Oğuz Sel
Japonlar hakkındaki düşüncemi geçtiğimiz aylarda yazdığım kritiklerden birinde dillendirdiğim için yine Japon övgüsü üzerinden bir girizgâh yapmak istemedim. Ancak seneler önce dinlediğim “Supreme Entity” albümüne pek de ısınamadığım Vomit Remnants’ın Japonya’dan olduğunu öğrendiğimdeki şaşkınlığımı görmeliydiniz. Hâlbuki salaklık ve cahillik bende, neye şaşıyorsun ki; Uganda’dan progresif doom metal, Endonezya’dan metalcore, Afganistan’dan progresif groove metal grubu çıkıyor da Japonya’dan brutal death/slam grubu mu çıkmayacak? Neyse, internet bir kez daha sağ olsun ki bu tür şeyleri daha az yaşar oldum.
Şaka maka aradan 18 sene geçmiş grubun son albümünün üzerinden; tabii ki ufak tefek kadro değişiklikleri ve toplamda iki dağılma da. Sıklıkla dağılıp toplanan grupların eski tadını vermeyeceğini, hele hele vokal gibi önemli bir öge değiştiğinde icra edilen müziğin karakterinin asla eskisi gibi olamayacağını düşünüyordum ki; tası tarağı toplayıp Japonya’dan Rusya’ya hicret eden Vomit Remnants, vokal koltuğuna adıyla ve görünümüyle tam bir Rus olan Dimitry Orlov kişisini oturtarak bir kez daha “Âlemde ben de varım!” diyor.
Teknik brutal işlerinde ne kadar varsam, slam işlerine de bir o kadar mesafeliyim, hatta normalde şu slam’ciler ne yapmışlar diye pek dönüp bakmam ancak Vomit Remnants “Hyper Groove Brutality” ile bu işlere olan mesafemi resmen sıfırladı. Erken uyarı sistemi tadındaki “Burning from Within”, albümde nasıl bir şeye hazırlanmamız gerektiğini gösteriyor. Davulundaki trigger’lı kick’lerin şıkırtısına kurban olduğumunun Keisuke Tsuboi’si, albümdeki dominant karakter olarak karşımıza çıkıyor öncelikle. Sıkıcı ve ruhsuz çalan zibilyon tane davulcuyu kıç cebinden çıkarabilecek yetenekteki Tsuboi, yazdığı davul bölümleriyle dinleyiciye nefes aldırmıyor. Aralara serpiştirdiği hiper hızlı kick’lerle de akıl fikir bırakmıyor.
Büyük oranda süper belirgin rif ve melodiler olmamasına karşın, kendinizi rahatlıkla kaptırabileceğiniz geçiş ve break-down’larla zenginleştirilen parçalar, taş gibi gitar ve önünde diz çöküp tövbe ettirecek kalibredeki baslarla şahlanıyor. Şimdi de gelelim vokal koltuğuna oturan Dimitry isimli arkadaşa. Vokal çeşitliliği konusunda hayli iyi iş başaran ve gerek kalın gerekse ultra kalın tonları şarkılarda esirgemeden bol bol kullanan vokal, üst üste eklemeler sayesinde de şarkıların hayvanlığını hayli arttırıyor.
Bazı eserlerin aralarında bulunan eğlenceli bölümler de kulaklardan kaçmıyor. Mesela Teletabi’lerden alıntı olduğunu düşündüğüm (doğrusunu bilen yazarsa sevinirim) Inflicted Artificial Inteligence parçasının son kısmı, onca manyaklıktan sonra dinleyicinin yüzünde utangaç bir tebessüm bırakırken, Despairing the Atmosphere parçasının yine son bölümü, albümün Rus dinleyicilerini saygı duruşuna geçiriyor. Evet, şarkının sonunda Rusya Ulusal Marşı var.
Sözün özü, çok benimseyemediğim bir türde olmasına karşın hakikaten ayıla bayıla dinlediğim, hatta günde birden fazla döndürdüğüm bir albüme imza atmış Vomit Remnants. Grubun ve türün sıkı takipçileri, kritikten önce zaten albümü ezberlemişlerdir ama ben yine de belirtmeden geçmek istemiyorum, bu işlere meraklı olmasanız da albüme şans verin ve en az bir kere dinleyin sonuna kadar. Özellikle sonuna kadar diyorum, zira acayip sürprizler var. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hepiniz Supreme Indeterminate Power’ın 3:34 dakikasında giren gövde gösterisine emanet olun.
Ve Vomit Remnants, sözüm size: Bir daha sakın dağılmayın ve bir sonraki albüm için yine 18 sene beklemeyin, telefon açar kardeşim Putin’e şikâyet ederim sizi.
ahahaha 7. şarkının sonuna Rusya Milli Marşı’nın konması efsane saçma. Üstelik hiçbir oynama düzenleme falan yok, muhtemelen “youtube to mp3″ yazıp indirmiş ve aynen yapıştırmışlar.
Yazıda bahsettiğim şarkıdaki bölüm Teletabiler’e değil Happy Tree Friends’e aitmiş. Kendimi tebrik ediyorum.