Oğuz Sel
Uzaktan baktığımda, kendimi aslında anlamsız olabilecek işlerle ilgilenirken bulabiliyorum. En ilgisiz konulardan bile kendime bir şeyler yontabileceğimi de göz önüne alarak yaptığım bu aktivitelerden biri, normal sinema filmlerinden gayet ötede yer alan David Lynch filmlerini izlemek oluyor. Bu adamın çoğu filminin başını sonunu anlamasam da, filmin neresi hayâl dünyası neresi gerçeklik yer yer kavrayamasam da, öyle sahnelere, öyle diyaloglara denk geliyorum ki “İyi ki de izlemişim,” deyip kendime kocaman bir yıldızlı pekiyi veriyorum.
Bana göre David Lynch filmlerinin müzikâl boyuttaki ruh ikizi olan Krallice ve albümleri, sindirmesi, anlaması ve kimi noktada keyif alması uzun sürse de, müzikâl zekâma ve derinliğime bir şeyler katıyor, hissediyorum. 2007’den bu yana sahalarda yer alan ve yapıtlarıyla metal müzik dünyasını kasıp kavurmasa da, bu işlerle bir şekilde ilgilenen herkesin kimi zaman gıptayla kimi zaman hasetle yaklaştığı Krallice ve yeni albümü “Prelapsarian” bu seferki konuğumuz.
“Dimensional Bleedthrough” ile tanıdığım ve tanıdığıma memnun olduğum Krallice, müzikâl serüvenini kendi oluşturduğu çizgisinden sapmadan sürdürdüğünü “Prelapsarian” ile bir kez daha gösteriyor. Black metalin kemik dinleyicilerinin çok da sıcak bakamadığı Avangart suların hayli derinlerinde işler yapan Krallice, çoğu kişiye göre anlamsız sesler yığını olan müziğini, biraz daha teknik, biraz daha komplike hâle getiriyor “Prelapsarian”da. “Şurasına da eşlik edeyim, ne güzel melodiymiş,” denilebilecek az miktarda kısım bulunan ve genellikle tek kişinin elinden çıktığı net olarak anlaşılan parçalar, canlı ve hatasız çalınmak için gayet uç noktada bulunuyor.
Kaostan düzen yaratma sözünün müzikâl karşılığına denk gelen “Prelapsarian” önceki albümler kadar yoğun bir sertliği dinleyicilere yaşatmıyor. Yer yer durağanlaşan ve dinleyiciye bir bakıma, nefes aldıran şarkılar, yine de Krallice’ın kendi yarattığı dünyanın önemli bir elementi hâline geliyor. Enstrümantasyon ve prodüksiyon konusunda her zamanki gibi sadelikten yana tavır gösteren grup, çift gitarların, basın ve davulların net şekilde işitilebilmesine yönelik bir ton belirliyor “Prelapsarian”da da; aslında iyi de ediyor. Zira takip edilmesi bir zaman sonra zorlaşan şarkılar, enstrümantasyon sayesinde daha rahat dinleniyor.
Seveninin olduğu kadar sevmeyeninin de hayli çok olduğu Krallice, son albümünde belki turnayı gözünden vurmuyor ama üretkenliğinden geri adım atmadığını da rahatlıkla kanıtlıyor. “Krallice” veya “Dimensional Bleedthrough” albümlerinin enerjisini ve enteresan melodilerini arayanlar “Prelapsarian”dan elleri boş dönecek. Ancak ortadaki albüm Krallice’a ait ve bu albümün bir benzerini bulmak, şu zaman itibariyle pek mümkün değil.
Unutmayın, herkes avangart black metal yapabilir ama herkes Krallice müziği yapamaz.
Avantgard’ın, deneyselliğin filan uçlarda olduğu bir albüm ama ne ilginçtir ki, dinlerken baya zevk aldım. Hatta bu duruma kendim de baya şaşırdım.