem.com’un yolunu tuttum. Başlık üstüne başlık açtım, soru üstüne soru sordum ama Ethereal’ın nasıl kullanıldığını kimse anlatmadı. O zaman bu zamandır, içimde ukde kaldı Ethereal programı, adı da zihnime kazındı.
Bunca şeyi niye mi anlattım? “Lethargic Breakthrough” albümünü tanımlayan kelimenin, barındırdığı tüm anlamlarıyla ethereal olması nedeniyle tabii ki.
Adı sanı bilinmeyip eşek gibi müzik yapan oluşumlardan Ein, havası ve suyu nedeniyle kaliteli black metal gruplarının çıktığını düşündüğüm Fransa’dan. Nox.L kişisinin her şeyden sorumlu olduğu tek kişilik grup, 2016 yılında kurulmuş, 2017’de bana göre biraz zayıf olan “Entropie”yi çıkarmış, iki ay önce de “Lethargic Breakthrough”yu ortamlara salmış. Herhangi bir plak şirketine bağlı olmaması sayesinde müziğini özgürce üreten Ein oluşumu, black metalin geleneksel yönünden çok uzakta, atmosferik desem atmosferik değil, ruhanî desem o da tam karşılamıyor, kısacası nev-i şahsına münhasır bir noktada.
Albüm, pek bir şey vadetmeyen naif bir girişle başlıyor. Ancak ilk eserin ardından akan parçalar; ürperti, melankoli, hiddet duygularını art arda yaşatıyor. İkinci eserde de rahatlıkla takip edebileceğiniz gibi ana tema, diplerden gele gele lead gitardan/klavyeden dökülen gaz rife dönüşüyor ve anlık adrenalin yükselmelerine vesile oluyor. Nox.L’nin şarkı üretiminde dağınık hareket ettiğini pekâlâ söyleyebilirim; şarkının nereden nereye bağlanacağını ilk dinlemelerde kestirmeniz epeyce güç ama bu kötü bir şey değil, bilâkis sürprizli ve sıra dışı işlerin hastasıyım, birçoğunuzun da hastası olduğunu tahmin ediyorum. Bunların yanında, şarkılarda ciddi anlamda bir genişlik var, hem sound bakımından hem de enstrüman ve ses efekti katmanlarıyla oluşturulan bir genişlik bu. Siz gitarlar vokaller ne âlemdeymiş diye bakınırken arkada aşıp çoşan sanal enstrümanlar, atmosferik ögeler kol geziyor ve yapımın geneline, soğuk ve tekinsiz bir karakter kazandırıyor.
“Megaloschemos” oluşumun kendine has bir tavrı olduğunun en bariz örneklerinden. Cahit Berkay’ın, Moğollar’ın 70’lerdeki hâli kıvamındaki sololarını andıran, türle doğrudan bağdaştıramayacağım sololar, parçalara karanlık bulut gibi çöküyor. Akira Kurosawa filmlerinden sahneleri andıran şakuhaçi kullanımı ise beni benden alan noktalardan biri kesinlikle. Şakuhaçiden emin değilim ama flütü bu kadar etkili kullanan düz black metal grubu olarak bir tek Abigor aklıma geliyor. Hatta bazı anlarda, üflemeli enstrümanlara Hi Gain distortion eklenmiş olma ihtimâli de var ki böyle bir manyaklığa sanırım ilk kez tanık oluyorum. Unutmadan, Abigor demişken, albümün lokomotifi olan ve dinledikçe dinleyeceğinizi düşündüğüm “Inclination”da timpani benzeri vurmalılar var ve bu davul bölümleri, Cannibal Holocaust filminin afişinde kazığa oturtulan abla gibi yapıyor dinleyeni. O timpaniler/davullar iyice bir ses sistemiyle dinlendiğinde resmen adamın içinden geçiyor. Ein, şarkıyı bu şekilde tasarlamakla ne yapmak istedi, gerçekten öğrenmek isterdim.
Vokal ve tüm enstrümanlardan sorumlu olan Nox.L, anladığım kadarıyla davul için drum machine kullanmış fakat ritim hazırlama işine ciddi mesai harcamış, bu çok belli. Beri yandan ses efektleri ve diğer tuşlu çalgıların da hakkının verildiğini söyleyebilirim. Sanırım arkadaş, oluşumun daha çok kişi tarafından tanınabilmesi adına şarjöründeki tüm mermileri bu albüme saklamış, bence iyi de etmiş. Bas tonlarının zayıf olmasından şikâyet edecektim ama yapımın geneli o kadar iyi ki oturup baslar hakkında negatif bir şeyler yazasım gelmedi, samimi söylüyorum. Ama illâki tatsız laflar edecek olsaydım, bu kesinlikle albümün geneline hâkim olan karanlık havanın kimi parçalardaki nota kullanımıyla “çayır çimen helelöy” kıvamına yaklaşması ve alâkasız bass drop’lar olurdu.
Kendimi frenlemesem anlat anlat bitiremeyeceğim, dopdolu bir albüm “Lethargic Breakthrough” ve son dönemde dinlemekten kendimi alıkoyamadığım işlerin başında geliyor. Aksayan yanlarına rağmen çok başarılı bulduğum yapımı, black metalin her türlüsüne varım diyenlere tavsiye ediyorum.