Oğuz Sel
Zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi? Geçen sene bu günlerde Brezilyalı Darkest Hate Warfront’un “Satanik Annihilation Kommando” albümünün kritiği yayınlanmıştı. Konuyu paldır küldür Brezilya ve DHW’dan (DHW demişken aklıma, sevgili Levent Pekcan’ın hâlâ canlandırmadığı Dark Hardware geldi istemsiz olarak, yazmadan edemedim.) açmam, yine sebepsiz değil arkadaşlar. Zira ele alacağımız Brezilyalı Patria, DHW grubunun has adamlarından Mantus kişisini barındırıyor. İsmini aynı paragrafta beşinci defa zikretmek istemediğim malûm grubun bekleme moduna alınmasından sonra devreye girdiği 2008’den bu yana aktif olan Patria, hem kritiğini yazmam hasebiyle hem de bahse konu grubun elemanını barındırmasıyla, tahmin edeceğiniz üzere black metal yapıyor.
2014 çıkışlı albümlerinin kapağı Kreator’ın “Coma of Souls”unu, şimdi ele alacağımız albümleri “Magna Adversia”nın kapağının ise Batushka’nın “Litourgiya”sını hayli andırmasına pek de aldırış etmediğini düşündüğüm Patria, orta karar bir grup olarak başladığı kariyerini, görünen o ki pek de değiştirmeyi düşünmüyor veya bunu başaramıyor. Black metalin hırçın çocuğu olmaktansa, genellikle orta tempolu ve melodik sayılabilecek bölümlere sahip şarkılara şekil veren Patria, şarkılarında ortaya koyup pek de rayına oturtamadığı mekaniklerin kurbanı oluyor. Cümle karışık ve anlamsız gibi görünüyor buradan bakınca, azıcık açmamda fayda var.
Grup bilindik black metal şarkı yazım tekniklerinden destek alıyor çoğunlukla, konserlerde milleti keyiflendirebilecek nitelikteki nakaratlarla bezeli parçalar da var albümde, nakarat işlerine pek bulaşmadan kendi hâlinde gidenler de. Buraya kadar her şey iyi güzel ancak bazı parçalarda rahatsız edici noktalar var; parçanın bütünlüğünü bozan nota değişimleri ve armonik geçişler birbirinden bağımsız ve baya alâkasız parçaların birbirine eklenmiş olduğu hissiyatı yaratıyor zaman zaman. Bu tat kaçırıcı birinci bölüm.
İkinci bölüm ise şarkıların kompozisyonlarından ve genel yapısından bağımsız olarak işin kayıt ve cilâ kısmıyla ilgili. Saldırgan taklidi yapıp esasında gayet uysal bir canlıya benzetebileceğimiz “Magna Adversia”, çok da heyecan uyandırmayan şarkıları; yapaylıktan ölen vokaller, sound olarak arada kalmışlık ve albümün başından itibaren bir türlü oluşturamadığı atmosfere eklemeye çalıştığı yapay efektlerle ayakta tutmaya çabalıyor. Prodüksiyon noktasında bir sıkıntı yaşamadıklarını, Borknagar’la da çalışan Øystein G. Brun kişisinin yardımcı prodüktör olmasıyla net biçimde anlıyoruz.
2017’nin ilk yarısını devirdiğimiz şu günlerde, Patria’nın “Magna Adversia” albümünün beni çok da memnun edemediğini üzülerek ifade etmem gerekiyor. Davul olarak drum machine kullanılan önceki albümün aksine Borknagar’ın eski davulcusuyla da çalışılsa, kayıtlar Norveç’te de gerçekleştirilse, albüm kapağı ünlü sanatçılara da hazırlatılsa, müzikal açıdan tatmin edici bir şeyler ortaya konamadıktan sonra bunların çoğu pek bir işe yaramıyor.
Eh, ne diyeyim; daha başarılı albümlerde görüşmek üzere.
Ben de diyodum heralde Oğuz’un mahalleye kepçe geldi. :D
17.07.2017
@Osman Gümüş, Valla kepçeyi bilmiyorum da temizinden bir hafta içinde Superonline’ı en azından 5-6 kere aradım internetim gitti diye. Yine bol black metal soslu albümlerle dönüyorum sahalara, çok yakında. :)