# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DIMMU BORGIR – Eonian [ORTAK İNCELEME]
| 09.05.2018

8 yıllık bekleyişin grup ve dinleyici üzerindeki etkileri.

Oğuz Sel

Dimmu Borgir’in senfonik metal adına ilk ciddi adımı, “Stormblåst” albümünün kapanışındaki “Guds Fortapelse – Åpenbaring Av Dommedag” parçasının başlangıcında gizliydi bence. Antonín Dvořák’ın efsanevi Dokuzuncu Senfonisi’nin çarpıcı bölümlerinden birini giriş şeklinde kullanan şarkının bu tasarımında; gruba katılana dek metal müzikle ilgisi olmayan ama katıldığı andan itibaren ekibe inanılmaz düzeyde müzikal zenginlik kazandıran klasik müzik hastası al yanaklı genç Stian Aarstad’ın parmağı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar “Stormblåst” albümünü açan “Alt Lys Er Svunnet Hen”in başlangıcını Magnum’un “Sacred Hour” eserinden, “Sorgens Kammer”i ise Agony isimli Amiga oyunundan araklasa da Aarstad kişisinin, grubun ilk üç albümündeki emeğinin öyle yabana atılacak türde olmadığını üşenmesem kanıtlarımla uzun uzadıya anlatırım.

Dimmu Borgir’in senfonik metal adına ikinci ciddi adımı, belki de grubun başına gelen en iyi şeylerden biri olan Mustis’in kadroya katılmasıydı. “Spiritual Black Dimensions”ı 2000 veya 2001 senesinde ilk işittiğimde, bu albümü yapan grubun “Stormblåst” ve “For All Tid”i yapan grupla aynı olup olmadığını sorgulamıştım. Yalancı senfonik ögelerin hiç de yalancı gibi durmayışı, katmanlı şarkı tasarımları, matruşka misali açıldıkça açılan ve dâhi değişimden dönüşümden dinleyene kafa kırdıran parçalar, grubun klasik müzik tarafında bilgisi, yetkinliği olan birilerinin kontrolünde ilerlediğinin en önemli göstergesiydi; bu da grubun dümeni iyiden iyiye senfonik tarafa kıracağı hakkında ipuçları veriyordu dinleyenlere.

Sonrasında senfonik black metal başlığı altında albümler akmaya başladı Dimmu Borgir’den; arkasına ICS Vortex gibi bir ulu çınarı da alarak… “Puritanical Euphoric Misanthropia” ile dinleyenleri sersemleten ekip, “Death Cult Armageddon” ile şaka gibi senfonik düzenlemelerine imza attı, Mustis artık olayı kişisel şova dönüştürmüştü belki de, pek de güzel etmişti. Sonrası… Sonrası biraz tatsız; grup “In Sorte Diaboli” ile duvara tosladı, ardından yaprak dökümü gerçekleşti ve Dimmu Borgir’in elini güçlendiren kişiler birer birer kadrodan çıkarıldı. Ardından, birer birer vasat albümler çıkmaya başladı ve neredeyse 20 senedir grubu takip eden bendeniz de Shagrath’ın “Eonian” için ifade ettiği “Enthrone Darkness Triumphant” ve “For All Tid“i anımsatan temalar ve karakterler var.” cümlesi üzerine son iki albümdür soğuduğum grubun yeni albümünü beklemeye başladım.

Yapımı baştan sona ilk dinlediğimde, grubun bu saatten sonra köklerine falan döneceğini beklememin en büyük ahmaklığım olduğunu anladım. Bu denli tanınmış, mainstream kitleyi; iblis, cin, küfür, kâfir diyerek kekleyip metal müzik enstrümanlarının aralarına yaylıları sokuşturarak düşük profilli müzikler üreten adamların sözüne itimat edilmemesi gerektiğini baştan idrak etmeliydim.

Hayır, “Eonian” oturup sayfalarca yazıp çizip itin götüne sokabileceğim kadar leş bir albüm değil; bilâkis içinde hoşuma giden birçok nokta var ama hoşuma gitmeyen alanlar o kadar çok ki ve verilen sözlerin tutulmamış olduğunu görmem, grubun bunca yıllık takipçisi olarak o kadar incitici ki; ortadaki pozitif yönleri ele almak inanın gelmiyor içimden. Hiçbir zaman öyle ahım şahım şeytancılık yapmayan adamların, kalkıp gerçekten kendini bu yola adamış grupların yaptığının benzerini gösteriş amacıyla ele alması, kapağından şarkı sözlerine ve isimlerine kadar gözlere değil ağızlara sokmaya çalışması ise mide bulandırıcı. İşin müzik tarafı yine ve yine sıkıntılı. “Council of Wolves and Snakes” parçasındaki “Hülehola oo, hideoda hürra!” şeklindeki mucizevî fikirler komiklik, albümün geneline yayılan “senfoniklik” mevzusundan anlaşılanın -küçük bir kısmı müstesna- yaylıları ana melodilere eşlik amaçlı kullanmak olması basitlik, akor ve arpej üzerinden yürünerek melodi/solo üretmek tembellik, koroları adam akıllı kullanamamak ise işten anlamamak bence. Koskoca grubun dinleyicilerini; üç beş blast beat’li bölümle gazlayabilmesi, double bas davullu kısımlarla heyecanlandırıyor olması, hafif melodili tarama gitarlarla tavlayabilmesi ise ayrı bir paragrafta ele alınması gereken fakat almayacağım meseleler; belki başka zaman.

Albümü çıktığından bu yana herhalde 20+ defa dinlemişimdir, yapımın kulaklıkla daha anlaşılır olduğunu söylemeliyim. Prodüksiyon her zamanki gibi on numara ama işte senfonik taraf ve koroların nasıl kullanılacağı bilinemeyince, adamların arka planlarında klasik müzik geçmişi olmayınca, işler ciddi teatral gösteri yerine soytarılığa doğru evriliyor; tabii bu adamlar soytarılığı teatral gösteri olarak kabul ediyorlarsa ayrı mesele.

Dimmu Borgir özellikle 2007’den beri harikulâde bir grup, her yaptığı süper, yarattıkları her fikir acayip derin ve benzersiz ve ben bu heriflerin yaptığı müziği anlayamayacak kadar aptalım. O yüzden muhtemelen bundan sonraki hiçbir Dimmu Borgir albümüne bakmayacağım.

NOT: 5,5

Ahmet Saraçoğlu

DIMMU BORGIR’in geçmişiyle ilgili genel fikirleri yukarıda Oğuz ele aldığından ben doğrudan “Eonian”ın tuhaf dünyasına gireceğim.

Tuhaf diyorum, çünkü albüm gerçekten de tam bir bütünlük sergilemeyen ve “Abrahadabra”dan bu yana geçen 8 yıllık süreçte akıllara gelen şeylerle oluşturulmuş gibi duran bir tavra sahip. 1 saate yakın süreye sahip olan “Eonian”daki şarkılar gerçekten de bu 8 yıllık zamana mı yayıldı, yoksa son birkaç yılda mı ortaya çıktı bilmiyorum, ama ortada görünür bir dağınıklık olduğu bence açık.

Albüme yönelik hislerimin Oğuz’unkilerden daha olumlu olduğunu söyleyerek başlayayım. “Eonian”ı ilk 4-5 dinlememde albümdeki hit şarkı azlığı (“yokluğu” diye okuyabilirsiniz) gerçekten de şaşırtıcıydı; “Abrahadabra”da “Gateways” gibi bence başyapıt bir şarkı yapan bu adamlar, “Eonian”da ciddi anlamda bir hit eksikliği çektiklerini gösteriyorlardı. Sonraki dinlemelerde bu durum bir şekilde kendi kendine dengelendi ve albümün hitsiz, ancak belli ölçüde güçlü yanlarını takdir etmeye başladım.

DIMMU BORGIR’e dair söylenmesi gereken şeylerin başında, DIMMU BORGIR’in fazlasıyla kendine güvenen bir grup olduğu geliyor. Yaptıkları müzik, tıpkı tavırları ve demeçleri gibi fazlasıyla kendine güvenli, yer yer kasıntı. E böyle de olması lazım aslında; sonuçta görsellikten müziğe kadar her anlamda son derece iddialı bir iş sunuyorsunuz. Bu kendine güven, grubun elindeki silahlar güçlüyken gerçekten de çok değerli hâle geliyordu; ICS Vortex, Mustis gibi değerler DIMMU BORGIR’e devasa katkılar yapıyor, gruba muazzam bir kudret katıyordu.

Bu elemanların ayrılmasından sonra ipleri eline alan Shagrath, Silenoz ve Galder üçlüsü belli konularda DIMMU BORGIR’in kimliğini yine korusalar da belli konulardaki açıklar, eksiklikler ve olmamışlıklar insanın içini buruyor. Bunların başlıcalarından biri senfonik unsurlardaki yaratıcılık eksikliği. Yukarıda Oğuz’un da bahsettiği bu durum, albümü dinlerken bana en çok “ah be” dedirten şey oldu. FLESHGOD APOCALYPSE piyanisti ve grubun orkestrasyonlarından sorumlu Francesco Ferrini bu albümde gruba destek atmış olsa da, yaylı yazımındaki ve koro vokal melodilerindeki nota seçimlerinin standartlığı, sürprizsizliği; ICS Vortex’in eşsiz vokal yorumuyla, Mustis’in yaratıcı orkestrasyonlarıyla yoğurulmuş bir dinleyici için gerçekten de hayal kırıklığı. Pek çok yerde melodinin gidebileceği farklı yerleri düşünerek, eski elemanların bunlarla neler yapabileceğini aklımdan geçirerek tadımı kaçırdım desem yeridir.

Yine de albümün başarısız olduğunu söylemek haksızlık olur. Sekiz yılın ardından daha enteresan şeyler bekliyor muydum, tabii ki evet. Dediğim gibi en azından “Gateways” gibi DIMMU BORGIR klasiği olabilecek bir şarkı yapsalarmış iyi olurmuş. Ama biraz olsun iyimserseniz, eldekilerle de avunmak mümkün (bazı şarkılarda baya iyimser olmanız gerekebilir).

Albümün içine biraz daha derinden bakarsak; “Eonian”ın “In Sorte Diaboli”den daha iyi, kısmen “Abrahadabra” ayarında olduğunu düşünüyorum. DIMMU BORGIR’in senfonik black metalin RAMMSTEIN’ı olduğunu düşünmeme sebep olan çeşitli imza hareketlerin yanı sıra, “The Unveiling”in girişindeki enteresan trafik gibi beklenmedik olaylar da DIMMU BORGIR’in “Eonian”la birlikte tanıştığımız yüzleri arasında. Tabii tüm bunlar albümü ne denli uzun ömürlü kılacak, yıllar sonra albümden kaç şarkıyı dinliyor olacağız, orası muamma.

DIMMU BORGIR’i değerlendirirken bırakın ilk 2-3 albümü, artık “Death Cult Armageddon”ı bile kıyaslamaya almadan bakmak lazım olaya. Promo fotoğraflara bir dolu adam doluşturulmuş olsa da, sonuçta koca grup 3 kişiye inmiş durumda. Bu şekilde düşününce hayal kırıklığının boyutu azalıyor, insan biraz olsun rahatlıyor. Aksi takdirde “Eonian”ın DIMMU BORGIR adına çok iyi, sapasağlam bir albüm olduğunu zaten kimse iddia edemez herhalde. Grubu yaklaşık 20 yıldır dinleyen biri olarak, şahsen ben edemem.

NOT: 7

(5,5+7)/2=6,25/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.83/10, Toplam oy: 48)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2018
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Shagrath: Vokal, bas, klavye, efektler, düzenlemeler, besteler
Silenoz: Ritim gitar, bas, sözler, besteler
Galder: Lead gitar, bas, besteler

Konuk:
Martin Lopez: Perküsyon (4)
Mikkel Gaup: Vokal (4)
Daray: Davul
Geir Bratland: Klavye
Gaute Storås: Düzenlemeler
Schola Cantrum: Koro düzenlemesi
Francesco Ferrini: Orkestrasyon
Şarkılar
1. The Unveiling
2. Interdimensional Summit
3. Ætheric
4. Council of Wolves and Snakes
5. The Empyrean Phoenix
6. Lightbringer
7. I Am Sovereign
8. Archaic Correspondence
9. Alpha Aeon Omega
10. Rite of Passage
  Yorum alanı

“DIMMU BORGIR – Eonian [ORTAK İNCELEME]” yazısına 10 yorum var

  1. P L A G U E says:

    Ben albümün çok iyi olduğunu dusunuyorum. Hatta death cult armageddon dan bile iyi o derece begendim. Eski albumlere cakilan selamlar, aralara cok cok iyi yedirilmis melankolik bolumler kisacasi herseyi bayıldım bu albüme…sadece 8. parçayi az sevdim ama oda albumun icinde araya kaynayip gidiyor. Sorun degil. Acilis parcasi basta olmak uzere 3,6 ve 7. parcalar tek kelimeyle harika isler…yillar sonra dimmu beni inanilmaz sasirtti ve bu durumdan cok memnunum…

  2. Kaan says:

    @P L A G U E, kesinlikle katılıyorum. Sondan başa doğru dinledim, taşlar yerine oturdu, güzelliği ortaya çıktı. Çok etkileyici, atmosferik süslemelerle dolu bir albüm. Ayık kafayla dinlenmese daha iyi hissedilir.

  3. gXnn says:

    senfonik black ve dimmu borgir fanı değilim. ilk yayınlanan klibe ve promo fotolarına falan da acaip sallamıştım ama enteresan bir şekilde albümü daha ilk dinleyişte acayip sevdim.”bana göre” güzel bir albüm olmuş. geçmişe çok hakim olmadığım için bir kıyaslama yapmam da daoğru olmaz ama tek başına bir 8 çalışır benden bu albume.

  4. Ugur says:

    Albümde “I Am Sovereign” gibi gerçekten çok nefis parçalar var aslında ama bunu 2. veya 3. dinleyişte farketmek biraz sıkıntılı tabi.Abrahadabra’da ilk dinleyişte akılda kalan daha fazla güzel şeyler vardı.

    Ben sevdim bu albümü, Abrahadabra kadar olmasa da sevdim.

  5. burock1988 says:

    Bu kadar iyi bir albüme 6.25 puan vermenizi doğru bulmadım. Müzikal zenginlik ,orkestral altyapılar ,davullar ve vokaller bana göre kusursuz. Elbette bir Puritanical Euphoric Misanthropia yada Enthrone Darkness Triumphant kadar vurucu bir albüm değil ama The Unveiling , Council of Wolves and Snakes , Iam Sovereign ve Alpha Aeon Omega gibi çok başarılı şarkılar mevcut albümde.Albüme puanım 10 / 8

  6. Sacrifist says:

    Oğuz Sel arkadaşımız albümü fena ezmiş.Hatta kendi çapında baya iddialı cümleleri var:)
    “ana melodilere eşlik amaçlı kullanmak olması basitlik, akor ve arpej üzerinden yürünerek melodi/solo üretmek tembellik, koroları adam akıllı kullanamamak ise işten anlamamak bence.”
    Kusura bakmayın ama bu adamlar sizin istediğiniz gibi albüm yapmadı diye işten anlamadıklarını söylemekte biraz komik oluyor. Saygılar.

  7. Noumena says:

    Archaic Correspondence parçasına taktım bir kaç gündür.Sanırım albümün en güçlü ve eskilere ‘öykünen’ şarkısı bu.Akıyor be

  8. huseyin faruk says:

    ” EONIAN ASLA BİR HAYAL KIRIKLIĞI DEĞİL! ”

    Çok sağlam bir Dimmu Borgir fanı olduğumu belirtmek isterim.Ufak bir albüm kritiği yapmasam içimde kalırdı. Elimden geldiğince olumlu yönden bakmaya çalışacağım..

    ” Benim Puanım: 10 / 7,5 ”

    Albüm çıktıktan sonra, dakikalar içerisinde dinleme fırsatını yakaladım.Her Dimmu Borgir fanı gibi albumden beklentim bir hayli yüksekti.8 yıl sonradan gelen bir albümden bahsediyoruz. Baştan aşağı dinledikten sonra tatmin olmadığımı anladım. Acaba sorun bendemi yoksa Dimmu Borgir bu sefer yapamadı mı diye düşündüm durdum. İnternetteki diğer dinleyicilerin yorumlarını okumaya karar verdim. Yurdumun insanlarıda benimle aynı görüşteydi. Çoğunlukla albumde hit parça olmamasından, akılda kalıcı nakarat, solo veya bir melodi bulunmamasından, kaybedilen elemanların (Mustis, ICS Votex) kattığı eksikliklerden, melodilerin çoğunun senfonik kaynaklı olmasından, melodiler arası geçişlerin bekleneni karşılamamasından yakınılıyordu. Yabancı kaynaklı sitelerin kullanıcılarının yorumlarını okuduğumda ise durum şaşırtıcı şekilde tam tersiydi.Albümün gerçekten efsane olduğunu iddia eden, Dimmu Borgir’in 8 sene sonra bomba gibi bir albumle döndüğünü önesüren , şarkıları öve öve bitiremeyen (özellikle I am sovereign, the empyrean phoenix, aetheric) bir kitleyle karşılaştım. Hatta facebooktaki album üzerine yaptığım “albüm ne kadar kötü” yorumuna Norveçli bir beyefendiden fuck’lu muck’lu eleştiri yanıtı bile aldım.Ayrıca yorumuma kızgın ibareside attı. Sanki namusuna el uzatmışım gibi. Daha sonra bu farkın oluşmasındaki temel unsurları düşünmeye başladım. Belli ki yabancıların anlam verdiği ve bizim anlam veremediğimiz bazı anlatılmak istenenler, deyimler, melodiler ve ya mesajlar var. Dimmu Borgir, sürekli kendisini geliştirip, kendisinin yarattığı alışılagelmişliği bozan, çizgisinde pek durmayan, yaramaz, bir karaktere sahip. Her yeni albumden sonra bir boşluğa düştük, şaşırdık. Neden böyle oldu diye sorular sorduk. Ama bütün albümler şarap gibi yıllandıkça kulağa daha hoş geldi, saygımızı sevgimizi kazandı, efsane sıfatına nail oldu. Belli ki bu albümünde biraz zamana ihtiyacı var diye düşündüm, albümü dinledikçe daha çok sevdiğimi farkettim. Belli ki albümde akılda kalıcı melodiler ve nakaratlar aramamalı, pop şarkı mauamelesi yapmamalıyız. Duygularımıza hitap eden sıradışı bir atmosfer aramalı ya da anlatmak isteneni anlamaya çalışmalıyız. Açıkçası Dimmu Borgir’in eşsiz dünyasına kendimizi teslim etmeliyiz.

    Albümde senfonik orkestranın iyice ön plana yerleşmesi, grup elemanlarının iyice tembelleşmesi, özgün rif, solo beceriksizi olması, Shagrath’ın sesinin gruba yeterli gelmediği, gitar, bateri ve klavyenin yetersiz olduğu anlamlarına gelmiyor. Büyüklerimiz öyle uygun gördüyse bize pek bir söz düşmez.Adamların işine karışmamak gerek. Zaten bu olay Dimmu Borgir adına bu köklü bir değişim değil. Grubun tarzı zaten senfonik black metal. Hitap ettiği kitle Dimmu Borgir’i böyle kabul eder, etmeyen ise bir top alıp sektirip gider aabii.. Daha fazla hayran kitlesi kazanmak için tarzını iyice bozan, hiçbir kitleye hitap edemeyip en sonunda kendi kitlesini de kaybeden gruplarda gördük biz. Bunun en büyük örneği hemen aklınıza gelmeli ki “In Flames’tır”. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. tü tü tü tü

    Diğer albümlerle kıyas yapmak, Eonian’a negatif bir bakış açısıyla bakacağımıza sebep olur. Shagrath Abrahadabra öncesi yaptığı bir röportajda her albumlerinin bir öncekinden daha iyi olduğunun garantisini vermişti. (Bence Shagrath’a güvenmek gerek) 8 yıldır üzerinde çalışılan albüm kötü olmamalı kanaatindeyim. Şarkılarda gözardı edilemez bir emek var.(kulağa hoş gelsede gelmesede) Özellikle The empyrean phoenix’in solosunu ve ıam sovereign’in sonlarındaki senfonik melodileri çok beğendim. Genel olarak şarkıların kısımlar arası geçişlerininde çok hoş olduğu kanaatindeyim. 8. şarkı biraz sıkıntılı gibi (nazar boncuğu olsun). Kendimi bu olumlamalar üzerine şartlayıp, albumu tam anlamıyla sevmeden asla baska parcalar dinlememeye karar veriyorum taa ki albumdeki asıl cevheri ortaya çıkarana kadar… Size de tavsiyem bu yönde.
    Anlatacaklarım bu kadarla sınırlı değil fakat yukarıda ki “ufak bir kritik” cümlesini gözönünde bulundurarak kritiği sonlandırıyorum.Lütfen sizde görüşlerinizi yanıt olarak belirtin.

  9. Berca B. says:

    Bu kadar olumlu yorumun gelmesine şaşırdım valla, akşam tekrar dinlicem eve dönerken. Dimmu’ya hiçbi garezim yok, son albümü de çok sevmiştim ama bunu dinlerken sıkıntıdan patlamıştım. Enteresan.

  10. Cem says:

    Bir dinleyici olarak yazar arkadaşlara her nekadar saygı fikirlerinden ötürü duysamda maalesef diğer görüş belirten arkadaşlar gibi bende bu albümün fazla öldürüldüğünü düşünüyorum..

    Ve hatta lütfen yanlış anlaşılmasın ama biraz sıradan “bu grup eskiden daha iyiydi, artık güzel albüm çıkartamıyorlar” kalıbında bir eleştiri olmuş. Evet mustis, ıcs vortex vs. gruptan ayrılmış ve bunun ciddi gruba etkisi olmuş olabilir ki bunu zaten in sorte diaboli’den sonra fazlaca hissettik ancak günümüzdeki kaç köklü grubun eski havası hissediliyor ki? Köklü, yeni grupların artık günümüz atmosferine ayak uydurarak müzik yaptıklarını artık kabullenmek gerek.

    Albüm konusunda da şahsi fikrim günümüz atmosferinde “mükemmel ötesi” olmayan ancak gayet başarılı bir albümü sundukları.

    Sırasıyla:

    Ætheric (bence albümün en iyi şarkısı),
    Council of wolves and snakes,
    Lightbrinder,
    Interdimensional summit,
    I Am Sovereign

    albümün en iyileri.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.