# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
PENTAGRAM – Akustik
| 08.03.2017

Nice 30’lara.

Batıkan Baksı

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki müzikseverleri pek heyecanlandıracak bir haberle başladık güne. Pentagram, resmi sosyal medya sayfalarından yaptığı açıklama ve eklediği görsel ile kendisinden uzun zamandır beklenen albümün yolda olduğunu söylüyordu bizlere. Malum bu sene 30.yılını kutlayan grubumuzun diskografisinde akustik çalışma olarak bir tek 1997 yılında çıkan “Anatolia” albümündeki “Sonsuz” şarkısı vardı ve Pentagram severler daha fazlasını bekliyordu. Pentagram daha da heyecanlandıracak bir bilgilendirme ile bu zamana kadar gruptan yolu geçen vokalistlerin ve Demir Demirkan’ın da albümde yer alacağını söylüyordu. Bu da Gökalp Ergen’in yanında Trail Blazer albümünde vokali üstlenen Ogün Sanlısoy ve 1995-2010 yılları arasında vokal yapan Murat İlkan’ın da albümde şarkı söyleyeceğini bize gösteriyordu.

Verilen tarih 3 Mart’tı ve grup albüm çıkmadan 1 hafta önce sevenlerinin ağzına bir parmak bal çalarak albümden “Sonsuz”un 2017 versiyonunu yayınladı. Şarkı çalmaya başladığı vakit 1997′deki orijinal versiyonuna göre daha sakin ve baştaki solosunun değiştirilmiş olduğunu duydum. Şarkı, Gökalp Ergen’in vokaliyle başlıyor ardından Ogün Sanlısoy ile devam ediyordu. Nakarat geçtikten sonra asıl sürprizi, B bölümünde Murat İlkan’ın şarkıya girişiyle yaşadım. Murat İlkan’ı Pentagram şarkısı söylerken ne kadar özlediğimi fark etmiştim, tüylerim diken diken olmuştu o an. Ve aynı orijinalinde olduğu gibi arkada Demir Demirkan gitar çalıyordu. Bu ayrıntı da oldukça hoşuma gitmişti. Şarkı solo olarak daha da geliştirilmiş gibi geldi bana, tabi ki değişiklikler olacaktı.

Asıl albümün çıktığı gün geldiğinde adettendir diyerek koşa koşa albümü aldım, akşam için sabırsızlıkla beklerken dinleyenlerin iyi yorumlarını okuyordum bir yandan. Genelde hak ettiğini düşündüğüm albümleri ilk olarak müzik setinde dinlerim ki hakkını verebileyim. Akşam olduğunda müzik setine albümü taktım ve hikâyeler başladı…

İlk şarkı Apokalips İskender Paydaş’ın piyano girişiyle giriyor kulaklarımızdan içeri. Sonrasında aynı “MMXII” albümündeki gibi akustik bir girişle karşılaşıyoruz. Apokalips, benim “en iyi Pentagram şarkıları” listemde ilk 10′a giren şarkılardan. Elektrik halini çok severdim, hatta “MMXII” albümünde en etkilendiğim şarkılardandı. Akustiğe çok uymuş, Gökalp Ergen’in şarkıyı naifleştirmesine yorumum dahi yok. “The apocalypse, on” fısıldamaları ise en beğendiğim kısımlardan birisi. Piyano ile açılan şarkımız piyano tuşları ile kapanıp yerini bir diğer MMXII şarkısı olan “Geçmişin Yükü”ne bırakıyor. Geçmişin Yükü, “MMXII” albümünün çıkış parçasıydı ve yeni nesil Pentagram severlere kendini bu şarkıyla sevdirmişti Pentagram. Apokalips’teki naiflik bu şarkıya da yansımış, bas yürüyüşleri bayıldığım noktalardan birisi ancak asıl kulağıma takılan ve benim gibi yerel çalgıları seven bir insan için oldukça hoş olan cura sesi. Ozan Tügen’in çaldığı cura notaları nakarata ayrı bir hava katmış. Kerem Özyeğen’in de bu şarkıda gitar çaldığını söylemeyi es geçmek istemiyorum. Geçmişin Yükü sözlerdeki “uzaktan” kısmıyla biterken yerini yine MMXII şarkılarından olan “Uzakta”ya bırakıyor. Uzakta, bir çok dinleyen tarafından eleştiriliyor bazı mecralarda lakin ne yalan söyleyeyim ben bu şarkıyı pek seviyorum. Sakinliği içine çekiyor beni. Akustik albümünde girişini de çok beğendiğim şarkılardan oldu. Çok güzel ve baskın bir akustik tonu duyuyorum. Aslına bakılırsa elektrik versiyonundan tek farkı akustik olarak çalınması. Orijinaline en yakın olan çalışma bu olmuş.

Uzakta’nın son notasından sonra Pentagram’ın müzik yolculuğuna başlıyoruz asıl olarak bence. Zira bu bir 30.yıl albümü ve artık geriye gitmeye başlamak gerekiyor. Albümde kayıtsız şartsız en beğendiğim şarkı 1992 yılından geliyor: “No One Wins the Fight.” Şarkı “Trail Blazer” albümünde yine Ogün Sanlısoy tarafından seslendirmişti. Savaş karşıtlığı ile göze çarpan şarkı her haliyle agresif bir şarkı. Yine özüne sadık kalınarak agresif bir akustik gitar girişiyle başlıyor. Albümde Demir Demirkan’ın gitar çaldığı şarkılardan ilki ayrıca. Ogün Sanlısoy’un olgunlaşmış sesiyle 1992 versiyonundan çok daha fazla hoşuma gitti ve albümde ilk sıraya yerleşti benim gözümde. Kendisiyle savaşta kimsenin kazanmayacağına kanaat getirdikten sonra hem Pentagram hem Pentagram sevenler için en özel şarkılardan birinin girdiğini duyuyoruz sakin bir gitar, vokal ve çello eşliğinde. Fly Forever, Pentagram’ın Doğu’da şehit olan gitaristi Ümit Yılbar için yazılmış, ağıt niteliğinde olan bir şarkı. En az benim gibi bu şarkıyı 1992 kaydından farklı olarak yenilenmiş şekilde duymak isteyen çok insan olduğuna eminim. Akustik albümünün çıkacağını duyduğumda bu şarkının olmasını istiyordum ve gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Fly Forever, ayrıca 2012 yılında ülkemizin sevilen metal gruplarından Soul Sacrifice tarafından “Carpe Mortem” albümünde cover’lanmıştı. Kendi içinde çok başarılı olan bu cover’ı da dinlemediyseniz dinlemenizi salık veriyorum. Fly Forever, her haliyle güzel. Bu albümde ise şarkının sonundaki yoğun yaylı ezgiler en hoşuma giden kısım oldu. Dinlemeye doyamıyorum…

Şimdi ise yerel ezgilere girme vakti. Karşınızda “Gündüz Gece” Yine Ozan Tügen’in curası ve Demir Demirkan’ın gitar çaldığı şarkımız 1997 yılında çıkan “Anatolia” albümündendi. Bu versiyonunda şarkıyı Murat İlkan, Gökalp Ergen ve Ogün Sanlısoy seslendiriyor. Müziğinde herhangi bir değişiklik yok ancak solosundaki ufak değişimler pek hoşuma gitmedi, orijinalindeki soloyu çok daha seviyordum. Gündüz Gece, Pentagram tarihi için önemli cover’lardan. Aşık Veysel’in eseri olan bu şarkı / türkü neredeyse bütün Pentagram konserlerinde çalınıyor. Anatolia demişken Pentagram, albüme aynı ismi taşıyan şarkı “Anatolia”yı da eklemiş ve üstüne üstlük bir sürpriz yaparak şarkıyı Şebnem Ferah’a söyletmiş. Şebnem Ferah sevenlerin hoşuna gidecek bir çalışma olduğunu düşünüyorum ancak Şebnem Ferah’ı sevmeme rağmen bu yorumu pek beğendiğim söylenemez. Şarkının yorumlanmasına söyleyecek sözüm yok ancak daha yırtıcı bir şarkıda görmek isterdim Şebnem Ferah’ı.

“Anatolia”yı kapatırken albümün de sonlarına yaklaşıyoruz. Sırada benim için Pentagram’ın külliyatında en iyi albüm olarak nitelendirebileceğim “Unspoken“dan iki tane şarkı var. Muhteşem bir açılış şarkısı olan “In Esir Like an Eagle” orjinalinden farklı olarak melodisiyle giriyor. Bir çok projeden de tanıdığımız Melisa Uzunarslan da kemanıyla bu melodiye eşlik ediyor. Murat İlkan’ın vokali üstlendiği şarkı bana her zaman Anadolu ezgilerini hatırlatıyor ki Unspoken albümünün geneli benim düşünceme göre öyle. “Akustik”te de bu hava kaybedilmeden verilmiş. Orijinal halinin girişinde yer alan sert ve hızlı davul partisyonunu solodan sonra vermişler ki bence bu da çok güzel olmuş. Bu şarkıda da dikkatimi çeken yoğun bas yürüyüşleri oldu. Gerçekten iyi bir sistemde dinleyince içinizde hissediyorsunuz!

Yukarıda belirttiğim üzere sırada “Unspoken”dan gelen diğer şarkı olan “For the One Unchanging” var. Bu şarkı aslında benim çok sevdiğim şarkılardan değil yani dinlerken “keşke bunun yerine Lions in a Cage olsaydı” dedim ama akustik olarak bence gayet başarılı olmuş. Yaylıların hakim olduğu bir şarkı olması ilgimi çekti, çünkü akustik şarkıların yaylılarla uyumunu çok seviyorum. Orijinalindeki gibi Murat İlkan yorumuyla dinliyoruz şarkıyı. Yavaş yavaş başlayıp yavaş yavaş sonlanırken listeye baktığımızda da sona geldiğimizi görüyoruz, geçen hafta yayınlanan Sonsuz’u saymazsak. Yeniden “Anatolia”ya dönerek Pentagram konserlerinin en çok çalınan şarkılarından birine yani “Give Me Something to Kill the Pain”e kulak veriyoruz. Demir Demirkan’ın gitar çaldığı 3.şarkı Gökalp Ergen’in sesiyle açılıyor. Şarkı başladığında Murat İlkan ile beraber söylüyorlar. İkisinin ses uyumuna gerçekten hayran kaldım. İkisi de öyle güçlü sesler ki bir araya geldiklerinde muhteşem bir uyum yakalıyor. Normal şartlarda her haline bayıldığım, sayısız kez dinlediğim şarkıyı bu versiyonuyla en iyi Pentagram listesine koyuverdim.

Pentagram, Türk metal tarihimiz için çok önemli bir grup. Pentagram ile gençliğini geçiren bir çok insanın şu an çocuğunun olduğuna eminim, gerek yurt içinde gerek yurt dışında çok önemli işler yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Genel olarak bu albüm de beni tatmin etti, gönül isterdi ki sevdiğimiz nice şarkı bu albümde olsun. Ancak 11 şarkı bile bir grubun 30 yıllık emeğini özetlemek için yeterli. Bundan sonraki süreçte akustik konserleri çok merak ediyorum ve bu kadroyu canlı olarak dinlemek için sabırsızlanıyorum. İyi dinlemeler!

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.08/10, Toplam oy: 83)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2017
Şirket
Sony
Kadro
Cenk Ünnü: Davul
Demir Demirkan: Gitar
Gökalp Ergen: Vokal
Hakan Utangaç: Gitar, geri vokal
Metin Türkcan: Gitar, geri vokal
Murat İlkan: Vokal
Ogün Sanlısoy: Vokal
Tarkan Gözübüyük: Bas, geri vokal

Konuklar:
Ozan Tügen: Cura, geri vokal
Kerem Özyeğen: Gitar, geri vokal
Cihan Barış: Geri vokal
Cengiz Ercümer: Perküsyon
Melisa Uzunarslan: Keman
Deniz Doğançay: Viyola
Özer Arkun: Çello
İskender Paydaş: Piyano
Şebnem Ferah: Vokal
Şarkılar
1-Apokalips
2-Geçmişin Yükü
3-Uzakta
4-No One Wins the Fight
5-Fly Forever
6-Gündüz Gece
7-Anatolia (Ft.Şebnem Ferah)
8-In Esir Like an Eagle
9-For the One Unchanging
10-Give Me Something to Kill the Pain
11- Sonsuz
  Yorum alanı

“PENTAGRAM – Akustik” yazısına 19 yorum var

  1. Bu çalışma hakkında görüşlerim biraz enteresan benim. Tam bir kefeye koyamıyorum.

    Akustik çalışmaları ziyadesiyle çok fazla seven biri olarak, fikir olarak öğrendiğimden beridir beni heyecanlandırsa da albümü dinlemeye başladığımda yüzüm biraz buruştu. Gitar tonlarından “kesinlikle” memnun değilim. Söz konusu grup Pentagram olunca maddi imkansızlıklardan pek fazla bahsedemeyeceğimiz için bunun istenerek yapılmış bir seçim olduğunu düşünüyorum ve… olmamış işte.

    Gitar tonları, şarkı düzenlemeleri falan derken albüm bir akustik albümden ziyade “Soft Rock” albümü gibi tınlıyor ki bu çok rahatsız edici.

    Yanı sıra, ne kadar grubun tarihinde bir yeri olmuş olsa da örneğin ben “Gündüz Gece” yorumunu bu albüme koymak istemezdim. Bazı yerleri “Doğa İçin Çal” projesinin yorumunu o kadar fazla hatırlatıyor ki “ne dinliyorum ya ben” dedirtti bana.

    Albüme verilen not, elbette kişisel bir şey olsa da çok fazla. Şahsen bu albüme ben 6′dan daha fazla bir not veremem. Yukarıda saydığım nedenlerin yanında akustik çalışmalar içerisinde öyle albümler var ki (sadece Black Label Society çalışmaları bile yeter, Green Carnation’a falan hiç girmeye gerek yok) bu albüme 9 verirsek onlara ne vereceğiz?

    Velhasıl, 30. yılını tamamlamış ve hala devam etmekte, üstelik gerek tanınırlık, gerek imkan olarak herhangi bir Türk grubunun kolay kolay ulaşamayacağı bir yerde olarak Pentagram’ın akustik albüm çıkarmasını değil, üretmeye devam etmesini ve Dünya sahnesinde de daha ciddi bir yer edinmesini dilerim ben. Biraz maddi kaygılar söz konusu gibi geliyor bana ki karşı değilim, elbette herkes parasını kazanacak ancak grubu bugünlere getiren üretimler, sound devam etmeyecekse nasıl olacak? Şu an 30 yılını doldurmuş Heavy Metal, Thrash Metal gruplarının kayda değer bir kısmı hala daha dolu dizgin yollarına devam ediyorken Pentagram’ı bundan alı koyan ne? Düşünmek lazım biraz…

    Sinan Ceylan

    @Görkem Tekiner, son paragrafa kesinlikle katılıyorum. Ben de 30. yıl için yeni bir albüm çıkarmalarını isterdim. Akustik projesi her zaman yapılır. 20. yıl oluyor DVD/live CD yapıyorsuni 30. yıl oluyor akustik yapıyorsun. Ee, yeni proje, yok?

    Ayrıca keşke “This too will pass” olsaydı da umut tazeleseydik bari şu günlerde… Gerçi akustik düzenlemeye ne denli müsait bir parça bilemem teknik yönünü.

    6′dan yukarısı biraz duygusal kaçıyor bana göre.

    Batıkan B.

    @Görkem Tekiner, puanlama olarak biraz objektif olamadığıma katılıyorum gönül bağı gereğince, beğenim doğrultusunda yüksek verdim ama neticede bu bir kişisel kritik :)

    benim için de aslına bakılırsa cayır cayır yeni şarkıların olduğu bir albüm gerekliydi 30.yılda veya bu albümde 1-2 tane yeni akustik şarkı olabilirdi. Ben sound’u beğendim aslında, en çok beni kendisine çeken şey albümün atmosferiydi. 1990-2017 arasındaki tüm albümlere hakim olan birisi olarak atmosferi çok beğendim.

    Yine de bekleyip görmek lazım, konserler nasıl olacak, yeni bir şeyler çıkacak mı vs.

    hysteresis

    @Görkem Tekiner, Şu anda Gündüz Gece’yi açtım, gitar tonları ve vokal kayıtları hakkaten çok çiğ, davul da girince Guitar Pro midi’si dinlediğimi sandım. Hele gitarın power chord bastığı bölümler sanki yanlışlıkla DI track olarak kalmış gibi olmuş. Diğer şarkılara da bakıp tekrar yorum yazarım.

  2. erdem says:

    Pentagramı severim ama 30 yılda 7 albüm onlarda hep başlarda !

  3. Ouz says:

    Bu tarz çalışmalara karşı acayip mesafeliyim.

    Yalnızca merakımdan “Sonsuz” şarkısını açtım albümden. Parça katledilmiş, yetmemiş mezarı üzerinde tepnilmiş resmen. Çok üzüldüm ve bu işlere neden mesafeli olduğumu bir kez daha kendi kendime kanıtlamış oldum. Bazı şeyler, ilk halleriyle kalmalı.

  4. hysteresis says:

    Yekta Kopan’ın, albümde çalanların büyük bölümüyle gerçekleştirdiği bir röportaj var: https://www.youtube.com/watch?v=vYOtSEf8gcU

  5. killyourselfchuck says:

    9 aşırı fazla olmuş bence.

  6. erdem says:

    Kimse kusura bakmasın işte bu yüzden türk metalinden bişey olmuyo bizde yaratıcılık yok ya cover ya eskilerden zorla 1 2 albüm anca işte bak yaratılıcılık üretkenlik olacak abi bak testamenta slayera kreatora metallica vs black death metal içinde gecerli bu hala adamlar arı gibi çalışıyo bizde yap 1 2 albüm sonra ekmeğini ismin namını ye, Aaa pentagram efsane abi ne efsanesi !!!

  7. Oiseaux says:

    Not biraz fazla olmuş bence de. Alışamadım maalesef albüme. Ne bilim bir garip geldi, bir şey eksik ama bulamıyorum bir türlü. Yinede 7.5 dan aşağısı da ayıp olur.

  8. Berca B. says:

    Pentagram’dan bağımsız, genel konuşuyorum, abi üretkenlik yaratıcılık dediğin şey enstruman değil ki pratik yapa yapa otomatik hale gelsin. İlham gelir albüm yaparsın, gelmezse yapmazsın oldu bitti. Zorla, ite kaka albüm mü yapılır? Sonra beğenmeyince suçlu yine grup oluyor.

    Ben de çok sevdiğim gruplar hep bir şeyler yapsın istiyorum ama akıllarına bişi gelmiyosa da zorlama, yarrak gibi albümler yapacaklarına hiçbişi yapmasınlar lan. Yoksa kim istemez sürekli acayip yaratıcı olmayı, vay amk ne albüm yapmışlar yine lan dedirtmeyi.

    Ayrıca bu türk gruplarına mahsus bişi değil, dünyanın en büyük grupları da aynı durumlara düşüyor malesef.

    Görkem Tekiner

    @Berca B., Her ne kadar genel adına konuşuyor olsanız da bu durum yaptığınız yorumun fazlasıyla politik bir yorum olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu yorumun dinleyiciyi bağlayan bir tarafı yok.

    Ki takdir edersiniz ki Pentagram konusu “genelden” biraz hatta baya daha ayrılan bir konu (bunun sebeplerinden bahsetmeyeceğim çünkü Türkiye’de metal müzik sahnesine girmek gerekiyor bunun için, zaten çok konuşulan bir konu, herkesin de iyi kötü bir fikri var).

    Benim yaptığım sorgulamalar ve eleştiriler de dahil olmak üzere burada diğer negatif yorumların sebebini müzisyen kafasıyla değil de dinleyici kafasıyla değerlendirmek gerekiyor. Pentagram 20. yıl konserleri vesilesiyle yeniden bir araya geldiğinden beridir 10 yıl geçmiş ve bu sürede bir normal yani yeni şarkıların olduğu albümü, 2 konser albümü -ki bunların birisi de pek benimsenmemiş bir albümün canlı kayıtlarını içeriyor- ve akustik bir albüm çıkarmış.

    Standart dinleyicinin bu albümlerin kaçından tam anlamıyla memnun olduğu biraz muamma malumunuz. Örneğin kritiğin yazarı yorumunda kendisinin grupla duygusal bir bağı olduğundan dolaylı olarak bahsetmiş ve yorumlarının temeline açıklık getirmiş ancak geri kalan dinleyiciyi bunlarla oyalamak böyle negatif yorumların çoğalmasına sebep olur, olacaktır da. Bu grubu ne denli bağlar, orası da onların bileceği iş.

    İlham meselesinin politikliğiyle ilgili önce şunu söylemek lazım. Siz bir grup olarak profesyonel bir şekilde, anlaşmalara falan imza atarak bunu bir “iş” halinde icra ediyorsanız, plak şirketinizden dinleyicinize kadar size ilhamın ne denli gelip gelmediği pek kimsenin umurunda olmaz. Olmamalıdır da zaten. Gerek plak şirketi basmak için gerek dinleyici dinlemek için sizden periyodik olarak bir ürün gelmesini bekleyecektir çünkü en nihayetinde siz bunun taahhütünü vermişsinizdir, plak şirketi için imzanızla, dinleyici için ise varlığınızla.

    Bu noktada benim en çok sevdiğim örnek Gorefest’tir esasen. Vaktiyle bir dar boğaza girip her şeyi askıya alan grup 2000′lerin ortalarında tekrar bir araya geldi. 2 tane muazzam albüm yaptı ve tekrar aynı darboğaza döndüklerini fark ederek grubu yeniden askıya aldılar.

    Diyeceğim, zorla, ite kaka albüm yapılır. Siteyi takip ettiğim kadarıyla siz de müzik mutfağının içindesiniz ve bu söyleyeceğimi zaten biliyor olmanız lazım; her albümün muazzam ilhamlar neticesinde yaratılıyor olduğunu düşünmek için fazla romantik olmak gerekiyor.

    Zorlamaya, itmeye kakmaya rağmen albüm yaratılamıyorsa da iş akdi sonlandırılır ve grup dağıtılır. Bu şekilde de insanların hafızalarında iyi bir yer edinebilirsiniz. Aksinde olacağı gibi “bu herifler de bizi mi kopartıyor yahu” şeklinde negatif bir fikirle hatırlanmazsınız.

    Pentagram’ın kendini soktuğu yol, budur. Bunu engellemesi için yapması gereken şey de iyi kötü, ilhamla ya da zorlamayla bir şeyler üretip yeni albüm yahut albümler yapması, dinleyiciyi kendine yaklaştırmasıdır. Sırf Akustikhane, JoyTurk Akustik gibi oluşumlar bir süredir tutuyor, piyasada sırf duygusal tınladığı için oluşmuş akustik rüzgarına sığınıp akustik albüm çıkarması değildir.

    Berca B.

    @Görkem Tekiner, benim bildiğim kadarıyla, politik cevap vermek, belli bir dengede, çok da suya sabuna karışmayan bir cevap vermek demek. Fikrimin neden politik olduğunu düşündün ki, ben görüşümü çok açık bir şekilde belli ediyorum, o da sanatın/sanatçının dinleyiciye karşı hiçbir sorumluluğu olmadığı. Sadece var olarak bile dinleyiciye yeni ürün sunma zorunluluğu/taahhüdü fikri, “ite kaka albüm yapacaklar” düşüncesi benim gerçekten çok ters bulduğum şeyler. Bu durumda politik olmak yerine, cetvelin iki ayrı ucunda bulunuyoruz bence.

    Yorumlarımı da dinleyici gözüyle yapıyorum tabii ki. Pentagram benim için de çok özel bir grup, hayatımda ilk gittiğim konser, ilk aldığım albümlerin bazıları hep Pentagram’dan. Ama albüm çıkarmıyorlarsa ne yapayım, gidip yakalarına mı yapışayım, hesap mı sorayım? Ne onlar müziklerini benim için yapıyorlar, ne de ben onların müzikleri sayesinde nefes alıp veriyorum. Bana göre, bir şeyi çok sevdiğimiz ve benimsediğimiz zaman, hakkımız olmayan yerlere rahatça adım atıp bunu normal bulmaya başlıyoruz. Bu dünyada kimsenin kimseye karşı bir sorumluluğu yok, hele hele sanatını seviyorsun diye daha fazlasını talep etmek çok garip değil mi? Van Gogh eskisine göre çok resim yapmıyor diye eleştirildiği bir dünya düşünebiliyor musunuz? Tamam, tabi ki daha fazlasını isteyebiliriz ama kimseyi mecbur edemeyiz. Adı üstünde, sanat bu, genel müdüre satış raporu sunmak değil. Herhangi bir şirketle sözleşme imzaladıysa da bu şirket ile grup arasındadır. Sözleşme şartlarını yerine getirmiyorsa şirket yaptırımını uygular, bizlik bir durum yok yine ortada.

    Ha, dinleyici tarafında benim için şöyle bir şey oluyor. Hem çok fazla üretmeyen, hem de tarzlarını çok da ilgilenmediğim bölgelere çeken gruplarda olduğu gibi Pentagram’a olan merakım da zaman içinde azaldı ve çıkardıkları son albümü dinlemedim bile. Bu, az üretimlerinin benim tarafımdaki karşılık buluşu. Aynı şekilde In Flames, PoS, Opeth (gerçi onların son albümü süper) gibi zamanında bayıldığım ama tarzlarını ilgilenmediğim yönlere çektikten sonra merakımın sıfıra indiği gruplar var. Yani her hareketin bir karşılığı var. Üretici olmazsan ilgiyi yitirirsin. Sevdiğim tarzda devam etmezsen seni daha fazla dinlemem ve merak etmem. Ama bu kadar işte, ne onların bana karşı bir yükümlülüğü var, ne de ben onları takip etmek zorundayım. Çok uzatmamaya çalıştım ama uzadı, umarım anlatabilmişimdir. Sevgiyle.

    Sinan Ceylan

    @Berca B., Kanka “genel konuştuğun” şeylere katılıyorum. Mesela Mastodon geçen sene yapmadı, 18 ay ara verdi şimdi tırnak yiyoruz yeni albümü beklerken, di mi? Pain of Salvation (sağlık sorunu filan da var gerçi ama) 3 yıl ara verdi, bak son albümleri cayır cayır. Bu konuda hemfikiriz sanıyorum.

    Ama Pentagram özelinde, kusura bakma da kanka, çift kale halı saha maçı yapacak kadar kadro sirkülasyonu yaşamış adamlar, o ilham da birinden birine geliversin bi zahmet… Hani EP çıksın, Single çıksın en kötü. :)

    Görkem çok güzel özetlemiş durumu.

    Not: Asla Pentagram fanı değilim. Murat İlkan ayrıldıktan sonra zaten tümden takibi bıraktım (İlkan’ın Kendi solo albümü {2013 Fanus} ise zaten ülke standartlarının üzerinde bir albümdür misal). Bu albümü ise Spotify’dan dinledim. Kaldı ki çıkacağını duyduğumda bile heyecanlanmamıştım, beklentim yoktu zaten.

    Berca B.

    @Sinan Ceylan, bro esasında benim tek karşı olduğum şey, Görkem’e de yazdığım gibi, sanatçının bir şeylere zorunlu tutulması, adamlarla gönül bağı kurduk diye bize bir şeyler borçlu olduğunu düşünmemiz. Yeni materyal istemek, dilemek tabi ki çok normal şeyler, ama -Patreon vs gibi ortamlardan daha ürün bile ortada yokken para vermedikçe- talep etmek, mecbur bırakmaya çalışmak, onlar işin tadını kaçırıyor benim gözümde. Kaldı ki ben hala ilham gelseydi, düzgün bi iş olacağına inansalardı, şimdiye daha çok albüm yapmış olurlardı diye düşünüyorum çünkü Pentagram’ın albüm yapıp zarar edeceğini pek hayal edemiyorum. Albüm yapmak onların da faydasınadır diye düşünüyorum. Yapmıyorlarsa, içlerine sinen bir ürün yoktur herhalde.

    Bu arada az üretim yapan grupları da savunmuyorum zaten. Üretmedikçe bir yerden sonra merağım da azalıyor, albüm çıkarsalar da dinlememeye başlıyorum, kendimce verdiğim “reaksiyon” bu oluyor ve onlar da bir hayran kaybetmiş oluyor. Yani grupların da bu dengede bir kayıpları var, ama yine dediğim gibi, albüm çıkarmıyorlar diye sinirlenecek değilim, sadece hayatımda eski etkileri kalmaz, o kadar :)

    Sinan Ceylan

    @Berca B., bi üstte yaptığın yorum onay beklerken ben yazdım sanırım, o yüzden böyle oldu.

    Aslında zaten herkes kendi içinde merakını ve ilgisini zaten yitiriyor. Ama bu mecra sayesinde sadece dışa vuruyoruz, yoksa ben şahsen sinirlenmedim. Dediğim gibi Murat İlkan ayrılınca zaten tümden bıraktım takibi de…

  9. junkman afatsum says:

    Bence olmuş arkadaş! Tabi ki Pentagram’ı neden bu yıl dönümlerinde yeni albüm yapmıyor diye ya da neden yerel kaldı diye eleştirebiliriz ama sırf bu nedenlerden dolayı albüme yüklenmek doğrusu pek doğru değil.

    Albüme ayrıca değinirsem bir kaç olmamış dediğim parçalar olsa da genel itibari ile kaliteli bir bakış açısıyla yapıldığını çok belli ediyor bu albüm. Kaliteden kasıt ne dersiniz genel düzenlemelerden tut enstrüman seçimleri olsun vokal melodileri olsun baya başarılı.

    Notum ise 7 buçuktan 8 olur. Buçuktan 8 olmasının nedeni ise köpeği olduğum ”No One Wins the Fight” başyapıtı sayesinde. Bu arada Şebnem ablam olmamış beee tam hayal kırıklığı benim için.

  10. burak35 says:

    hiçbişeyi beğenmeyin zaten amk sankim siz tanrısınızda…

  11. İlker says:

    Güzel bir anlatım olmuş teşekkürler

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.