ALCEST, ‘başka bir dünyanın müziğini’ İstanbul’a getiriyor. Fransız ‘blackgaze’ ikilisi 30 Mart 2017’de Zorlu PSM Studio’nun sahnesinde olacak.
Yeni bir röportajdan daha merhaba. Bu kez konuğumuz Fransa’nın önemli gruplarından biri olan ve kimseye benzemeyen sound’larıyla geniş bir dinleyici kitlesini peşinden sürükleyen blackgaze grubu ALCEST. “Başka bir dünyanın müziğini” İstanbul’a getiren grup 30 Mart 2017’de Zorlu PSM Studio sahnesinde olacak. Biz de Fransa piyasasının en önemli simalarından Neige ile gayet keyifli bir söyleşi yaptık.
Röportaj: Ahmet Saraçoğlu
Selam Neige, 30 Mart’ta Zorlu PSM’de gerçekleşecek konseriniz öncesinde senle konuşmaktan dolayı çok mutluyuz. “Les Voyages de l’âme“ın ardından “Shelter”la daha yumuşak bir yöne saptınız. Siz blackgaze denen bu türün yaratıcıları olduğunuzdan, bazı hayranlar “black” tarafınızın kaybolmasına biraz üzüldüler. Ardından, daha fazla yumuşayamayacağınızı düşündüğünüz için “Kodama”da sert vokallere geri döndünüz. “Kodama”yı yazarken kafanızda ne vardı ve albümü yazarken hayranlardan gelen bu tepkiler yazdığınız müziğin sertleşmesinde etkili oldu mu?
“Shelter” havadar, parlak ve gitar ağırlıklı bir albümdü ve yoğun dream pop ve shoegaze etkileri taşıyordu. Daha kişisel, daha kontrastlı ve daha karanlık bir yöne gitmemiz gerekiyordu. Genel olarak, her ALCEST albümü bir öncekine kontrast olma özelliği taşıyor, ki bu planlayarak yaptığımız bir şey de değil aslında. Yeni bir şeyler yazmaya başladığımda genellikle böyle oluyor ve yaratıcılığımı korumak adına bu renk değişimlerine ihtiyaç duyuyorum. “Kodama”da eski sound’umuzdan izler taşıyan unsurlar var; mesela sert vokaller ve şarkıların daha uzun olması gibi. Ama aynı zamanda “Shelter”dan taşınan da birçok özellik olduğunu da düşünüyorum. İnsanların düşünceleri ve dış baskılar konusuna gelince; yeni bir şeyler yazarken bunu hiçbir zaman düşünmüyoruz, çünkü yaratıcılığı öldürüyor.
2017 ALCEST için yoğun bir yıl olacak. Kuzey Amerika’yı turladınız, Avrupa’da pek çok konser vereceksiniz ve ardından Japonya, Çin, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya gideceksiniz. Turneler sırasında yeni müzik yazıyor musun? Turne otobüsünde ya da konser mekânında oyalanırken yazdığın ALCEST şarkıları var mı?
Turnedeyken neredeyse hiç yeni müzik yazmıyorum, çünkü oturup tek başıma kalabileceğim hiç zaman olmuyor. Ayrıca ne yazık ki bu turne dönemlerinde pek boş vaktimiz de olmuyor. Ancak son zamanlarda soundcheck sırasında yeni rifler bulduğum oluyor, yine de bunlar ileride kesin kullanacağım şeyler diyemem.
Japonya konserlerinde farklı bir şeyler yapmayı planlıyor musunuz? Belki canlı videolar veya bir DVD? Albümün konseptinden dolayı Japon kitlesi için “Kodama” daha özel anlamlar taşıyor.
Sanırım Tokyo’daki konserlerimizin birinde daha uzun bir setlist çalacağız, ancak Japonya’ya son gidişimizde yaptığımız kadar büyük bir şey olmayacak. Geçen sefer bazı eski tapınaklarda akustik konserler vermiştik. Evet, Japonya’daki bazı insanlar “Kodama”ya daha fazla ilgi gösteriyor gibiler. Bakalım konserler nasıl olacak.
Şarkı yazım sürecinden bahseder misin? Şarkı şarkı mı yazıyorsun yoksa güzel olanları biriktirip sonra uygun olanları birleştiriyor musun?
Yazım sürecinde hiçbir kural yok aslında, ancak genel olarak her şarkı için bir sürü rif yazma yoluna gidiyorum. İlk 2-3 rif genelde o şarkının temelini belirliyor; onlar en önemli olanlar oluyor. Genelde telefona ya da küçük bir kayıt cihazına kaydediyorum. Şarkıya dair temel bir iskelet oluşturduğumda Logic’te şarkının ilk versiyonunu oluşturuyor ve genel hissini belirliyorum. Şarkının final hâline ulaşmadan önce pek çok versiyon kaydediyorum. Beste yaparken gayet basit bir kurulumum oluyor; öyle çok acayip ekipmanlarım yok. Bazen gitarın fişini bile takmadan yazıyorum. Bazı şarkılar tabii ki diğerlerinden daha hızlı vücut buluyor… Şarkı sözlerini ise her zaman en sonda yazıyorum.
“Black metal iyi bir şey, bunu daha yumuşak şeylerle bir arada kullansak nasıl olur?” diye düşündüğün bir an oldu mu? Bu iki zıt kavramın bir arada iyi duyulacağına dair sana ilham veren gruplar kimlerdi?
O şekilde olmadı. Türler bazında düşünmedim, hatta yeni bir tarz ortaya çıkarmaya bile çalışmadım. Farklı olduğunu biliyordum, ancak bu farkın sebebi black metali başka türlerle karıştırmam değildi. Farklı olma sebebi, atmosfer açısından müziğe alışık olunmayan bir taraftan yaklaşmasıydı. ALCEST sound’u metaldeki diğer pek çok temanın ve karanlık tarafa yaslanan anlayışın aksine aydınlık, nostaljik, kırılgan ve ruhani olmalıydı. Amacım; olabilecek en dünya dışı ve soyut anlayışla, sert ve hipnotize edici bir müzik yapmaktı.
Peki ya SLOWDIVE’ın tekrar bir araya gelmesine ne diyorsun? Onları canlı izleyebildin mi? Yeni şarkı Star Roving’i sevdin mi ve yeni albüm yayınlayacakları için mutlu musun?
Bir araya geldikleri yıl, sadece birkaç ay içinde onları 3 kez izledim. SLOWDIVE’ın tekrar çalacak olması muazzam bir şeydi ve onları tekrar canlı göreceğime asla inanmazdım. Londra’daki ilk reunion konserlerinde oradaydım ve inanılmazdı. Muhtemelen bugüne dek izlediğim en iyi ve en yoğun konserlerden biriydi. Yeni şarkıyı da çok sevdim! Albümün geri kalanını duymak için sabırsızlanıyorum.
Fransız black metal sahnesi hakkında ne düşünüyorsun? Pek çok Fransız black metal grubu tür içerisindeki en iyiler arasında gösteriliyor, bu yüzden senin ne düşündüğünü merak ediyorum.
Pek fazla black metal dinlemiyorum, o yüzden şu sıralarda Fransa’da neler olup bittiğini bilmiyorum. AU CHAMP DES MORTS diye yeni bir proje var; Stefan Bayle tarafından kuruldu. Eski bir ANOREXIA NERVOSA elemanı. Gerçekten çok iyi. Ayrıca arkadaşlarımın çaldığı ALUK TODOLO var. Geleneksel bir black metal grubu değiller; daha ziyade saykodelik, krautrock gibiler, ama acayip bir kült durumları var ve yaptıkları işe büyük saygı duyan bir sürü insan biliyorum.
Yakın zamanda EMPYRIUM elemanlardan bazılarıyla konuştum ve İstanbul konserlerinin muhteşem geçtiğini söylediler, bu yüzden de büyük bir merakla bekliyoruz. Bakalım aynı coşkuyu ALCEST için de görebilecek miyiz… Daha önce çalmadığımız yerlere gitmek her zaman çok heyecanlı oluyor ve eminim Türkiye de aynı şekilde çok güzel olacak!
Avrupa turnesinde, Kuzey Amerika’da çaldığınız setlist’ten farklı bir şeyler çalacak mısınız?
Evet, biraz değiştireceğiz herhalde. İstanbul’da tüm albümlerimizden şarkıların olacağı uzun bir setlist olacağını söyleyebilirim. Değişken setlist’ler çalmayı seviyoruz.
Canlı çalması duygusal olarak en yoğun 3 ALCEST şarkısı hangisi?
Autre Temps: genelde insanlar nakarat kısmını birlikte söylüyorlar, çok güzel oluyor!
Éclosion: yeni albümden çalmayı en çok sevdiğimiz şarkı. Souvenirs d’un autre monde: bir sürü insanın ağladığı şarkı, ahah
Son olarak, 20 yıldır ALCEST’i Türkiye’de görmeyi bekleyen dinleyicilerinize ne demek istersin?
Nihayet! Orada çalıp sizlerle tanışmak için can atıyoruz, umarım siz de bu deneyimden memnun kalırsınız. 30 Mart’ta görüşmek üzere!
Şu adamı çok seviyorum ya dünya üzerinde en ilginç bulduğum adamlardan biri. Yine samimi cevaplar vermiş. Sanki kendim konuşuyormuşum gibi hissettim okurken. Tabiki 30 martta hep beraber oradayız (umarım). Röportaj için teşkkürler iyiki varsınız!!
Ben de Neige’i oldukça ilginç buluyorum. Çok ilginç bir siması var. Sanki yaptığı müzik gibi soyut bir alemden geliyor. Bir ara eski röportajını okumuştum orada: ben gençken ormanda dolaşıyordum, aniden garip cisimler görünmeye başladı; her taraf zümrüt yeşili oldu, gibi bir şeylerden bahsediyordu. Hatta Alcest müziğini sırf bu anları yeniden hayatta tutmak, onları unutmamak için yaptığını söylüyordu. Yalnız bu anlattıklarına pek inanan olmadığı için sanırım artık röportajlarında bundan pek bahsetmiyor.
Ben de konsere gelmeye çalışacağım. Röportaj için çok teşekkürler.
Şu adamı çok seviyorum ya dünya üzerinde en ilginç bulduğum adamlardan biri. Yine samimi cevaplar vermiş. Sanki kendim konuşuyormuşum gibi hissettim okurken. Tabiki 30 martta hep beraber oradayız (umarım). Röportaj için teşkkürler iyiki varsınız!!
Bugünleri görebileceğimize hiç inanmazdım. Herhangi bir konserden çok daha öte bir deneyim olacak.
Ben de Neige’i oldukça ilginç buluyorum. Çok ilginç bir siması var. Sanki yaptığı müzik gibi soyut bir alemden geliyor. Bir ara eski röportajını okumuştum orada: ben gençken ormanda dolaşıyordum, aniden garip cisimler görünmeye başladı; her taraf zümrüt yeşili oldu, gibi bir şeylerden bahsediyordu. Hatta Alcest müziğini sırf bu anları yeniden hayatta tutmak, onları unutmamak için yaptığını söylüyordu. Yalnız bu anlattıklarına pek inanan olmadığı için sanırım artık röportajlarında bundan pek bahsetmiyor.
Ben de konsere gelmeye çalışacağım. Röportaj için çok teşekkürler.
Neige çok güzel adam.
Adam Loki’ye benziyor lan…
Sırf şu yazıyı okumak bile beni inanılmaz mutlu ediyor. Konser için sabırsızlanıyorum…
Müthiş bir röportaj! Alcest hayatımın gruplarından biri. Okuması oldukça keyifli oldu.