Ön yargıdan mıdır bilemiyorum ama bazı grupların alternatifsiz olduğunu düşünüyorum ve belki de bir daha albüm çıkarmayacak olmalarına karşın, hâlâ bir umutla bekleyip duruyorum. Alternatifsiz olduğunu düşündüğüm grupların başında, ilerleyen zamanlarda “Formors” albümleri için uzunca bir kritiğini yazmayı düşündüğüm Fransız grup Aes Dana geliyor. Celtic folk black metalle iştigâl eden Aes Dana, “Formors” albümünde yerel enstrümanlardan destek alan gruplardan farklı olarak bu enstrümanlar için tasarladığı melodilerle ve şarkı kompozisyonlarıyla beni kendine hayran bırakmıştı. O gün bugündür, çok gruba denk geldim dinledim ama aynı ayarda bir şeylere rastlayamadım maalesef. Ta ki Accabbadora ve albümü “De Sanguni Tintu”ya denk gelene kadar.
İtalyan Accabbadora 10 senelik bir grup ve neredeyse 10 sene önce çıkardığı bir promodan bu yana pek bir şey kaydetmemiş Metal Archive’ın dediğine göre. “De Sanguni Tintu” da yaklaşık bir yıl önce bağımsız olarak yayınladıkları ilk albümleri. YouTube üzerinden takip ettiğim birkaç kanal olmasa yine böyle bir gruba denk gelmem imkânsız ötesiydi, adamlar tanınmamak için ellerinden geleni yapıyorlar sanki. Peki, nedir beni apar topar bu albümü yazmaya iten, nedir beni 2017 albümlerinin arasında kaybolmuşken yine 2016’nın o tanımlanamaz fantastik iyi albüm yağmuru altında ıslanmaya davet eden? Bireysel olarak normal hayatta ne işle uğraşıyorlar bilmiyorum ancak grubun bu kadar uzun süre beklemesinin, bestecilik tarafında inanılması güç bir noktaya ulaşmalarına yardımcı olduğunu “De Sanguni Tintu” albümü bize ilk parçadan itibaren olmasa da ikinci parçadan itibaren rahatlıkla gösteriyor. Bu kısmı çok uzatmadan gelelim albümü ufaktan analiz etmeye.
Albüme adını veren parçayla sizi karşılayan ve “Eyvah, nasıl bir albüme denk geldim, az daha bekleyeyim bakayım!” demenize vesile olabilecek Accabbadora, ikinci parçadan itibaren taarruza başlıyor. Taarruzda kullanılan silahlar ise şöyle: Bas gitar, davul, gitar ve sulittu olarak isimlendirdikleri bir tür flüt (Ben de yeni öğrendim.). Sıralama size ilginç gelmiş olabilir, hemen izah nedenlerine geleyim.
Grubun basçısı olan Alessandro Farci, gençliğinin verdiği enerjiyi ve üretkenliğinin getirdiği eşsiz hissiyatı içinde tutmaya çalışmaktansa parmaklarına aktaran ve dolayısıyla bas gitarına hayli acı çektiren bir arkadaş. Albümdeki hemen her parçada gitarlar kadar önemli bir pozisyonda bulunan bas, şarkıları bazen yönlendirirken, genellikle parçaların ana riflerine eşlik ediyor, zaman zaman da solo takılarak eserlere başka boyutlar kazandırıyor. Davul tarafında işini lâyıkıyla yapan Emanuele Prandoni de, davulları alabildiğine dinamik ve sıkı kullanmasıyla, yoğun adrenalinde en büyük katkı sahibi grup üyelerinden biri oluyor. Hızlı blast beat’lerin yanı sıra dinleyicinin kafasına 10’luk inşaat çivisi çakarmışçasına vurduğu ride zillerle beni benden alan Prandoni, albümün dinlenebilir olmasına da büyük destek veriyor; zira bu denli canlı bir davul kullanımı olmasa, albüm bu kadar vurucu olamayabilirdi. “Albüm boyunca sıkıcı olmamaya yemin etmiş hangi enstrüman var?” diye garip bir soru sorsanız, duraksamadan hepsi derim ancak gitarları birazcık kayırırım. Fantastik rifleri, büyük bir gazla icra eden ve neredeyse dinleyicisine soluk aldırmayan çift gitarlar, “De Sanguni Tintu”nun “Formors” kıvamına gelmesinde önemli rol oynuyor. Kâh bas gitarla sarmaş dolaş olan kâh tek başına sahne alan sulittu da albümün olmazsa olmazı kıvamındaki enstrümanlarından.
Çalgı aletlerine bu kadar güzelleme yeter, biraz da bestecilik ve kompozisyon tarafına bakmakta fayda var. Karşımızda; atmosfer oluşturmak için yırtınan, imajlarıyla dinleyicisini cezbetmeye çalışıp kötü besteciliğini perdelemeye gayret eden, daha da önemlisi, bu tarz müzik yapan gruplar arasında farkını ortaya koyamayıp kaybolacak bir grup yok. Tam aksine; her parçasına ciddi ciddi özen gösterilmiş, enstrümanların sound ve dengeleri üzerine kafa yorulmuş, yetmezmiş gibi kompozisyon ve albüm gidişatı açısından kolay kolay rastlanmayacak kalitede bir albüme imza atmış Accabbadora’dan bahsediyoruz. Albümdeki şarkılarda yer alan intro’lar, şarkıların kendi içindeki dönüşümü ve “Terra antiga”da olduğu gibi bağlandığı noktalar, “Adamlar yapmışlar!” dedirtiyor. Öte yandan, albümün genelinde bulunan ve kendini; “Custodiu de sa losa,” “Orghia rabiosa” ve “Antigu sentidu” gibi parçalarda açık açık gösteren saldırgan ve güçlü tavır, “De Sanguni Tintu”nun değerini yükseltiyor; yükseltmekle kalmayıp Accabbadora’yı, tarzında en iyi iş çıkaran gruplardan biri yapıyor.
Hayatta bir şeyleri ıskalamaktan ya da kaçırmış olmaktan pek dert yandığım söylenemez ancak böyle kaliteli albümlerden geç haberim olduğunda veya hiç haberim olamadığını düşündüğümde üzülmüyorum dersem yalan söylerim. Türe uzak olsanız da, türün önde gelen gruplarından başkasına şans vermiyor olsanız da çok değil 44 dakikanızı ayırın ve albüme bir göz atın. Size hitap eden bir ve daha fazla şarkı bulmanız gayet mümkün. “De Sanguni Tintu” gibi başka süper albümlerde görüşmek üzere.
Kadro Federico Pia: Vokal
Gabriele Perra: Gitar
Alessandro Farci: Bas
Emanuele Prandoni: Davul
Konuk:
Fabrizio Sanna: Gitar
Massimo Loriga: Sulittu
Şarkılar 1. De sanguni tintu
2. Su feli
3. Custodiu de sa losa
4. Orghia rabiosa
5. S'ammutadori
6. Antigu sentidu
7. Anima niedda
8. Su misteriu de su tophet
9. Arribat in Mala Ora
10. Orbexendi
11. Terra antiga
@deadhouse, Rica ederim, tebriklik bir şey yok aslında. :) Buraya yazmak için yeni gruplar keşfediyorum, yeni şarkılar ezberliyorum, kimi zaman eskilere dönüyorum filan. Albümleri yazarken stres atıyorum ve tabii PA’ya katkı sağlıyorum. Bunların verdiği motivasyonu ve tatmini “birci” arkadaşlar pek bozamazlar. Yine de canları sağ olsun, en azından buraları düzenli takip edip sayfalara hit kazandırıyorlar, bu da bir şey. :)
deadhouse hakikaten haklı, yabancılar gerek rateyourmusic olsun, discogs olsun, müziği geçtim yelp olsun, metacritic olsun başka herhangi bir program olsun, diğer insanlara yardımcı olmak için yorum, inceleme, notlama fasilitelerini büyük bir titizlikle kullanırlar. ben bir restorana gitmeden, bir albüm ya da oyun satın almadan önce gönül rahatlığıyla açar bakarım millet ne demiş nasıl puanlamış diye, her seferinde de içimden bu insanlara minnet duyarım. ama maalesef bizde bazı insanlar için internet, bir bilgi kaynağı olmaktan ziyade sadece klavye başında ortaya çıkan bir meydan okumadan ibaret. neyse ki ben de yıllardır takıldığım yerlerde bu dangalakların varlığına alıştım, neyse ki türk metalci kitlesi bu dangalaklara rağmen genel itibariyle aklı başında, bu memleketin düzgün insanlarından oluşan bir topluluk.
1 vermeye devam edenleri cidden anlamıyorum.
Bu arada kritik çok hoş eline sağlık Oğuz.
Albümü de baya beğendim benden bi 8.5 alır
29.05.2017
@Peste Noire, Rica ederim. Ben de bir verenleri anlamak için ciddi mesai harcıyorum ama yine de anlayamıyorum. :)
Black metal ve 1 baskını. Albüm taş gibi taş. Tanındıkları zamanları görmek dileğiyle 9.5. (Okur notu olarak 10)
29.05.2017
@Oiseaux, Gerçekten ben de tanınmalarını çok istiyorum, umarım kritik bu amaca hizmet eder.
Oğuz Sel’i tebrik ediyorum. Sürekli 1 veren hasta ruhlular kritik yazma motivasyonunu bozamıyor. Yazmaya devam!
30.05.2017
@deadhouse, Rica ederim, tebriklik bir şey yok aslında. :) Buraya yazmak için yeni gruplar keşfediyorum, yeni şarkılar ezberliyorum, kimi zaman eskilere dönüyorum filan. Albümleri yazarken stres atıyorum ve tabii PA’ya katkı sağlıyorum. Bunların verdiği motivasyonu ve tatmini “birci” arkadaşlar pek bozamazlar. Yine de canları sağ olsun, en azından buraları düzenli takip edip sayfalara hit kazandırıyorlar, bu da bir şey. :)
Eylemlerim hız kesmeden devam edecek. :P
30.05.2017
@Ouz, şimdiye kadar herhangi bir albümün okur puanına baktığımı bile hatırlamıyorum, çok da takılacak bir şey değil bence.
deadhouse hakikaten haklı, yabancılar gerek rateyourmusic olsun, discogs olsun, müziği geçtim yelp olsun, metacritic olsun başka herhangi bir program olsun, diğer insanlara yardımcı olmak için yorum, inceleme, notlama fasilitelerini büyük bir titizlikle kullanırlar. ben bir restorana gitmeden, bir albüm ya da oyun satın almadan önce gönül rahatlığıyla açar bakarım millet ne demiş nasıl puanlamış diye, her seferinde de içimden bu insanlara minnet duyarım. ama maalesef bizde bazı insanlar için internet, bir bilgi kaynağı olmaktan ziyade sadece klavye başında ortaya çıkan bir meydan okumadan ibaret. neyse ki ben de yıllardır takıldığım yerlerde bu dangalakların varlığına alıştım, neyse ki türk metalci kitlesi bu dangalaklara rağmen genel itibariyle aklı başında, bu memleketin düzgün insanlarından oluşan bir topluluk.
Grup maalesef dağılmış. Çok üzgünüm…