Oğuz Sel

Buz gibi bir albümden merhaba. Karaladığım kritiklerin genelinden anladığınız üzere black metal mevzularına hayli meraklıyım ve mümkün olduğunca ilginç ya da tanınmamış işleri buralarda anlatmaya çalışıyorum. Alman grup Streams of Blood da gayet nedensiz bir biçimde az tanınan -en azından benim gözlemlediğim kadarıyla- ancak ortaya koyduğu eserlere baktığınızda, bu az tanınmışlığına üzüleceğiniz ve hatta öfkeleneceğiniz bir grup.

2009’dan bu yana üretkenliğini sürdüren ve hatta “Ultimate Destination” albümünü, birkaç sene sonra daha iyi bir sound’la yeniden kaydedecek kadar gözü kara olan Streams of Blood, piyasada Marduk’un başı çektiği savaş black metali kıvamında müzikler yaratıyor. Tabii Marduk’tan bahsetmem, canınızı sıkıp “Ya bu da klon gruplardan biri herhalde,” dedirtmesin, peşin peşin söyleyeyim; öyle değiller.

Birkaç ay önce çıkan “Allgegenwärtig” dinlemeye başladığınız anda, sizi buz gibi havada, gecenin kör vakti, devasa bir ormanın ortasına bırakıyor. Bilinmezliğin had safhada olduğu, tehlikenin kol gezdiği ve şeytani atmosferin hâkimiyetini ilan ettiği bir ormanın ortasına hem de. Grubun albüm için oluşturduğu karanlık, yer yer devreye soktuğu zalim ve dinleyende zerre kadar huzur bırakmayan riflerle şekilsiz bir yaratığa dönüşüyor âdeta. Yapımda dikkat çeken ilk etmen, “eh işte” kıvamında bir ses sisteminde dinlendiğinde bile gövde gösterisi yapan yoğun bas tonlarına sahip sound. Davul ve bas gitarın baskın olduğu sound, aynı zamanda şarkıların vuruculuğunu da arttırıyor. “Trve” olacağız derken dinlenebilirlikten hayli uzak sound elde eden grupların aksine Streams of Blood, yaptıklarının yıkıcı ve alabildiğine karanlık bir müzik olduğunu hesap ederek böyle bir yola gitmiş anlaşılan.

“Allgegenwärtig”de gaddar black metal gruplarından bekleyebileceğiniz tüm numaralar var; haşin gitarlar, gaddar kazımalar, çoğu zaman bir insandan çıkıp çıkmadığını sorgulamanıza neden olan vokaller… Ancak ortada bundan daha fazlası da mevcut; grubu Hazreti Marduk’la kıyaslama cüretini göstermeme vesile olan rifler.

Zira Open the Third Eye ve Detox’un başı çektiği birçok parçada, kendinizi kaybetmeniz muhtemel. 2014’te katıldığı grupla siftahını bu albümde yapan Phil Hammelmann kişisinin davul performansıyla iyice kuduran şarkılar, Streams of Blood’ı devleştiriyor.

2017’nin sürprizlerinden biri olan “Allgegenwärtig” çok büyük beklentilerle dinlemeye başlamadığınızda sizi tatmin edecek albümlerden. Umarım grup, ilerleyen zamanlarda daha çok dinleyiciye ulaşır ve bu üretkenliğini elden bırakmaz.