Oğuz Sel
Her Ramazan bir albüm çıkarmaya ant içmiş gibi görünen Yunan pislik black metal grubu Acherontas’ın sürpriz yeni albümünden merhaba.
Geçen yıl -aşağı yukarı bu zamanlar- grubun önceki albümünü nasıl deli gibi dinlediğimi “Amarta अमर्त (Formulas of Reptilian Unification Part II)” kritiğinde yazmıştım. Eh bunun sonucunda Spotify’da 2017 yılında en çok dinlediğim şarkıların bazıları doğrudan bu albüme ait oldu; açıkçası “Amarta”yı bu kadar fazla dinlediğimi tahmin bile etmiyordum. Önceki kritikte de belirttiğim bir paralize etme durumu vardı albümün, albümü loop’a alıp defalarca sıkılmadan dinliyor, daha doğrusu deneyimliyordunuz.
“Amarta”nın oluşturulduğu dönemde yaratılan ancak bu albümle biraz daha farklı seyirde olan parçalar ise “Faustian Ethos”ta karşımıza çıkıyor. Acherontas’ın “Şeytanın sanatı ve büyüsü için bir ayin…” olarak nitelendirdiği ve Ma-Ion ile başlayan “Formulas of Reptilian Unification” üçlemesinin son ayağı olduğunu ifade ettiği albüm, yine kendisinin sözlerine göre acayip acayip anlamları da içinde barındırıyor. Tabii kimse yoğurdum ekşi demez; olaylara uzaktan bakan bir dinleyici olarak ben Acherontas kadar pozitif yaklaşamıyorum “Faustian Ethos”a.
Mistik ve ezoterik ögeleri, suyunu çıkarmadığı müddetçe oldukça başarılı şekilde ele alabilen ve bunu hem müzikal hem de lirik bazında dinleyicilerine sunabilen Acherontas, “Amarta”dan miras aldığı birtakım unsurları bu albümde de kullanmakta beis görmüyor. Yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin önceki albümde tüketildiği izlenimini veren parçalar, üç-dört eser haricinde akılda kalıcı rif ve melodi yoksunluğu çekiyor. Hazırlanan atmosferin önceki albümdeki gibi ürpertici klavyelerle desteklenmemesi, iblislerle kol kola girmiş akustik gitarların bulunmaması, olayın ayinsel yönünü vurgulayan elementlerin eksikliği, albümün elini ciddi oranda güçsüzleştiriyor.
Şarkılar her ne kadar “Amarta” döneminin mahsulleri olsa da gruptaki ufak tefek kadro ve konuk sanatçı değişimleri, yukarıda sıraladığım noksanlıkların baş göstermesine vesile oluyor. Örneğin, Naas Alcameth gibi bir karanlık yetenek pınarı albümün herhangi bir yerinde bulunmuyor ve bu açıkçası hissediliyor. Topluluğa “Vamachara” ile konuk olup “Amenti – Ψαλμοί αίματος και αστρικά οράματα” ile kadroya dâhil olan Scorpios’un şarkılara kazandırdığı ruhanî/şeytanî havanın yerinde de yeller esiyor. Mübalağa ettiğimi düşünebilirsiniz ancak Scorpios, Crimson Moon’da da Acherontas’ta da elinizi uzattığınızda bedeninizi içine çeken karanlık girdaplar yaratabiliyordu, kendisinin kadroda olmaması büyük eksiklik ve bu eksikliği kapatabilen herhangi bir nokta, “Faustian Ethos”ta bulunmuyor.
“Amarta” sonrasında büyük beklentilere girmişken beni; genellikle şaşırtıcı olmayan müziklerle, Acherontas V. Priest kişisinin albümü kurtaran vokal/gitar performansıyla ve birkaç iyice şarkıyla yetinmek durumunda bırakan yapım, oldukça temiz ve anlaşılır sound’a sahip. Tabii bu, en azından karanlığı dibine kadar hissettirmeyi amaçlayan bir grubun müziğini ne kadar iyi resmedebilir bilmiyorum zira önceki yapımın basık ve donuk havası, bana çok daha etkileyici geliyor.
Başkaca grupların elinden çıksa belki kabul edilebilir bulabileceğim ama dolu dolu 11 sene geçirmiş bir oluşumun elinden çıkınca benimseyemediğim “Faustian Ethos” üçlemeyi şahane biçimde tamamlamaktan çok uzak bir profil çiziyor bence. “Amarta”da daha iyi materyalleri kullanıp ikinci sınıf olanları bu yapımda toplamak ne kadar doğru bir düşünceydi tartışılır; ben olsam dinleyicinin grup algısı bu kadar iyi hâle gelmişken böyle bir adım atıp da grubun dinleyici nezdindeki kredisini çarçur etmezdim.