Konu SEPULTURA olduğunda bahsedilecek çok fazla şey var. Grubun bugününü konuşmak istediğinizde karşınıza karşınıza 30 yıllık geçmişi çıkıyor. Yarattığı yeni şeyleri değerlendirirken eskisine bu kadar bağlı kalınan bir başka grup daha yoktur herhalde. Yıl olmuş 2017, insanlar hâlâ çeyrek asır önce çıkan işleriyle kıyaslanıyorlar.
Bunun sebebi, elbette ki Max’li dönemde çıkan albümlerin çok fazla iyi olması, adlarını metal tarihine kazıması. SEPULTURA son 20 yıldır yoğun şekilde eleştiriliyorsa ve bundan memnun değilse, “Sen bunu “Beneath the Remains“i, “Arise“ı, “Chaos A.D.“yi çıkarırken düşünecektin” derler adama.
“Machine Messiah”ın grubun kariyerindeki yere geçmeden önce, “Roots“çu olmadığımı ve o albümün büyük kısmının dev abartıldığını düşündüğümü söylemek isterim. Her ne kadar doksanlar metalinden klasik birkaç şarkı barındırsa da, bütün hâlinde “Roots”un grubun önceki işleriyle asla karşılaştırılamayacağını düşünüyorum. Çoğunluk SEPULTURA’nın son 20 yılını ve Max sonrası dönemini eskiyle kıyaslayıp hor görüyor ya, ben bunu birkaç yıl daha geriye çekiyorum ve “Roost”u grubun vasatlaşmaya başlama noktası olarak değerlendiriyorum.
Sonrasına geldiğimizde acı, hüzün ve hayal kırıklıklarıyla dolu koca bir dönem görüyoruz. “Against”, “Nation” ve “Roorback”in bayıklığının ardından girişilen deneysel dönem ve “Dante XXI”, “A-Lex”, sonra sertlik dozunu yükselten “Kairos” ve thrash sularına dönen “The Mediator Between Head and Hands Must Be the Heart”ın ardından, grup “Machine Messiah” ile çıkıyor karşımıza.
Albüme dair söylenmesi gereken başlıca şey; grubun son birkaç albümde devam eden “albüm bütünlüğü hak getire” kıvamındaki dağınık şarkı yapıları. Böyle söyleyince her şekilde olumsuz bir şeymiş gibi gözüken bu durum, üstüne bu denli basa basa yapıldığında neredeyse anlam kazanır bir hâl alıyor. “Machine Messiah”taki 10 şarkının neredeyse 10′u da birbirinden farklı karakterler sergiliyor ve buna rağmen albümü dinlerken olaydan koptuğunuzu hissetmiyorsunuz. Deneyimsiz bir grup yapsa ciddi anlamda çorbaya dönebilecek bu 10 şarkılık gövde gösterisi, SEPULTURA’nın elinde keyifli ve ilgi çekici bir şarkılar koleksiyonuna evriliyor.
Albüme adını veren şarkı açılışı oturaklı bir doom havasında yaparken, ilk single I Am the Enemy ile D-beat sularına geçiyoruz. Akabindeki Phantom Self bir anda MYRATH’vari Ortadoğu ezgilerine ve orkestral elementlere savuruluyor, Alethea ile doksan ortası MESHUGGAH’vari aksak bir thrash metale yollanıp, Iceberg Dances ile SEPULTURA’nın enstrümantal düzlemdeki nefis müzisyenlik örneklerine tanık oluyoruz. İşte bu noktalarda, az önce “gövde gösterisi” demiş olmam da anlam kazanmaya başlıyor. Grup kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmaksızın, içinden geleni en saf hâliyle akıtıyor ve bu akış; Max sonrası SEPULTURA’sının tartışmasız en iyi albümüne yol veriyor, “Machine Messiah”ı pek çok açıdna güçlü bir albüm hâline getiriyor.
Albümü çok beğenenlerin iç hesaplaşması da burada başlayacaktır diye düşünüyorum. “Machine Messiah” Max sonrası dönemin en iyi albümü evet. Peki ya öncesinin? SEPULTURA’yı bugüne dek hep iki ayrı grupmuş gibi değerlendiren bizlerin gözlerinde “Machine Messiah” SEPULTURA’nın çoğunluk tarafından dokunulmaz doksanlarına da müdahalede bulunabilir mi?
Evet. Bence evet. Çokça içselleştirilmiş oluşundan dolayı pek çoklarınca hiç katılınmayacağını bilsem de, “Machine Messiah”ın pek çok yönden “Roots”tan daha iyi bir albüm olduğunu düşünüyorum. “Roots”taki kimi klasikler kimilerince o albümü kolayca alta almayı imkânsız kılsa da, “Machine Messiah”ın çok daha fazla fikir, risk ve kendini kanıtlama çabası barındırdığını düşünüyorum. Sworn Oath’un senfonik karakteri, Resistant Parasites’ın “Chaos A.D.”ye nanik yapan karakteri, Silent Violence’ın tekme tokatlığı, Vandals Nest’in eski usul thrash metalliği ve son olarak Cyber God’ın oturaklı bir kapanış yapmasıyla “Machine Messiah” her şarkısı bir başkasının favorisi olabilecek kadar değişken, en azından dinlemesi ciddi anlamda keyifli bir yapıta dönüşüyor.
Tüm bunların yanı sıra “Machine Messiah”ı değerli yapan diğer bir temel unsur da grubun cayır cayır yanıyor oluşu. Bir kere Derrick Green bence tartışmasız kariyerinin en iyi performansını sergiliyor. Brutallerden hırçın haykırışlara, clean vokallere kadar albümde vokal namına gerçek bir gövde gösterisi var. Max Cavalera’nın şu anki korkunç canlı vokal performansı düşünüldüğünde, belli ki kendine çok daha iyi bakan Derrick Green’e artık hakkını vermek gerek diye düşünüyorum. Max’li SEPULTURA 12 yıl sürdü, Green 19 yıldır grupta. Adam artık takdir görmeyi fazlasıyla hak etti.
Aynı şekilde 5 yıldır davul koltuğunda oturan Eloy Casagrande’nin de nefis bir performansı ve daha da önemlisi çok başarılı davul yazımı var. O da her zaman Igor’un gölgesinde kalacak olsa da, bağımsız değerlendirildiğinde burada çok önemli işler yaptığı su götürmez bir gerçek.
Albümü yazan Andreas Kisser’a gelince, onu çok çok çok uzun zamandır bu kadar kendine güvenli, yaratıcı ve sağlam görmemiştik. Bestelerdeki başarısı bir yana, albümdeki sololarda da çılgın atmayı ve gitarstliğinin değerini göstermeyi ihmal etmiyor. Hem bu açıdan hem de şarkıların bu denli varyasyonlu oluşu konusundaki cesaretinden dolayı kutluyorum.
Son sözlere geldiğimde, gayet iyi olduğunu düşündüğüm bir albümle SEPULTURA’nın “Against”ten beri devam eden yer yer sıkıcı, yer yer kararsız gidişatını unutacak değilim. “SEPULTURA Max’tan sonra öldü” akımı her ne kadar uzunca bir süre doğruymuş gibi gelse de, SEPULTURA çoğunlukla bu denklemin kendi işine bakan ve diğer tarafa durduk yere sataşmayan tarafı oldu.
Tıpkı “Roots” gibi SOULFLY’ı da sevmeyen bir insan olarak, 1993′teki “Chaos A.D.”den bu yana SEPULTURA ve Cavalera tayfasından çıkma tek bir albüm seç deseler, hiç düşünmeden “Machine Messiah”ı seçerim. Bu kadar da net konuşuyorum.
Gayet olmuş bir albüm. Her telden çalmışlar. Vokalist çıldırmış. Çok öfkeli bir performans. Iceberg Dances şarkısındaki flamenko tatlar etkileyici. İlk şarkıdan son şarkıya kadar sıkmayan keyifle dinlenebilecek bir albüm yapmışlar. Sepultura şaşırttı. 8.5 veriyorum.
Kritik ve yorumlar beni heyecanlandırdı. Watchmojo.com da dün Top 10 Best Sepultura Songs yapmış. Roots sonrası hiçbir şarkıyı koymamış tabi ki. 1′e de Arise’ı yerleştirmiş. Neyse bakayım bu albüm nasıl.
Against, Nation ve Roorback albümlerinin tu kaka olarak görülmesi, metalden ziyade hardcore albümleri olmalarından kaynaklı. üçü de aygır gibi albümdür yoksa.
albüme gelirsem Sepultura’yı hiç bir zaman terk etmemiş, her zaman gerekli ilgi ve alakayı göstermiş biri olarak konuşuyorum, epey vasat bir albüm. çok şanslılar ki Igor’u aratmayan harika bir davulcuları var, sıkıştığı yerde albümü orkestrasyona ve çeşitli farklılıklara bağlayabilecek imkanları var, yoksa kendi kökleri olan müzikle alakalı fikirleri tamamen tükenmiş durumda. canlıda hala domuz gibi olmalarını takdir ediyorum ama bu dahil son iki albümdür çok net patatese bağlamışlar.
uzun lafın kısası, Dante XXI ve Kairos bundan çok daha iyi albümler. Sepultura’nın ne kadar batıp ne kadar çıktığı insanların ne kadar takip ettiğiyle alakalı bi durum. şahsen Sepultura’yı asla terk etmemiş bir Soulfly’cı olarak albümü epey zayıf buldum. en iyi niyetli halimle 5.5 puan eder gözümde.
@ismail vilehand, ”kendi kökleri olan müzikle alakalı fikirleri tükenmiş durumda” demişsin. Kökleri Hardcore mu acaba sormak istiyor insan. Tamam bu albümün de Arise vs gibi albümlerle çok ilgisi yok. Ama mesele köklerinden uzaklaşmamaksa Hardcore müzik yapmaları da hata o zaman. Bence bu albüm senin tarzına pek uymuyor, o yüzden beğenmemiş olabilirsin.
@deadhouse, aslında onu ilk cümleden tamamen bağımsız olarak yazmıştım ama senin anladığın gibi de aynı kapıya çıkıyor. bu tür müziklerdeki hardcore etkisi müziği modernleştirmez. tam tersine daha ilkel, agresif ve sade şarkı yapıları var o albümlerde. buna benzer hardcore’dan beslenme olayını old school death metal grupları da yapıyor, death/grind grupları da. ama işte bu sonunda “-core” olan şey modern ve kötüdür ezberinden dolayı hardcore dedin mi kafada otomatik olarak negatiflik oluşuyor. ki thrash metalin kökü 70ler sonu hardcore punk gruplarıdır zaten.
bu arada albüme karşı asla “bunu mu beğeniyorsunuz yeaaa” tavrında değilim ve neden beğenildiğini çok iyi anlıyorum. ama bu Sepultura yıllarca hiç bişi yapmadı, bu albümde şapkadan tavşan çıkardı algısı çok saçma. bir alttaki yorumda Uğur çok güzel açıklamış. çoğunluk “Max gitti iş bitti” diyip sonraki albümleri dinlemedi bile. yoksa dediğim gibi Dante XXI ve Kairos albümlerinde bu albümden eksik bişi yok. ve sıkıştığı yerde işi orkestrasyona bağlayan, farklı tatlar katalım diyip yaylı enstrümanlar, oryantal tatlar katılmış şeyleri sevmediğim konusunda haklısın. tek neden bu olmasa da albümü beğenmemem de bunların rolü büyük.
Derrick Green’li albümlerden bir tek Nation’ı sıkıcı bulmuşumdur.Onun dışında Roorback, Against, Dante XXI, A-Lex’i fazlasıyla severim.İnsanların pek sevememesinin sebebi de “Max gitti ortaklık bitti” kafasında olmaları diye düşünüyorum.Halbuki sorsan şu albümlerin kaç tanesini oturup baştan sona dinledin diye muhtemelen en fazla 2 tanesini sayar.
Kairos’u fena bulmadığım, The Mediator Between…’i meh olarak gördüğüm son dönemde Serpent Messiah ilaç gibi geldi.Bariz biçimde yepyeni fikirler dökülmüş notalara.Tek eleştirim şarkı sürelerinin son dönemde uzaması.Sepultura’nın 3 dk’nın üzerinde şarkı yazmasına alşışık değilim ben heh.
Söylemek için çok mu erken bilmiyorum ama POS’ın In the Passing Light of Day ile birlikte benim için 2017′nin en iyilerine aday bu albüm.
Roots’tan sonra hiç ilgimi çekmedi çıkardıkları hiç bir albümü oturup baştan sonra dinleyesim dahi gelmedi. Çünkü Roots’u %10′unu bile beğenememiştim, bugün ilk defa dinleyesim geldi açtım ama büyük bir boşluk bu albüm benim adıma. Nerde sevmediğim enstrüman var nerde sevmediğim tarzda şarkı yapıları var buraya doldurmuşlar. Eğer şu albümü birisi dinletse kim bunlar hacı dese kesinlikle yeni grup galiba derim o kadar net. Sepultura ile alakası yok en yakın zamanda Roots ve bu albüm arasında kalan albümleri de dinleyecem ama.
albüm kapağı bile arise ya dönmek ister gibi bence sepulturanın enn enn iyi albümü arise dir
bence bu albümde geçen 20 senedeki en iyi işleri
umarım daha iyilerini de görücez
uğraşıyorlar adamlar da !!!
eski heyecan ve enerji ne yazikki yok
enerji heycan olmadan da bu işler zor olyor:::
“Against” ve “Nation” dev albumlerdir…
dediklerinin doğrultusunda tekrardan dinledim ve %100 hak verdim. 10/9
Gayet olmuş bir albüm. Her telden çalmışlar. Vokalist çıldırmış. Çok öfkeli bir performans. Iceberg Dances şarkısındaki flamenko tatlar etkileyici. İlk şarkıdan son şarkıya kadar sıkmayan keyifle dinlenebilecek bir albüm yapmışlar. Sepultura şaşırttı. 8.5 veriyorum.
Kritik ve yorumlar beni heyecanlandırdı. Watchmojo.com da dün Top 10 Best Sepultura Songs yapmış. Roots sonrası hiçbir şarkıyı koymamış tabi ki. 1′e de Arise’ı yerleştirmiş. Neyse bakayım bu albüm nasıl.
Bonus iki parça daha var…Kaliteli bir albüm.Tam puanını vermek için bir kaç kez dinlemek lazım..Emek verilmiş..
çok iddiali sözler bunlar umarim hakkini vermişlerdir
Against, Nation ve Roorback albümlerinin tu kaka olarak görülmesi, metalden ziyade hardcore albümleri olmalarından kaynaklı. üçü de aygır gibi albümdür yoksa.
albüme gelirsem Sepultura’yı hiç bir zaman terk etmemiş, her zaman gerekli ilgi ve alakayı göstermiş biri olarak konuşuyorum, epey vasat bir albüm. çok şanslılar ki Igor’u aratmayan harika bir davulcuları var, sıkıştığı yerde albümü orkestrasyona ve çeşitli farklılıklara bağlayabilecek imkanları var, yoksa kendi kökleri olan müzikle alakalı fikirleri tamamen tükenmiş durumda. canlıda hala domuz gibi olmalarını takdir ediyorum ama bu dahil son iki albümdür çok net patatese bağlamışlar.
uzun lafın kısası, Dante XXI ve Kairos bundan çok daha iyi albümler. Sepultura’nın ne kadar batıp ne kadar çıktığı insanların ne kadar takip ettiğiyle alakalı bi durum. şahsen Sepultura’yı asla terk etmemiş bir Soulfly’cı olarak albümü epey zayıf buldum. en iyi niyetli halimle 5.5 puan eder gözümde.
15.01.2017
@ismail vilehand, ”kendi kökleri olan müzikle alakalı fikirleri tükenmiş durumda” demişsin. Kökleri Hardcore mu acaba sormak istiyor insan. Tamam bu albümün de Arise vs gibi albümlerle çok ilgisi yok. Ama mesele köklerinden uzaklaşmamaksa Hardcore müzik yapmaları da hata o zaman. Bence bu albüm senin tarzına pek uymuyor, o yüzden beğenmemiş olabilirsin.
15.01.2017
@deadhouse, aslında onu ilk cümleden tamamen bağımsız olarak yazmıştım ama senin anladığın gibi de aynı kapıya çıkıyor. bu tür müziklerdeki hardcore etkisi müziği modernleştirmez. tam tersine daha ilkel, agresif ve sade şarkı yapıları var o albümlerde. buna benzer hardcore’dan beslenme olayını old school death metal grupları da yapıyor, death/grind grupları da. ama işte bu sonunda “-core” olan şey modern ve kötüdür ezberinden dolayı hardcore dedin mi kafada otomatik olarak negatiflik oluşuyor. ki thrash metalin kökü 70ler sonu hardcore punk gruplarıdır zaten.
bu arada albüme karşı asla “bunu mu beğeniyorsunuz yeaaa” tavrında değilim ve neden beğenildiğini çok iyi anlıyorum. ama bu Sepultura yıllarca hiç bişi yapmadı, bu albümde şapkadan tavşan çıkardı algısı çok saçma. bir alttaki yorumda Uğur çok güzel açıklamış. çoğunluk “Max gitti iş bitti” diyip sonraki albümleri dinlemedi bile. yoksa dediğim gibi Dante XXI ve Kairos albümlerinde bu albümden eksik bişi yok. ve sıkıştığı yerde işi orkestrasyona bağlayan, farklı tatlar katalım diyip yaylı enstrümanlar, oryantal tatlar katılmış şeyleri sevmediğim konusunda haklısın. tek neden bu olmasa da albümü beğenmemem de bunların rolü büyük.
Derrick Green’li albümlerden bir tek Nation’ı sıkıcı bulmuşumdur.Onun dışında Roorback, Against, Dante XXI, A-Lex’i fazlasıyla severim.İnsanların pek sevememesinin sebebi de “Max gitti ortaklık bitti” kafasında olmaları diye düşünüyorum.Halbuki sorsan şu albümlerin kaç tanesini oturup baştan sona dinledin diye muhtemelen en fazla 2 tanesini sayar.
Kairos’u fena bulmadığım, The Mediator Between…’i meh olarak gördüğüm son dönemde Serpent Messiah ilaç gibi geldi.Bariz biçimde yepyeni fikirler dökülmüş notalara.Tek eleştirim şarkı sürelerinin son dönemde uzaması.Sepultura’nın 3 dk’nın üzerinde şarkı yazmasına alşışık değilim ben heh.
Söylemek için çok mu erken bilmiyorum ama POS’ın In the Passing Light of Day ile birlikte benim için 2017′nin en iyilerine aday bu albüm.
15.01.2017
@Ugur, Kendi adıma erken olmadığını düşünüyorum. Bu iki albüm de sene sonu listeme girecek.
Roots’tan sonra hiç ilgimi çekmedi çıkardıkları hiç bir albümü oturup baştan sonra dinleyesim dahi gelmedi. Çünkü Roots’u %10′unu bile beğenememiştim, bugün ilk defa dinleyesim geldi açtım ama büyük bir boşluk bu albüm benim adıma. Nerde sevmediğim enstrüman var nerde sevmediğim tarzda şarkı yapıları var buraya doldurmuşlar. Eğer şu albümü birisi dinletse kim bunlar hacı dese kesinlikle yeni grup galiba derim o kadar net. Sepultura ile alakası yok en yakın zamanda Roots ve bu albüm arasında kalan albümleri de dinleyecem ama.
albüm kapağı bile arise ya dönmek ister gibi bence sepulturanın enn enn iyi albümü arise dir
bence bu albümde geçen 20 senedeki en iyi işleri
umarım daha iyilerini de görücez
uğraşıyorlar adamlar da !!!
eski heyecan ve enerji ne yazikki yok
enerji heycan olmadan da bu işler zor olyor:::