Bugün heavy metalin tanımı olan bir grupla beraberiz. Kariyerine 1986′da başlayan ve bugüne dek 23 albüm çıkaran RAGE, heavy/power/speed/thrash metalin bir karmasını yaptığı müziğini dur durak bilmeden icra etmeyi sürdürüyor.
2 yıl önce grupta yaşanan önemli kadro değişikliğinin ardından 1999′dan beri RAGE’e yeteneklerini sunan gitarist/klavyeci/besteci Victor Smolski ile yollarını ayıran grup, Smolski’nin neoklasik tarzından sıyrılmış bir yapıda gitar işçilikleri ve besteler barındıran “The Devil Strikes Again”i geçtiğimiz yıl piyasaya sürmüştü.
Burada gerçekten de aşırı üretken bir gruptan bahsettiğimizi vurgulamak istiyorum. Pasifagresif’in açıldığı 2009′dan bu yana, 8 yıl içinde 4 adet RAGE albümü görmüş olsak da, grup 1990-1999 arasında 9 albüm çıkararak doksanlardaki Alman metali adına önemli gruplardan biri olmuştu. Rif tabanlı karakteri ve esas adam Peavey’nin belli ki metal için yaşıyor olmasından mütevellit bir kez olsun dağılmayan, ara vermeyen RAGE, cayır cayır metaline “Seasons of the Black”te de devam ediyor.
Bir önceki “The Devil Strikes Again”den daha oturaklı ve vurdulu kırdılı bir albüm olan, “Seasons of the Black” en basit ifadeyle “metal seven adamın seveceği” bir müzik barındırıyor. Sürprizlere yer olmayan ancak çatır çatır metal yapılan, yer yer kafa göz giren, melodiler ve sololarla dolu bir albüm “Seasons of the Black”. Beste namına her şarkının akıl alması gibi bir durum söz konusu olmasa da, akılda kalıcı nakaratlar, capcanlı ve çok etkin bir gitar işçiliği, kafa sallatan, kendini ilk andan ezberleten rifler (mesela Time Will Tell daha 1. dinlemeden kendini ezberletiyor) ve çiğ gitar tonunun canlılığyla kendine bağlayan bir prodüksiyon.
Albüme dair “neden?” diye sordurtan belki de tek şey, bunca hayvanlığın ortasında gönüllere tatlı bir buse kondurması amaçlanan 1 dakikalık aşırı gereksiz Gaia adlı şarkı. Sanki yarım saattir bas bas bağıran, tekme tokat metal basan bir RAGE yokmuşçasına, “duygusal ayı” kıvamındaki bu şarkı cidden “aman saçmalamayın geçin şunu” dedirtecek kadar at sikine kelebek durumunda. O şarkı dışında, albümde sırıtan ve dinamizmi bozan bir yapıt yok. Dediğim gibi, her şarkının lezzetten öldüğünü düşünmüyorum, ancak sağlam bir metal albümü dinlemek isteyen pek çok dinleyicinin çok fazla şey bulacağı bir albüm “Seasons of the Black”.
Özellikle yaratıcı rif konusunda ciddi düşünüyorsanız, albüm bu konuda üzerine düşeni yapıyor ve deneyim kokan vokal düzenlemeleri sayesinde şarkılar daha uzun ömürlü, daha güçlü hâle geliyorlar. “Seasons of the Black”ten beklentim bir önceki albüm kadardı, bu nedenle de albüm haberi geldiğinde pek fazla heyecanlanmamıştım. Lakin albümü birkaç kez dinleyip tadını alınca, beklentimin üzerinde bir işle karşılaşmış olmaktan dolayı gayet memnunum.
Metal seviyorsanız RAGE’i de, “Seasons of the Black”i de ihmal etmeyin. Yaz günlerinde yüksek sesle pek güzel gidiyor.
Heavy/Power Metal icra eden bir gruptan ne bekliyorsanız hepsi Rage’de var ve hatta beklediğinizden bazen daha da fazlasını veriyorlar. 2012 yılında çıkardıkları “21″ albümünden beri kendilerini takip ediyorum. Ne zaman Heavy/Power Metal tadında bir şarkı ve ya albüm dinlemek istesem ilk aklıma gelen gruplardan biri olmuştur Rage. Ama grup üyelerinin değişmesinden sonra bu albümü dinlemeye korkuyordum. Neyse ki, Peter abi tek başına da gruba yeteceğini bu albümle kanıtlamış oldu. Bu arada hemşerileri ve aynı zamanda türdaşları olan bilimum meşhur grubun(Grave Digger, Helloween, Gamma Ray ve s.) arasında en az sevilen ve bilinenin Rage olması da beni ayrıca üzmüştür her zaman.