Ant Arın Şermet
İsa’nın doğumundan bugüne, kendi “uzayımızda” bir takvime göre 2018 sene geçmiş. İsa’nın doğumunun öncesini de hesaba katacak olursak inanılmaz sayıda 0 karşımıza çıkacak ama bir düşününce, neden hesaba katma gereği duyalım ki… 2018 yılına bakınca, Zidane’ın kupa kaldırışından 20, Euro 2008’deki mucizemizin üzerinden 10 sene geçtiğini görebiliyoruz. Neden mi işin içine takvim hesabı karıştırdım. Hemen açıklayayım; Cynic’in “Traced in Air” albümü 10 sene önce çıktı. Bu bile başlı başına bir yazı konusu olabilecek bir nedenken bir de bunun üzerine “Humanoid” isimli bir şarkı çıkarmaları eklenince bu albümü yazmak farz oldu.
2015 senesinde ülkemizde bir konser vermelerini beklerken tekrar dağıldıklarını öğrenince yaşadığım şoka mı yoksa izleyemeyeceğim en iyi gruplar arasına direk adlarını yazacağımı mı üzülseydim. Bir de bunu çocukça bir sosyal medya atışması haline getiren koca koca adamları görmek iyice umutları bitirmiş ve o zamandan beri düzenli bir şekilde Cynic dinlemememe sebep olmuştu. Ne oldu peki? “Humanoid” oldu. Şarkıyı yaklaşık 10 tur döndürdükten sonra sitedeki eksik kritiği keşfettim ve sonrası aşağıdaki satırlarda yarı öznel yarı nesnel olarak yer bulacak…
Cynic ile tanışmam aslında Death sayesinde olmuştu, “Human“ın ne kadar insan işi olmadığını anlayarak “kim yav bu davulcu ve gitarist” demiş “Focus” adlı mücevheri hatim etmiştim. “Focus” zaten… Kim ne söyleyebilir ki, açın dinleyin demekten başka. Cynic perspektifine geçecek olursak, “Focus” sonrası işlerin ilerlemeyeceğini ve farklı bakış açılarında olduklarını anlamaları grubu “fetret” dönemine sokmuştur. Bu dönem içerisinde herkes kendi işlerine yönelmiştir taa ki 2006’ya kadar.
2006’nın Eylül ayında Paul, 2007 yazında turneye çıkacaklarını duyurmuş ve dinleyicilerinin kulaklarına bir parmak bal çalmayı başarmıştı. Dağılan grupların birleşmesi ve albüm yapması her dinleyici tarafından istenir ve beklenir. Cynic’de bu beklentilere karşı koymamış ve albüm çıkaracağını duyurmuş ve bu hamlesi ile kısa bir süre sonra Carcass, At the Gates gibi grupların da birleşmesinde bir nevi ön ayak olmuştur.
Albüm öncesi gelişmeleri özellikle detaylı anlatmayı tercih ettim, “albüm ya işte, klasik Cynic” demek gibi bir yanılgı oluşmasın diye. Nasıl bir noktadan gelindiği anlaşılsın ki dinlenilen bir notada bile o beklenen sürenin değeri anlaşılsın…
Albüm hakkında öznele geçmeden önce bazı nesnel kısımları geçelim de vuruş sayısı artsın.
Albüm öncesi yapılan Metal Hammer ve Kerrang söyleşilerinde Sean Reinert ve Paul Masvidal, Focus benzeri bir albüm ama daha yırtıcı olacak demiş ve Paul şunları eklemişti; derin bir huzur ve agresiflik şiirsel gitar melodilerinde sizi bekliyor demişti. Nesnel kısım ise Cynic sever bir arkadaşımın Cynic ve Paul hakkındaki bir cümlesi bu tanımın dinleyiciye ulaştığının uç bir örneğidir. O tanımda ise “Ses tellerini süte mi yatırdın be kardeşim” diyerek dinleyicilikte bir akım yaratma potansiyeli olduğunu göstermiştir o arkadaşım…
Aradan geçen 10 yılda her şarkısı dinleyici kitlesi tarafından ayrı sevilen bu albüm yine de “The Space for This”, “Evolutionary Sleeper” ve “Integral Birth” gibi hitleri de içinde muhafaza etmekte. Albüm çıkmadan önceki yorumları okursanız eğer nasıl büyük bir beklentinin olduğunu ve bu beklentinin karşılandığı görülür. Focus ile arasında olan benzerliklerin en barizi ise “How Could I” ile “Evolutionary Sleeper” soloları ve “I’m A But A Wave To” ile “The Space for This” introları verilebilir. Albümün bana göre arka planda kalan en önemli parçası ise “King of Those Who Know”. Robotik vokallerin arasına yedirilmiş brutaller ve bunlar yetmezmiş gibi, Human ve Focus gibi albümlerden alıştığımız Cynic’in imza gitar tonu bu şarkıda çok belli ediyor kendini. Bas için bu şarkı ders olarak gösterilmeli demek istiyorum,öyle bir etki altına alıyor ki bas gitar sizi, şarkıyı 5-6 sefer döndürüp basın yarattığı trans etkisini terk edemiyorsunuz.
Sıra geldi kapak kısmına; kapakta “Focus”ta çalıştıkları Robert Venosa ile çalışmış Cynic. Zaten kapaklardaki imgenin benzerliği dikkatli bakılınca farkedilemeyecek gibi değil. “Focus”ta anlaşılması biraz daha zor olan melek tasfiri Traced ile birlikte melek-insan formuna bir göz kırpmış ve Paul’ün bakış açısını da göstermiş gibi…
Maddi boyuttan uzak bir boyutta yaşamaya alışmış ve büründüğü formdan uzaklaşmayı görev edinmiş bir grup diyebiliriz Cynic için. Kendisini tek bir türe hapsetmek gibi bir yola kaçmaktansa şansını denemiş,şansını denemek için kendinden 2 kere vazgeçmiş ama bıraktığı etkiyle uzağına gitmek istediği formun içinde yaşamış bir grup. Paradoks oldu değil mi? Aslında sevdiğimiz ve özümsediğimiz halleri onların olmak istemediği ama olmak zorunda kaldığı halleri de denebilir ama yine de Paul gibi bir bestekar ve icracının yaşadığı sürece bize ne kadar hediye verirse kar olduğu gerçeğini de unutmamalıyız ve şu soruyu tüm içtenliğimizle 10 sene önce Cynic’in sorduğu gibi sormalıyız “Can i be the space for this?” Cevaplarınızı umarım yeni bir Cynic albümü ile tartışırız,görüşmek üzere…
En çok dinlediğim albüm olabilir. Yeni işlerini de sevsem de kaydı bitirmeden bıraktığım çok olmuştur. Vokal melodileri özellikle, fazla sentimental gelebiliyor. Bu albüme yılda iki kere falan dönerim, 10 günden aşağı da bırakmam. Ütopya resmen. İlk dönemki rif bazlı yırtıcılık gariplikle sonraki akor odaklı “insan” şarkılar yazımının arasında mükemmelliği yakalamışlar bence. Vurucu, duygusal, yabancı, astral, gürültülü, huzurlu..
Venosa’nın işlerine de, en azından şöyle bir, bakmanızı öneririm. O da acayip bir adam. Üst boyutu falan bu kadar güzel yakalayanı pek görmedim.
Vay anasını lan.. Durup durup şaşırıyorum böyle. Bu nası bi albüm..
27.01.2018
@çaksu, duygularımın tercümanı olmuşun. Arttırıyorum ve şimdiye kadar gitarı en iyi kullanan metal albümü Traced in Air’dır diyorum. Her riff, her solo olağanüstü. Yaklaşan bence iki albüm var onlar da Cynic’in diğer albümleri.
nası la bunun kritiği yok muydu
26.01.2018
@hen, zamanında yazan kişi siteden ayrılınca yazılarının silinmesini istemişti.
hey gidinin goca King of Those Who Know’u
Periphery basçısı Adam Getgood’un bu kusursuzluk abidesine, tarif edebilecek kelimeyi henüz insanoğlu’nun bulamadığı (belki Shakespeare yaşasa o kelimeyi bulabilirdi) bu albüme, müziğin ötesinde olarak değerlendirdiğim sesler bütününe yaptığı remixin karşılaştırmalı teaserı yayımlanmış. Eylül 27′de piyasa sürülecekmiş.
Normalde sevdiğim albümlere remix haberleri çıkınca epey sevinirim ama benim için müzikten öte anlamı olan, öyle ki asla en sevdiğim albümler arasına koymayıp yerini hep ayrı tuttuğum bi albüme böyle bir haber gelince niyeyse saçma bir tedirginlik hissiyatına kapılmıştım. Prodüksiyon hususunda referans olarak alınabilecek en iyi isimle, Devin Townsend’le çalışmış bir adam tarafından yapılmasına rağmen bu saçma hissiyat vardı üstelik. İçime doğmuş herhalde; teaserı dinliyodum, her şey mükemmel derken Evolutionary Sleeper’ı duyunca bir anda -af buyurun- “YAPACAĞINIZ İŞİN ANASINI SİKEYİM” diye bağırarak sağı solu tokatlamaya başladım. Tymon’un vokaller komple kaldırılmış. Ben kötü bir eşek şakası olduğuna inanmak istiyorum ama telif ödememek için böyle yapıldığını söyleyenler var. “Telifi neyse iban yollayın ben ödicem birader, koyun şunu adamı deli etmeyin. Eğer telif meselesi değil de keyfi olarak koymadıysanız hepinizi düdüklü tencerenin arasına sıkıştırır gelmişinizi geçmişinizi öttüre öttüre si” minvalinde bir mail attım, cevap bekliyorum.
Küfür etmek isteyenler için: https://youtu.be/n1iRZTQzlew
bu albümü ve cynic i ilk duyduğumda sevmediğimi bir kenara attığımı hatırlıyorum. sonra hastası olup yıllarca dinledim, hala dinliyorum. incelikli işlerin hastasıyız.
yeni albüm de bu sene çıkacakmış.
Dinlediğim en kusursuz albüm bu olabilir. Sevmediğim, şurası şöyle olsaydı dediğim tek ama tek bir saniyesi bile yok.