Albümünü ele alacağım gruplar yenilerse ve haklarında çok fazla bir şey bilmiyorsam, üşenmeden dönüp sağa sola bakarım kendileri için neler yazılmış edilmiş diye. Bu anormal bir durum değil aslında. Televizyon kanallarında harekât analizi yapan emekli paşaların çokça söyledikleri gibi lafı şuraya getirmek istiyorum…
Almanya’da olaylar çok ama çok başka yerlere ulaşmış arkadaşlar.
Bazen bizim bulunduğumuz coğrafyada olup bitenlerden kafamı kaldırıp dünyada neler olup bittiğine göz atmaya çalışıyorum da… Elin Amerikalısı uzaya araba gönderip şov yapıyor, elin Çinlisi uzaydaki çöpleri temizlemek adına lazer kullanabileceğini açıklıyor ve üstüne üstlük maymun klonlamayı başarıyor, elin Japon’u, yapay zekâ konusunda acayip adımlar atıyor. Dünyada bilim ve teknoloji alanında bunlar yaşanırken, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, sayısız ülkede sanat adına alabildiğine yenilikçi eserler ortaya konuyor, insanların sanat eserlerine ulaşmaları herhangi bir şekilde engellenmediği gibi kel alaka mekânlardan bile her türlü sanat eserlerine ulaşmak mümkün oluyor. Mesela neresi gibi mi? Media Markt gibi…
Daha düne kadar buralarda “Ben aptal değilim”li, Metin Şentürk’lü reklamlarla kitlelere ve özellikle de genç kitlelere ulaşmaya çalışan Media Markt’ın Almanya sitesinde, Verheerer’in “Maltrér” albümünü ve daha sayısız ekstrem grubun eserlerini, plak ve CD olarak bulmanız mümkün. Durum burada nasıl mı? Müzik kategorisi içinde 12 tane CD var, onların da metalle ilgisi yok. Aslında, “Ya bana ne bunlardan, ne satarlarsa satsınlar,” deyip geçerdim ama ülkenin geriye gittiğini bir kez daha anımsattığı için bu kadar kafayı taktım duruma. Çünkü 2000’lerin başında CarrefourSA’dan alışveriş yaparken, müzik reyonuna uğrayıp sepete; The Exploited’ın “The Massacre”ından Slayer’ın “Divine Intervention”ına, S.O.D.’nin “Live at Budokan”ından Iron Maiden’ın “Virtual XI”ına kadar bir sürü albümü atmışlığım var. Şaka yapmıyorum. Şimdi bırakın hiper marketleri, teknoloji marketlerini, en entelektüel geçinen kitap/müzik satıcılarında bile ana akım rock ve metal grubundan başka bir şey bulmanız mümkün değil. “Milletin parası yok ki alsın!” veya “Spotify varken ne gereği var?” diyebilirsiniz, olayın maddiyatla ve teknolojiyle elbette bağlantısı olduğu muhakkak. Ancak gençlik yıllarımda aldığım harçlıkları bir köşeye koyup kaset aldığım, CD çektirdiğim, hatta Pantera’nın “The Great Southern Trendkill” kasetini aldıktan sonra iki gün aç oturmak zorunda kaldığım oldu. Bundan gocunmuyorum; o günkü tutkuyla değil iki gün, bir hafta aç kalmak uğruna da alırdım o albümü kesinlikle. Spotify’da beş yüz kere dinlediğim ve kritiğini hazırlayıp yüksek puanlar verdiğim albümleri bir markette görsem, “Ooo süper,” deyip peyderpey sepete atardım.
Neyse, laf lafı açtı; az dertleşmiş oldum bu satırları okuyanlarla. Şimdi gelelim Verheerer’e.
Kendi kimliklerini açıklamayıp, gayet kimlikli müzik yapan gruplardan Alman Verheerer. İki kişilik black metal oluşumlarının arasında yok olup gitmektense kendilerine özgü bir çizgi belirleyip, müziklerini üretme gayretinde oldukları her hallerinden anlaşılan ikili, türün haşin, paçoz ve hafif okült taraflarında dolaşıyor. Yer yer Ofermod’a kayan, ilahili kısımlarla tekinsizlik konusunda uzmanlaşmış Yunan gruplara selam çakan, kendi içinde varyasyonlar sunan vokalleriyle Taake’leşen, Mgła’şan, kısacası; son yıllarda akıllara kazınan işler yapan herkesten biraz olan Verheerer, keskin ve akılda kalıcı melodileri de heybesinde taşımaktan imtina etmiyor. Sağlı sollu değişim/dönüşüm gösteren tarama gitarlar, ilginç pasajlar, az sonra değineceğim prodüksiyon kusurları olmasa fena saymayacağım sololar, grubun ilk albümü olan “Maltrér”in omurgasını oluşturuyor.
Açılışı alengirli bir introyla gerçekleştirirken, yaşlarını belli edercesine Müfettiş Gadget temasına yakınsayan bir melodiyle bahse konu alengirli atmosferi yerle yeksan eden grup, neyse ki durumu, son zamanlarda dinlediğim en iyi parçalardan biri olan ve 9 dakikaya yakın süresine rağmen sıkmayan, döndürüp döndürüp kendini dinlettiren “Kultyst” ile toparlamayı başarıyor. Birçok esrarengizli grubun pek de kullanmadığı 70’ler progresif rock gruplarındaki Hammond org (Korg BX3 de olur) sesiyle desteklenen şarkı, heriflerin zihinsel pisliklerine hazır olmanız gerektiğini ilân ediyor. Bunda haksız sayılmazlar, hakikaten gayet tehditkâr, aba altından sopa gösteren, kuzu postuna bürünmüş kurt modunda şarkılar, albümün dört bir yanında nöbet tutuyor; boş bulunduğunuz anda da ağzınıza namluyu dayayıveriyorlar.
Buraya kadar her şey güzel hoş; süper yenilikçi olmasa da zihinlere düşen fikirlerin uygulanışı, ortaya konuşu tatmin edici. Ancak… Ancak ikilinin çalıştığı prodüktör, bana göre albümün ekmeğine kan doğramış, ekibe madik atmış durumda. Albüme adını veren parçadan tutun da hit olması mümkünken hatalı kayıt/prodüksiyon nedeniyle ekibi; yıl sonu balosuna çıkıp, hazırlık yapmadan tam bilmediği şarkıları çalmaya gayret eden genç pozisyonuna düşüren şarkılar, albümün ciddiyetini alıp götürmüş. Metronomu kaçırıp solo atmalar mı istersiniz, çalacağı yeri unutup yetişmek için alelacele bagetlere sarılmış izlenimi veren blast beat’li davullar mı istersiniz, hepsi, maalesef ve ne yazık ki kayıtta mevcut. Yani 2018 yılında çıkan bir albümün, böylesine hatalar bulundurması, anlaşılır iş değil. Ya kayıt için tutulan mekâna yeteri kadar bütçe ayrılamadı, kayıtlar böyle derlenip toparlanıp albüme dönüştürüldü ya da prodüktör koltuğunda oturan ve daha önce elinden Thy Darkened Shade gibi nispeten tanınmış grupların kayıtları geçmiş olan Tim Hochkeppel kişisi, Verheerer tayfasına son dakika golü attı. Bilemiyorum fakat ben grup elemanlarının yerinde olsam albümü bu hâliyle piyasaya sürmez, az daha dişimi sıkıp kayıtların ya da prodüksiyonun yeniden elden geçirilmesini sağlardım. Yine de olan olmuş; dediğim gibi Media Markt’ın Almanya mağazalarından bile alınabiliyor albüm.
Çok süper bir albüm olacakken, dikkatli kulaklar ve müzik konusunda takıntılı kişiler için güzellikten çıkıp rahatsız ediciliğe doğru yelken açan bir albüm “Maltrér”. Yine de hiç mi dinlenemez, dinlenebilir tabii ancak yaşatacağı hissiyatın etkisini biraz kaybetmiş olduğu ortada. Bu tür prodüksiyon sıkıntılarına çok kafa takmıyorsanız, açın bir tur döndürün derim. Beğenirseniz zaten gerisi gelecektir. Bir sonraki kritikte görüşmek üzere.
Bu sene yaptiklari albumu cok begendim. O yuzden eski albumlerini de bir dinliyim dedim ve buraya geldim. Kultyst harbiden super parca fakat cok kulak tirmalayan, rahatsiz eden bir sound var albumde. Kritige %100 katiliyorum. Bomba gibi bir giris albumu olacakken agir gote gelmis bir calisma. Yazik olmus. Fakat yine de toparlanmayi bildi herifler. Monolith’i bu sene cokca dinledim acaip iyi albumdu
Bu sene yaptiklari albumu cok begendim. O yuzden eski albumlerini de bir dinliyim dedim ve buraya geldim. Kultyst harbiden super parca fakat cok kulak tirmalayan, rahatsiz eden bir sound var albumde. Kritige %100 katiliyorum. Bomba gibi bir giris albumu olacakken agir gote gelmis bir calisma. Yazik olmus. Fakat yine de toparlanmayi bildi herifler. Monolith’i bu sene cokca dinledim acaip iyi albumdu