Oğuz Sel
Yıl 2009 ve ben askerden geleli henüz birkaç ay geçmiş. Odalarda yoğun bir boya kokusu var ve eşyalar darmadağınık. Neyin nerede olduğunu bulmak için tek tek örtülerin altına bakıyorum ve dizüstü bilgisayarı buluyorum. Peki, hoparlör nerede? Onu da ufak bir araştırma sonucunda bulduktan sonra her akşam yaptığım gibi YouTube’a girip keyfime uygun müzikler var mı diye bakınıyorum. Askere giderken bilgisayarımın bazı parçalarını okutup geri kalanını da sağa sola dağıttıktan sonra, validenin “eh işte” kıvamındaki dizüstü bilgisayarına mahkûm kalıyorum bir süreliğine, ama sorun değil, müzik bana yeter; her zaman olduğu ve muhtemelen olacağı gibi.
Nereden esti, nasıl buldum benim için hâlâ kocaman bir muamma. Neyi mi? Jordan Rudess’ın şu meşhur bir milyondan fazla izlenen klavye solosunu. Gecenin bir vaktiydi, “Bu uzun saçlı yağız delikanlı neler yapıyor?” diye meraklardayken Beethoven’ın “Rage Over a Lost Penny” parçasını çalmaya başlayınca dumura uğramıştım. İşte o an söylediğim üç şey var:İlki, bu adam kim? İkincisi, benim de böyle bir klavyem olmalı. Üçüncüsü ise bu adam gibi klavye çalabilmeliyim. Peşinen söyleyeyim, Rudess gibi virtüöz olamadım ama kendimi hayli geliştirdim ve diğer ikisini zaten yaptım. :)
Rock Market’ten bahsede bahsede bir hâl oldum yazdığım kritiklerde ancak bu programı senelerce izlediğim için aklımın dört bir yanında kalan onlarca hatıra da oluyor takdir edersiniz ki. Yine programın yayınlandığı zamanlar, ben çılgın (!) bir metalciyken, Dream Theater çıktığında televizyonun sesini “yumuşak” müzik yaptıkları gerekçesiyle kısar, şarkının bitmesini beklerdim. Aslında yazının teması “Büyük lokma ye, büyük söz konuşma,” olabilir.Tesadüf ya da tevafuk eseri Jordan Rudess’ın 2009 çıkışlı albümünü bulduktan sonra neler yapıyor diye dinlemeye başladım. Another Day parçasına nasıl vurulduğumu anlatamam, Dream Theater’ın parçalarını bilmediğim ve zaten şarkının girişi Rudess’ın kendi üretimi olmasından mütevellit uzun süre şarkının aslında ne olduğunu bilemedim, çözemedim.
Kevin Moore’un yokluğunu aratmamak için yerine gelen Derek Sherinian’ın çeşitli nedenlerle gruptan ayrılmasının (!) ardından grubun kadrosuna dahil olan ve aslında çok daha önceleri keşfedilip klavye/piyano yetenekleri dolayısıyla grup tarafından davet edilen Jordan Rudess, “Notes on a Dream”de, en çok bilinen Dream Theater eserlerini solo piyano şeklinde icra ediyor. Kendi bestesi olan birkaç eserin yanı sıra, birçok süsleme, intro ya da outro’lar vasıtasıyla zenginleştirdiği klasik Dream Theater parçaları, çoğu noktada tanınmaz hale geliyor. Bunu yıllar sonra, Dream Theater’ın tüm parçalarını ezberledikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ancak bu elbette olumsuz manaya gelmiyor. Zira müzikal altyapısı en sağlam klavyecilerden biri olan Jordan Rudess, işinin en iyilerinden biri olduğunu ispat edercesine parçaların armonik zenginliği ve melodik uyumluluğunu bir an olsun bozmadan albüm boyunca şiirsel bir kompozisyon oluşturuyor.
Dream Theater eserlerinin yanında parlayan, Rudess’ın çılgın kişiliğini ve kimi zaman da karamsar tarafını yansıttığı kendi eserleri, hem melodik hem de teknik açıdan sınırları zorluyor. Yılların getirdiği tecrübeyi, albümün her saniyesinde dinleyicisine hissettiren Jordan Rudess, The Grand Escapement ve Perpetuum Mobile gibi şarkıları sayesinde albümü, klavye ve piyanoya meraklı olan amatör müzisyenler için adeta bir “Benchmark”a dönüştürüyor.
Benzerine son dönemde kolay kolay rastlayamadığım, muhtemelen uzun süreler boyunca da rastlayamayacağım albüm, bu türe ilgili olanların da olmayanların da pas geçmemesi gereken saklı hazinelerden biri haline gelmeyi başarıyor.