Kalmah’ın son albümü “Seventh Swamphony” 2013’de çıkmıştı. O albümden bugüne tam beş yıl geçmişti. Kalmah fanları yeni bir albüm geleceğinin bilincindeydiler ve fakat albüm bir türlü çıkmak bilmiyordu. Aradan geçen bu uzun süre insanların beklentisini üst düzeye çıkarmıştı. Acaba 5 yıl aradan sonra gelecek albüm dinleyicileri tatmin edebilecek miydi? Bu boşlukta 2017’nin Mart ayında, yani bir sene önce Kalmah’ı İstanbul’da canlı izleme ve kendileriyle tanışma şerefine nail olmuştum. Antti’nin olmayışı şüphesiz tüm Kalmah fanlarını hayal kırıklığına uğratmıştı. Çünkü o eşsiz ezgilerin, melodileri, rifflerin, sololar Antti’nin zihninden ve ellerinden çıkıyordu. Ama 2009’dan gelemeyişlerinden beri tam 8 sene geçmişken yeniden onları görebilme hayali bile bir Kalmah fanını mutlu etmeye yetiyordu.
Kalmah diskografisine bütünüyle bakıldığında bir iki parça dışında vasat parçaya rastlamak zordur. Kalmah sözlerde olmasa da bestelerde her zaman mükemmelliğe önem vermiştir. Derken geçtiğimiz aylarda Spotify’da Kalmah’ın yeni parçası “The Evil Kin” belirdi. Acaba bir sıkıntı mı var bu parçanın burada ne işi var dedik kardeşimle. Çünkü hiçbir duyuru yapılmadan Kalmah’ın yeni parçası Spotify’a servis edilmişti. Hemen Kalmah’ın Facebook sayfasına girip durumu Kalmah’a bildirdik. Olayın ardından Kalmah bir duyuru yapma nezaketinde bulunmuş, parça ve albümle ilgili detayları sayfada paylaşmıştı. The Evil Kin’i Kalmah’tan beş yıl sonra yeni bir şeyler duyabilme heyecanı ve açlığıyla dinledik. Başta kulaklarımda bir problem olduğunu düşündüm. Kalmah diskografisi içerisinde en aşağıda yer alabilecek gerek sözleriyle gerek müzikleriyle bu vasat ötesi parçayı beş yıl sonra çıkaracağı yeni albümün single’ı olarak nasıl piyasaya sürebilirdi? Bunu anlamak güçtü. Fakat Kalmah’tan yıllar sonra yeni bir şeyler duyabilmek mutluluk vericiydi.
Bir iki haftaya kalmadan bir diğer yeni parça yayınlandı: “Blood Ran Cold”. Şüphesiz tüm Kalmah fanlarıyla ortak duyguları paylaşıyordum; gerçek bir Kalmah parçasıyla nihayet yıllar sonra buluşmuştuk. Bu parça ilk dönem Kalmah sounduna atıfta bulunuyor, içerisinde Alteration ve Heritance of Berija ezgilerinin melezi olan bir ezgi barındırıyordu. Bana göre Kalmah, The Evil Kin’i yayınlayarak yükselen beklentileri biraz düşürmeyi amaçlamış, daha sonra Blood Ran Cold’u yayınlayarak “Kalmah daha ölmedi” izlenimi yaratmaya çalışmıştı.
Ve derken albüm geldi… Albümü defalarca dinledikten sonra bu albüm için detaylı bir yorum yapmadan önce şunu söyleyebilirim: Albüm tüm Kalmah disgorafisindeki soundun genel bir toplamını oluşturmuş. Yani o çok beğenilen 2000-2003 Kalmah soundundan da bir şeyler var, daha sonrasından da… Lakin ağırlıklı olarak albümde köklere dönüş hissediliyor. Tabii albümde Kalmah’ın denediği farklı şeyler de var, bunlara sonra geleceğiz.
2013’te çıkan Seventh Swamphony’i ben beğensem de Kalmah fanları albümü diskografinin en zayıf halkası olarak görmüştü. Kalmah bunu unutturabilmek için çok çalışmış ve ilk dönem Kalmah sounduna geri dönebilmek bağlamında klavye ve gitar sololarının birlikte eşlik ettiği çok kaliteli parçalara imza atmış. Zaten Kalmah Facebook sayfasında bu albümün yapılışında eskiden Ancestor adıyla yayınladıkları demolardaki soundtan ilham aldığını belirtmişti. Grubun 1997-1998 yılları arasında çıkardığı 3 adet demo kasedi mevcut ve bu demolara hiçbir şekilde ulaşılamıyor. Pekka Kokko bir sitede bu demoların ilerideki Kalmah albümlerine temel oluşturacağını ve bu demolardaki rifflerin kullanılarak yeni parçalar üretileceğini, bu yüzden bu demolarını gizli tuttuklarını belirtmişti.
Gelelim albümdeki şarkılara: İlk dönem Kalmah albümlerinde Antti Kokko ve eski klavyeci Pasi Hiltula karşılıklı olarak gitar ve klavye kullanarak atışırlardı. Hollow Heart ve They Will Return gibi eski parçalarda kendisini en fazla hissettiren bu olaya Palo’da Waiting In The Wings ve Into The Black Marsh isimli parçalarda Antti Kokko ve yeni klavyeci Veli-Matti Kananen’in karşılıklı atışmalarına şahit oluyoruz. Albümde eski sounda dönüşün izlerine en çok rastlayabileceğimiz parça ikinci single olarak yayınlanan ve bir de klip çekilen “Blood Ran Cold” isimli parça. Bu parçada yukarıda ifade ettiğim gibi Heritanje of Berija ve Alteration gibi parçaların ezgilerine benzeyen enfes melodiler bulabilmek mümkün. Paystreak, Erase and Diverge ve Through The Shallow Waters adlı parçalarda Kalmah, çok az rastlanılan bir olaya yer vermiş ve breakdown kullanmış. Kullanılan breakdownlar bu parçalara ayrı bir hava katmış. “Take Me Away” ve “Erase And Diverge” ise Kalmah’ın bu albümde yeni şeyler denediği parçalar olarak öne çıkıyor. Take Me Away’de daha modern bir sound’a yer verildiğini söyleyebiliriz. Erase And Diverge ise Göteborg tarzıyla icra edilmiş bir Melodic Death/Thrash parçasına benziyor ve oldukça gaz bir parça. Bu parçada The Black Waltz’daki Defeat ve To The Gallows havası almak mümkün.
Kalmah her albümde mutlaka Tordah’a benzer yapıda albümdeki diğer parçalardan daha karmaşık, daha teknik ve daha yüksek tempolu bir parçaya yer verir. Palo’da bunun karşılığı ise Paystreak adlı parça olmuş. “The Stalker”a ayrı bir parantez ayırmak gerek. Bu parça Kalmah’ın bugüne kadar yaptığı en başarılı slow parçalardan biri. Bu parçanın ortasında damardan giren melodiye dikkat. Ardından gelen rifflerde Kalmah’ın gerçekten bataklıkların senfonisini icra ettiğini kulaklarınız aracılığıyla beyninize kazındığına şahit olacaksınız. Albüm Kalmah’ı Kalmah yapan tek düzelikten uzak, farklı şeyler denenen; ama eskiye de saygı duyan bir yapıya sahip. Albümü tek bir metal müzik tarzı içerisinde hapsetmek zor. Yer yer Melodic Death/Thrash izleri, yer yer Melodic Black/Death izleri, hatta kimi zaman Power Metal izleri bile rastlamak mümkün. Vokal kullanımında ise yine son albümdeki gibi hem brutal hem de scream vokallere yer verilmiş.
Albümün sounduyla ilgi edindiğim ve aktardığım olumlu izlenimi ne yazık ki sözlerde görmek mümkün değil. Pekka Kokko iyi bir söz yazarı olmadığını bize bu albümde bir kez daha göstermiş. Kendisi İstanbul konserinde “Neden söylenen her şeye yeah diye cevap veriyorsunuz?” şeklinde bizi ve İngilizce konuşamayışımızı alaylı bir şekilde eleştirmişti. Bu albümde görüyoruz ki kişi başına düşen milli geliri en yüksek olan Finlandiya’dan çıkmış bir şahsiyet olan Pekka Kokko’nun yazdığı şarkı sözleri İngilizce bilgisi vasat olan birinin bile anlayabileceği bir düzeyde kalmış. Derinliği olmayan ve sırf kafiye olsun diye aralara serpiştirilmiş sıradan cümlelerin bulunduğu şarkı sözlerini okursanız ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Albümdeki en vasat parça The Evil Kin’i tenzih ederek albümün bu yıl çıkmış ve çıkacak olan en iyi albümler arasında kendine yer edineceği kanaatindeyim. Tabii bunu albümün toplam sounduna, parçalardaki rifflere, sololara ve bireysel anlamdaki enstrüman hakimiyetine bakarak söylüyorum. Gruba önceki albümde katılan klavyeci Veli-Matti’nin üzerine ayrıca durulması gerektiğini düşünüyorum. Gerek önceki albüm gerek bu albümde Veli-Matti eski klavyeci Marco Sneck’i aratmıyor. Hatta Veli-Matti kimi parçalarda grubun eski klavyecilerinden daha kaliteli bir müzisyen olduğunu kanıtlar nitelikte dokunuşlar ve katkılar yapıyor albüme.
Bu albümü Kalmah diskografisi içerisinde nereye koyacağım sorusuna gelirsek bu konuda henüz bir fikrimin oluşmadığını söyleyebilirim. Palo önceki Kalmah albümlerine oranla biraz daha içine girilmesi zor bir albüm olmuş. Albümü baştan sona ya da herhangi bir şarkıyı tek başına dinlediğinizde yeni şeyler keşfetmeniz mümkün oluyor. Bu bağlamda albümün eskiyi ve yeniyi başarılı bir şekilde sentezleyebilmesiyle kendine münhasır bir albüm olduğunu söyleyebilirim.
Son olarak şunu belirtmekte fayda var. Albümün çıkmasının beş yıl almasının sebebi Pekka ile Antti’nin artık aynı şehirlerde oturmuyor oluşuymuş. Dolayısıyla Kalmah’ın beyni olan bu iki müzisyenin buluşup yeni şeyler üretmesi zaman alıyormuş, bu yüzden albümün yazımı uzun sürmüş. Fakat iki kardeş bu duruma bir çözüm bulmuşlar ve gelecek albüme şimdiden hazırlandıklarını ve yeni albümün gelmesinin 2 yıldan fazla sürmeyeceğini dile getirmişler.
Not: Albümün Japon Versiyonunda bir Davit Guetta cover’ı mevcut. Henüz bunu dinleme şansını bulamadık. Lakin Kalmah gibi köklere her zaman sadık olan bir gruba bunu yakıştıramadığımızı söylemeden geçemeyeceğim.
Kadro Antti Kokko: Gitar
Pekka Kokko : Gitar, vokal
Timo Lehtinen: Bas
Janne Kusmin: Davul
Veli-Matti Kananen: Klavye
Şarkılar 01. Blood Ran Cold
02. The Evil Kin
03. The World Of Rage
04. Into the Black Marsh
05. Take Me Away
06. Paystreak
07. Waiting in the Wings
08. Through the Shallow Waters
09. Erase and Diverge
10. The Stalker
Başıma bir şey gelmeyecekse evil kin, albümü tekrar tekrar döndürürken o akış içinde gayet beğenerek dinlediğim bir parça oldu. İlk yayınlandığında ben de vasatın altı bulmuştum ama sonra bi baktım hip hip hurrey.
Black Waltz sonrası Kalmah için normal bir albüm bence. Arada bazı şarkılarda veya bölümlerde coşuluyor, üç beş dinlemeden sonra bazı melodiler kan kaynatmaya başlıyor ama arada ‘bu da olmasa olurmuş’ gibi hissiyatlar da oluyor. 5-6 gibi geliyordu albüm ama iki gün oldu bence 7 iyidir.
Velski gruba ve müziğin yapısına iyi uyum sağlamış gözüküyor. Pekka bizzat seçtiğini ve ona güvendiğini söylüyordu, haksız çıkmadı. Aralara zekice sızarak şarkılara çok güzel katkılarda bulunmuş. Özellikle Erase And Diverge şarkısındaki solosu çok hoşuma gitti.
Take Me Away gibi muhteşem bir ballad varken albüme The Evil Kin gibi bir garabetin konulmasını anlamış değilim. Onun yerine The Stalker üzerinde biraz daha çalışılsa Sacramentum ayarında müthiş bir albüm bitirici ortaya çıkardı. Bu dediğimden The Stalker vasattır anlamı çıkmasın, şarkı gayet güzel.
Kardeşlerden Antti şu ana kadar verdiği röportajlardan yanılmıyorsam iki tanesinde bir sonraki albüm için 5 sene beklemeye gerek olmadığından ve bunun uzun bir süre olduğundan falan bahsediyordu. Sanırım kendisi Helsinki’ye taşınmış, ya da ona benzer bir şeyler olmuştu tam emin değilim. Albümün bu kadar beklemesinin sebebi de bu durummuş.
Aklıma gelmiyor değil. The Trapper ve The Stalker parçalarının ardından gelecek albümde ”The Hunter” diye bir parça yaparlar mı acaba üçleme yapmak anlamında? Düşüncesi bile çok güzel ve bence çok da yakışır.
Neyse, nihayetinde benden 8 çalışır. Efsane değil ama bilip sevdiğimiz Kalmah kalitesinden de ödün vermiyor. The Evil Kin yayınlandığındaki olumsuz düşüncelerimi bana yedirdikleri için bataklığın efendilerine ne kadar teşekkür etsem az, iyi ki varlar.
@ali, Sitenin 13 yıllık yayın hayatında çeşitli sorunlar (telif haklar, yönetimsel ve maddi problemler) nedeniyse son vermek zorunda kaldık. Çok ama çok büyük olasılıkla bundan sonra site hiçbir şekilde yoluna devam etmeyecek.
İlk dinlemeden aldı götürdü beni valla.Albüm çıkmadan önce verilen şarkıları da fena bulmamıştım.Ama özellikle Take me Away ve sonrasında müthiş bir keyif verdi.5 yıl uzun bir süre tabi ancak müzikalitenin artmasında bir sebep olmuş gibi bu araya giren zaman.
For The Revolutiona çok benzettim.Ki en sevdiğim Kalmah albümlerinden biri o.İlk albümlerden de hafif tınılar geliyor tabi kulağa.Gitarlarda bazı yenilikler varmış gibi geldi kulağıma ve çok hoş geldi.
Cayır cayır riffler ile dolu,bası ile klavyesi ile enstrümental olarak kusur bulmakta zorlandığım genel anlamda gayet güzel bir albüm olmuş
Blood Run Cold,Erase and Diverge, The Stalker beğendiğim parçalar ama benim bu kritiği asıl okuma nedenim evil kin. Bu kalmah ın dinlediğim ilk albümü yani eski işlerinden bihaberdarım ama evil kin bence gayet de güzel bi parça, tamam sözler pek iç açıcı değil ama ben gayet de beğendim fazla üzerine gitmeyelim bence kandilerinin. Ve bi de albüm bence bi 8 eder.
‘Fakat iki kardeş bu duruma bir çözüm bulmuşlar ve gelecek albüme şimdiden hazırlandıklarını ve yeni albümün gelmesinin 2 yıldan fazla sürmeyeceğini dile getirmişler.’
@Dysplasia, bu bilgiyi Kalmah’ın o dönem verdiği röportajlarına dayanarak eklemişitim kritiğe. Ancak sonradan araya pandeminin girmesi ve hayatın gidişatına yön veren bazı global gelişmeler neticesinde Kalmah müzik yapmaya pek fırsat bulamadı. Tam da onca seneden sonra dünyaya açılmaya başladıkları, hatta Çin’de bile konser verdikleri bir dönemde patlak verdi pandemi. Bu arada öğrendik ki Kalmah üyeleri için Kalmah, hiçbir zaman ilk öncelikleri değilmiş. Kendileri Kalmah’ı profesyonel bir işten öte, çok kaliteli bir hobi ürünü ve sanatsal bir uğraş olarak görüyorlar. Hepsinin ailesi ve gerçekten ilgilenmeleri gereken profesyonel işleri olduğundan haliyle Kalmah’a pek zaman ayıramıyorlarmış.
@MetaLchesH, Biliyordum grup üyelerinin Kalmah’a bu şekilde baktıklarını. Şahsen umudu da kesmiştim yeni albümden, ne yalan söyliyim. Belki de Kalmah’ı güzel kılan hobi olarak kalmasıdır.
Bu arada eski kritikleri gözden geçirirken bu ifadeyi görünce inceden bi içim sızladı sadece, kişisel bir şey değildi.
@Dysplasia, Bu bilgiyi Kalmah’ın o dönem verdiği röportajlarına dayanarak eklemişitim kritiğe. Ancak sonradan araya pandeminin girmesi ve hayatın gidişatına yön veren bazı global gelişmeler neticesinde Kalmah müzik yapmaya pek fırsat bulamadı. Tam da onca seneden sonra dünyaya açılmaya başladıkları, hatta Çin’de bile konser verdikleri bir dönemde patlak verdi pandemi. Bu arada öğrendik ki Kalmah üyeleri için Kalmah, hiçbir zaman ilk öncelikleri değilmiş. Kendileri Kalmah’ı profesyonel bir işten öte, çok kaliteli bir hobi ürünü ve sanatsal bir uğraş olarak görüyorlar. Hepsinin ailesi ve gerçekten ilgilenmeleri gereken profesyonel işleri olduğundan haliyle Kalmah’a pek zaman ayıramıyorlarmış.
The Stalker nakaratı bildiğimiz The Black Waltz nakaratı. Garip yani ikisinin bu benzerliği. The Black Waltz nakaratı ağzıma takılıyo böyle bazen bi bakmışım The Stalker nakaratı söylüyorum.
David guetta ve kalmahın aynı cümlede geçmesi bile saçmalık zaten
Klasik Kalmah albümü. Efsane değil vasat değil. Epey bi oyalar ama bilemiyorum zaman içinde fikrim daha netleşirse yazarım.
Başıma bir şey gelmeyecekse evil kin, albümü tekrar tekrar döndürürken o akış içinde gayet beğenerek dinlediğim bir parça oldu. İlk yayınlandığında ben de vasatın altı bulmuştum ama sonra bi baktım hip hip hurrey.
Black Waltz sonrası Kalmah için normal bir albüm bence. Arada bazı şarkılarda veya bölümlerde coşuluyor, üç beş dinlemeden sonra bazı melodiler kan kaynatmaya başlıyor ama arada ‘bu da olmasa olurmuş’ gibi hissiyatlar da oluyor. 5-6 gibi geliyordu albüm ama iki gün oldu bence 7 iyidir.
Hocam kritikle alakasız olacak ama bunaltı’nın durumu nedir, ne olacak? Çok üzgünüz şu anki hale…
Bir önceki albümden çok daha iyi.
Velski gruba ve müziğin yapısına iyi uyum sağlamış gözüküyor. Pekka bizzat seçtiğini ve ona güvendiğini söylüyordu, haksız çıkmadı. Aralara zekice sızarak şarkılara çok güzel katkılarda bulunmuş. Özellikle Erase And Diverge şarkısındaki solosu çok hoşuma gitti.
Take Me Away gibi muhteşem bir ballad varken albüme The Evil Kin gibi bir garabetin konulmasını anlamış değilim. Onun yerine The Stalker üzerinde biraz daha çalışılsa Sacramentum ayarında müthiş bir albüm bitirici ortaya çıkardı. Bu dediğimden The Stalker vasattır anlamı çıkmasın, şarkı gayet güzel.
Kardeşlerden Antti şu ana kadar verdiği röportajlardan yanılmıyorsam iki tanesinde bir sonraki albüm için 5 sene beklemeye gerek olmadığından ve bunun uzun bir süre olduğundan falan bahsediyordu. Sanırım kendisi Helsinki’ye taşınmış, ya da ona benzer bir şeyler olmuştu tam emin değilim. Albümün bu kadar beklemesinin sebebi de bu durummuş.
Aklıma gelmiyor değil. The Trapper ve The Stalker parçalarının ardından gelecek albümde ”The Hunter” diye bir parça yaparlar mı acaba üçleme yapmak anlamında? Düşüncesi bile çok güzel ve bence çok da yakışır.
Neyse, nihayetinde benden 8 çalışır. Efsane değil ama bilip sevdiğimiz Kalmah kalitesinden de ödün vermiyor. The Evil Kin yayınlandığındaki olumsuz düşüncelerimi bana yedirdikleri için bataklığın efendilerine ne kadar teşekkür etsem az, iyi ki varlar.
@ali, Sitenin 13 yıllık yayın hayatında çeşitli sorunlar (telif haklar, yönetimsel ve maddi problemler) nedeniyse son vermek zorunda kaldık. Çok ama çok büyük olasılıkla bundan sonra site hiçbir şekilde yoluna devam etmeyecek.
12.04.2018
@MetaLchesH, 3 yıl boyunca yurtta kalırken torrent engelli olduğu için çok kullanırdım bunaltı’yı. Üzerimde büyük emeği var.
13.04.2018
@MetaLchesH, üzüldüm elbette ama bu vesileyle de olsa her şey için teşekkür etmek isterim. İyi ki vardı Bunaltı…
MetaLchesH ismini bunaltıya girmeyi bıraktığımdan beri görmüyordum be deli nostalji oldu. hala sağ salim olduğunu görmek güzel
İlk dinlemeden aldı götürdü beni valla.Albüm çıkmadan önce verilen şarkıları da fena bulmamıştım.Ama özellikle Take me Away ve sonrasında müthiş bir keyif verdi.5 yıl uzun bir süre tabi ancak müzikalitenin artmasında bir sebep olmuş gibi bu araya giren zaman.
For The Revolutiona çok benzettim.Ki en sevdiğim Kalmah albümlerinden biri o.İlk albümlerden de hafif tınılar geliyor tabi kulağa.Gitarlarda bazı yenilikler varmış gibi geldi kulağıma ve çok hoş geldi.
Cayır cayır riffler ile dolu,bası ile klavyesi ile enstrümental olarak kusur bulmakta zorlandığım genel anlamda gayet güzel bir albüm olmuş
Blood Run Cold,Erase and Diverge, The Stalker beğendiğim parçalar ama benim bu kritiği asıl okuma nedenim evil kin. Bu kalmah ın dinlediğim ilk albümü yani eski işlerinden bihaberdarım ama evil kin bence gayet de güzel bi parça, tamam sözler pek iç açıcı değil ama ben gayet de beğendim fazla üzerine gitmeyelim bence kandilerinin. Ve bi de albüm bence bi 8 eder.
‘Fakat iki kardeş bu duruma bir çözüm bulmuşlar ve gelecek albüme şimdiden hazırlandıklarını ve yeni albümün gelmesinin 2 yıldan fazla sürmeyeceğini dile getirmişler.’
Güzel şaka.
30.03.2023
@Dysplasia, bu bilgiyi Kalmah’ın o dönem verdiği röportajlarına dayanarak eklemişitim kritiğe. Ancak sonradan araya pandeminin girmesi ve hayatın gidişatına yön veren bazı global gelişmeler neticesinde Kalmah müzik yapmaya pek fırsat bulamadı. Tam da onca seneden sonra dünyaya açılmaya başladıkları, hatta Çin’de bile konser verdikleri bir dönemde patlak verdi pandemi. Bu arada öğrendik ki Kalmah üyeleri için Kalmah, hiçbir zaman ilk öncelikleri değilmiş. Kendileri Kalmah’ı profesyonel bir işten öte, çok kaliteli bir hobi ürünü ve sanatsal bir uğraş olarak görüyorlar. Hepsinin ailesi ve gerçekten ilgilenmeleri gereken profesyonel işleri olduğundan haliyle Kalmah’a pek zaman ayıramıyorlarmış.
30.03.2023
@MetaLchesH, Biliyordum grup üyelerinin Kalmah’a bu şekilde baktıklarını. Şahsen umudu da kesmiştim yeni albümden, ne yalan söyliyim. Belki de Kalmah’ı güzel kılan hobi olarak kalmasıdır.
Bu arada eski kritikleri gözden geçirirken bu ifadeyi görünce inceden bi içim sızladı sadece, kişisel bir şey değildi.
@Dysplasia, Bu bilgiyi Kalmah’ın o dönem verdiği röportajlarına dayanarak eklemişitim kritiğe. Ancak sonradan araya pandeminin girmesi ve hayatın gidişatına yön veren bazı global gelişmeler neticesinde Kalmah müzik yapmaya pek fırsat bulamadı. Tam da onca seneden sonra dünyaya açılmaya başladıkları, hatta Çin’de bile konser verdikleri bir dönemde patlak verdi pandemi. Bu arada öğrendik ki Kalmah üyeleri için Kalmah, hiçbir zaman ilk öncelikleri değilmiş. Kendileri Kalmah’ı profesyonel bir işten öte, çok kaliteli bir hobi ürünü ve sanatsal bir uğraş olarak görüyorlar. Hepsinin ailesi ve gerçekten ilgilenmeleri gereken profesyonel işleri olduğundan haliyle Kalmah’a pek zaman ayıramıyorlarmış.
The Stalker nakaratı bildiğimiz The Black Waltz nakaratı. Garip yani ikisinin bu benzerliği. The Black Waltz nakaratı ağzıma takılıyo böyle bazen bi bakmışım The Stalker nakaratı söylüyorum.