Oğuz Sel
Takip ettiğim veya etmediğim grupların dağılma haberleri beni her zaman üzüyor; sağlık gibi çok önemli gerekçeler olmadığı takdirde toplulukların çalışmalarına öyle ya da böyle devam edip yeni müzikler üreterek yayınlamalarını istiyorum. Bazı zamanlarsa çok tuttuğum albümlere hayat veren grupları keşfettikten sonra, bu grupların dağılma haberini aldığımda içime tam anlamıyla öküz oturuyor. Yakın zamanda yaşadığım örneklerden biri, bu sayfalarda övmekten helak olduğum Accabadora’nın, tam da kritiğinin yayınlanmasının bir ay sonrasında aldığım dağılma haberiydi. Benzer hisleri şu an Finli Cosmic Church için hissediyorum maalesef.
Kariyeri boyunca Ulver’in “Nattens Madrigal” albümüne kafa tutabilecek çiğlikte albümler de hazırlayan, yeri gelip Aaskereia tarzında vokallerle bezediği albümleriyle yürekleri de parçalayan Cosmic Church, 2004’ten bu yana devam ettiği müzik yolculuğunu, “Ylistys” albümünde yakaladığı büyüyü yeniden elde edemediği gerekçesiyle sonlandırdı. Ancak bu veda, tek kişilik oluşumun şimdiye kadar kıyıda köşede biriktirdiği materyallerin, ikinci dalga black metal gruplarının yarattığı atmosferle bizlere ulaşmasını sağladı “Täyttymys” aracılığıyla.
Grubun her şeyinden sorumlu olan Luxixul Sumering Auter kişisinin bilinçli tercihiyle önceki yapımlara nazaran daha yumuşak bir sound’la hazırlanan ve hemen her anında, dinleyiciye melodileriyle kadim zamanlara ait hikâyeler anlatan “Täyttymys”, son dönemde dinlediğim en anlamlı melodilere ve riflere sahip albüm olma özelliğini taşıyor. Belki eski materyallerin bir araya toplanması sayesinde belki de zaten son albüm olduğu için ortaya çıkan motivasyona binaen gelen ilhamla yapılandırılan ve iç içe geçmiş kompozisyonlar şeklinde sunulan parçalar, etkin ve baskın basgitar kullanımı ve 90’lardan kalma ilkel klavye patch’lerle adeta şahlanıyor.
Türe şekil veren grupların sıkı bir takipçisi olduğu için; neyi, nerede, hangi oranda ve nasıl kullanması gerektiğini çok iyi tahlil edip uygulayan Luxixul Sumering Auter, yarattığı karamsar ve geniş atmosferle şarkıların teker teker, albümün de toptan loop’a alınarak dinlenmesini sağlıyor.
Cosmic Church’ün müzikal kimliğini tam anlamıyla yansıtmasa da tek başına ele aldığımızda son dönemde üretilen en kıymetli materyallerden biri olduğunu rahatlıkla ifade edebileceğim “Täyttymys” içinde bulundurduğu bazı kısımlar sayesinde Emperor’ın “Anthems to the Welkin at Dusk” albümünü ilk dinlediğimde hissettiklerimin bir kısmını yaşattı diyebilirim. Bu referans bile albümü en az bir kere dinlemeniz için yeterlidir sanırım.
Geç keşfedip erken kaybettiğim için hayli üzüldüğüm bir grup oldu Cosmic Church ama neyse ki oluşumun başındaki uzun isimli arkadaş, farklı projelerde de çalışmalarına devam ediyor. Şimdi benim için sıra onları keşfetmeye geldi. Bir sonraki kritikte görüşmek üzere.
albüm budur