27 yıl önce kurulan ve nefreti bitmek bilmeyen HATE ile birlikteyiz bugün. Vatandaşları BEHEMOTH’un black metal olarak başlayıp death metale doğru seyreden gidişatının aksine, death metal başlayıp black metale doğru kayan grubun bugüne kadarki en black metal albümü olan “Tremendum”u konuşacağız bugün.
2000’lerin başından itibaren taş gibi albümler çıkaran Polonyalı grup, belki BEHEMOTH’un gölgesinde kalmış olmasından, belki de kendini hiçbir zaman fazla ortalara atmamasından dolayı öyle dünya çapında bir üne kavuşamadı. Son yıllarda özellikle “Solarflesh: A Gospel of Radiant Divinity” ile birlikte gayet hatırı sayılır bir çıkış yapan grup, bu albümle birlikte yeni hayranlar kazanmış ve basında daha fazla yer alır olmuştu. Akabinde çıkan “Crusade:Zero” ile biraz “eh” bir iş ortaya koyan grubun bir sonraki adımının ne olacağı hayranlarca merak ediliyordu.
“Tremendum” bu noktada gayet yüz güldüren, aynı anda iç karartan bir albüm olarak çıkıyor karşımıza. Bir kere albüm çok büyük oranda black metal kimliğine sahip. Az rif, çok tarama, “Solarflesh” benzeri ayinsel bir hava, bol bol karanlık akorlar, yırtıcı vokaller ve hayvan gibi davullar… Albümü dinlerken çok net bir güç, tutku, nefret hissediyorsunuz. Asuric Being’in militarik/ayinsel girişinin ardından kopan albüm, bam güm dalıyor ve çok yüksek sesle bağırarak, çok fazla blast beat atarak, manyak sololar döşeyerek, kısacası epey gürültülü bir albüm olarak kendini bizlere sunuyor.
“Tremendum”u “Crusade:Zero”dan daha iyi yapan şeylerin başında, grubun bu albümde daha odaklanmış olduğunu hissettirmesi. Şarkılar genel olarak aynı karanlığı paylaşıyor ve önceki albümdeki introlar/aralar gibi tempoyu sekteye uğratan olaylara girmiyor; taknik maktik dinlemeden bam güm tepeliyor.
“Tremendum”u iyi yapan şeylerden biri de, albümün inanılmaz beste trafiklerine, akıl almaz düzenlemelere falan girmemesine rağmen, akılda kalıcı rifleri arka arkaya dizmemesine rağmen, barındırdığı hırs ve açlıkla olayı kotarmayı başarması.
42 yaşındaki Adam Buszko’nun BEHEMOTH’tan Nergal ile VADER’dan Piotr arası gidip gelen kırçıllı vokali ile şahlanan bu hırs ve etkin davul ve ısıran gitarlarla köpüren açlık, HATE’in bugüne dek gördüğümüz en bütünlüklü, en yoğun ve en tehditkâr albümlerinden birinin ortaya çıkmasını sağlamış.
“Tremendum” yıllar sonra bile unutulmayacak, Polonya ve metal dendiğinde akla ilk gelecek albümlerden biri değil. Ancak kendi özelinde HATE adına önemli bir noktada duruyor ve içerdiği saf nefret sayesinde ortak paydada buluşan insanlar için gönül tellerini titreten sağlam bir karanlık sunuyor.
Nefretinizi gerekli hedeflere kanalize edin, temeli sakat birtakım kavramların bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yıkılmasına destek verin diyor, hayırlı cumalar diliyorum.
Kadro Adam the First Sinner: Gitar, vokal
Pavulon: Davul
Konuk:
Domin: Lead gitar
Apeiron:Bas
Dean Arnold: Lead gitar
Şarkılar 01. Asuric Being
02. Indestructible Pillar
03. Svarog’s Mountain
04. Numinosum
05. Fidelis Ad Mortem
06. Into Burning Gehenna
07. Sea Of Rubble
08. Ghostforce
09. Walk Through Fire
10. Hearts Of Steel (Bonus)
@Ahmet Saraçoğlu, felsefik bir sekilde hate dinleyin demek istedin di mi:) zaten album adı mutlak gerçeklikte hissedilen dehşet duygusu anlamına geliyor. yani sana verilen mutlak gercege dusmessen kendine inanırsan dehset duymazsın gibiden hareketle nefret et vs. o sondaki hayırlı cuma lafın kafaları karıstırmıs olabilir:)
@x23, Aslında cümle çok sıradan gibi duruyor ama acayip etkili ve cümlenin üzerine fantastik beyin fırtınaları yapılabilir rahatlıkla. Benim görüşüm, nefretin kanalize edilerek kavramların, temelleri sakat da olsa sağlam da olsa yıkılamayacağı yönünde. Eğer nefret, bir noktada fiiliyata geçiyorsa ve bu fiil, zaman-zemin uygunluğu teşkil ediyorsa, o vakit, bir şekilde sonuç alınabilir; bir şekilde diyorum, çünkü sonucun ne olacağı yine bireysel nefretten bağımsız durumda, işin içine sayısız değişken girebilir. Ancak hareketten yoksun nefret, kişinin kimyasını bozmaktan öte bir neticeye vesile olmuyor, en azından kendi deneyimlerimden yola çıkarak vardığım sonuç böyle.
Küçük çaplı bir wall of text yapmadan kaçayım ben. :)
Bu arada albüm isminin kelime anlamını bilmiyordum, yazman iyi olmuş. Adamlar tek kelimeyle cümle kurmuşlar resmen. :)
Albümde genel olarak hiçbir şarkı öyle ahım-şahım değil ama bir şekilde dinlettiriyor kendini. En azından “Crusade:Zero” albümünden daha iyi olduğu gerçeği var ortada.
sonunda<3
bitiş cümlesini beyenmedim. pasifagresifte siyaset görmek istemiyoz.
26.05.2017
@northern, siyasi bir yorum değil.
26.05.2017
@Ahmet Saraçoğlu, felsefik bir sekilde hate dinleyin demek istedin di mi:) zaten album adı mutlak gerçeklikte hissedilen dehşet duygusu anlamına geliyor. yani sana verilen mutlak gercege dusmessen kendine inanırsan dehset duymazsın gibiden hareketle nefret et vs. o sondaki hayırlı cuma lafın kafaları karıstırmıs olabilir:)
26.05.2017
@x23, Aslında cümle çok sıradan gibi duruyor ama acayip etkili ve cümlenin üzerine fantastik beyin fırtınaları yapılabilir rahatlıkla. Benim görüşüm, nefretin kanalize edilerek kavramların, temelleri sakat da olsa sağlam da olsa yıkılamayacağı yönünde. Eğer nefret, bir noktada fiiliyata geçiyorsa ve bu fiil, zaman-zemin uygunluğu teşkil ediyorsa, o vakit, bir şekilde sonuç alınabilir; bir şekilde diyorum, çünkü sonucun ne olacağı yine bireysel nefretten bağımsız durumda, işin içine sayısız değişken girebilir. Ancak hareketten yoksun nefret, kişinin kimyasını bozmaktan öte bir neticeye vesile olmuyor, en azından kendi deneyimlerimden yola çıkarak vardığım sonuç böyle.
Küçük çaplı bir wall of text yapmadan kaçayım ben. :)
Bu arada albüm isminin kelime anlamını bilmiyordum, yazman iyi olmuş. Adamlar tek kelimeyle cümle kurmuşlar resmen. :)
Albümde genel olarak hiçbir şarkı öyle ahım-şahım değil ama bir şekilde dinlettiriyor kendini. En azından “Crusade:Zero” albümünden daha iyi olduğu gerçeği var ortada.