Cemil Okumuş
Deicide 1990 ve 1992 yıllarında çıkardığı iki çarpıcı albümü “Deicide” ve “Legion” ile death metal sahnesine oldukça başarılı bir giriş yaparak dikkatleri üzerine çekmiş ve türün öncülerinden olmuştu. Hem ilk albümündeki basit bir yapıyla inşa edilen yaratıcılık, sertlik ve hızla; hem de ikinci albümde teknik yenilikler getirip bunu çok iyi bir biçimde agresif bir müziğin içine yedirmesiyle yeteneğini ve müzikal zekasını kanıtlamıştı. Diğer taraftan death metalin gore içerikli klişe temasını kullanmayıp satanizmi ve din karşıtlığını death metale sokması ve bu konuda oldukça ileri giden şarkı sözleri yazmasıyla da dikkatleri üzerine çekmişti.
Grup 1995 yılında çıkardığı üçüncü stüdyo albümü “Once upon the Cross” da müzikal tarzını korusa da ilk iki albümün kusursuzluğuna kıyasla geride kalan bir yapıtın ortaya çıkması belli ölçüde bir hayal kırıklığıydı. Zira bu albümde ne “Deicide” daki insanı yerinden kaldıran agresiflik ne de “Legion” daki baş döndüren teknik ve kompozisyon vardı. Rifler ve şarkı yapıları daha basit bir hale gelmiş, Deicide ilk iki albümün üzerine koyamamıştı. Fakat yine de “Once upon the Cross” temel olarak kendisinden önce çok iyi iki albüm geldiği için eleştiri odağı olmuş, zaman zaman hak ettiği şekilde ele alınmamıştı. Her ne kadar ilk iki albümün gerisinde kalsa da albümü kendi yapısı içinde ele aldığımızda hala bir Deicide albümü olduğunu fazlasıyla belli ediyordu. Deicide daha alt seviyede bir albüm çıkarmış olsa bile müziğinin kendi karakteristiğini albümün her saniyesinde ortaya koyarak önemli bir death metal grubu olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı ve albümün Deicide’ın önemli hit parçalarından bazılarını barındırdığı bir gerçekti.
Albümü dinlediğimizde şarkı yapısının basit ve çok daha belirgin hale geldiği görülüyor. Fakat her şarkının kendi yapısının oldukça kararlı, parçayı ayakta tutmak anlamında sağlam inşa edilmiş olması durumu kurtarıyor. Enstrümanlara çok ağır bir görev yüklenmediğini görüyoruz. Tekniğin olmayışı da yapının basit olmasına büyük bir etkide bulunuyor. Çok belirgin rifler yok. Hızlanma ve yavaşlamalar, ani blast beate geçişler gibi unsurlarla albüm canlı tutulmaya çalışılmış. Fakat yapı bu kadar basit olsa bile albümü kötü bir albüm olmaktan kurtaran en önemli etkenlerden biri sürükleyiciliğin çok iyi sağlanıyor olması. Her şarkı kendi iç yapısında sürükleyicilik anlamında iyi örülmüş ve dinleyicinin dikkatini üzerinde tutmayı başarıyor. Ses tınısı anlamında Deicide’ın kaybettiği bir şey yok. Albümde distorsiyonu tok ve doyurucu bir tını mevcut. Deicide’ın en iyi yaptığı işlerden biri olan şarkıların gidişatı ile şarkı sözlerinin birbiriyle çok uyumlu olması durumu bu albümde de mevcut. Bu durum da albümü kurtaran unsurlardan biri olarak karşımıza çıktığı gibi albümün akıcılığını sağlayarak sıkıcı olmasını engelleyen faktörlerden biri. Glen Benton’ın vokallerinin bu albümde daha oturaklı olduğu ve daha anlaşılır bir brutal vokale dönüştüğünü görüyoruz. Fakat Benton’ın vokali bu durumda da orjinalliğinden herhangi bir şey kaybetmiyor. Benton’ın scream vari brutal vokalleri ne kadar başarılı yaptığını ve ses tonlamasının şarkıların her bölümünde çok iyi ayarlanmış olduğunu bu albümde de görüyoruz.
“Once upon the Cross” un en önemli yanlarından biri, Deicide’ın satanic death metal olayını bu albüm ile zirveye taşıyor olması. Albüm “Once upon the Cross” , “Christ Denied” , “When Satan Rules His World” , “Kill the Christian” gibi Hristiyan inancına hiç çekinmeden saldırarak dinin dokunulmaz olmadığını haykıran oldukça agresif temalı şarkıları barındırıyor; bu yönüyle adeta bir özgürlük manifestosu gibi karşımıza çıkıyordu. Deicide’ın bu cesur din karşıtı tavrı onu death metal grupları arasında özel bir yere koyduğu gibi bu temayı işleyen gruplara da ilham kaynağı oldu.
“Once Upon the Cross” hem agresiflik hem de teknik açısından Deicide’ın ilk iki albümünün gerisinde kalsa da yine de tüm unsurlarıyla Deicide ruhunu hissettiren ve tüm basit yapısına rağmen bu yapıyı tatmin edici bir şekilde dinleyiciye sunan bir albüm.
Hayatta en sevdiğim 5 death metal albümü sıralasam bu albüm kesinlikle listemde olur, o kadar bayılıyorum bu albüme. Resmen bir pop albümü gibi tüm şarkılar adamın anında beynine kazınıyor, hepsi aşırı akıcı ve akılda kalıcı. Glen Benton da her anlamda death metalin başına gelmiş en iyi şeylerden biri. Hayvani sesini geçiyorum, böyle bir figür olmasaydı bişiler eksik kalırdı eminim.
en efsane albüm kapaklardan. gavurun “instant classic” dediği türden.
O değilde kritik çok kötü. Albümden soğudum yeminlen.Olumsuz bir kritik gibi başlayıp 8/10 puanla bitmeside cabası.
06.01.2018
@Agula, +1
M.Ö. bir tarihte Deicide’ı ilk duyduğum zamanı hatırlıyorum da, beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ürkmeyle karışık şaşkınlık ve hatta hayranlık duymuştum. Bu nasıl bir vokal böyle, hristiyanları öldür mü demiş o gibisinden garip tepkiler.:) Dinledikçe, metal müziğe alıştıkça daha bir sevdim tabi.
Birçok leziz albümünün içinde yine en güzellerinden birisi bu albüm. Tek kelime ile tanımlayacak olursam ”gaz!” derim. Lafı dolandırmadan derdini anlatan, bodoslama girişen bir tavrı var. Death metal aleminin en gaz albümleri arasında sayarım.
Bu albümün Türkçe sözlü İslam karşıtı versiyonunu yapıp cihatçılar tarafından öldürülüp efsane olacaksın aslında. :D
”Deicide 1991 ve 1992 yıllarında çıkardığı iki çarpıcı albümü”
90 ve 92 yılları arasında çıkarıldı. 91 değil. düzeltilsin lütfen.
kritiği beğendim. ilk iki albüm ile aynı etkiyi yaratmadığı ama içerisinde DEICIDE hitleri barındırdığı aşikar.
deicide dinlemeye kapağı hoşuma gittiği için bu albümle başlamıştım. Legion’ın içerisine daha rahat bir şekilde girmemi sağlamıştı.
kill the christian favorim.
Babam sistemin parasını sorarsa şş, hallediyo de yani.
Satanist olma sebebi