Oğuz Sel
Sokakta yürürken biri beni durdurup “İyi günler beyefendi, grindcore sever misiniz?” dese, vereceğim yanıt muhtemelen “İyi günler. Sanırım grubuna bağlı…” olacaktır. Aslında buradaki gariplik, sokakta yürürken birinin beni durdurup grindcore sevip sevmediğimi sorması değil verdiğim yanıtın muğlaklığı. Ama işte hayâli senaryo bu ya, tanımadığım biri tarafından ayaküstü sorulan spesifik bir soruya anca bu kadar yanıt veriyorum, vereceğimi düşünüyorum.
Aslına bakarsanız, türün öncülerini keşfetmekte teknik imkânsızlıkların yanı sıra bulunduğum çevrenin etkisiyle biraz geç kalmam ve daha modern gruplara kapılıp sonrasında türün atalarına ait eski işleri yer yer beğenememem (meydan dayağı yiyeceğimi bile bile yazdım, evet) “Sanırım grubuna bağlı…” yanıtımın altında sere serpe yatan neden.
Açılıştan tahmin edeceğiniz üzere bugünkü konuğumuz Belçikalı grindcore cengâverlerinden oluşan Leng Tch’e ve albümü, grubun yaptığı türün yorumunun da ifadesi olan “Razorgrind”. 2005 yılında çıkardıkları “The Process of Elimination”la tanıdığım grubun başlıca özelliği, acayip akıcı ve yıkıcı şarkılar üretmesi, üstüne bunu, süper riflerle destekleyerek tam bir adrenalin bombası oluşturması. Yazdıklarımın en güzel örneğini az önce belirttiğim albümde de rahatlıkla gösteren Leng Tch’e, 7 koca yıl süren suskunluğunu sona erdirdiği “Razorgrind”da, kadro değişikliklerine rağmen hâlâ ayakta kaldığını gösterircesine bildiği yolda öyle veya böyle ilerlemeye devam ediyor.
Kısa süreli parçaları, kendine özgü tekniklerle ve genellikle albenili olacak şekilde iç içe geçirmeyi başaran grup, vahşiliğini ve saldırganlığını albümün tamamına yaymayı başarıyor. Yapımda öne çıkan eserlerin bir kısmı zaten albüm çıkmadan önce yayınlandığı için işin sürprizi biraz kaçmış olsa da, karşınıza çıkan kimi şarkılarda kendinizi kaybetmeniz mümkün.
Grubun 2010 çıkışlı albümünden bu yana vokalde yer alan siyahi dostumuz Serge Kasongo’nun derin, vahşi ve zaman zaman da ciyak ciyak vokalleriyle şenlenen albümün genel havası, sağlam enstrümantasyon sayesinde taş gibi. Çivici katilin amansız darbelerini andıran davullar “Razorgrind”da öne çıkan unsurlardan bir tanesi. Gitar ve bas tonlarının da önde olması, parçaların canlı kanlı olmasını sağlıyor. Albümün prodüksiyon tarafı, dinleyeni yormayacak ama sertlikten de ödün vermeyecek şekilde. Kısacası hem rahat dinlenebilir hem de sert albüm “Razorgrind”.
Buraya kadar her şey güzel lâkin albümün tat kaçıran kısımları da yok değil. Gruptaki kadro değişikliklerinin nelere mâl olduğunu veya olabileceğini sayısız grupta gördük, görmeye devam ediyoruz. Leng Tch’e de kurulduğu günden bu yana yaşadığı kadro değişikliğinin meydana getirdiği sıkıntıları, şarkı yazım düzeyinde bir miktar yaşıyor. Öyle ki, kimi parçaların süreleri kısa olmasına karşın genel bir yavanlık, bir boşluk hissediliyor. Bunun temel sebebi, gruba özgü riflerin her şarkıda bulunmaması ve kompozisyonların biraz gelişigüzel hazırlanmış olması. Dönüp eski albümlere baktığınızda o kabına sığmayan, dinleyeni de yerinde durdurmamaya yeminli şarkıları “Razorgrind”da mumla arayabiliyorsunuz. Grubun önceki albümlerinde de uyguladığı, en uzun süreli şarkıyı albümün en sonuna yerleştirme olayı da devam ediyor, gözler aydın olsun.
Leng Tch’e’nin eski güzel günlerine dönmesi şu saatten sonra mümkün olur mu olmaz mı bilemiyorum ancak 7 senenin ardından bizleri yalnız bırakmayıp fena olmayan bir albümle geri dönmüş olmalarından gayet memnunum. Sert, kafa göz yaran bir albüm arıyorsanız “Razorgrind”a şans tanıyın. Şayet süper bir grindcore albümü arıyorsanız, grubun eski albümlerine yönelmenizi öneririm.
Kapaktaki herifi Hugh Jackman sanıyom hep. Daha dinlemedim ama albümü.
Erkek üreme organı gibi albüm afedersiniz. Grindcore böyle temiz, modern bir şey değil/olmamalı.
02.09.2017
@666123666, Grindcore temiz, modern olmamalı diye bir kanun mu var? Herkes aynı tarzda mı yapmalı albümü? Yıl olmuş 2017 ve doğal olarak müzisyenler de teknolojiden verdiği nimetlerden yararlanmak istiyor.
02.09.2017
@Rashid, Wormrot math metal/kaotik hc gibi en modern elementleri bile dahil ederek adamın amına koyuyosa gerisi boş laftır.
fena albüm değil aslında. ben şahsen beklentimi çok yüksek tuttuğum ve uzun zamandır bu albümü beklediğim için tatmin olmadım. büyük beklentiye girmeden dinlerseniz grind seven adamı üzmez.
bir de bu yıl çıkan Phobia albümünün çok aşırı iyi olması türdeki diğer albümleri zayıf gösteriyor. kolay kolay o albümün üstüne grind gelmez bu sene.
season of mist’in arşiv gerçekten çok sağlam. youtube’da herkesin takip etmesini tavsiye ederim. bir dolu cevher.
ben bunu CHTHE’ILIST ile karıştırmışım. sonra dinledim grindcore çıkınca ya bu herifin 3 4 grubu vardı hepsi teknik death değil miydi diyorum. hiç de alakası yok isimlerin ahhah sırf üstten virgül içeren garip isimli diye direk oraya atamışım kafada. b12 eksikliğim var.
ben beğendim akıyor albüm. 5.78i haketmiyor hiç.
bu arada ben de youtubedan dinledim, spotifydan nefret ediyorum şöyle playlist halinde youtubea atmaları çok iyi.
05.09.2017
@den4x, bi de LEAVES’ EYES var üstten virgüllü, karışmasın.
06.09.2017
@Ahmet Saraçoğlu, karışabilir vallahi. o hanımefendi de gitti gözleri kaldı
06.09.2017
@den4x, “Leng Tch’e”nin ne anlama geldiğine bir baksan bırak karıştırmayı, ömrünün sonuna kadar aklından çıkmaz.
06.09.2017
@ismail vilehand, daha ziyade lingchi olarak geçiyor ve google’daki görsellerinden görüleceği üzere evet, korkunç ötesi bir şey.
06.09.2017
@Ahmet Saraçoğlu, @ismail vilehand
Lingchi’nin tersten yazılışı da bir o kadar güzel şeyleri görmemize vesile oluyor:
https://www.longines.com/uploads/ambassador/part1/chi-ling-lin-longines-ambassador-800×996.jpg
Fotodaki hanım Lin Chi Ling. :)
06.09.2017
@Ahmet Saraçoğlu, meraktan ne olduğuna baktım da görsellere bakmak asla yemez. iyi ki kendim merak edip aratmamışım teşekkürler uyarı için.
Benim gibi yıllık grindcore kotası en fazla 5 albüm olan biri için gayet güzel bir albüm. Albüm çıkmadan önce paylaşılan şarkıların hepsini ayrı-ayrı beğenmiştim ama bir albüm içinde sanki bir-birilerini tamamlayamamış gibiler. Yine de genel anlamda dinlemesi keyifli bir albüm.
Bu arada grubun eski üyelerinden Sven de Caluwé’den kaynaklı mı bilemiyorum ama bana gitar, davul tonları olsun acaip Aborted’i hatırlattı.