Gözünüzü açıp etrafınıza bakıyorsunuz. Etrafta herhangi bir yaşam belirtisi yok. Toprak rengi büyük kayaların arasından devam eden dar patikalar, irili ufaklı taşlar, yakıcı güneş…
Az ileride bir mağara görüyorsunuz. Önüne kadar yürüyüp girişindeki belirsiz karanlığa bakıyorsunuz. İçeride bir şey olabilir mi? Girip bakmalı mıyım? Birkaç adım ilerliyor ve mağaranın büyük girişine yaklaşıyorsunuz. Seçebildiğiniz hiçbir şey yok; sadece karanlık. İçeri girmeye karar veriyorsunuz. Bu kadar cansız bir yerde, mağaranın içinde bir şey olabileceğini tahmin etmiyorsunuz.
Mağara girişine 10-15 metre kala çevreye şöyle bir göz atmak için arkanızı dönüyorsunuz. Hiçbir şey yok. Sadece kayalar. Tam başınızı önünüze çeviriyorsunuz ki, mağaranın büyük girişini olduğu gibi kaplayan irilikte, solucana benzer kahverengi dev bir şey bir anda fırlayıp sizi içine çekiyor. Bu öylesine hızlı gerçekleşiyor ki, hayata dair hatırladığınız son şey “Fakat?” oluyor.
INCANTATION müziği bana hep bu tarz bir senaryoyu hatırlatmıştır. 1989′dan beri müzik yapan ABD’li grup, death metalin en sefil, en perişan örneklerinden bazılarını sergilediği ve sayısız gruba ilham verdiği kariyerinde, “Onward to Golgotha” ve ” Mortal Throne of Nazarene” adlı iki işitsel korku nesnesi de dâhil olmak üzere ciddi anlamda tehditkâr ve karakteristik işler sundu. AUTOPSY ile birlikte, zaman zaman doom metale göz kırpan yavaşlıkta olaylara giren ve uğursuz, ağır, sürünen death metal olayının mücitlerinden olan INCANTATION, yukarıdaki senaryoya uygun bir müzikal karakter barındırıyor. Gizemli ve tekinsiz bir giriş sizi mağaranın kapısına doğru ilerletiyor, ardından ne olduğunu bile anlamadan blast beat’ler giriyor ve siz mağaradan fırlayan dev solucanın yemek borusuna doğru ilerliyorsunuz. Sonrasında müzik tekrar ağırlaşıyor, iyice ağırlaşıyor ve siz de soluncanın midesinde usul usul sindiriliyor, eriyip gidiyorsunuz.
Bir önceki albümü “Dirges of Elysum”da bildiği yoldan şaşmayan INCANTATION, “Profane Nexus”ta da bu düsturu devam ettiriyor. Deney yok, macera yok, yapılmamışı yapma çabası yok. Benzer türde müzik yapan pek çok eski grup gibi onlar da en iyi yaptıkları şeyi yapmayı sürdürüyorlar. Belki bir IMMOLATION gibi dehşetengiz müzikleri içerisinde yeni kudret arayışlarına girmiyorlar, ancak aradıkları bu kudreti, damarlarına işlemiş bu korku ve uğursuzluğun kapkara ışığında buluyorlar.
Dan Swanö elinden çıkmış prodüksiyonuyla her yanından pislik akan “Profane Nexus”u dinlerken fark edeceğiniz şeylerden biri, albümün çirkinliği ve korkunçluğu ilk satıra yazıyor oluşu. Bu anlayışı etkileyebilecek şeyleri hemen görmezden gelip çirkinliklerini yüceltmeyi sürdürüyorlar; bu durum şarkıları akılda kalıcı olmaktan bir nebze alıkoysa bile. Tarama gitarlar, USDM’nin olmazsa olmazı karanlık nota bileşimleri, kükreyen vokaller gibi tahmin edilen şeyleri kullanan grup, bunca yıl sonra bile kendi karakterine sahip, nitelikli şarkılar yapmayı sürdürüyor. Kimi şarkılarda bazı rif tekrarlarının gereğinden uzun olduğunu düşündüğüm anlar olsa da, genele bakıldığında “Profane Nexus” gayet eli yüzü çirkin bir albüm.
Çirkin demişken, Eliran Kantor imzalı müthiş albüm kapağından da bahsedelim. Temasını albümdeki farklı şarkıların sözlerinden alan kapağın konsepti, sözleri bir araya getiren Eliran tarafından yaratılmış. Rites of the Locust adlı şarkı çekirge sürülerinin doğal davranış yapısından, Xipe Totec ise Maya tanrısı Xipe Totec’ten bahsediyor. Buna göre, Xipe Totec’i konu eden bir ayinde, insanların canlı canlı derileri yüzülürmüş, böylece bu tanrıyı temsil eden biri bu yüzülmüş derileri 20 gün boyunca üzerinde taşır ve bu tanrının yaşayan bir yansımasına dönüşürmüş. Kapakta katrandan oluşan örümceksi bir vücuda sahip bu tanrının, kurban edilen insanların deri parçalarını alıp üzerine koyan çekirgeler tarafından giydirilişini görüyoruz.
Son olarak bahsetmek istediğim bir detay var ki, ilk duyduğum andan itibaren her duyuşumda beni ahahah diye güldürmeyi başarıyor. Albümün klip şarkılarından Messiah Nostrum’un 0.47′de giren gitar rifi, Zülfü Livaneli’nin Merhaba şarkısının vokal paterniyle bire bir aynı. Çok net aynı. O kadar aynı ki bu kadar aynı olabilir.
INCANTATION’ın uzun soluklu bir dinleyicisiyseniz, “Profane Nexus”u beğenmemeniz için herhangi bir sebep olacağını sanmıyorum. Grupla ilk kez bu albümle, hatta bu yazıyla tanışıyorsanız da bence gayet makul bir durum. Ha bu albüm, ha “Dirges of Elysum”, ha ” Vanquish in Vengeance”. İnsan işini iyi yaptıktan sonra zaten ortaya çıkan şeyin kalitesi de fazla değişiklik göstermiyor.
INCANTATION işini iyi yapıyor. Grubun esas adamı John McEntee’nin 48 yaşına merdiven dayadığını ve bugüne dek gruba sahnede veya albümlerde çalmış yaklaşık 50 (ELLİ) müzisyen girip çıktığını düşündüğümüzde, INCANTATION’ın daha epey bir süre ortalarda olacağını söyleyebiliriz.
Solucanın karnı doysun da, gerisi çok önemli değil.
Kadro John McEntee: Gitar, vokal
Chuck Sherwood: Bas, sözler
Kyle Severn: Davul
Şarkılar 01. Muse
02. Rites Of The Locust
03. Visceral Hexahedron
04. The Horns Of Gefrin
05. Incorporeal Despair
06. Xipe Totec
07. Lus Sepulcri
08. Stormgate Convulsions From The Thunderous Shores Of Infernal Realms Beyond The Grace Of God
09. Messiah Nostrum
10. Omens To The Altar Of Onyx
11. Ancients Arise
Devourment kritiğini okuyasım geldi bi daha
03.09.2017
@Dice, ahah ben de ilk cümleyi yazınca “ulan devourment gibi yazı mı yazsam” dedim, sonra neyse sonra yaparım deyip düz kritiğe çevirdim.
@Ahmet Saraçoğlu, o “sonra” cabuk gelsin ya lutfen :)
03.09.2017
@dice, tamamdır, uygun olan ilk albümde deneyeceğim.