Yılın sonuna yaklaşırken, bu yıl çıkan önemli albümleri siteye “yetiştirmeye” devam ediyoruz. Yazılması gereken albüm sayısı ve kalan gün sayısı düşünüldüğünde, işimiz kolay olmayacak ama deneyeceğiz. Bu albümlerden biri de tek kişilik Macar avangart metal projesi THY CATAFALQUE’ın son albümü “Meta”.
“Meta”; black metalden elektronikaya çok farklı bileşenleri enfes bir zenginlik ve çeşitlilikle bir araya getiren, folk unsurları gayet yoğun, death metal, doom metal gibi ezicili türlerle daha kırılgan dokunuşları bir araya getiren dolu dolu bir albüm. Bu tanımlama bile, tüm bu bileşenlerin doğru kullanılmadıkarında ne kadar saçma yerlere gidebileceğini tahmin etmek adına yeterli diye düşünüyorum. Neyse ki THY CATAFALQUE’ın arkasındaki Tamás Kátai bu anlamda ne yaptığının gayet farkında.
En baştan söylemeliyim ki, doğma büyüme Debrecen bebesi olmadığımdan, tıpkı önceki albümlerde de olduğu gibi, “Meta”daki yerel tatların ve tüm bu folk kullanımının temeli konusunda fazla bilgi sahibi değilim. Elbette ki Macar yerel müziklerinin karakteri anlaşılıyor; lâkin durduk yere “sanatçı burada özünü oluşturan yerel müziklerden yararlanmış” gibi beylik laflar edemeyeceğim. Hissettiğim kadarıyla THY CATAFALQUE albümlerindeki melodiler büyük oranda Macar halk ezgilerinden ilham alınarak yazılmış şeyler; yanılıyorsam bilen düzeltsin.
Barındırdığı güce hiç yakışmadığını düşündüğüm ve kısmen hayal kırıklığı olarak gördüğüm bir mikse sahip olan “Meta”, bu özelliğiyle tuhaf bir 90′lar samimiyeti barındırmayı da -ilginç şekilde- başarıyor. Gitar tonu ve miksini bir hayli eğreti buldum ve daha sıcak tonlar ve daha usta ellerden çıkacak bir prodüksiyonun (tam Dan Swanö’nün parmaklarına layık bir müzik aslında) “Meta”nın değerini daha da yukarı taşıyabileceğini düşünüyorum.
Bu durumu aştığımızdaysa karşımıza ciddi anlamda yüksek duygu yoğunluğu olan nefis bir albüm çıkıyor. 65 dakikaya yaklaşan bir albümden “nefis” diye bahsedip geçmek kolay bir şey değil, lâkin Kátai’nin müzikal karakteri ve içinden geldiğini hissettiren yaratımı bu cümleyi çok daha düşünmeden kurmama olanak sağlıyor. Urania’nın enfes klavye ve vokal melodileriyle bizi içine alan “Meta”; progresif black metal kimliğini genel anlamda EMPEROR ve IHSAHN sularında sürdürüyor ve bizi bekleyen renkli karanlığa açılış yapıyor. Albümdeki black metal kimliği ve kapağın rengârenkliğinin gayet iyi bir kontrast olduğunu ve “Meta”nın açıklayıcısı hâline geldiğini düşünüyorum.
Çok fazla konuk barındıran albüme en büyük katkıyı yapan misafirler; vokalleriyle “Meta”ya seviye atlayan hanımefendiler Ágnes Tóth ve Orsolya Fogarasi. İlki pamuk gibi vokalleriyle Sirály’ye kontrast katarken, ikincisi ise albümün en uzun ve heybetli şarkısı Malmok járnak’ın konuklar ordusuna en önemli katkılardan birini yapıyor.
“Meta”yla ilgili söylenmesi gereken diğer bir şey; Kátai’ın albüme kattığı melodik zenginliğin çeşitliliği. Az önce de dediğim gibi duyduğum bu melodilerin hepsi de yerel Macar ezgilerinden etkilenerek yaratılan şeyler mi, yoksa bir kısmı Kátai tarafından bu yerellikten hiç etkilenmeden yazılmış şeyler mi bilmiyorum, ancak nihayetinde ortaya çıkan melodik karakter ciddi anlamda çok güçlü. Önceki albümlerle kıyasladığımda, “Rengeteg” ve “Róka Hasa Rádió”da olduğu kadar agresif bir yaklaşım barındırmayan “Meta”; bir önceki “Sgùrr”un yoğun elektronik kimliğine de sahip değil. “Sgùrr”a göre çok daha duru ve çıplak bir metal içeren “Meta”, bu özelliğiyle diskografinin özellikle son döneminden ayrılıyor.
“Meta”yı henüz dinlemediyseniz ve gerçekten de ilginç 1 saat geçirmek istiyorsanız, bu gidişe son vermenizi ve bu renkli kapağın içindeki müziği denemenizi tavsiye ediyorum. Tek kişi tarafından yaratılmış olmasının heyecanı ve ilginçliği bir yana, “Meta” ciddi anlamda çok zengin bir çalışma ve kulağınıza aşina olmadığınız enfes melodilerin metal ile bir araya gelişine tanık olmak adına da son derece iyi, hatta öğretici, ufuk açıcı bir tecrübe.
Dediğim gibi miks çok daha iyi olabilirdi ve sadece miksin daha iyi hâle gelmesi bile “Meta”yı çok daha değerli bir albüm yapabilirdi. Daha sıcak tonlar, bu kadar canhıraş yırtınmayan bir gitar sound’u ve bana kalırsa bu müziğe çok çok fazla şey katabilecek analog bir karakterle “Meta” çok daha büyürdü. Yine de müzikal olarak bakıldığında ortada çok iyi ve çok emek harcanmış bir ürün olduğu ortada. “Meta”nın “Sgùrr”dan sadece 13 ay sonra piyasaya çıktığı düşünüldüğünde, Tamás Kátai’ın kafasında baya bir fikir olduğu anlaşılıyor.
Bundan kazançlı çıkacak birileri varsa, o da bizleriz.
Doyurucu bir kritik olmuş kaleminize sağlık, sound ve gitar tonları konusuna da katılıyorum fakat enteresan bir şekilde albümü çok fazla dinledim. Senenin çok iyi işlerinden bir diğerii, klişelere saplanmış gruplardan kaçış noktam oldu şahsen benim. Ve Katai de tuhaf bir şekilde müziğinde samimiyetini bize derinden hissettirenlerden, tıpkı Nergal gibi.
Kritik için çok teşekkürler. Tamamen tesadüfen Spotify’ın önermesi ile keşfettim bu albümü, kapağı farklı olduğu icin dikkatimi çekmişti. Şarkı isimlerinin ilginçliği de cabası. Bu sene çıkan en sevdiğim albümler arasında yerini aldı.
Bu sene dinlediğim en iyi albüm
Bu albümü bugün Roadburn websitesinde, günün albümü kısmında keşfettim ve yavaş ama emin adımlarla beynim erimeye başladı. Daha albümü bitirmedim ama dinlediğim kadarından bile belli olan bişi var ki, o da albümün tam bir fikir okyanusu olduğu. Tek dinlemede anlaşılması çok zor ama transa geçirtip alıp götüren, yolculuk gibi bi albüm bu belli ki.
Bu arada bu yorumu da Önerilen Gruplar kısmına yazmaya hazırlanıyordum ki tamamen ümitsiz bir şekilde arama çubuğuna yazdım ve kritiği görünce çok şaşırdım. İlahi Ahmet ABİ yine yapmışsın yapacağını……..
30.12.2017
@Berca B., kalp.