Almanya’dan çıkan ancak İsveç usulü death metal yapan bir grupla karşı karşıyayız bugün. Melodik death metali epey güçlü şekilde kullanan ancak bunu türün steril ve vahşilikten uzak grupları gibi değil, blast beat dozu yüksek, gayet atarlı ve kırıp dökmeli şekilde yapan DAWN OF DISEASE, melodik death metalin genelini uysal bulanlar için ilaç olabilecek bir grup.
Türün zaman içinde “modern metal” adlı şeye evrilen tarafıyla hiç ilgilenmeyen DAWN OF DISEASE; akılda kalıcı, kolay alışılır ancak gayet bodoslama, taş gibi bir death metal sergiliyor. “Worship the Grave”i dinlerken aklıma gelen gruplar; “Whoracle” dönemi IN FLAMES, DISMEMBER, KATAKLYSM, FRAGMENTS OF UNBECOMING, ILLDISPOSED ve BLOODBATH ve kaçınılmaz olarak AT THE GATES oldu. Bunlar arasından en net etkisi görünen, tabii ki de melodik tarafı en ön planda olan eski dönem IN FLAMES. Lâkin ne DAWN OF DISEASE’in IN FLAMES kadar sıcak bir kimliği var, ne de IN FLAMES’e benzemeye çalışmak gibi bir amaç var. Olay IN FLAMES’in armonik gitarlarının çok baskın bir kimliğe sahip olması ve benzer şeyleri bile içine çekip bu şekilde bir benzerlikten söz edilmesini sağlaması. Zaten daha ilk şarkıdan DAWN OF DISEASE’in bahsettiğim bu benzerliklerinin belli bir ölçüde kaldığını göreceksiniz.
“Worship the Grave” DAWN OF DISEASE’in üçüncü albümü. 2011′deki “Legends of Brutality”de daha standart bir death metal sunan grup, bir sene sonraki “Crypts of the Unrotten”da daha bir tehditkâr hâle gelmiş, masaya yeni bir şey koymasa da köpek gibi yardıran tavrıyla akıllarda yer etmişti. Ben de grupla bu albümdeki Final Resurrection adlı şarkıyla tanışmış ve sahip oldukları kuduz IN FLAMES/AT THE GATES tavrından hoşlanıp şu an sözünü etmekte olduğum “Worship the Grave”i beklemeye başlamıştım. Araya giren bir sürü şeyin ardından neyse ki çıkışından 4 ay kadar sonra “Worship the Grave”i yazabiliyorum.
Lafı fazla uzatmadan “Bu albümü neden dinlemeliyim?” sorusuna cevap vermem gerekirse; DAWN OF DISEASE’in iyi yaptığı bir numaralı şey melodik death metali çok vahşi bir anlayışla ele alıyor oluşu. Belli ölçüde cheesy durumlar elbet var, yardırmanın izin verdiği her aradan başını uzatan melodik kimlik gayet ön planda ve bu nedenle belli ölçüde bir sterillik göze çarpıyor. Ancak gerek tonlar olsun gerek grubun kopmaya elverişli dizginlenemez tavrı olsun, DAWN OF DISEASE asla standart bir melodeath grubu değil. Cici hiç değil, temiz hiç değil.
Bu durumdan ötürü DAWN OF DISEASE’i ya çok sert bir melodik death metal grubu, ya da melodik unsurlardan da beslenen bir death metal grubu olarak görmek mümkün. Ben ilk tarafta görmeyi tercih ediyorum, lâkin grubun sırtını melodiye yaslayıp belli bölümleri güçlü bir melodi üzerine inşa etme ve sırtını dominant bir melodi üzerine yaslama gibi bir niyeti de yok. Melodiyi tarama rifin içine yedirerek ve olayın sert tarafını hiçbir zaman elden bırakmadan kullanıyorlar.
Bazı nakaratlardaki tam melodeath’lik hariç kodu mu oturtan bir death metal sunan DAWN OF DISEASE’i, yazıda adını andığım grupların birini bile seven herkese öneriyorum. “Worship the Grave” gerek sound, gerek prodüksiyon, gerek de tecrübe açısından grubun bugüne kadarki en sağlam albümü.
Her ne kadar muazzam albümler çıkan 2016 yıl sonu listeme giremeyecek olsa da, bu yıl dinlediğim iyi albümlerden biri olarak ara ara kapısını çalacağıma da eminim.
Son iki gündür Dawn of…’lar kuşağı, puanlar bile aynı. Bakalım yarın bizi ne bekliyor.
tam olarak dediğiniz gibi çok sert bir melodeath sergilerken melodiye kendilerini tamamen kaptırmayıp death metalden de çok faydalanıyorlar. albüm kapakları ayrı hoşlarıma gitsede salih’ in dediği gibi artık o kadar cok dawn of.. ismi ile ünlenmiş metal grubu var ki …
2. şarkının girişi bir tek bana mı mock the cross’ u anımsattı
16.11.2016
@markusulf, Where the Slime Live; Mock the Cross’a, Mock the Cross’ta bahsettiğin şarkıya evrilmiş sanki. bu sayede yeniden Morbid Angel’ın dünyanın en ilham verici ve muhteşem gruplarından biri olduğunu tekrar hatırladım.