Oğuz Sel

Parçadan bütüne gitme temelli oyuncakları çok sevmişimdir, hatta karşıma çıksa zaman ayırıp bir şeyler üretmeye gayret ederim küçüklüğümdeki gibi. Bir zamanlar gazetelerle verilen K’nex öyle bir şeydi mesela. Günümüz “Yalnızca şu şu şu modelleri yapabilirsiniz” tarzında kutulanıp satılan LEGO’lar gibi değildi; hayâl gücünüzle araba da yapabilirdiniz, sapan da; size bayağı bir serbesti tanırdı bu oyuncak.

Müzik tarafında da eldeki malzemenin ne olduğunun bilincinde olarak alabildiğine serbestiye sahip olan sanatçıların ortaya koydukları eserleri de belki bu yüzden çok tutuyorumdur. LEGO gibi standartlarda kalmayıp kendi K’nex’liği ile hareket eden The Negative Bias ve Golden Dawn oluşumlarının yeni split’ini bu nedenle epey sevmiş olmalıyım.

İlk albümünü geçen yılın sonlarında ortamlara salan The Negative Bias, split’in baskın black metal icracısı. Atmosferik ögelerle donattığı 11 küsur dakikalık şarkısıyla K’nex benzetmeme uygun hareket eden, parça parça olan ama uzaktan baktığınızda bir bütünü temsil eden melodi, rif ve şeytanî havayı ustalıkla bir araya getiren grup, bestesi içerisinde oldukça ilginç noktalara hayat vermiş. Sert vokallerin yanında ayin tarzı temiz vokallerin de boy gösterdiği parça kapsamında acayip haykırmalara, enteresan müzikal unsurlara da rastlarsanız, şaşırmayın. Kısacası The Negative Bias, kapağın yansıttığı imajı, müzikal bağlamda oluşturmayı başarmış. Enstrüman kullanımı ve prodüksiyon da fevkalâdenin fevkinde olunca split’in ilk bölümü tadına doyulmaz bir şölene dönüşmüş. Ama asıl olay Golden Dawn tarafında bence.

The Negative Bias’a kıyasla daha eski bir tek kişilik proje olan Golden Dawn, 1992’den bu yana melodik black metal ve gotik metali birleştirerek çeşitli albümlere imza atan bir oluşum. 1990’ların ortasındaki albümü neyse de 2000’lerin başındaki albümü, bana hitap etmese de, teknolojiye ayak uydurarak daha oturaklı işlere 2010’lu yıllarda imza atan Golden Dawn’ın has adamı ise Stefan Traunmüller.

Kendisi aynı zamanda The Negative Bias’ın bir üyesi ve burada da müzik üretimine katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Split’e dönecek olursak Golden Dawn, yenilikçiliği gelenekselle buluşturmayı kendi bölümünde başarıyor. Hatta yenilikçilik öyle bir boyutta ki Retro Synth, Horror Synth kıvamındaki klavye kullanımıyla bana tam olarak It Follows filmini anımsattı.

O kadar karanlığın, kasvetin ardından filizlenen enteresan synth’ler, şarkıya o kadar farklı bir hava katmış ki, her dinlediğimde kendimden geçiyorum desem, evet, biraz abartı olur ama hakikaten çok etkileniyorum.

Azıcık elektronik müzikle arası olan black metal dinleyicilerinin ilgili bölümlerde benimle aynı şeyleri yaşayacaklarına inanıyorum. Müzikal doyuruculuk ve kompozisyon düzleminde de iyice bir iş çıkaran Golden Dawn, senelerin verdiği deneyimi çarçur etmeyip bir değere dönüştürerek dinleyicilerine sunuyor, bu çok açık. Kendi adıma gayet memnun ayrıldığım split’in uzunluğu 23 dakika olmasına rağmen dinlerken sıkılmaya dair hiçbir emare görmemeniz muhtemel; hatta benim gibi yapımı döndürüp döndürüp dinleyebilir, bu süre içerisinde başka bir albüme ihtiyaç bile duymayabilirsiniz.

Karşıma çıkan gruplar sayesinde Avusturya’nın taşından toprağından sanat fışkırdığını düşünüyorum ve bugün konuk olarak ağırladığımız gruplar da bu savımı destekler nitelikte işlere imza atıyorlar. Türe meraklıysanız veya doğrudan black metal dinleyicisiyseniz, zaman kaybetmeden split’i çevirmeye başlayın ve bambaşka bir deneyime doğru yolculuğa çıkın.