Metal dinleyen bir insan için tarihe tanıklık etmenin en belirgin örneklerinden biri yeni bir JUDAS PRIEST albümüne tanık olmaktır. Bundan 20 yıl önce grupla ilk kez tanıştığım sırada JUDAS PRIEST “Jugulator”ı 1 yıl önce çıkarmış, birkaç yıl sonra da “Demolition”ı çıkarmak üzereydi. JUDAS PRIEST’le tam anlamıyla tanıştığım ansa, DEATH’in “Painkiller” cover’ını dinlediğim an olmuştu.
1999-2004 yılları arasında JUDAS PRIEST’in tüm külliyatını yalayıp yutmuş, heavy metal ateşini en güçlü şekilde yakan bu adamları “babaların babası” mertebesine konumlandırmıştım.
2005’te Halford’ın döndüğü “Angel of Retribution“ı baya bir seven, “Nostradamus”un uzunluğunu büyük oranda yorucu bulan bir insan olarak, “Redeemer of Souls” hakkındaki düşüncelerimi de sanırım yeterince anlattım. O albümü hâlâ çok seviyorum, bazı şarkılarına bayılıyorum. Şu andaysa karşımızda grubun “Heyt be, demek ki bir önceki albüm veda albümü değilmiş!” başlıklı yeni albümü “Firepower” var.
Grubu sevin ya da sevmeyin, takipçisi olun ya da olmayın, yeni bir JUDAS PRIEST albümünün çıkması her zaman için başlı başına bir olaydır, hatta büyük olaydır. JUDAS PRIEST, metal dünyasının “helal ulan, bu yaşta bu müzik” dedirtmeyen sayılı “yaşlı” gruplarından biri. Evet, yeni gitarist hariç grup elemanları gerçekten de yaşlı, ancak yaptıkları müziğe bakınca akıllara ne yaşları, ne başka bir şeyleri geliyor. Tıpkı ACCEPT gibi, JUDAS PRIEST de sanki ölene dek bu müziği yaratacakmışçasına dinmeyen bir tutkuyla yapıyor müziğini. Bir önceki albüm öncesinde farewell muhabbetleri çıkmış olsa da, epitaph mepitaph denmiş olsa da, taze kan Faulkner’la birlikte grubun henüz durmaya niyetinin olmadığı ortada.
Çıktığı dönemde IRON MAIDEN’ın “The Final Frontier”i için bile son albüm mü acaba dendiği bir ortamda, karşımızda yepyeni bir JUDAS PRIEST albümü var ve grubun en az 4 yılda bir albüm çıkardığı bilgisi dâhilinde bile JUDAS PRIEST’in yeni albümler çıkarıp çıkarmayacağı konusunda herhangi bir tedirginliğimiz yok. Evet, metal tarihinin gelmiş geçmiş en iyi gitar ikililerinden biri olan K.K. Downing-Tipton ikilisinden ilki yıllar önce ayrıldı, ikincisi de ne yazık ki sağlık sorunları nedeniyle sahnelere veda etti, Ancak ne grup tarafında ne de hayranlarda “Firepower”ın bir veda olduğuna dair herhangi bir emare yok.
Peki ya böyle bir düşünce olsa? Ya “Firepower” son JUDAS PRIEST albümüyse?
Tıpkı “Redeemer of Souls”da olduğu gibi, “Firepower”da da aynı şeyi gönül rahatlığıyla tekrarlıyorum: eğer “Firepower” metal tarihinin gördüğü son JUDAS PRIEST albümüyse; ne mutlu bize, ne mutlu metal dinleyicilerine, ne mutlu JUDAS PRIEST’e…
Çünkü arkadaşlar, çünkü pek sevgili metalci dostlar, karşımızda “Painkiller”dan bu yana çıkmış en iyi JUDAS PRIEST albümü var.
Rob Halford, sen nasıl bir kralsın ulan? 66 yaşında olup da hâlâ metal dünyasının gördüğü ve mevcut en iyi birkaç vokalistinden biri olarak kalabilmeyi başarmak nasıl bir şeydir? Kendine, sesine nasıl bu kadar iyi bakıyorsun? Senden 15 yaş küçüklerin artık “kendince yaptığı”, birer antika olarak görüldüğü, nostalji ekmeğiyle kurtardığı bir ortamda sen hâlâ ders veriyorsun, hâlâ zirveden inmiyorsun. Bu yaşımda bana deri pantolon giydireceksin diyeceğim ama sen benden 30 yaş büyük olmana rağmen zaten giyiyorsun.
“Firepower”ın olayı nedir diye baktığımızda karşımıza çıkan en önemli ve değerli şey, grubun şarkı yazımı konusunda gerçekten de ordinaryüs konumunda duruyor oluşu. Birbirinden kaliteli rifler, akılda kalıcı nakaratlar ve üst düzey müzisyenlik, grubun 1000 yıllık deneyimi sayesinde öyle güzel şarkılara dönüştürülmüş ki, dinlerken aklınız ister istemez yıllanmış şaraba gidiyor, şarap içesiniz geliyor.
JUDAS PRIEST’i 2005 yılında “Angel of Retribution” turnesinde Vancouver’da izlemiştim. Öncesinde ANTHRAX sahne almıştı. ANTHRAX’ı küçültmek için söylemiyorum ancak iki grup arasındaki fark öylesine büyüktü, öylesine uçurumdu ki, JUDAS PRIEST’i canlı görmenin ne demek olduğunu orada anlamıştım. “Firepower”ı dinlerken o konser aklıma geldi. Bunun sebebi albümün canlı, cayır cayır, alev alev havası. Kapağın da pekiştirdiği bu hava sayesinde “Firepower” gerçekten de içinizde, yanı başınızda hissettiğiniz, kısa sürede bağımlılık yapacağını sezdiğiniz albümlerden birisi. Heavy metale karşı özel bir mesafeniz olmadığı takdirde albümdeki 14 şarkıdan en az birkaç tanesi sizi mutlaka yakalayacak ve uzun süre bırakmayacaktır. İsim vereyim diyorum ama albümün en az yarısını sayacağımı bildiğimden hiç girişmiyorum. Son derece akılda kalıcı nakaratlar, zevk sahibi kafalarca düşünüldüğü belli olan nota seçimleri, Andy Sneap elinden çıkan ve her gruba (öhö, AMON AMARTH, öhö) gitmese de JUDAS PRIEST’e cillop gibi oturan canavar bir sound ve 1000 yıllık deneyimle, “Firepower” daha ilk dinlemeden bu şekilde düşündüğüm üzere grubun 1990’dan bu yana yaptığı en iyi albüm. Hatta şöyle diyeyim, “Turbo” ve “Ram It Down” JUDAS’çısı değilseniz ve o iki albümü sevmiyorsanız, 1984’teki efsane “Defenders of the Faith”ten bu yana çıkardığı en iyi ikinci albüm.
“Rising from Ruins” bence grubun kariyerindeki en etkili nakaratlardan birine sahip ve öncesindeki Guardians’la birleşince albümün ta orta yerinde çok tatlı bir Voltran oluşturuyorlar. Aynı şekilde acıklı kapanış şarkısı görevini gören Sea of Red de harika bir şey. Gaza gelirsem her şarkıdan bahsedebilirim, o yüzden kısa kesiyorum.
Hayatımızda JUDAS PRIEST diye bir grup, Rob Halford diye bir adam olduğu için ne kadar mutlu olsak az. En az 1 JUDAS PRIEST albümüne daha tanık olacağımıza inanıyorum ve albümü bir kez daha başlatıyorum.
Kadro Rob Halford: Vokal
Glenn Tipton: Gitar
Richie Faulkner: Gitar
Ian Hill: Bas
Scott Travis: Davul
Şarkılar 1. Firepower
2. Lightning Strike
3. Evil Never Dies
4. Never the Heroes
5. Necromancer
6. Children of the Sun
7. Guardians
8. Rising from Ruins
9. Flame Thrower
10. Spectre
11. Traitors Gate
12. No Surrender
13. Lone Wolf
14. Sea of Red
Harika bir olay. Judas Priest’ten kötü albüm beklemiyordum zaten ama hocam da bu denli övmüş heyecanım daha bir arttı şimdi. Bize hatmetmek kalıyor. Bakalım neler yapmış Heavy Metal Lordları?!
Her Judas Priest albümü çıktığında fena halde gaza gelip, metalci triplerim zirve yapar. Ve bu albümle kırksekiz yaşıma gelmiş olmama rağmen saçlarımı usturaya vurup, deri montumu, postalımı geçirip albümü huşu içinde dinlemeye başladım.
Gerçekten 1986 yılı öncesine dönmüşler her haliyle, uçuk sarhoş edici bir sound baştan sona devam ediyor. Besteler gaz, vokal harikalar yaratmış. Ve Defenders of the faith zamanlarına gitme zevkini bizlere yaşatıyor. Yazının güzelliği de bu zevkimizi arttırıyor. Teşekkür ederiz.
Bu Rob Halford ne kadar şanslı ve yetenekli bi adam amk! Yok böyle bir ses rengi! 28 yıl önceki vokallerinden hiçbir eksiği yok! Daha ilk şarkı Firepower’ın nakaratından ağzımdan sular akmaya başladı. Babaların hiçbir eksiği olmadığı gibi fazlaları var! Judas Priest soundunu ilk saniyesinden damardan veren müthiş bi albüm olmuş babalar 1000 tane albüm yapsın dinlerim long live Judas!
album ates ediyor, hic bir beklentim yokken bu kadar iyi birsey cikabilecegini bile dusunmedim, kesinlikle senenin en iyi albumlerinden biri olacaktir.
Şu albümde ”Evil Never Dies” diye bir şey var. Tam bir cult. Hayır abi sakin kalamıyorum. Bu şarkıyı ve genelinde albümü övecek bir türlü kelime bulamıyorum. Resmen 14 şarkılık Orgasm. Tarihlerinin en iyi albümü olabilir iddia ediyorum bunu. 2 ay sonraki kritikler çok daha farklı olacaktır. Hele şarkıların tamamını bünye tam olarak sindirebilsin bakın o zaman ki kritiğe. Rob baba Öl de ölelim!
Lightning Strike son yılların en iyi heavy metal şarkılarından biri kesinlikle.sanki manowar yattığı mezardan çıkmış gibi.albumün geneline benim de puanım 9. elinize sağlık.
Hepimiz lise ya da ortaokul zamanlarından bu yana metal müziği dinler, aşina olduğumuz şarkıları ise, gitara heves ederek ufak ufak çalmaya çaba gösterirdik. Sene sanırım 1998-1999 painkiller albümünü ilk dinlemeye başladığım yıllarda, led zeppelin-pink floyd sularında yüzüyordum. Fakat bana tokat gibi çarpan bir albüm ve devamında ise eski albümlerinin (Rocka Rolla, British Steel) tadına doyamamıştım.
Bu girizgahtan sonra firepower albümü için bir iki kelam etmek istiyorum.
Albümü öyle bir çocuk heyecanı ile dinledim ki, hayatımı heavy metal ve progressive metal dinlemeye adamış biri olarak, gündüzüm gecem bu albümle geçer oldu. rifflerin sadeliğinin yanında, güzlü tuşelerle sergilenmesi, vokalin park banklarında oturmak yerine, stüdyo sandalyelerinde gününü geçirip-albüm kaydettiği, bas gitarın arkada orskestra şefi gibi ritmleriyle ”ateş ettiği” davul ve ikinci gitarın albümün bütün dinamiklerine hükmetmesi! bu satırları yazarken bile firepower şarkısı beynimin içinde dönüyor ve yazıma eşlik ediyor.
Saygılar..
Tom Allom ve Andy Sneap ikilisinin böyle bir albümün ortaya çıkmasında payı büyük gibi. Özellikle Andy Sneap grubu baya zorlamış galiba, Loudwire röportajında Rob Halford lakap olarak Andy do-it-again Sneap diyerek takılıyordu.
Bazen bir albüm dinlersin ‘Vay amk korkunç albümmüş, grupta yeni galiba ,kimse bilmesin birtek ben tadayım bu hazzı’ dersin. Bazen de hatta çok nadiren yaratıcısı bu gruba ve bu albüme benzeyen bir albüm dinlersin akabinde interneti talan edip ‘Nası yani tüm dünyanın bu herifleri konuşması lazımken 3-5 yorum okudum. Şakamı bu’ dersin. İnsanlık için üzülüyorum.
Kaç zamandır dinliyorum bir şey farkettim sanki albümdeki şarkıların genel bir matematiği bunun dışına çıkmadan bir albüm yapılmış. Albüme bok atmak için yazmıyorum oldukça dinlenesi olmuş. Adama sormazlar mı Painkiller’dan beri neredeydiniz ya da ilham perisi 60ından sonra mı geldi?
80′lerdeki altı Judas Priest albümünün prodüktörü Tom Allom’ın Ram It Down’dan sonra ilk defa grubun bir stüdyo albümünde (aradan geçen onca sürede live albümlerde beraber çalışmışlar sadece) bulunması, bu albümdeki 80′ler Judas Priest havasının ön önemli sebebi bence. Sanki Screaming for Vengeance Priest’ini dinliyoruz fakat davulda Painkiller davulcusu ve Andy Sneap’in modern canavar sound’uyla beraber. Veda ettiler, bittiler derken en iyi albümlerinden birini yaparak geri dönmeleri büyük sürpriz oldu benim için.
album tas ates ediyor …saf heavy metal celik ates ve su…50 yillik bi grup ve hala ac ve bize verebilecekleri var…baba 50 yillik bi gruptan 2018in en iyi albumunu duymak…tesekkur hurmet sukran…ayaga kalktim ceketimi ilikledim bu heavy metal harikasini kullliyata kazandirdiginiz icin…tum zamanlarin en iyilerinden…accept 2010 albumuyle ve firepower ile beslenip ruhumu senlendiriyorum…isiniz gucunuz rast gitsin tuttugunuz altin yada celik olsun…var olun babalar diyorum cunku kelimeler kifayetsiz
favori parcam yok hepsi mitralyoz cunku ama rising from runis ve sea or red tarzim…sea or red 90lar metal soundu ve kalitesinde…2000lerde cikmaz boyle balladlar
tek tek dinliyorum sarkilari cok sert heavy gaz prograsif epik her nedenirse…mukemmel…son kesfim sea or red ve hayatimda dinledigim en iyilerden never the heroes…bu parcayi ne kadar ovsem abartsam hakkini veremem…efsane…mukemmel sert yolda yuruyusunuz degisir…2018de 50 yillik grubun heavy metal kulliyatina kazandirdigi yeni klasik basucu albumu…rockn roll heavy metal camiasina hayirli olsun
Yıllarca Halford’un vokallerini sevememiştim. Bir kaç grup albüm dışında da heavy metale çok sıcak değildim. Klasikler yanıltmıyor ilk tanıştığınızda sevmeseniz de hayatınızın bir döneminde onun değerini anlayacak duruma geliyorsunuz. 3 gündür bu albümle klasikleri dinliyorum. King Diamondda da aynısı olmuştu. Önceden irrite edici hatta komik gelen yüksekten vokaller şimdi en keyif veren şeyler.
Bu yaşa gelmiş bi grubun 30 yıl sonra en iyi albümlerinden birini çıkarması büyük manyaklık. Ne açıdan bakılırsa bakılsın hayatımda dinlediğim ve metalin başına gelmiş en iyi saf heavy metal albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Her şarkısı bu kadar güçlü ve catchy bi heavy metal albümü her gün çıkmıyor, albümde boş saniye yok. Kariyerlerinin bu noktasında bu albümden daha da iyisini yaparlarsa peygamberliklerini ilan edip dükkanı kapatsınlar zaten.
Harika bir olay. Judas Priest’ten kötü albüm beklemiyordum zaten ama hocam da bu denli övmüş heyecanım daha bir arttı şimdi. Bize hatmetmek kalıyor. Bakalım neler yapmış Heavy Metal Lordları?!
Şu rob gay kıyafetlerini metalci üniforması yaptı ya başka bişe demiyorum
Her Judas Priest albümü çıktığında fena halde gaza gelip, metalci triplerim zirve yapar. Ve bu albümle kırksekiz yaşıma gelmiş olmama rağmen saçlarımı usturaya vurup, deri montumu, postalımı geçirip albümü huşu içinde dinlemeye başladım.
Gerçekten 1986 yılı öncesine dönmüşler her haliyle, uçuk sarhoş edici bir sound baştan sona devam ediyor. Besteler gaz, vokal harikalar yaratmış. Ve Defenders of the faith zamanlarına gitme zevkini bizlere yaşatıyor. Yazının güzelliği de bu zevkimizi arttırıyor. Teşekkür ederiz.
Bu Rob Halford ne kadar şanslı ve yetenekli bi adam amk! Yok böyle bir ses rengi! 28 yıl önceki vokallerinden hiçbir eksiği yok! Daha ilk şarkı Firepower’ın nakaratından ağzımdan sular akmaya başladı. Babaların hiçbir eksiği olmadığı gibi fazlaları var! Judas Priest soundunu ilk saniyesinden damardan veren müthiş bi albüm olmuş babalar 1000 tane albüm yapsın dinlerim long live Judas!
‘painkiller’den bu yana ifadesine bütün benliğimle katılıyorum. sanki 80′lerden fırlamış gibi bir albüm
album ates ediyor, hic bir beklentim yokken bu kadar iyi birsey cikabilecegini bile dusunmedim, kesinlikle senenin en iyi albumlerinden biri olacaktir.
Şu albümde ”Evil Never Dies” diye bir şey var. Tam bir cult. Hayır abi sakin kalamıyorum. Bu şarkıyı ve genelinde albümü övecek bir türlü kelime bulamıyorum. Resmen 14 şarkılık Orgasm. Tarihlerinin en iyi albümü olabilir iddia ediyorum bunu. 2 ay sonraki kritikler çok daha farklı olacaktır. Hele şarkıların tamamını bünye tam olarak sindirebilsin bakın o zaman ki kritiğe. Rob baba Öl de ölelim!
Iron Maiden’ın son albümüne The Final Frontier denmiş. Orada bir yanlışlık var
15.03.2018
@m/, öyle demedim, ama daha net olsun diye başına “Çıktığı dönemde” ekledim.
29.06.2019
@Ahmet Saraçoğlu, aynen ya ne salakmışım şimdi fark ettim de
Lightning Strike son yılların en iyi heavy metal şarkılarından biri kesinlikle.sanki manowar yattığı mezardan çıkmış gibi.albumün geneline benim de puanım 9. elinize sağlık.
Hepimiz lise ya da ortaokul zamanlarından bu yana metal müziği dinler, aşina olduğumuz şarkıları ise, gitara heves ederek ufak ufak çalmaya çaba gösterirdik. Sene sanırım 1998-1999 painkiller albümünü ilk dinlemeye başladığım yıllarda, led zeppelin-pink floyd sularında yüzüyordum. Fakat bana tokat gibi çarpan bir albüm ve devamında ise eski albümlerinin (Rocka Rolla, British Steel) tadına doyamamıştım.
Bu girizgahtan sonra firepower albümü için bir iki kelam etmek istiyorum.
Albümü öyle bir çocuk heyecanı ile dinledim ki, hayatımı heavy metal ve progressive metal dinlemeye adamış biri olarak, gündüzüm gecem bu albümle geçer oldu. rifflerin sadeliğinin yanında, güzlü tuşelerle sergilenmesi, vokalin park banklarında oturmak yerine, stüdyo sandalyelerinde gününü geçirip-albüm kaydettiği, bas gitarın arkada orskestra şefi gibi ritmleriyle ”ateş ettiği” davul ve ikinci gitarın albümün bütün dinamiklerine hükmetmesi! bu satırları yazarken bile firepower şarkısı beynimin içinde dönüyor ve yazıma eşlik ediyor.
Saygılar..
Tom Allom ve Andy Sneap ikilisinin böyle bir albümün ortaya çıkmasında payı büyük gibi. Özellikle Andy Sneap grubu baya zorlamış galiba, Loudwire röportajında Rob Halford lakap olarak Andy do-it-again Sneap diyerek takılıyordu.
Bazen bir albüm dinlersin ‘Vay amk korkunç albümmüş, grupta yeni galiba ,kimse bilmesin birtek ben tadayım bu hazzı’ dersin. Bazen de hatta çok nadiren yaratıcısı bu gruba ve bu albüme benzeyen bir albüm dinlersin akabinde interneti talan edip ‘Nası yani tüm dünyanın bu herifleri konuşması lazımken 3-5 yorum okudum. Şakamı bu’ dersin. İnsanlık için üzülüyorum.
Kaç zamandır dinliyorum bir şey farkettim sanki albümdeki şarkıların genel bir matematiği bunun dışına çıkmadan bir albüm yapılmış. Albüme bok atmak için yazmıyorum oldukça dinlenesi olmuş. Adama sormazlar mı Painkiller’dan beri neredeydiniz ya da ilham perisi 60ından sonra mı geldi?
80′lerdeki altı Judas Priest albümünün prodüktörü Tom Allom’ın Ram It Down’dan sonra ilk defa grubun bir stüdyo albümünde (aradan geçen onca sürede live albümlerde beraber çalışmışlar sadece) bulunması, bu albümdeki 80′ler Judas Priest havasının ön önemli sebebi bence. Sanki Screaming for Vengeance Priest’ini dinliyoruz fakat davulda Painkiller davulcusu ve Andy Sneap’in modern canavar sound’uyla beraber. Veda ettiler, bittiler derken en iyi albümlerinden birini yaparak geri dönmeleri büyük sürpriz oldu benim için.
En gaza geldiğim en sevdiğim parça,no surrender
rising from ruins mukemmel bi parca…kafaniza sanki bi ton ingiliz celigi dusmus gibi ve cok efkarli…var olun babalar
album tas ates ediyor …saf heavy metal celik ates ve su…50 yillik bi grup ve hala ac ve bize verebilecekleri var…baba 50 yillik bi gruptan 2018in en iyi albumunu duymak…tesekkur hurmet sukran…ayaga kalktim ceketimi ilikledim bu heavy metal harikasini kullliyata kazandirdiginiz icin…tum zamanlarin en iyilerinden…accept 2010 albumuyle ve firepower ile beslenip ruhumu senlendiriyorum…isiniz gucunuz rast gitsin tuttugunuz altin yada celik olsun…var olun babalar diyorum cunku kelimeler kifayetsiz
favori parcam yok hepsi mitralyoz cunku ama rising from runis ve sea or red tarzim…sea or red 90lar metal soundu ve kalitesinde…2000lerde cikmaz boyle balladlar
tek tek dinliyorum sarkilari cok sert heavy gaz prograsif epik her nedenirse…mukemmel…son kesfim sea or red ve hayatimda dinledigim en iyilerden never the heroes…bu parcayi ne kadar ovsem abartsam hakkini veremem…efsane…mukemmel sert yolda yuruyusunuz degisir…2018de 50 yillik grubun heavy metal kulliyatina kazandirdigi yeni klasik basucu albumu…rockn roll heavy metal camiasina hayirli olsun
Yıllarca Halford’un vokallerini sevememiştim. Bir kaç grup albüm dışında da heavy metale çok sıcak değildim. Klasikler yanıltmıyor ilk tanıştığınızda sevmeseniz de hayatınızın bir döneminde onun değerini anlayacak duruma geliyorsunuz. 3 gündür bu albümle klasikleri dinliyorum. King Diamondda da aynısı olmuştu. Önceden irrite edici hatta komik gelen yüksekten vokaller şimdi en keyif veren şeyler.
Bu yaşa gelmiş bi grubun 30 yıl sonra en iyi albümlerinden birini çıkarması büyük manyaklık. Ne açıdan bakılırsa bakılsın hayatımda dinlediğim ve metalin başına gelmiş en iyi saf heavy metal albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Her şarkısı bu kadar güçlü ve catchy bi heavy metal albümü her gün çıkmıyor, albümde boş saniye yok. Kariyerlerinin bu noktasında bu albümden daha da iyisini yaparlarsa peygamberliklerini ilan edip dükkanı kapatsınlar zaten.