Oğuz Sel
Hiç üşenmeyin, İnternet tarayıcınızda yeni bir sekme ya da sayfa açıp Google’a girin. Arama kısmına Malta yazıp görselleri açın. Görseller sayfasını kaydırın, kaydırın, kaydırın… “Diğer sonuçları göster” yazısına gelene kadar kaydırdım meselâ ben, bir tane bile olumsuz görsele denk gelemedim. “Hayırdır hocu, bu nasıl giriş?” dediğinizi duyar gibiyim, bu seferki konuğumuz Malta’dan Beheaded, albümü ise “Beast Incarnate”.
“Ne yaşıyorsunuz, ne yiyip içiyorsunuz da böyle müziklere can veriyorsunuz?” demek istediğim gruplar arasına kafadan giriş yapan Beheaded, ekonomik düzeyi gayet iyi olan ve gelirini turizmden elde eden Malta Cumhuriyeti’nde, pislik bir death metal grubu olmayı başarıyor. 1991’den bu yana aktif olan ve yer yer Suffocation yer yer Dying Fetus’laşmaktan çekinmeyen grup, 2017 yılının bombalarından birini patlatıyor ve “Beast Incarnate” ile turnayı gözünden vuruyor.
Keskin rifleri ve patlayıcı sound’uyla daha başlar başlamaz akıl almaya oynayan albüm, grubun geçmişten bu yana gelen yaratıcılığını ve deneyiminin bir eseri. Tekrar eden acımasız rifleri, adrenalin pompalayan melodilerle ve geçişlerle harmanlayarak dinleyicilere sunan Beheaded, Frank Calleja kişisinin vokalleriyle ve bir süre önce Hour of Penance kritiğinde de “Böyle davul tonu mu olur?” diye prodüksiyon konusunda çemkirdiğim ancak kendisine toz kondurmadığım Davide “Brutal Dave” Billia’nın davullarıyla gövde gösterisi yapıyor.
Agresifliğin gölgesini üzerinden eksik etmediği ve bazı brutal death metal gruplarının saptıkları yenilikçi çizgilere kulak asmadan, gayet eski kafayla oluşturulan albüm, 1990’lar havasını 2017’ye rahatlıkla taşıyor. Enstrümantasyondan şarkı kompozisyonlarına kadar birçok detayına hasta olduğum “Beast Incarnate”, safi kazıma, safi güçlü gitar albümü değil.
Tansiyonu “The Black Death” ve “Cursed Mediterranean” gibi şarkılarla düşürse de bu parçalardaki riflerle bambaşka bir hava yaratan grup, dinleyicisini sıkmamak için şarkı yazımına büyük önem verdiğini gösteriyor.
2017’nin en iyi brutal death metal albümü olur mu olmaz mı bilemiyorum ancak keşfettiğimden bu yana kendini döndür döndür dinlettiren, bununla da kalmayıp grubun diğer eserlerini de dinlememe vesile olan “Beast Incarnate”, 40 dakikalık doyurucu bir albüm. Sene sonu listelerinde yer alması gayet muhtemel yapıma şans vermenizi tavsiye ederim.
Albümün doksanları günümüze taşıması ama bunu retro olarak değil de karakter olarak yapması bence en değerli tarafı. Gayet iyi bir albüm ve adının bu kadar sık anılmasını da hak ediyor bence. Özellikle basın tonu ve gayet öne çıkar oluşu albümü daha da yukarılara taşıyor, çok daha ezici yapıyor diye düşünüyorum.
15.02.2017
@Ahmet Saraçoğlu, Kesinlikle öyle, şu yeni nesil grupların bazılarının yaptığı gibi basları ve davulları baskılamak hatasına düşmemişler. Albüm gümbür gümbür, mis gibi.
Crossing the House of Knives’ın 2:46 sonrası o kadar gaz ki, dinlerken gözümün önüne döner bıçaklarıyla kavga eden travestiler geliyor.
“Old school” havasını müziklerine öyle güzel yedirmişler ki. Her şakıdan adeta bal damlıyor. Böyle albümler öyle arka-arkaya dinlemeye pekte müsait albümler olmaz genellikle ama ben sıkılmadan 3 kere döndürdüm. Ciddi bir el emeği var ortada. Albümden beklenilebilecek her şeyi sizin adeta önünüze tepsiyle sunuyor.