Chris Barnes’ın ne kadar ilginç bir kişilik olduğunu artık bu müzikle ilgilenen hemen herkes biliyor. Cannibal Corpse’tan ayrılışının ardından Six Feet Under’ı ayaklandırması, 1995’ten bu yana birkaçı müstesna olmak üzere bir dolu kötü albüme imza atması vealdığı yığınla eleştiriye karşın yılmadan, usanmadan, yoluna devam etmesi, oturup uzun uzun konuşulacak, irdelenecek bir mesele bence.
Öte yandan grup ve Chris Barnes için belki de kırılma noktası olarak sayabileceğimiz “Undead” ve sonraki albümler (elbette “Graveyard Classics IV: The Number of the Priest” albümünü ayrı tutuyorum), mutsuz kalabalıkların yine grup ve Barnes için iade-i itibara vesile şeklinde değerlendirdikleri yapımlar oldu. Artık şunu biliyoruz; Six Feet Under, eski Six Feet Under değil ve girdikleri bu yeni yolda kadro değişse de -ki sık sık değişiyor- benimsenen mantık aynı kalacak.
Girizgâhtan da anlayacağınız üzere “Torment” da “Undead”in açtığı kapıdan giren bir başka nispeten dinamik ve keyifle dinlenebilir yapıda SFU albümü. Chris Barnes’ın artık alışageldiğimiz lirikleriyle baştan aşağı donattığı şarkılar, albümde benimsenen konsepte ışık tutuyor bir nebze.
Ama benim burada dikkat çekmek istediğim nokta, artık bana klişe gelen lirikler değil, müziğin tam da kendisi. Albüm değerlendirmesine geçmeden önce ufak tefek birkaç bilgi vermek, faydalı olabilir.
“Torment”taki besteler, 2012’den bu yana grupta olan ve Vile’dan Brain Drill’a kadar birçok grupta çalan Jeff Hughell kişisinin zihninden çıkmış. Süreç içerisinde muhtemelen Barnes’ın aklındakilere göre materyaller hazırlayan Hughell, “Yeni Nesil SFU” ile anılabilecek gerçekten kaliteli bestelere hayat vermiş; başarısız parçalar da yok değil elbette.Az önce albüm için dinamik ve keyifle dinlenebilir dedim, bu dinamizme ayak uyduracak davulcuyu merak ediyor olabilirsiniz; Vital Remains ve Vörnagar gibi gruplarda baget sallamış ve bir süredir kadroda olan Marco Pitruzzella davullardan sorumlu.Her iki müzisyenin de yeteneği konusunda şüpheniz olmasın, enstrümanlarına hâkim arkadaşlar; özellikle davulcu videosu izlemekten ayrı bir keyif aldığım için Marco’nun sayısız videosunu döndür döndür izlemişimdir bu zamana kadar; adam, adam değil tam bir hayvan. Şimdi gelelim albüme.
Karşımızda SFU’nun en muhteşem albümü yok ama hakikaten ilk yirmi dakikasında kendinizden geçmenizi sağlayabilecek kalibrede bir yapım “Torment”. Bir defa sound çok ama çok güçlü önceki albümlere nazaran. Dinleyenin yüzüne yüzüne patlayan davullar, hemen yanınızdaymış gibi duran ziller, her bir notası ve tel titreşimi rahatlıkla işitilebilen baslar, albümün tam olarak belkemiğini oluşturuyor. Hatta yer yer Alex Webster’a çakılan selamlar dikkatinizden kaçmayacaktır.
Sound’un temiz ve güçlü olmasından gayet memnunum, enstrümanların öne çıkarılmasını da olumlu karşılıyorum ancak sanki bu durum, ellisine merdiven dayamış Barnes’ın artık son demlerini yaşadığı brutal vokallerine bir miktar perdeleme gibi kalıyor. Varsın olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur. Olur tabii olmasına ama anlatacaklarım henüz bitmedi; paragrafın başında ilk yirmi dakikadan bahsettim. Çünkü albümün tanıtımı amacıyla yayınlanan parçaları da dâhil olmak üzere ilk sıralarda yer alan birkaç şarkı haricindeki neredeyse tüm eserler, 2012 öncesi kafanın eserleriymiş gibi duruyor. Kötü mü? Kötü demek belki biraz ağır kaçabilir ama haldır huldur başlayıp, çılgınca kazıdıktan, bas şovları yaptıktan, catchy riflerle beyinleri uyuşturduktan sonra yine ağır aksak ilerleyen melodi yoksunu şarkılara dönüş olunca, suratlar biraz asılıyor.Sanki birkaç şarkı hazırlanmış da albüm az daha dolu görünsün diye vasat şarkılar da yapıma eklenmiş gibi bir hissiyat uyanıyor bende.
Her hâlükârda “Torment” diye bir albümün varlığından mutluyum. En azından başarılı sayabileceğim parçalar var ve bu eserlerin konserlerde yaldır yaldır çalınacağına da şüphem yok. Beri yandan, olumlu yorumlarıma ve duygularıma karşın albümün; halı saha maçına büyük bir gazla başlayıp erken yorulan 40’lı yaşlarındaki aile babası kimliğinden kurtulamadığı da gayet açık.
Kadro Chris Barnes: Vokal
Jeff Hughell: Bas, gitar
Marco Pitruzzella: Davul
Şarkılar 1. Sacrificial Kill
2. Exploratory Homicide
3. The Separation of Flesh from Bone
4. Schizomaniac
5. Skeleton
6. Knife Through the Skull
7. Slaughtered as They Slept
8. In the Process of Decomposing
9. Funeral Mask
10. Obsidian
11. Bloody Underwear
12. Roots of Evil
Sfu açısından iyi bir albüm olmuş ama bir önceki işleri düşünülünce yine de biraz sönük kalıyor. Bu çok iyi yazılmış kritikteki çoğu şeye katılıyorum. Ve Barnes’in vokalinin kimi yerlerde enstrümanların epey geride kalması dikkatimi ilk çeken şey olmuştu albümü dinlerken. Sfu albümlerinde pek karşılaşmadığım bir durumdu ve bir önceki albümde bulunan hastalıklı vokalden sonra (her ne kadar kritikte dendiği gibi Barnes biraz yaşlanmış da olsa) şaşırttı beni. Daha umutluydum bu albüme karşı, yine de üzerimde iyi etkiler bıraktı.
six feet under diskografisini gectim tüm death metal aleminin en “saka gibi” albumu olabilir. ( etiketler: tutunamayanlar, bulantı, ben nerde yanlış yaptım) ozellikle skeleton’daki davul girişi ibretlik. dinlerken lise zamanımdaki bando takımımızı hatırladım.
Hayatımda gördüğüm en kötü Death Metal kapağı.
Sfu açısından iyi bir albüm olmuş ama bir önceki işleri düşünülünce yine de biraz sönük kalıyor. Bu çok iyi yazılmış kritikteki çoğu şeye katılıyorum. Ve Barnes’in vokalinin kimi yerlerde enstrümanların epey geride kalması dikkatimi ilk çeken şey olmuştu albümü dinlerken. Sfu albümlerinde pek karşılaşmadığım bir durumdu ve bir önceki albümde bulunan hastalıklı vokalden sonra (her ne kadar kritikte dendiği gibi Barnes biraz yaşlanmış da olsa) şaşırttı beni. Daha umutluydum bu albüme karşı, yine de üzerimde iyi etkiler bıraktı.
six feet under diskografisini gectim tüm death metal aleminin en “saka gibi” albumu olabilir. ( etiketler: tutunamayanlar, bulantı, ben nerde yanlış yaptım) ozellikle skeleton’daki davul girişi ibretlik. dinlerken lise zamanımdaki bando takımımızı hatırladım.
Six Feet Under fanboy ‘u olarak bu albümü çok beğendim.