Oğuz Sel
13 yaşından beri müzik üretip kaydeden ve başına buyruk müzik yapma konusunda kendi alanında en iyilerinden biri olan hipnagojik pop üstadı John Maus, geçen yılın sonlarında çıkardığı “Screen Memories”in ardından arayı soğutmadan yeni albümü “Addendum”la bir kez daha beyin tokatlamaya geldi. Bakalım başarılı olabildi mi? Tabii öncesinde, John Maus kişisi daha evvel neler yaptı etti, şöyle bir kısaca bakalım.
Resmi olmayan en ciddi kaydı 2000 çıkışlı “Love Letters from Hell” olan John Maus, o dönemde sıra dışı bir müzik üretme derdinde olduğunu hem ürettiği parçalarla hem de şarkıların seyrini şaşırtıcı derecede etkileyen lirikleriyle gösteriyordu. Hatta bu kayıtta bulunan ve hit sayılabilecek şarkıların büyük kısmı, ya sanatçı tarafından aynı bırakılarak ya da ufak tefek değişikliklere uğratılarak 2006 çıkışlı “Songs” albümüne girdi. Daha önce bu tür bir müzik duymayan herkesi şaşkınlığa uğratacak albüm, Maus’un yeraltı pop dünyasında ses getirmesini sağladı. “Songs”un ardından çıkan “Love is Real”, önceki albüm kadar enteresan fikirler barındırmasa da sırtını klasik müziğe, kilise orguna ve ince düşünülmüş synth-pop elementlerine dayamasıyla nev-i şahsına münhasır bir albüm olup çıkıvermişti. 2011 yılı ise Maus’un patlama yapmasını sağlayan “We Must Become the Pitiless Censors of Ourselves”e ev sahipliği yaptı, dilim döndüğünce o albümü anlatmıştım buralarda. Ardından bana ve John Maus takipçilerine göre orta karar bir albüm olan “Screen Memories” geldi.
Sanatçının 2017 çıkışlı albümünde kurduğu setup’ı bozmadan, biraz eskilerden biraz yenilerden bir araya getirdiği eserlerle ortaya çıkardığı albüm “Addendum”. Sound karakteristiği açısından önceki albümle haliyle oldukça benzeşen yapımın içinde bulunan şarkılar, klasik çılgın John Maus eserlerinden çok uzak. Kendi içinde ilginçlik yapmaya gayret eden ama Maus’un külliyatını artık ezbere bilen biri olarak bana çok da ilginç gelmeyen parçaları bulunduran albüm, kâh hareketli kâh slow şarkıları beraberinde getiriyor.
Albümde dikkatimi çeken en önemli nokta, kullanılan synth tonlarının, kimi şarkılarda oluşturulan elektronik cümbüşün bende yarattığı 80’ler gerilim/aksiyon filmi izliyor olma etkisi. Baskın snare tonu ve şarkının ortalarında giren tribal tom oyunlarıyla “Mind the Droves”, beklenmedik sonla biten film jeneriği tadındaki “Dumpster Baby”, kovalamaca sahnelerine cuk oturacak “Running Man” bunlardan bazıları. Albümün dinlenebilirliğindeki en önemli faktör, sizin zihninizde oluşturabildiğiniz hayali sahnelere şarkıları oturtabilmeniz aslında. Yani 2000+ doğumlu birinin “Addendum” içerisinde yer alan eserlere kendini iyice kaptırabilmesi ne derece mümkündür bilemiyorum ama yaşını almış bir dinleyici, biraz da nostaljik anılarından hareketle albümü keyifle dinleyebilir.
İlk defa 2003 çıkışlı resmi olmayan “I Want to Live” albümünde boy gösteren “1987” ve albüme de adını veren parça, “Addendum”da güncellenmiş ama üzerinde çok oynanmamış hâlleriyle bulunuyor. Öte yandan John Maus yazılarında mütemadiyen kulaklarını çınlattığım Ariel Pink kişisinin de “Privacy” adında bir parçası yapımda mevcut. Kendi adıma çok beğendiğimi söyleyemem bu şarkıyı, ayrı mesele.
Sanatçının belki evlenip düzenli bir hayata geçiş yaptığı belki de çılgın fikirlerini, artık popüler olduğu için kullanamadığından dolayı diskografinin orta halli bir diğer albüm oluyor “Addendum”. İçinde severek dinlenecek şarkılar illâki var ama hepsi bu. Açıkçası benim beklediğim çok daha başka, çok daha çılgın ve sınırların daha belirsiz olduğu bir müzikti. Çoğu zaman olduğu gibi yine ellerim boş dönüyorum ama kısa bir aranın ardından yeni John Maus albümünü dinliyor olmaktan da mutluyum. Sanatçıyı takip ediyorsanız, albümü zaten benden önce ezberlemişsinizdir ancak hipnagojik pop türünün en bakın isimlerinden biri olan Maus’un asıl olayının ne olduğunu merak ediyorsanız, doğrudan 2006 ve 2011’de çıkardığı albümlere göz atmanızı öneririm. Sonrasında allı pembeli morlu geometrik şekilli dünyalara zaten kendiliğinizden geçiş yapacaksınız. Unutmadan, bir tek benim mi ilgimi çekti bilmiyorum ama 2006 çıkışlı albümü başlatan esas parça “Time to Die” idi, bu yapım da “I Want to Live” ile sonlanıyor. Belki Maus’un bize vermek istediği bir mesaj vardır.
John Maus’un Avrupa turunda basçı kardeşi Joe vefat etmiş…
https://twitter.com/ribbonmusic/status/1023609426509348864