Bu ifade bana ait değil. İsveçli grup USURPRESS müziğini bu şekilde tanımlıyor. Her ne kadar ben grubu bu şekilde değerlendirmesem de, iki farklı ucu yansıttıklarını ifade etmek için iyi bir tanımlama olarak görülebilir.
2000’da kurulan İsveçli grup 2012’den başlayarak her 2 yılda bir albüm istatistiğiyle oynuyor. 2 sene önce çıkan “The Regal Tribe” ile tanıştığım grup, yeni albümü “Interregnum” ile kitlesini ve bilinirliğini daha da artıracak gibi görünüyor. Death metali bir hayli farklı bir bakış açısıyla yorumlayan USURPRESS; zaman zaman ansiklopedik bir death metal sunarken, bazen de şaşırtıcı derecede pamuksu taraflara kayabiliyor. Düzgün yapılmadığında atların ağış aralarında gezinen kelebekleri akla getirebilecek bu hamleler, USURPRESS’ın yarattığı atmosferde bir şekilde yerlerine oturuyorlar.
Bir 40 WATT SUN şarkısı gibi başlayan “A Place in the Pantheon”la açılan albüm, bu şarkı sağ olsun büyük beklentiler ve olağanüstü bir güzellikle kulaklarımıza atılıyor. Şarkıdaki her nota hedefi 12’den vurarak “Interregnum”un ilk andan “Hadi bakalım” dedirtmesini sağlıyor ve ikinci şarkının dayaksı death metalliğiyle bizi USURPRESS’ın bipolar kişiliğiyle tanıştırıyor.
“Interregnum”a bakınca, önceki albümlere göre death metal etkilerinin belirgin şekilde törpülendiği, çok daha rafine, ılıman ve deneyim kokan bir USURPRESS var karşımızda. Bu açından bakınca, grubun bu değişimini “The Horror” ve “The Formulas of Death” sonrası “The Children of the Night”ı çıkaran TRIBULATION’la denk tutabiliriz. Her ne kadar USURPRESS’ta TRIBULATION kadar net ve radikal bir sakinleşme yoksa da, iki grubun izlediği yol bana biraz benzer geliyor. Yine de USURPRESS’ın şu anda bile çok daha fazla death metal içerdiğini söyleyebiliriz. Aralara giren karanlık clean vokaller, efektli gitarlar vb. arasında, grup hâlâ “Ordained” veya “Trenches to the Netherworld”de bile sırıtmayabilecek güçte death metal karakterleri sunabiliyor.
Girişiyle hit potansiyelini ilk andan yansıtan “Late in the 11th Hour” gibi Viking’vari bir death metale göz kırpan şarkıların dahi ahengi bozmadan yedirilmiş olduğu “Interregnum”, bu açıdan baktığımızda ciddi anlamda başarılı bir iş yapıyor ve gerçekten de yetmişler progresif rock’ı tatlarını çirkin bir İsveç death metaliyle harmanlayabiliyor.
Sonra şarkı “The Vergant Harlot” başta olmak üzere yer yer öne çıkan gotik ögeler de işin içine girince, albümün death metal şemsiyesi altında çok çeşitli bir metal anlayışı yansıttığına daha güçlü şekilde tanık oluyoruz. Hepsini bir yere toplayıp baktığımızda, USURPRESS’ın çok iyi bir albümü, çeşitli biçemsel engelleri başarıyla aşarak kararttığını görüyoruz. “Interrregnum” bir death metal dinleyicisinin standart albümü değil, ancak müzikal vizyonuna bariyerler koymayan bir dinleyicinin çok seveceği ve pek çok şey bulabileceği bir çalışma.