Uzun süredir yazmak istediğim ancak şimdi fırsat bulabildiğim bir albümle karşınızdayım bugün. Eski usül İsveç death metalini hardcore’la birleştiren ve bunu olabilecek en duygusuz, soğuk, balgamsı gitar tonları ve her şeyden nefret eden bir vokal eşliğinde sunan ABD’li genç grup SPINEBREAKER ve ilk albümleri “Ice Grave” bugün bizlerle.
Önceden bir single ve bir de EP çıkaran SPINEBREAKER, bulunduğumuz yılın Ocak ayında çıkardığı “Ice Grave” ile türün dinleyicilerinden övgü dolu yorumlar almış ve kendi sahnesi içinde adını duyurmayı başarmıştı. Şu sıralarda yeni müzik yazdığını duyuran grup “Ice Grave”de ne yapmış ona bakalım.
“Ice Grave”de karşımıza son derece lo-fi ve genelde orta tempo bir death metal ile bu death metali dinamikleştiren bir hardcore çıkıyor. Bu noktada grup bu iki türü tam anlamıyla iç içe yedirmiş durumda ve birbirinden bağımsız death metal ve hardcore kısımlarından söz edilemiyor. HM-2 sound’unun ağıza egzoz dayayan hayvanlığı; DISMEMBER’vari bir ilk dönem İsveç death metali karakteri, yer yer de “Wolverine Blues” tadında groove’lar “Ice Grave”i süsleyen başlıca dinamikler. Günümüzden örnek verilirse BLACK BREATH’vari gruplarla bağdaştırılabilecek müzik; eski usul death metal ve ağır tempo oluşu sebebiyle büyük oranda CARCASS – “Embodiment”ın verse rifi formülü üzerine kurulu yollar da izlemeden edemiyor.
Vokalistin yer yer canhıraş, yer yer de daha kükremeli ilk dönem Tompa ve kısmen Jeff Walker izleri taşıdığı grupta; gitarların aşırı dominant karakteri SPINEBREAKER’ın şu anki alametifarikası olarak göze çarpıyor. Enfes Flesh Wound ve kapanışı yapan Merciless Victory’nin başındaki ve Withering the Blizzard ile Entrenched’in sonundaki gayet güzel akustik pasajlar dışında, 38 dakikalık albümün yaklaşık 35 dakikası tamamıyla testere gibi gitarlar ve bu gitarlar arkasında yaşam mücadelesi veren davullar ile mikrofonu salyasıyla boğmaya and içmiş vokalistin haykırışları arasındaki sinir harbi içinde geçiyor.
SPINEBREAKER’ı karakteristik ve özel kılan başlıca şey prodüksiyon. Alışıldık bir gitar tonuyla sunulsaydı muhtemelen daha zayıf gelebilecek bu şarkılar, gitarist Cole Kakimoto’nun prodüksiyonu altında hayat buluyor ve olduklarından daha güçlü hâle geliyorlar. Bunu derken elbette şarkıların zayıf olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Açılışı yapan …into the Ice Grave, albüm çıkmadan internete konan Internal Bleeding, DISMEMBER kusan tarama gitarlarıyla insanda kaşıntıya yol açan Fractured Existence, doom havasıyla ezen Withering in the Blizzard ve her şeyi mükemmel Flesh Wound albümdeki favorilerim.
CD olarak piyasaya sürülmeyen ve sadece plak olarak yayınlanan ve eskiye dönük tavrını bu açıdan da gösteren “Ice Grave”; genç bir grubun ilk albümü olması açısından hem ümit vadeden hem de ümidi, vaadi falan aşıp direkt çocuğu koyan bir albüm.
HM-2 sound’undan tahrik oluyor, aynı tona ulaşmak için amfinize pet şişe sokmaya falan çalışıyorsanız, “Ice Grave” sizi ziyadesiyle memnun edecek, içinizi kımıl kımıl yapacak, boğazınıza halı tıkayacak bir albüm.
Biraz daha uğraşmaları lazım riff konusunda bana göre zayıf riffler kullanıyolar. Bu gitar tonu ile dünyaları yıkmaları lazım yani. Neyse diğer albümlerini dört gözle bekliyoruz yine de.
Şöyle güzellik yapmışlar albümlerinin dijital versiyonu ücretsiz.
https://spinebreaker.bandcamp.com/
Ne kadar dalak siken bir sound bu. Keşke yeni albüm yapsalar da tekrar insanlığımızdan utansak.
Martılar ağlardı çöplüklerde, biz durmadan sikişirdik.
Gözyaşlarım sel oldu akıyor şu an…
https://spoti.fi/3KHsAnn
Topyekün manyaklık:
https://youtu.be/XPmPEFw-jww