Analog kayıt efekti, ritmik BPM motion synth’ler, envai çeşit sweep patch’leri, geniş atmosfer yaratan pad ve string’ler, analog stereo phaser ve flanger efektleri, vibration’lı talking modulator’lar ve kadın/erkek koroları, gizemli ve stereo envelope flanger etkili lead synth’ler, VST formunda piyano, yaylı ve benzeri doğal enstrümanlar, yer yer gerçekçi ve yer yer elektronik ağırlıklı davul seti… Hayır hayır, 1980-2000 yılları arası Jean-Michel Jarre albümlerinden bahsetmiyorum. Tüm bu elementleri kullanarak atmosferik black metali elektronik müzikle bir araya getiren ve bunda zaman zaman başarılı olan Mesarthim’in müziğini oluşturan unsurları şöyle bir sıralamak istedim sadece.
Klavyelerle ve gelişen VST sistemleriyle ilgilenenlerin çok yabancılık çekmeyeceği türde bir müzik üreten Mesarthim, üç senelik kariyerine üç albüm, beş EP, bir single ve bir de compilation sığdırmayı başarabilmiş, iki kişilik bir oluşum. Avustralya’nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde gökyüzünü derinlemesine irdeleyen ve buradan edindikleri ilhamla müziğini şekillendirdiğinden şüphem olmayan grubun ilk dönemleri, türde bilindik etmenlerin biraz daha yaldızlanıp elektronik altyapıyla desteklenmesi neticesinde şekillenmiş, grubun kimliği ise “.- -… … . -. -.-. .” oturmaya başlamıştı. Epik ve her dakikası kıymetli olan “The Great Filter” EP’si ise iki kişilik ekibin black metal sınırlarında seyrederek bu sınırları nasıl sonuna kadar sündürüp yine de ortaya kaliteli bir iş çıkarabildiğinin kanıtı olmuştu bana göre. İçerdiği kısımlar nedeniyle anımsamak istemediğim “Presence” EP’sinin bir yıl sonrasında ise nihayet bugünkü konuğumuz olan “The Density Parameter” çıkageldi.
Baştan söylememde fayda var; Mesarthim, elektronik müzikle arası hiç olmayanların, bu türle arasını yapacak bir müzik üretmiyor. Ancak geçmişinde veya şimdi, yolu bir şekilde elektronik müziğe düşenler ve “Ben artık black metalde aradığımı bulamıyorum, elektronik müzik doğru yolmuş hacı,” demeyenler için güzel alternatiflerden. Öte yandan, adamların yaptıkları iş, Amerika’yı yeniden keşfetmiyor. Yani siz bu tarz müziklerle ilgiliyseniz benzer havayı Summoning’le, Pazuzu’yla ve hatta Haggard’la bile deneyimlemiş olabilirsiniz. Ancak işin içine çok ama çok katmanlı elektronik pasajlar, mini melodiler, kompozisyonu bağlayacak bol efektli synth’ler girince bu deneyimi, sanki daha önce hiç yaşamamış gibi hissetmeniz de mümkün. Grubun parçalarına göz attığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
Gelelim “The Density Parameter” albümüne. Black metalin mainstream bir türe dönüşüp dönüşmediği konusunda çekincelerim var. Herkese hitap etmeyen saf pislik black metal albümlerinin yanında daha anlaşılabilir, türün kendine özgü hengâmesini/kargaşasını/kaosunu kaldıramayanların da dinleyebildikleri atmosferik black metal albümlerinin belki de en soft hâllerinden biri “The Density Parameter” sayılabilir. Vokalin içli ve sonsuza doğru uzanan haykırışlarını hesaba katmazsanız, gitarları ve basları rahatlıkla halının altına süpüren synth’ler, kimilerine göre “Dıp Tıs” kıvamındaki davullar, “.- -… … . -. -.-. .” adlı yapımda ortaya konan ama burada mumla aranan blast beat’ler namevcut. Genel seyri orta tempo ilerleyen, zaman zaman Summoning’e yakınsayan ritim kalıplarına yer verilen, enstrümanların canlı canlı çalındığından ziyade programlandığını biraz fazla belli eden mekanikler, albümün bütününü teşkil ediyor. Atmosfer yaratmak için el atılan pad’lerin, koroların şöyle bir denendiği izlenimini veren “74%” gibi bir parçanın var olması ise… Ben Mesarthim üyesi olsam, bunu albüme koymazdım.
Mesarthim’in üretkenlik konusunda girdiği açmaz, albüm boyunca sarıldığı sanal enstrümanların kullanım şekillerinden rahatlıkla anlaşılıyor. Melodi açığını kapatmak için yer verilen arpejyatörler, motion synth’ler, bolca reverb, tempoya göre şekillenen eko mekanikleri, baskın davul ve özellikle 80’ler pop müziğinden fırlamış gibi snare tonları, “The Density Parameter”ın müzikal açıdan tökezlediğini alenen ilân ediyor. Önceki yapımlarda zihinlere yerleşebilen pasajların, melodilerin yerlerinde yeller esiyor. Distortion olsun diye çalınmış havasına sahip gitarlar ve haykırış track’leri kayıttan çıkarılsa, albüm pek âlâ deneysel elektronik müzik albümüne dönüşebilir.
Black metalin alt türlerini eleştirmek haddime değil fakat eser, sadece bu iki öge nedeniyle “black metal” kategorisi içerisinde yer alacaksa bence durum sıkıntılı. Zaten adamların ele aldıkları konunun black metal kapsamına pek girmediği açık, müziğin seyrinin de bu yönde olmadığı ortada. Örneğin bu adamlara “Birader otur piyanonun başına, şu şu şu şarkılarını piyano versiyonlarını baştan sona çal.” desem, emin olun tatsız anlar yaşanır. Ama yeri gelip benim bile çakmaktan imtina etmediğim nice underground black metal grubunun parçalarının piyano cover’ları, öyle veya böyle yapılabilir. Ne demek istediğimi anlatabilmiş olduğumu umuyorum.
Lafı uzattım bir hayli; Mesarthim kafasını VST enstrümanlardan kaldırıp bestecilik tarafına ağırlığı verirse daha iyi bir iş çıkaracaktır ortaya. Ama müzisyeni kolaycılığa sürükleyebilen bu mekaniklerden memnunlarsa ekibin bir sonraki albümünü beklemek için çok bir neden kalmayabilir elimizde. Hedefleri metal müzik dinleyicileriyse bu dediklerim geçerli elbette. Hedefleri eğer, elektronik müzikle milyonları peşlerinden sürüklemekse yolları açık olsun der, çekilirim köşeye. Efendim? Elektronik müzik değil, kozmik atmosferik black metal mi? Hmm, tamam.