Adını Slav mitolojisinin kötülük tanrısından alan TCHORNOBOG (Kara Tanrı), şu an 22 yaşında olan Markov Soroka’nın tek kişilik projesi. Neden şu an dedim, çünkü Soroka bu projeye 15 yaşında başlamış ve “Tchornobog”un gerçeğe dönüşmesi 7 yıl sürmüş. Kafasında beliren bir vizyonla, “Tchornobog’un simsiyah kusmuğu”ndan yola çıkan Soroka, bu yaş için gayet etkileyici, deneyim ve yetenek kokan bir ilk albümle karşımızda.
TCHORNOBOG; black, death ve doom metalin aşırı organik bir bileşimi olarak karşımıza çıkıyor. Değişen tempolar, olumlu anlamda sürüncemede kalan pasajlar, buhranlar veren atmosferler; hepsi bir arada TCHORNOBOG’un her yeri karartan müziğinde kendilerine yer buluyorlar.
Kapak çalışması, dört şarkı oluşu ve şarkı adlarının “isim+parantez içi isim” olması nedeniyle YES’in “Tales from Topographic Oceans” başyapıtından ilham aldığını belli eden “Tchornobog”, böylesi bir albümden beklenmeyecek bir acelecilik ve kaosla başlıyor. Bu tarz konsept albümler genelde uzun bir inşa ve yükselen tansiyonlu girişle başlarken, “Tchornobog” tıpkı “Crimson” gibi haşırt diye giriyor.
Soroka daha ilk saniyeden kükrüyor, böğürüyor, karanlık vizyonunu I: The Vomiting Tchornobog (Slithering Gods of Cognitive Dissonance) ile üzerimize boşaltıyor. Davul hariç tüm enstrümanları çalan ve çeşitli yan enstrümanlarda konuklara yer veren Soroka, davulları ise İzlanda’nın önde gelen black metal oluşumlarından SVARTIDAUÐi‘nin davulcusu Magnús Skúlason’a emanet etmiş.
Albümün genelinde karşımıza çıkmayan ama yer yer girerek etkiyi artıran kimi üflemeliler, yaylılar ve piyano gibi detaylar olsa da, “Tchornobog” %90 oranında kaosun, karanlığın ve yıkımın müziğini yapıyor. “Altı bin dilli Tchornobog!” diye öküz gibi giren ikinci şarkı II: Hallucinatory Black Breath of Possession (Mountain-Eye Amalgamation)’ın kaosunun ardından durulan, saksafona, az da olsa caz havalarına bulaşan albüm, kapanışı da yine her yeri cayır cayır yakarak, yıkarak yapıyor.
“Tchornobog”u dinlemenin çok kolay olmadığı ve albümün dinleyicinin dikkatini ve emeğini istediği bir gerçek. Zaten olayı değerli yapan da, 15 yaşında bir çocuğun 7 yıllık müzikal olgunlaşması sonucunda böylesi bir ilk albüm çıkarmış olması. Soroka bu sürede başka projelerle de ilgilenmiş, başka gruplar da kurmuş ama belli ki ilk göz ağrısı, üzerine titrediği şey TCHORNOBOG’muş.
Bu titreme belli ki işe yaramış ve dinleyenin de içini titreten, son derece etkileyici bir albüm, daha da önemlisi gelecekte yapacaklarını merak ettirecek, heyecan verici bir müzikal vizyona sahip bir müzisyen ortaya çıkmış. TCHORNOBOG bu yılın tutkulu, kendine özgü ve etkileyici albümlerinden biri ve yıl sonunda sağda solda adını görürsem şaşırmayacağım.
Şarkılar 1. I: The Vomiting Tchornobog (Slithering Gods of Cognitive Dissonance)
2. II: Hallucinatory Black Breath of Possession (Mountain-Eye Amalgamation)
3. III: Non-existence's Warmth (Infinite Natality Psychosis)
4. IIII: Here, At The Disposition of Time (Inverting A Solar Giant)
Şu 3 sene içinde gerçekten duygusal bağ kurduğum benim için bambaşka olan hayatımda çok önemli yeri olan ve bakış açımda bi çok şeyin bambaşka yönde gelişmesini sağlayan 3 tane şaheser çıktı. 2015′ te Scar Sighted, 2016′da Cursus Impasse: The Pendlomic Vows, Bu sene ise Tchornobog. Gerçekten bu albümün yeri bende bambaşka karanlığında kayboluyorum her seferinde.
Tchornobog…kiymeti az bilindi sanki bu albumun, belkide herkese hitap etmedi. Bende durum şu, ne zaman dinlesem gözüm dönüyor. Çok başka bir hava var bu albumde. Hâlâ yeni detaylar yakalamak apayrı bir keyif. Buna yakın şekilde hissettiren bir diğer albüm ise ‘tabernaculum’.
Şu 3 sene içinde gerçekten duygusal bağ kurduğum benim için bambaşka olan hayatımda çok önemli yeri olan ve bakış açımda bi çok şeyin bambaşka yönde gelişmesini sağlayan 3 tane şaheser çıktı. 2015′ te Scar Sighted, 2016′da Cursus Impasse: The Pendlomic Vows, Bu sene ise Tchornobog. Gerçekten bu albümün yeri bende bambaşka karanlığında kayboluyorum her seferinde.
Tchornobog…kiymeti az bilindi sanki bu albumun, belkide herkese hitap etmedi. Bende durum şu, ne zaman dinlesem gözüm dönüyor. Çok başka bir hava var bu albumde. Hâlâ yeni detaylar yakalamak apayrı bir keyif. Buna yakın şekilde hissettiren bir diğer albüm ise ‘tabernaculum’.
Ayrica 3. parçaya kafam girsin, ayıp ulan ayıp…
Görmeyen görsün.
üçüncü şarkıdaki diyaloglar stalker filminden alınmış. böyle dinleyince ayrı bir anlam kazandı.
Bir uçurum gibi düşerim, gözlerinden,