# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MASTODON – Emperor of Sand
| 20.03.2017

Kızgın kumlardan kozmik kederlere.

MASTODON’u 2000′lerin en önemli birkaç grubundan biri yapan şey sadece çok özgün bir sound’u olması ve her albümünde başka dünyalar yaratmayı başarması değil. MASTODON’u albümden albüme dünyanın en iyi gruplarından biri hâline getiren en önemli şeylerden biri de, grubun böylesi olaylı bir müziğe ruhanî bir boyut katabilmesi.

Çıkardığı her yeni albümle birlikte bir miktar hayranına “bi dakka bi dakka, en iyisi bu sanırım” veya “tamam ya en iyisi kesin bu” dedirten ve bir sonraki albümde bu kararları bir kez daha değiştirten MASTODON; “Leviathan“dan bu yana sürdürdüğü bu geleneği “Emperor of Sand”de de devam ettireceğini daha en baştan belli ediyor, diyerek bu uzun cümleyi noktalayalım ve albümün derinliklerine yollanalım.

Crack the Skye“dan bu yana, hep grupla ilintili birinin ölümünden/hastalığından/acısından ilham alan MASTODON; yeni albümünde de “son iki yılda çekilen acılar” şeklinde özetlenen ve kanserle bağlantılı bir konseptin peşinden gidiyor. Hayatı ellerinden kayıp giden bir insanı, kum saatindeki kumların hızla yer değiştirdiği bir düzlemi ele alan ve albüme de bu sebepten “Emperor of Sand” ismini veren MASTODON; bu “yitip gitme”, “olan biteni bir şey yapamadan izleme”, “elde bir şeyin kalmayacağı o anı bekleme” gibi ruh hâllerini ve durumları içselleştirilmiş şekilde sunulan “Emperor of Sand” ile bir başka “MASTODON albümü”ne imza atmış.

Peki nedir “MASTODON albümü”? MASTODON albümü en başta bi ekip çalışmasıdır. Bu dört adamın birlikte müzik yapmak için dünyaya geldiklerini hissettirir. Üçlü vokal kullanımıyla, değişken rifleri ve melodileriyle duygudan duyguya geçer; bir şarkı içinde bin şey anlatır. Enstrümantal mükemmelliğin üstünde zaman zaman çabaladıklarını hissettiren vokallerin gerçekliği ve samimiyetiyle vurur. Progresifliğiyle başka, hüznüyle başka sarsar…

Bunlar elbette pek çok başka grup için de söylenebilecek tanımlar. Herkes sevdiği bir grup için böyle methiyeler düzebilir. Ancak konu MASTODON olduğunda ortada olan asıl önemli şey; bu grubu oluşturan elemanların biri eksik olduğunda bile hiç olmayacaklarmış gibi hissettirmeleridir. Aralarından birini bile çekseniz artık MASTODON olamayacakmış gibi hissettiren organik bağlar ve bu bağların bir araya tutturduğu onca albüm ve şarkıdır sözünü ettiğim.

“Emperor of Sand” de bu anlattıklarımdan farklı bir yerde durmuyor. Her dinleyiciye göre farklı bir en iyi albümü bulunan Atlantalı grup; “Emperor of Sand” ile de şimdiden bir kısım dinleyicilerin, müzik yazarlarının favori MASTODON albümü olmuş bile. Tıpkı ilk albümden bu yana çıkan tüm MASTODON albümlerinde olduğu gibi. İşte MASTODON’u özel yapan da bu; çıkan her yeni albümünün büyük bir kitlenin grupla ilgili en iyilik kıstasını değiştirebilecek kudrete sahip olması; yaşanılan, içselleştirilen önceki bir en iyi albümü bir anda aşarmış gibi düşündürtmesi. İşte bu yüzden MASTODON’un heyecanı hiç kaybolmuyor, hep şaşırtabiliyor, tazeymiş gibi geliyor.

“Emperor of Sand” belli açılardan “Crack the Skye”a yakın duran özellikler taşıyor. Progresiflik, sertlik ve hüzün dozlarının uyumu, barındırdığı bilgece tavır ve akustiklerin geri planda bırakılıp cayır cayır gitarlara gönül vermesi dolayısıyla grubun tamamen progresif rock/metal sularına teslim olduğu o müthiş albüme benzeşmesinden ötürü; MASTODON bu albümde de “Crack the Skye”ın prodüktörü Brendan O’Brien’a geri dönmüş ve onunla birlikte kulağa muazzam gelen, dinleyiciyi içine alan bir işe imza atmışlar.

Duruş açısından, bir önceki albüm “Once More ‘Round the Sun“dan daha gizemli, nispeten karanlık, “daha MASTODON” olduğunu düşündüğüm “Emperor of Sand”, sınırları hiçbir zaman kapanmayacak ve devamlı genişleyecekmiş gibi duran lezzetli MASTODON sound’u içerisinde, grubun kendi gibi kalıp kendini hiç tekrar etmediği bir diğer albüm olarak beyinlerimize yazılıyor. Yine “Once More ‘Round the Sun”ın daha ılıman, daha sıcak havasına kıyasla daha bir acılı, çaresizlik içeren, karanlıklaşan anlar barındıran bir albüm “Emperor of Sand”. “The Hunter“ın psikolojik derinlikleri ile “Remission“ın canhıraşlığını, “Leviathan” ile “Blood Mountain“ın masalsı vurdulu kırdılığını, “Crack the Skye”ın kozmik kederlerini bizlere sunan bir çalışma.

Neredeyse her şarkıda hissedilen “bu şarkı bir sonraki single olur” (bu arada Steambreather’a net klip, video bir şey çekilir) havasının da eklenmesiyle, “Emperor of Sand”in gücü katlanarak artmış ve ortaya duygudan duyguya savuran bir albüm çıkmış. Show Yourself’in oynaklığı, Roots Remain’in karanlığı gibi bambaşka unsurlar, MASTODON’un hünerli ellerinde değerleri katlanan işlere dönüşmüşler.

Dönüşüm demişken, “MASTODON’un manyak davulcusu” olarak başlayan ve albümden albüme rolünü artırarak neredeyse grubun esas vokalisti Hâline gelen Brann Dailor’ın dönüşümünden de söz etmemek olmaz. “Once More ‘Round the Sun”daki en önemli şarkılara sesiyle hayat veren Dailor, “Emperor of Sand”de de hem sesi hem de davul becerileriyle albüme damga vuruyor. Dolgun ve etli davul tonuyla kafamıza çaktığı ritimleri, bir yandan çok daha dominant hâle getirdiği vokal becerileriyle şekillendirip MASTODON müziğinin en kilit noktalarından birine dönüşüyor.

Grupla bundan 12 yıl önce, Blood and Thunder’la tanışmış bir insan olarak; benim için MASTODON demek Troy Sanders’ın o kimseye benzemeyen çiğ haykırışlarıdır ve her zaman öyle kalacaktır. “Emperor of Sand”in de Sultan’s Curse ile bu şekilde başlamasıyla gülen yüzüm, “Crack the Skye”ı kapatan The Last Baron’la karakterdaş olarak niteleyebileceğimiz Jaguar God’ın son notalarına dek bu etkinlenmesini sürdürdü. Steambreather’a daha ilk dinlemede eşlik etmek istedim, Ancient Kingdom’daki Troy vokalleriyle 10 küsür yıl öncesine döndüm, Precious Stones’un solosunda Brent’in konserlerde büzüşen yüzünü gördüm, Word to the Wise’ın giriş rifinde stüdyosunda oturmuş gitar çalan Bill’i andım, Clandestiny’nin ortalarına doğru stüdyoya koşup davulun başına oturmak istedim.

Kapanış paragrafı öncesi paragrafına gelirken söylemek istediğim; MASTODON’un bence asla ve asla önceki albümlerle kıyaslanacak, karşılaştıracak albümler yapan bir grup olmadığı. “En iyi albümleri şu” derken, diğer albümlerdeki tonla güzelliği gerçekten de ikinci, üçüncü sıraya koyabileceğimizden emin miyiz? Yaşattıkları, hissettirdikleriyle elbet daha çok sevdiğimiz, bizim için daha özel olan albümleri olabilir, ancak müzikalite, zenginlik, içerik olarak MASTODON albümlerinin birbirlerinden net üstünlük ve zayıflıkları olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.

“Emperor of Sand” de böyle bir albüm. Pek çok kişi tarafından grubun en iyi ya da en sıradan albümü olarak gösterilebilecek, bir önceki albümün ötesinde ya da gerisinde şeklinde nitelenebilecek; kısacası tüm MASTODON albümerlerinin ortak kaderi olan “çok iyi olduğu için akıl karıştırma ve fikir değiştirtme” işlevini üstlenecek bir çalışma. Ben şimdiye dek albümü dinlediğim yaklaşık 20 seferde de “hmm, bakayım ne açılardan diğerleriyle ne durumda, neye kıyasla hangi albümle ne vaziyette” gibi sorgulamalara girmedim ve sunulan bir başka mükemmellikten zevk almaya baktım. Bu yüzden de “Emperor of Sand” için yapılabilecek en kolay şeyi yapıyor ve albümü kaliteli müzik dinlemek isteyen istisnasız herkese öneriyorum.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.81/10, Toplam oy: 128)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2017
Şirket
Reprise Records
Kadro
Troy Sanders: Bas, vokal
Brann Dailor: Davul, vokal
Brent Hinds: Solo gitar, vokal
Bill Kelliher: Gitar
Şarkılar
01. Sultan’s Curse
02. Show Yourself
03. Precious Stones
04. Steambreather
05. Roots Remain
06. Word To The Wise
07. Ancient Kingdom
08. Clandestiny
09. Andromeda
10. Scorpion Breath
11. Jaguar God
  Yorum alanı

“MASTODON – Emperor of Sand” yazısına 42 yorum var

  1. deatheist says:

    ” Ancak konu MASTODON olduğunda ortada olan asıl önemli şey; bu grubu oluşturan elemanların biri eksik olduğunda bile hiç olmayacaklarmış gibi hissettirmeleridir.”

    daha 1-2 gün önce kendi kendime aynı şeyi düşünüyordum ben de. olası bir kadro değişikliğinde gruba dahil olacak kişi mastodon’dan daha mastodon şarkı yazıyor olsa bile bünyem kaldırmaz, gruba olan heyecanımı yitirirdim herhalde. iyi ki eric saner gruba kök salmamış mesela.

    albüme dair yorumumu da dinledikten sonra yaparım (dinlemeden yapmayıver bi zahmet)

  2. Black Thunder says:

    The Red Baron değil, The Last Baron.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Black Thunder, düzelttim sağ ol, Crack the Skye’da Rus etkileri olduğundan (komünizm//kızıllık, vs.) o şarkıdan bahsederken nedense aklıma hep The Red Baron oyunu geliyor.

    https://www.gamegrin.com/assets/Uploads/Red-Baron-6-1024×576.jpg

  3. deadhouse says:

    Mükemmel bir kritik. Süper bir albüm. Çok sevdim albümü. 10 senedir Mastodon dinlememe rağmen 2 albümlerine bayılmama rağmen genel olarak hastası olmadığım bir gruptu. (2 albümüne bayılmış ama hastası değilmiş, ilginç) Hatta abartıldıklarını düşünüyordum eskiden. Gerçekten müthiş bir grup. Umarım daha da albüm yaparlar ve grup üyelerinden biri ayrılmaz. Bu albüm en sevdiğim 3. albümleri oldu. Albümü açmamla kapamam bir oluyor. Her Rock n Roll evladı dinlemeli. Teknik de istiyorum duygu da istiyorum öfke de coşku da istiyorum diyorsanız ilk adreslerden biri kesinlikle Mastodon.

  4. NewWorld says:

    Kapasitesi yüksek, dinlenebilirliği pozitif etki bırakan bir çalışma olmuş. Müzisyenlerin bence en zorlandığı alan ilham kaynaklarını yenileyememe olmasıdır. Mastodon sürekli kendisine yenilik katan ve her albümde bu yenilikleri büyük hissettiren bir grup + Brent Hinds gibi bir manyağa sahip olmasıda ayrı bir şans. :)
    Show Yourself, Bende Once more ’round the sun etkisi bıraktı. fakat albümde en beğendiğim şarkı clandestiny ile word to the wise oldu.

  5. Melkor says:

    vektor’un collapse’ıyla, mastodon’un jaguar god’ının formülü mü denir yoksa anlayışı mı denir. harbiden birbirlerine çok benziyolar.

  6. İlk izlenimim gayet iyi bir albüm olduğu yönünde fakat bir Once More ‘Round the Sun değil.

  7. Ş. Yıldırım says:

    Modern grupların pek çoğunda görülen kendi yarattıkları müziğin içinde sıkışıp kalma hastalığına yakalanmamış olmaları bile grubu gözümde ayrıcalıklı kılıyor. Birkaç sene öncesine dek pek sevmediğim Mastodon, şu zamanlarda en sevdiğim birkaç gruptan biri. Bunu bozacaklarına dair bir his olmadı içimde. Bu albümde de kritikte bahsedilen enteresanlıkların her zamanki gibi var oluşu daha ilk dinleyişimde beni mutlu etti.

  8. MetaLstorM says:

    Albümü ortamlara düştüğü günden beri hergün bir tur döndürüyorum.Harika bir albüm olmuş gerçekten.Adamlar sanat yapmış resmen.Mastodon’u önceden o kadar seven ve önemseyen biri değildim ancak bu albümleriyle adamlara karşı bir saygı beslemeye başladım ve en yakın zamanda diğer albümlerini de dinleyeceğim.Şimdi bu albümde en çok beğendiğim 3 şarkıdan bahsetmek istiyorum;

    Steambreather:Albümdeki favori şarkım.Nakaratı dilimden düşmüyor.

    Precious Stones:1:59′da başlayan ve şarkının devamında bir-iki kez de olsa devam eden melodik kısım cidden çok hoşuma gitti.Sürekli dolanıyor aklımda.

    Word to the Wise:Yine nakaratı şahane olan bir şarkı ve bence albümde en iyi davul partisyonlarının yer aldığı parçadır kendileri.

    Sözleriyle olsun,sololarıyla olsun Emperor of Sand’in sene sonu listemde en üst sıralarda yer alacağı kesin.

    BÜYÜKSÜN MASTODON!!

    şeyh hulud

    @MetaLstorM, Precious Stones 1.59-2.10 arasını her dinleyişimde In Flames geliyor aklıma.

  9. Levent Ersoy says:

    @Ahmet Saraçoğlu, “Once More ‘Round The Sun” olacak. “One More…” olarak yazmışsın. Ellerine sağlık abi çok güzel kritik.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Levent Ersoy, düzelttim sağ ol.

  10. Ghuleh says:

    Kardeşim ayıp değil mi madem yazıyorsun link de atacaksın.

  11. x23 says:

    your lie in april diye bir anime, mangası da vardı, 2016 da filmi cekildi ama hic bir yerde yok cıldırıcam, o derece ıstıyorum, orda piyano calan dahi bi bir cocugun hikayesi, aynı zamanda ogretmeni olan annesi olunce ne zaman piyano basına otursa once guzel baslıo, sonra tuslar havada ucmaya baslıyor, calarken bosluga dusuyor, en sonunda da caldıgını duyamamaya baslıyor, bende de boyle oluyor turkçe krıtıklerde ara ara ıngılızce goruyorum, okuyorum onları, guzel oluyor. ancak yorumlardan anladıgım kadarıyla krıtıgı yazan kopyala yapıstır yapmamıs, bu guzel bır sey bence. ..

    Ahmet Saraçoğlu

    @x23, kopyala yapıştır derken?

    x23

    @Ahmet Saraçoğlu, yani sarkının adını bildigin haliyle yazmıssın gibi.

    Ahmet Saraçoğlu

    @x23, ha yok, yazım hatası olmuş sadece.

  12. şeyh hulud says:

    Mastodon yıl sonu listelerindeki bölüm sonu canavarı gibi bir şey. Bütün iyi albümler yukarı kadar çıkıp onda takılıyor sonunda.

    Yine 1-2 haftaya bunun en iyi Mastodon albümü olduğunu iddia edecek kıvama gelirim gibime geliyor.

  13. deadhouse says:

    Çıktığı günden bu yana dinlemediğim gün yok. Gerçekten müthiş bir albüm. Sıkılacağım diye de hiç korkmadım.

  14. Taylan says:

    İyi ki varsın MASTODON

  15. Osman says:

    9 bence biraz fazla olmuş. Albüm hakkındaki görüşlerim (İngilizce)

    https://rateyourmusic.com/collection/cCc_MikaelAkerfeldt_cCc/rating86110485

  16. Kadir says:

    Mastodon’un en iyi albümü.

  17. Black Thunder says:

    Ayın 17′sinden bu yana, sadece bu albümü dinliyorum desem, sanırım mübalağa etmiş olmam. Emperor of Sand, iyi bir albüm. Mastodon diskografisinde nereye koyabileceğimi tam olarak bilmiyorum, büyük bir ihtimal ile yukarılarda olmaz ama yine de iyi bir albüm. Mastodon’u özel ve eşsiz kılan unsurlardan biri, 7 stüdyo albümü olan bir grubun, hayranlarına soracak olsanız, 7′sini de söyleyebilecek olması. 2000′ler sonrası rock ve metal müziğin görmüş olduğu en özgün sounda sahip gruplarından birisi ve benim için, 2000′ler sonrası müziğin görmüş olduğu en iyi birkaç gruptan, belki de en iyisi. Almış olduğu formaların arkasına, Mastodon yazdıracak kadar kafayı sıyırmış bir Mastodon hayranıyım. Kesinlikle hayatımın grubu.

    Albüm, Mastodon’un en iyi nakaratlarını sunacak kadar iyi nakaratlara sahip. Hepsine eşlik edesim geliyor. Albüm, Blood Mountain, Crack The Skye, The Hunter ve Once More ‘Round The Sun albümlerinden izler taşıyor.

    Albümü ilk 2-3 dinleyişimde pek ısınamadığımı söylemeliyim. Ama dinledikçe, iyice sindirdikçe, iyi, çok iyi bir albüm olduğuna karar verdim.

    Ahmet ağabeyin bu tespiti, çok önemli: ” Mastodon’un, bence, asla ve asla önceki albümler ile kıyaslanacak, karşılaştıracak albümler yapan bir grup olmadığı. ” Bu çok aşikar, değil mi? Her albümde, biraz farklı tatlar ve duygular geçiriliyor. O yüzden, Mastodon söz konusu olunca, son albümden iyiydi, kötüydü gibi yorumların yapılmasını sevmiyorum. (Çok kişisel görüş)

    Nakaratlar… Albümdeki her nakarata eşlik edesim, avaz avaz bağırasım, yeri göğü inletesim geliyor.

    Troy, Brent, Brann… Brann, son iki albümdür, vokallerde çok etkin, üstün ve aktif bir şekilde yer alıyor. Muazzam bir ses rengine sahip. Brann’ı dinlemek, muhteşem bir his veriyor. Eşsiz bir ses. Troy, Mastodon’un eskimeyen yüzü. Onun yeri çok ayrı. Brent, o da çok eşsiz bir ses rengine sahip. Üç vokalli bir grup ve birbirlerine o kadar uyumlular ki, inanılmaz ve organik bir bağ var sanki aralarında… Hepsini ayrı ayrı seviyorum. Yine Ahmet ağabeyin belirttiği gibi, birini gruptan çıkartacak olsak, o bağ ve uyum kopacak, sıradan bir grup olacaklar gibi… Bu dört güzide ve nevi şahsına münhasır insan, kesinlikle dünyaya aynı grupta müzik yapmak için gönderilmiş. Başka bir açıklaması yok.

    Umarım, müzik kariyeriniz uzun soluklu olur. Her durağınızda yanınızda olacağım. Umarım, bir gün, bu topraklara tekrar gelirsiniz… Hayatımda, hayalini en çok kurduğum şeylerden biri… İyi ki varsın MASTODON!!

    Bu yazı, subjektif görülebilir, farkındayım ama elimden geldiğince objektif olmaya çalıştım. Bu sitede, ilk kez bu kadar uzun bir yazı yazıyorum.

  18. Dysplasia says:

    jaguar god, sultan’s curse gibi bir kaçı dışında tekrar dinleme isteği uyandıran bir şarkı bulamıyorum albümde. ‘mastodon lan bu, dinle seversin olum’ diye diye çeviriyorum albümü ama yok yahu. bundan önceki son üç albümleri beni ilk dinlemede yere yapıştırmıştı, çok bile şans verdim bir yorum yazmak için bence. açıkçası iron maiden’ın book of souls albümünde ne hissediyorsam onu hissediyorum.

    bir kere gevşek bir albüm. alternatif rock gibi, pop rock gibi; böyle bi kaypak gibi uzata uzata töbe bismillah. melodiler zorlama olmuş hep. daha önce yaptıklarını az biraz manipüle edip sokuşturmuşlar gibi. hep bi olmamışlık hissi. hiç heyecanlandırmıyor dinlerken.

    gereksiz hype’a geldi bence albüm. çok pis 6 veresim var da elim gitmiyor mastodon diye.

  19. deatheist says:

    henüz 3 yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum mastodon! utanır insan böyle güzel olunur mu mastodon?!

  20. Mustafa Sakallı says:

    Prodüksiyon biraz daha temiz olsa bence daha çok sevilir. Son üç albümle birlikte bu yoldan gidecekleri net gibi ama albüm Blood Mountain gibi tınlasa daha bir iyi olacak gibi geliyor.

  21. Emre says:

    Bunların Sultan’s Curse ve Show yourself adlı şarkılarını dinledim soundları gerçekten de iyi. Kaliteli bir gruba benziyorlar fakat Sultan’s Curse ve Show yourself adlı şarkılarının sözleri baya vasat gerçi bu tarz gruplarda çok fazla sözlere bakmamak lazım sonuçta söz bakımından bir meat loaf beklemiyoruz ama biraz daha özenselermiş keşke:)
    Aslında Sultan’s Curse ün sözleri yeraltı şiirlerine benziyor anlamak için değil sadece kelimelerin insan üzerinde oluşturduğu hisse dayalı sözler var. Kısaca anlamak için değil de kelimelerden bir hissiyata kapılmak için dinlenebilir. İsteyen alttan Sultan’s Curse ve Show yourself in sözlerine bakabilir.

    http://akorgezegeni.com/2017/03/31/show-yourself-mastodon/
    http://akorgezegeni.com/2017/03/31/sultans-curse-mastodon/

  22. deatheist says:

    off bu albüm iki disk halinde sunulsaydı nasıl olurdu çok merak ediyorum ya

  23. 33 yaşındayım says:

    albüm çıkmadan önce yayınlanan 3 şarkıyı dinleyince ne geleceği belliydi.
    show yourself dışındaki iki şarkıda vasat şeylerdi.
    velakin albümde öyle.
    hoş nakaratı , insanı yakalayan melodisi olan iki üç şarkı var gerisi orta halli ikinci dinlemeye zemin hazırlayacak vasfı olmayan şarkılar

  24. Erol says:

    kadim çinlilerde meşhur bi atasözü vardır, Mastodon siker!

    Black Thunder

    @Erol, Mastodon siker cümlesini, bir kişiden duydum. Erol ağabey, bul beni be…

  25. Rashid says:

    Bir albümünüzde diğerine benzesin be ibneler :D Once More ‘Round The Sun gibi çılgın atan bir albümün ardından böylesine olgun bir albümün geleceğine pek ihtimal vermezdim ama yapıyorlar efendim durduramıyoruz. Bu sefer daha karanlık sularda yüzmeleri iyi olmuş. Özlemiştim bu hallerini. Şuan da 2. defa albümünü döndürüyorum ama favorim Roots Remain.

  26. den4x says:

    yanlış hatırlamıyorsam metal hammer olması lazım mastodon her albüm çıkardığında o senenin ödülünü alıyor albümle. yani ödüller ne kadar iyi bir göstergedir tartışılır da gerçekten bu istikrara ve kaliteye sahip olduklarını söylemek için bu girişi yaptım. yani bir mastodon albümü ne kadar olabilirse o kadar iyi. grubun gereksiz fazla övülmesi falan hoşuma gitmiyor, önceki albümü de pek sevmiyordum ve bu albümden de beklentilerim düşük sayılırdı ama çıkarıp tak diye vurdular masaya. 9 güzel puan. hala crack the skye çok daha iyi ama.

  27. Buhtunnasr says:

    Gerçekten benim adıma büyük hayal kırıklığı oldu. Mastodon’un tek zayıf yönü vokallerdi. Adamlar kalkıp albümü neredeyse vokallerin üstüne kurmuş,bir önceki albümü de pek sevememiştim, bu ise tam olay oldu. Umarım bir sonrakine eski Mastodon eşsizliğine dönerler yoksa umudumu kaybedeceğim gruba dair. (Brann Dailor harika bir davulcu fakat son derece vasat bir vokalist, albümü sırtlamış vokaller konusunda eyvallah ama olmamış bence)

  28. ismail vilehand says:

    adamlar uzak ara kariyerlerinin en zayıf icraatını yapıyor ama yine de çılgınlar gibi dinletiyor kendini. işte Mastodon böyle bir grup.

  29. Alondate says:

    Ben gecen senenin basinda Mastodon dinlemeye basladim. Remission ile girdim ilk. Her bir albumde “bu en iyi albumleri, bir sonraki asla bu kadar iyi olamaz” dedim ama her seferinde yanildim. Bu son albumleri icin de aynisini dusunuyorum.

    Bir kac sarki haric neredeyse tum album destansi bir kutlama havasinda. Bunu ozellikle ancient kingdom sarkisinda hissediyorsunuz. Bos sarki yok. Mukemmel album. Sadece show yourself ve steambreather sanki bu album icin yazilmamis gibi ya da diger sarkilara gore cok daha radio dostu

  30. Exorsexist says:

    Mastodon’un son çıkardığı albümler hiç iyi yıllanmıyor. Çıktığı tarihten beri bir kere bile açıp da dinleme isteği oluşmadı.
    Bundan 10-15 sene sonra kimse Emperor of Sand, OMRTS albümleri hatta buna The Hunter’ı da ekleyebilirim ki seveni var, hatırlanmayacak ve etki bırakmayacak. Remission ile Crack the Skye’a kadar olan hep klasik olarak kalacak.
    Mastodon severler inatla artık sert müziğe dönmeleri konusunda ısrarcı olurken, grup fan kitlesine ”biz şarkı söylemek istiyoruz!!!!” kafasıyla bakıyor. Mastodon oluşturduğu kitleyi Remission ve Leviathan sayesinde elde etti, Blood Mountain ile kemik kitleye sahip oldu. Crack the Skye sayesinde farklı kitlelere hitap etmeye başladı ama gerisi nedense gelmedi, popülerliklerinden faydalandılar bu da çok yanlış. ”artık popüleriz istediğimizi yaparız” mantığı ile ne kadar devam edebilecekler görmek istiyorum.

  31. TanSolo says:

    Andromeda çok büyük hayvanlık. Poplaştılar diyenlere gelsin. Sadece alışması biraz vakit alıyor.

  32. İlker says:

    @Exorsexist, Son albümü dinlediysen hakkındaki yorumunu merak ettim şu yorum üzerine.

  33. lammoth says:

    Kardeş seni ilk çıktığında hiç sevmemistim. Yalan yok. Bok gibi bulmuştum hatta. Ama sen ne kadar güzel bir kardeşimizmişsin meğersem!

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.